Oyun İncelemeleri

Thief 3: Deadly Shadow

Büyük Oyunların Vebası: Konsept(Kavram) Çürümesi

Ancak bu tarz yapımların en büyük sorunu zamandır. Zaman ister istemez konsept çürümesine neden olur. Bu terimin anlamını yıllara dönüp baktığım zaman anlayabiliyorum. Hastalığı kısaca şöyle tanımlayabiliriz. Oyunla devamının arasındaki zaman mesafesi açılırsa ortaya potansiyel olarak bazı sorunların çıkması doğaldır. Örneğin o oyunu oynayan yaş kitlesi büyür ve oyunlardan daha az zevk almaya başlar. Böyle olunca beklentiler de artar. Amiga döneminde inanılmaz bir kitle tarafından beğenilen Chaos Engine’nin ikincisi hazırlandığında, aynı firma tarafından devamı gelmesine rağmen, aradan geçen zaman ve yukarıda bahsettiğim konsept çürümesi nedeniyle unutulup gitmiştir. Çünkü devam oyunu, öncekilerin gölgesi altında kalmadan onları geçmelidir. İlkinin yarattığı tutku ve kavramları ileriye taşımalıdır. Bu duygularla donanmış oyuncu aslında hem tedirgin hem de kırılgandır. Bunda haklıdır da…çünkü sahiplenmiştir oyununu. 

Thief 3 bir devam oyunu olarak ilk değişikliğini yapımcı firmasında gösteriyor. Seriyi yaratan ve devam ettiren “Looking Glass” ekibi yerine Deus Ex’ten tanıdığımız IonStorm firması ile çalışılmış. IonStorm ise, Sid Meier’sız Civilization gibi bir hatayı kopyalamayarak, genel olarak risk alıp yeni açılımlar geliştirmek yerine, ilk iki oyunun başarılı bir devamını getirme yoluna girmiş. Kısa bir özetle Thief’te pek fazla bir yenilik yok. Buna karşı oyundan çok da fazla bir şey kaybolmamış. O zaman akla, haklı olarak, neden bunca yıl beklenildi sorusu geliyor. 

Gölge ve Işık Oyunu 

Yapımcı firma IonStorm olunca oyunun motoru da DeusEX 2’nin motoruna terfi ediyor. Ancak bu terfi açıkçası beni çok da tatmin etmiş değil. Öncelikle oyunun en az Geforce3 veya Radeon8500 istediğini belirtmeliyim. Genel olarak bakıldığında zaten ağırlıkla karanlıkta geçen bir oyunun bu kadar hantal bir motorla yapılması biraz amacından sapılmış bir düşünce gibi geliyor. Motorun genel olarak sistemle uyum halinde çalışması zor olunca ortaya biraz yavaş bir Thief çıkıyor. Hatta daha da ileri gidersek, Farcry’ı gördükten sonra insan biraz daha güç beğenmeye başlıyor. DeusEx, Farcry’dan eski olduğu için bu onun en büyük handikapı. Yine de ışık ve gölge efektleri önceki oyuna göre son derece arttırılmış. Ayrıca fıçı ve sandalye gibi nesneleri itme imkanı oyuna yenilik katmış. Ayrıca eski oyuna ek olarak istediğimiz zaman oyunu üçüncü sahıştan oynayabiliyoruz. Bu başarılı özellik aslında bir hatayı da beraberinde getiriyor. FPS modunda iken normalde göremediğimiz köşeleri, üçüncü şahıs açısına aldığınızda görebiliyorsunuz. Her ne kadar oyun bu sayede kolaylaşsa da bu tarz bir hile hiç de doğal gözükmüyor. 

Genel olarak değişiklilerine göz attığımız Thief’in konusuna gelelim. Garret isimli bir hırsızı canlandırıyoruz. Kurgu gereği ilk başlarda amaçsız ve keyfekeder bir sokak serserisi gibi gözüksek de zaman içinde misyonumuz belirginleşiyor. Serinin üç oyununda ortaya çıkan konu bizim özel bir topluluk tarafından yetiştirilimiş bir usta olduğumuz ve kahinlerin ifadelerine dayanılarak gelecek olan “karanlık çağı” engellemek. Bunun için de yozlaşmanın dizboyu olduğu, toplum ve yönetimin iki kutup olduğu kentte nihai hedefimiz gizli kütüphanelerden bilgi çalarak karanlık çağın önünü kesmek. 

Sakin, Gözlemci, Dakik ve Zeki…

Amaca ulaşmak için son derece dikkatli davranmamız gerekiyor. Klasik FPS’lerden alışageldiğimiz gibi meydana hızlı bir şekilde dalıp düşmanları kana bulamak Thief’te işe yaramıyor. Yapmamız gereken bir hırsız gibi sakin, gözlemci, dakik ve zeki olmak. Bunun için mekanı akıllıca kullanmaya başlamak ilk iş. Örneğin training bölümünden sonraki ilk bölümde hedefimiz kaleden içeriye girmek. Bunun için isterseniz bazı kutuları tutup fırlatarak ses çıkararak muhafızların dikkati dağıtmak ve içeri sızmak olabilir. Ya da sol tarafta karanlıkta göreceğiniz açık bir pencereden tırmanarak içeri girebilirsiniz. Benzeri seçimler oyun boyunca da sizi bekleyecektir. 

Thief’te saklanma ve savunma sanatı üzerine geliştirilmiş eski oyunlardan da hatırlayacağımız silahlar kullanacağız. Örneğin meşaleleri söndürmek için su okuna, ses çıkarıp dikkati başka yöne çekmek için gürültü okuna, rakibimizin arkasından sinsice yakşalıp onu yere indireceğimiz copumuza ya da duvarlara tırmanmak için kullanacağınız özel eldivenlere ihtiyaç duyacaksınız. Maymuncuk kullanımı da Thief 3’te oldukça geliştirilmiş. Artık kilitleri kendiniz elle açmak durumundasınız. Bunun için de iç içe geçen çemberlerdeki boşlukları bularak açmanız gerekmekte. Oyun esnasında çaldığınız parçalardan elde ettiğiniz paralarla bölüm öncesi kendinize yeni envanter de alabilirsiniz. Elbette bölümde yapmanı gerekenlerle doğru orantılı malzeme almak akıllıca olacaktır. Örneğin metal zeminlerin ağırlıkta olduğu mekanlarda alacağınız özel ok adımlarınızın sessiz olmasını sağlayacaktır. 

Sağdan, Soldan, Geriden, Uzaktan..

Thief’te seslerin de önemi her zamanki gibi belirgin. Bazı açılarda ve yapacağınız hamleler öncesinde rakibinizin yerini ayak seslerinden ve konuşmalarından tespit etmeniz gerekmekte. Bu da özellikle 5+1 ve Eax destekli bir ses kartınız ve ses sisteminiz varsa inanılmaz bir keyif haline geliyor. Thief 2 de bu anlamda ses sistemlerini en iyi şekilde kullanan oyunlardan biriydi. Ayrıca ses olarak karakterimizi önceki oyunlarda seslendiren kişi korunduğu için eski oyuncular için karaktere ısınma sorunu yaşanmayacaktır. Bu arada karakterlerin konuşmaları, aralarında geçen yer yer geyik muhabbetini andıran sohbetler ve temiz kayıt kalitesi sizi oyuna iyice ısındıracaktır.

Thief genel itibarıyla biraz geç çıkmış havası yaratmıyor değil. Teknik olarak önceki oyundan fazlaca ileriye gitmediği ve beklentileri tam olarak karşılayamadığı ortada. Ancak eski oyunların ruhuna ve klasik fps’lerden farklı olma gibi özellikleri nedeniyle klasik olmasa da güzel bir oyun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu