Strateji ve simülasyon oyunları daha çok PC oyuncularına hitap ettiği için bu tarz oyunlara konsollarda pek sık rastlanmaz. PlayStation 2’deki sayıları bir kaç taneyle sınırlı olan bu tarz simülasyon oyunlarından birisi de Theme Park World. Bu isim belki çoğu konsol oyuncusuna yabancı gelebilir ama aslında TPW, PC’de bir çok hayranı bulunan bir eğlence parkı simülasyonu. Yani parkınızı kuruyor ve onu işletip para kazanmaya çalışıyorsunuz.
Hadi parka gidelim…
Oyunda her şey bir eğlence parkında olduğu gibi tasarlanmış. Parkınıza maddi olanaklarınız doğrultusunda Roller Coaster’lar, farklı çeşitteki hız trenleri ve daha bir çok eğlence birimi kurabiliyorsunuz. Daha sonra da müşterileriniz parkınıza gelmeye başlıyorlar ve siz de onları memnun etmek için elinizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorsunuz. Tabi ki müşterilerinizin memnuniyeti için bir kaç Roller Coaster ve benzeri eğlence birimleri yetmiyor. Parkınıza size ek kaynak olması için Arcade salonları, yine müşterileriniz temel ihtiyaçları için tuvaletler, hamburgeci ve benzeri fast food’lara kadar her bir şeyi parkınızda bulundurmalsınız. Her şey bu kadarla da sınırlı değil, park güvenliği için bakım elemanları, güvenlik ve temizlik görevlileri gibi daha bir çok ayrıntıya oyunda yer verilmiş.
Bazıları sinirli, bazıları mutlu, bazıları ise aç
Müşterilerinizin memnuniyetleri ise hemen üzerlerinde bulunan sembollerle belirtiliyor, siz de buna göre eksiklerinizi görüyor ve bu doğrultular çerçevesinde hareket ediyorsunuz. Dediğim gibi parkı kurmakla kalmıyor aynı zamanda işletmeciliğini de yapıyorsunuz. Park yönetiminde belli başarılar yakaladıkça da farklı temadaki (korku parkları vs. gibi…) parklar açılıyor ve değişik parkları işletme şansına erişiyorsunuz. Oyunda bir de küçük bir Laptop karikatürü sürekli olarak sizi parkta olup bitenlerden haberdar ediyor ve çeşitli mesajlarla size yardımcı oluyor.
Nedense bu tarz oyunlar PC’den PS2’ye aktarılırken grafikler biraz daha kaba oluyor. Yani grafiklerdeki çözünürlük aynı AOE II’nin PS2 versiyonundaki gibi biraz daha düşük. Ama yine de grafiklerdeki canlı renkler göze hoş geliyorlar. Ayrıca ara videolardaki animasyonlar fazlasıyla basit olmasına karşın oldukça komikler. Ses efektleri de çok iyi olmasalarda bu tarz bir simülasyon oyunu için yeterli ölçüdeler. Roller Coaster’a binenlerin çığlık atmaları gibi detaylarsa iyi düşünülmüş noktalar. Kontroller de bu tarz oyunlara alışık olmayanların bile çabucak kavrayabileceği biçimde hazırlanmış. Parkı farklı kamera açılarından görebilmeniz de işinizi oldukça kolaylaştıran etkenlerden.
Peki şimdi tüm bunları yapmak eğlenceli mi diye sorarsanız, hem evet hem de hayır diyebilirim. Çünkü bu tarz bir simülasyon oyunu herkese hitap etmeyebilir, özellikle de PlayStation 2 oyuncularına.