The Witcher 3: Wild Hunt – Hearts of Stone
Uzun zaman sonra The Sims harici bir oyunun yanında “Expansion” ibaresini görmek beni gerçekten sevindirdi. DLC’nin iyisi kötüsü vardır, kabul ama Ek Paket gördüğüme inanılmaz sevinmiş durumdayım. En azından elimdeki içeriğin öyle hemen tüketilemeyeceğinin gayet farkındayım.
The Witcher 3 büyük bir oyun. Belki de 2015’in en büyük oyunu. Sessiz sedasız başlayan bir maceranın bugün milyonlarca oyuncu tarafından takdir görmesinin öyküsü. Hikayenin başrolündeyse elbette sinemalarına hasta olduğumun Polonya’sından harika bir ekip var: CD Projekt Red. Bu adamların sanata olan bakış açılarını gerçekten seviyorum. Bunun en güzel örneklerinden biriydi The Witcher 3’ün tarzı. Kendi has müzikleri, insanın yüreğini ısıtan dünyası ve temel aldığı kitaplara kattığı inanılmaz yorum başarısı. The Witcher 3 sadece bir devam oyunu değil, aynı zamanda oyun dünyasının geldiği son noktalardan biriydi.
Firmanın DLC politikasının aksine Ek Paket’ler ücretli olarak edinilebiliyor. Burada işin para ödeme kısmı için söyleyebileceğim tek şey: Her bir kuruşunuza değecek. Çünkü Hearts of Stone sadece bir ek paket olmasına rağmen, piyasadaki birçok oyundan daha doyurucu bir içerik sağlıyor. Artık sır değil, CD Projekt’in açıklamasına göre Hearts of Stone’nun ana hikayesi yaklaşık 10 saat sürüyor. Zorluk derecesi ve oynayış şeklinize göre gayet değişebilecek bir durum.
Eh bu oyun süresi bile gayet yeterliyken, üstüne bir de kontratları, yan görevleri, ölümüne eğlenceli Gwent maçlarını ekleyin. Kısa bir süre sonra kendinizi aslında bir devam oyunun içinde bulacağınıza eminim.
Nasıl desem? Hearts of Stone bir peri masalı. Biraz çarpıtılmış, biraz amacından çıkmış ama içindeki çocuksu duyguları öldürememiş bir peri masalı. Eh Geralt’ı -bir nevi- peri anne yerine koyarsanız nasıl bir şey olmasını bekliyordunuz?
Orijinal oyunda belli görevlerde masal esintileri görmüş olsak da bu sefer kendilerini bağlayan senaryo sınırları olmadığı için CD Projekt kendini bu hikayelere fena kaptırmış. Bunu görmemek için ya kör olmanız, ya oyunu -anlayarak- oynamamış olmanız ya da ömrünüz boyunca hiç masal dinlememiş olmanız gerekiyor. Elbette Geralt’ın ana hikayesi üçüncü oyunla beraber kesin olarak sona erdiği için yapımcıların böylesine güzel bir yan hikaye getirmelerine çok sevindim.
Hearts of Stone hikayesini anlatmak için bizi öyle çok uzaklara götürmüyor. Eğer ek paketle birlikte yeni bir bölgenin açılmasını umduysanız sizi biraz hayal kırıklığı bekliyor. Eklenti Novigrad’ın kuzeyine birçok yeni bölge eklemesine rağmen yeni harita açmıyor. Gerçi No Man’s Land’le birlikte Novigrad’ın ne kadar büyük olduğunu düşünürsek hikayeyi aynı topraklarda devam ettirmeleri de son derece mantıklı.
Olgierd von Everec. Bu isim hikayemiz ve hikayemizin devamı için ana unsur. Kendisinin 3 dileği var ve Geralt bu üç dileği yerine getirmek için işe koyuluyor. Master Mirror’dan tutun da sevimli(!) kurbağamıza kadar ek paketin çok çok önemli bir kısmı masallarla eş düzlemde ilerliyor. Zaten masallardan hayli bahsettiğim için işin detaylarına giremiyorum ama Hearts of Stone size harika göndermeler, eşsiz diyaloglar ve anlatımla süslü bir ana hikaye sekansı sunuyor. Mirror’un kim olduğuysa ayrı bir konu. Hatta The Witcher 3’ün daha başında Hearts of Stone’un haberi verilmiş de biz görememişiz. CD Projekt olay örgüsünü öyle güzel kurmuş ki oynadığınız hikayenin ana senaryoyla bir bağı olmadığını bildiğiniz halde bir şekilde Hearts of Stone’u bütünün içinden ayıramıyorsunuz.
Oynanıştan bahsetmek gerekirse… Bildiğiniz The Witcher 3 işte, neyinden bahsedeyim. Şaka bir yana üçüncü oyunla birlikte doyurucu hale gelen dövüş sistemi doğal olarak aynen korunuyor. Peki, Hearts of Stone oynanış söz konusu olduğunda hiçbir şeyi mi değiştirmiyor? Uzaktan bakınca “evet” olan bu sorunun cevabı yine oyunu oynayan birisi için farklı olacaktır. Ana oyunun aksine Hearts of Stone biraz daha zorlayıcı olmuş. İkinci oyunun zorluk seviyesini mumla arayan benim gibi oyuncular yeni boss dövüşlerinden hayli mutlu olacaktır.
Ben ana oyunu çok sevmiş hayli yüksek puan vermiş olmama rağmen zorluk seviyesini “kişisel olarak” eleştirmiştim. Özellikle yeni iksir sisteminin birinci ve ikinci oyuna nazaran inanılmaz basit ve yüzeysel kaçması, dövüşlerin iki-üç mekaniği doğru kavradıktan sonra zorlu değil sadece zaman alıcı olmasını eleştirmiştim. Yeni boss dövüşleri bir anlamda CD Projekt’in “Nasıl daha iyisini yapabiliriz?” sorusuna vermiş olduğu bir cevap niteliğinde.
Bunun dışında oyuna Runeworld isminde bir mekanik eklenmiş durumda. Bu yeni özellik sayesinde üzerimizdeki eşyaları efsunlayabiliyoruz. Bu efsun işlemi sadece Tier 1 eşyalara yapılabiliyor ve işlem sonunda ekipman üzerindeki tüm ek özellikleri kaldırıyor ve size oynanışınızı direkt etkileyecek tek bir özellik sağlıyor.
Hadi hepsini geçtim Hearts of Stone için eklenen yeni müzikler yine sizi alıp, götürüyor. Uzun zamandır dinlediğim en “özgün” soundtrack albümüne sahip olan Witcher 3, yeni ek paketle repertuarını hayli genişletiyor. Witcher 3 yılın oyunu olabilir mi bilmiyorum ama en iyi müzik ödülünü şimdiden aldı sayın.
Oyunun en büyük eksi yanıysa Witcher sezgilerimizin ciddi manada aynı şeyleri yapmak üzerine oluşunda yatıyor. Ana oyunda pek göze çarpan bir durum değildi ama ek pakette şu sistemin üzerine birkaç küçük ekleme yapmalarını beklerdim. Hearts of Stone sağlam bir ek paket ama işin içinden hikayeyi çıkarıverdiğinizde oyuna kattığı tek şey “Runeword” sistemi. Diyorum ya içerik sağlam ama insan “Ek Paket” ibaresini gördüğünde ciddi değişiklikler bekliyor, yeni oyun mekanikleri ve etkinlikleri görmek istiyor.
Hearts of Stone yine de güçlü bir eklenti. The Witcher 3’ün harika dünyasına çarpık bir bakış açısı. Ama CD Projekt ne derse desin şu haliyle tam bir ek paket olmaktan çok, harika bir DLC konumunda kalıyor. Dedim ya son bölümdeki eleştirime bakmayın, Hearts of Stone, The Witcher 3 oyuncusunun alması, oynaması gereken, parasının hakkını sonuna kadar veren bir içerik.