Oyun severleri ikiye bölen Last of Us 2’den sonra herkesin kucakladığı, bağrına bastığı ilk oyuna geri dönüyoruz. Oyunun ana dinamiklerine biraz değineceğim ama bu bildiğimiz ve daha önce gördüğümüz bir hikaye olduğu için çok fazla detaya girmeyeceğim. Asıl amacım oyunun yeni olarak neler sunduğunu sizlere aktarmak. Nitekim bu bir remake oyunu ve mümkün olduğunca özüne sadık kalınarak hazırlanmış. Bu nedenle oyunun daha derinlemesine bakmak istiyorsanız Last of Us inceleme içeriğimize de göz atabilirsiniz.
The Last of Us Part I inceleme / Grafik Karşılaştırma
Öncelikle The Last of Us Part I oyun olarak eleştirilmese de Remake duyurusunun ardından bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu duruma bir açıklık getirmek lazım çünkü birçok oyuncunun bu konuda kafası bir hayli karışmış durumda.
The Last of Us Part I ilk oyunun Remake versiyonu ve görsel olarak geliştirilmiş, düzeltilmiş ve bazı bazı değişikliklere uğramış bir sürümü diyebiliriz. Hikaye anlamında tabi ki aynı oyun ile karşılaşıyoruz. Diğer taraftan PC sürümüne de değinmek lazım. Bu oyunun Remake olmasının en büyük sebeplerinden birisi PC sürümünün de çıkacak olması.
Sony bildiğiniz gibi son dönemde Playstation oyunlarını gecikmeli olarak PC’ye getiriyor. 2013 yılında çıkan ya da sonrasında Remaster sürümü yapılan bu oyunu şu an hiç oynamamış PC kullanıcılarına olduğu gibi sunulsa inanın yazık edilebilirdi. Çünkü Last of Us mükemmek bir hikayeye, sunuma ve karakterlere sahip. Bu oyunun ilk halinin miladı doldu, bu nedenle bu sürümün yapılış amacını iyi irdelemek ve ona göre eleştirmek gerekiyor. Yani yakın bir zamanda Last of Us ya da Last of Us Remastered sürümlerini oynadıysanız bu oyun sizin için birşey ifade etmeyebilir. Fakat bu oyunu hiç oynamadıysanız, sadece PC’niz, PS5’iniz varsa ya da benim gibi sadece bir kez, 2013 yılında çıkan sürümünü bitirdiyseniz sizi müthiş bir nostalji bekliyor diyebilirim.
Last of Us hikayesi
Last of Us hikayesi kıyamet sonrası senaryoya sahip bir oyun olsa da aslında özünden insan ilişkilerini anlatan bir dram barındırıyor. Zaten oyunun çok sevilmesinin sebeplerinden birisi de bu. Virüsün nasıl ya da ne şekilde yayıldığının bir önemi yok bu hikayede. Klasik bir zombi hikayesine nazaran bunu vurucu bir şekilde anlatacağını daha ilk dakikalardan yüzümüze vuruyor. Yayılan virüs, ideolojiler, insanların acımasızlığı ve çok daha önemlisi karakter gelişimi bu hikayenin merkezine oturtulmuş durumda. Kısacası işler kötüye gitmeye başladığında medeni insanların birbirlerini nasıl yediği yüzümüze tokat gibi vuruyor.
Oyunda Joel ve Ellie isimli iki karakterin merkeze oturtulduğunu görüyoruz. Tabi hikayeye dahil olan onlarca karakterin hepsi bu macerada büyük bir iz bırakmayı başarıyor. Last of US’un en özel yönlerinden birisi de bir yolculuk hikayesi olması. Arkamıza bakmamamız gereken, aldığımız iyi ya da kötü kararların sırtımıza yük olacağı bir yolculuk.
Oyun bunu o kadar güzel başarıyor ki aradan geçen bunca yıla rağmen tekrar oynadığımda o ağırlığı omuzlarımda hissettim. Özellikle 2.oyunun ardından bu hikaye çok daha anlamlı geliyor. Sonucunu bildiğiniz ama o yola çıksanız yine aynı kararları almak isteyeceğiniz bir hikaye sunuyor sizlere. karakter psikolojilerini, gidişatın nasıl ilmek ilmek işlendiğine bir kez daha şahit oluyorsunuz. İnanın Last of Us’u hiç oynamamış ve bu macerayı hafızamdan silip tekrar o duygularla oynamak isterdim. Bildiğim bir hikaye bu kadar vurucu geliyorsa daha önce hiç deneyim etmemiş oyuncuların, yüzlerinin alacağı şekli şimdiden merak ediyorum diyebilirim.
Remake sürümde neler değişmiş?
Oynanış tarafında Naughty Dog bazı değişikliklere imza atmış. Öncelikle oyunun MoCap çalışmalarının elden geçirildiği yeni animasyonlar eklendiği zaten belirtilmişti. Bunu karakter ifadelerinde çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Dahası oynanış tarafında da bu animasyon zenginliği kendini hisettiriyor. Yani oynadığım süre boyunca bu oyunun eski bir oyun olduğunu hiç düşünmedim. Üstelik kıyaslama yapmak için Remastered sürümü açtığımda o aradaki farklı daha net bir şekilde görüyorsunuz.
Animasyonlar dışında asıl değişim ise oyunun dünyasında karşımıza çıkıyor. Firma başta alan derinliği olmak üzere oyun alanındaki objeler de dahil olmak üzere tüm mekanları yeniden ele almış. Yani eski sürümde kapalı bir mekana girdiniz diyelim. Aynı mekana yeni oyunda baktığınızda yeni objeler, detaylar ve farklılıklar görüyorsunuz. Bu sayede oyunun dünyası daha zengin bir hal almış ve gerçekten güzel duruyor.
Yansımalar ve ışık oyunları ile birlikte mekanlar çok daha canlı bir hale sokulmuş. Eklenen ve değişen bina görünümleri, o terk edilmişlik hissini bu oyunda çok daha güzel bir şekilde alıyorsunuz. Önünden geçtiğiniz alalade bir binayı bile değiştirmeyi ihmal etmemişler. Kısacası oyunun özü korunmuş fakat yapılan eklemeler ile birlikte günümüze güzel bir şekilde uyarlanmış. The Last of Us Part II en başından bu şekilde tasarlandığı için belki onun kadar iyi değil ama ilk oyun bu haliyle şu an çıkmış olsaydı kimsenin görsel açıdan bir itirazı olmazdı diyebilirim.
Aynı durum oynanış kısmı için de geçerli. Daha oturaklı animasyon yapısının yanı sıra dövüş ve çatışma kısmında da ufak değişimler göze çarpıyor. Oyun daha akıcı bir hale gelmiş. Üstelik değişen menü tasarımı ile birlikte mdern bir görünüme kavuşmuş. Eşya seçimi, yapılan güncellemeler ya da craft sisteminin kullanımı çok rahat ve kesinlikle sırıtmıyor.
Multi modları kaldırılan The Last of Us Part I’in sevdiğim noktalarından birisi de erişilebilirlik seçenekleri oldu. naughty Dog burada renk körlüğünden tutun birçok göz sağlığı problemine göre oyunu özelleştirmenize olanak sağlıyor. Daha da güzeli aynı şeyi oyunun zorluk ayarlaması için de yapmış. Normal zorluk seçeneklerinin yanı sıra erişilebilirlik seçeneklerinde çok daha detaylı bir özelleştirme yapabiliyorsunuz.
Son olarak DualSense desteğinden ve Türkçe dublaj seçeneğinden de bahsetmem gerek. Oyunda DualSense kontrolcüsünün tüm özellikleri kullanılmış. Haptic Feedback özelliği sayesinde en ufak titreşimi bile avuçlarınızda hissediyorsunuz. Adaptive Trigger özelliği ise silah kullanımı, yay çekme ya da sağlık paketi kullanma gibi kısımlarda o güzel yapısını parmaklarımızın ucuna bırakıyor. Oyunda Türkçe dublaj, altyazı ve menü seçimleri bulunuyor. Ana oyunda hatırlayacağınız gibi dublaj yoktu ve bu oyuna özel olarak eklenerek Last of Us hikayesinin tamamen Türkçe deneyim etmemiz sağlanmış. Ben çok Türkçe dublaj delisi değilim. Oyuna altyazılı olarak başladım, kakat incelemede bahsetmek amacıyla denemek için açtığımda sonradan dublajı kapatma ihtiyacı hissetmedim. Seslendirmenler gayet güzel bir performans göstermiş ve böyle duygu yüklü bir oyunda, tüm o duyguları vermeyi başarmışlar.
Sonuç olarak PC versiyonu da göz önüne alındığında bu değişimin şart olduğunu hissediyorsunuz ve muhtemelen bahar aylarında çıkacak PC sürümünün ardından devam oyununa da göz kırpılacak diyebiliriz. Yakın zamanda ilk oyunu oynayan ya da hali hazırda zaten Remastered sürümünü alanlar için ise fiyatının eleştirilmesine sonuna kadar hak verdiğimi söyleyebilirim. Oyunu yakın zamanda oynadıysanız bu yenilenmiş halini oynamak için indirim dönemini bekleyebilirsiniz. The Last of Us Part I şimdiye kadar bu macerayı deneyim etmeyenlerin ise kesinlikle kaçırmaması gereken bir yapım.