The Fog


Yeniden çekilen filmler furyası mı baş gösteriyor bilemiyorum ama son
zamanlarda böyle yapımlar sıklaşmaya başladı. Bu zincirin son halkası The Fog(Sis).
Öyle ki John Carpenter’ın 1980’de yazıp yönettiği The Fog’un, teknolojinin üstün
nimetleri kullanılarak hazırlanmış bir halefi, 2005’te çekilen The Fog. Aslında
sözün gelişi; teknolojinin üstün nimetlerinin kullanılması. Neden mi? Nedeni şu
ki; yönetmeninden oyuncularına ve hatta özel efekt uzmanlarına kadar The Fog
kadrosu, 1980’lerin kült yapımlarından The Fog’u yeniden yaratacak kadar ne
tecrübeliler, ne de başarılı.

Bu nasıl adalet?

Sis kısaca; geçmişte atalarının işlediği günahları, şimdinin insanlarının
ödemesini konu alıyor. Yaşanan her şeyin temelinde bir haksızlık ve buna bağlı
olarak alınan bir intikam var. Öyle ki yıllar önce sahip oldukları adayı korumak
için bir grup adam kendilerince doğru ancak teraziye koyulduğunda adalet tarafı
havada kalan bir olay yaşarlar. Bunun üzerine kasaba adeta lanetlenir ve lanet,
korkunç yüzünü sisin altından gösterir…

1980’de çekilen Sis ile yeni Sis arasında büyük farklılıklar var. Bunların da en
başında karakterler geliyor. Yeni filmdeki tüm karakterlerin isimleri eski
filmden farklı. Bir tek isim benzerliği Elizabeth’te (Maggie Grace) var. Ancak
onun bile 1980 versiyonundaki soyadı ile yeni versiyondaki soyadı farklı.
Yönetmen Rupert Wainwright neden böyle bir tercih yapmış anlamak mümkün değil.

Yapımın 1980 versiyonuna hayat veren John Carpenter, o filmde başrolü Halloween
serisinde de beraber çalıştığı Jamie Lee Curtis’e vermiş. Bu filmde Rupert
Wainwright’ın seçimi Maggie Grace. Amerika’da bir çok dizide kendine yer bulan
oyuncu, Jamie Lee Curtis gibi bir sıçrama yaşayacak mı merak konusu. Diğer
oyunculara baktığımızda genellikle tecrübesiz isimler görüyoruz. Başrolü Maggie
Grace ile paylaşan Tom Welling’de, sinemadan çok televizyon işleri ile su yüzüne
çıkıyor. Kadronun deneyimli isimlerinden biri Selma Blair. Filmde radyocu Steve
Wayne’i canlandırıyor ve filmin sonuna kadar da hikayeyi desteklemeye ‘çalışan’
bir unsur olarak kalıyor.

Efektler

Açıkçası yapımın özel efektleri, sisin uzaktan göründüğü sahneler, pek
inandırıcı gelmiyor. Hatta filmin başlarında kasabaya sis ulaştığı zaman,
gördüklerinizin özel efekt olduğu çok kolaylıkla anlaşılıyordu. Öyle ki sisin
derinliğinden bahsedemiyordunuz. Tek gördüğünüz ekranın hemen önündeki sis
efekti idi. Ancak yapımın sonlarındaki bazı sahnelerde gerçek duman efekti
kullanılmış. Tabi bu da göze daha hoş geliyordu. Hayaletlerden bahsedecek
olursak, onlar için de teknolojinin son nimetlerini kullanıyorlar diyemeyiz.
Zira 2001 yılında vizyona giren Lord of the Rings’den daha iyi efektler
beklemeyin. Yani The Fog’un yapımından 4 yıl öncesinden bahsediyoruz!

Genel olarak bakıldığında The Fog, ortalama bir korku/gerilim filmi olmuş. Bazı
sahneleri oldukça hoşunuza gidebilir, hatta konusu da yer yer dikkatinizi
çekebilir ancak genel olarak filmin bir anlatım sorunu da yok değil. Bu da
tecrübesiz bir yönetmen olan Rupert Wainwrigth’ın sorumluluğunda olan bir durum.
Eğer hafta sonu boş vaktiniz varsa, The Fog’a bir şans verebilirsiniz belki.

Exit mobile version