2005’in sonlarına yaklaştıkça önümüzdeki yıl, şu zaman, bu vakitte piyasaya
çıkacak oyunlarla daha sık karşılaşır oluyoruz. The Lost Crown: A Ghosthunting
Adventure de onlardan biri. Oyunumuz, Dark Fall oyunlarının da yapımcısı olan ve
şimdilerde aynı zamanda Destinies’in de yapımıyla uğraşan Darkling Room’dan
geliyor ve sağlam altyapısıyla hayli ilgi çekeceğe benziyor.
Ey ruuuh, geldiysen perdeyi kıpırdat (kıpırdadı lan!)
Son zamanlarda artış gösteren korku adventure türündeki son örneklerden biri
olmaya hazırlanan Lost Crown’un en büyük artılarından birisi hikâyesinde
herhangi bir monotonluğun bulunmayışında gizli. Bunun öncesinde son zamanlarda
Delaware St. John ile görücüye çıkan hayaletler ve ruhlarla karşılaşıp onların
üstesinden gelmek ya da onlara yardımcı olmak fikri yerini Lost Crown’da onları
yakalayıp ele geçirmekle tekrar ortaya çıkıyor ve John’un aksine Lost Crown
yalnızca bu konuya odaklanıyor. Yapımcıları ise onu klasik hayalet hikâyeleri
ile modern hayalet avlama tekniklerinin(?) bir kombinasyonu olarak
tanımlıyorlar. Buna göre kahramanımız Nigel Danvers ile birlikte İngiltere’nin
İskandinavya’ya bakan doğu yakasına korku dolu bir yolculuğa çıkıyor, paranormal
vakaları onun yardımıyla çözüme ulaştırıyor, sahip olduğumuz teknolojik
gereçleri kadim bir sırrı çözmek için kullanıyor ve gizemli bir hazineye giden
yola şahitlik ediyoruz. Bu arada belirteyim; tüm hikâyemiz Dark Fall’un
senaryosunu da yazan Jonathan Boakes tarafından yaratılıyor.
Lost Crown’un en önemli özellikleri arasında oldukça etkileşimli oyun dünyasına
sahip olmasından bahsedilebilir. Oyunun ana teması hayalet avcılığı üzerine
kurulu ve bu gerçekten de oyunun korku dolu atmosferine başarıyla aktarılacak
gibi görünüyor. Çeşitli bölümlerde kullanılacak olan birinci ve üçüncü kişi
perspektifleri ise oyunun farklı bölümlerinde karşılaşacağımız mekânları
oluşturmada kullanılacak, oyunun asıl ürkütücü yönleri de bu geçişler ve
grafikler sayesinde tasarlanacak. Üstelik grafiklerden anlaşıldığı kadarıyla
içerikte yer alan FMV unsurlarının bunu destekleyeceğinden de hiç şüphem yok.Rüzgar esti be kardeşim!
Gerçek zamanlı hayalet avcılığından söz ediyoruz ve bunu oyun dünyası içerisinde
nasıl göreceğimize baktığımızda gerçekten de insanı hayrete düşürecek çeşitlilik
görüyor olmak insanın kanını kaynatır cinsten hoş diyebilirim. 12 farklı
elektronik ve maddesel yola ilaveten bir masa etrafında oturan kişiler
kullanılarak “eey ruuuh! geldiysen ses veeeer…!” gibi muhabbetler döndürme
imkanımız bile olacak. Üstelik sahip olduğumuz teknolojik aletlerin bize
sınırsız bir özgürlük tanıdığından da bahsedilebilir. Bu aletlerin asıl önemi
ise gerçekten de hayalet araştırmalarında kullanılmış olmasında gizli. Oyunun
internet sitesini biraz gezip sayfaları karıştırdığınızda karşınıza çıkacak bu
alet edevatların yanı sıra açılan bazı video ve resimlerle, her ne kadar bu
aletlerin kullanımlarını göremiyorsanız da gerçek hayalet araştırmalarını
izleyebiliyor ve okuyabiliyorsunuz. Böylelikle oyunumuz farklı bir boyutta da
önem kazanmış oluyor: hayaletler gerçekten de var mı?
Oyunun bu atmosferi yaratmakta başarılı olacağından pek şüphem yok. Lost Crown’a
dair yayınlanan sayılı ekran görüntüsünde grafiklerin gayet iyi olduğu
görülebiliyor. Fakat bunları dikkatle incelendiğinde Photoshop kullanıldığına
dair şüphelerim oluşmadı değil. Tüm bunlara rağmen hayalet avcılığı, ruh avlama
teknikleri ve taktikleri(?) yıllar boyunca gerek beyaz perdede, gerekse de çizgi
film olarak sürekli karşımıza çıkan bir temaydı ve bunu oyunlarda da görebilecek
olmak gerçekten de hoş. Oyunumuz hakkında henüz çok fazla bilgi internette yer
almasa da yapımcı Darkling Room’un macera oyunlarındaki geçmişlerini hesaba
katarak bu oyunu dikkate değer adventure oyunları arasında değerlendirmemiz
gerektiğinden de laf arasında bahsedebilirim. Hayaletler gerçekte olsa da,
olmasa da bu oyunu Dark Fall’ın referansı sayesinde bekleyeceğimizden, piyasaya
çıktığında da seve seve oynayacağımızdan eminim. Hem o, hem de Destinies’in
nasıl olacağı hakkında fikir sahibi olabileceğiz böylelikle. O da yetmediyse
korkacaksınız işte! Korku güzel bir duygu; Lost Crown sayesinde bolca da
korkacağız.