Wasteland 2

Çeyrek asırlık bekleyiş… Evet, tam 25 senedir Wasteland’in ikinci oyunu için gün sayıp duruyoruz. Defalarca ertelenmesine ve iptal söylentilerine rağmen bir şekilde ayakta kalmayı başaran yapım, oyun dünyasına büyük katkıları olan Kickstarter projesi ile yeniden hayat bulunca eski oyuncuların içinde fırtınalar koptu diyebiliriz. Yeterli maddi desteği arkasına alınca sonunda hayaller gerçeğe dönüştü ve Wasteland 2 bir masal olmaktan çıktı.

Yeni nesil oyuncular Wasteland hakkında bilgi sahibi olmayabilir. Tarihler 1988’i gösterdiğinde Commodore 64’ün 16 renkli ekranında yer alan, tam iki kaset dolusu, o dönem için akıl almaz büyüklükte bir oyundu Wasteland. Sadece 64 KB hafızası olan Commodore 64’te bizlere harika bir macera yaşatmış, birkaç piksellik karakterimizle çorak toprakları arşınlarken bambaşka bir dünyaya sürüklemişti. Aradan geçen onca zamanda oyun dünyası çok değişti. Grafikler akıl almaz seviyelere ulaştı, oyunların tempoları tavan yaptı, toplam oyun süreleri kısaldı. Peki ya Wasteland? “Old School” diye tabir edilen ve eski nesil oyunculara hitap eden Wasteland 2 bu çağa ayak uydurabildi mi?

Standing on the edge of the crater*

Laf salatası ile vaktinizi almak istemiyorum. O yüzden oyunun perde arkasına çok kısa değineceğim. Daha popüler olması nedeniyle herkesin yakından tanıdığı Fallout tarzı bir oyun şekline ve atmosfere sahip Wasteland 2. Nükleer patlama sonrası dünya üzerindeki yaşamın baştan aşağı değişmesi ve yeni bir düzeninin kurulmasına değinen bir oyun. Güçlü olanın kendi kurallarını uygulamaya koyduğu, modern yaşamımızdaki en basit öğelerin bile büyük birer nimet olduğu çorak topraklarda geçiyor. Çevreye hakim olan kaosa dur demek için bir araya gelen dört çöl korucusunu yöneterek, insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Elbette bunu yaparken kendi kurallarımızı uygulamakta, kendi seçimlerimizi yapmakta özgürüz.

İki boyutlu FRP oyunları dönemindeki gibi izometrik açıdan ilerlediğimiz Wasteland 2’de, savaş esnasında sıra tabanlı oynanışa geçiliyor. Takım halinde doğru hamleler yapmak ve taktiksel açıdan çatışmaları doğru şekilde süzmek son derece önemli. Her karakterin kendine has becerilerinin yer aldığı, ekip çalışmasının hayati öneme sahip olduğu oyun tarzı bulunuyor.

Like the prophets once said

Wasteland 2’ye başladığınız anda dört adet karakteri oluşturmanız bekleniyor. Daha bu ekranda bile oyunun nasıl da eski nesil oynanışı benimsediği, bir an evvel maceraya dalmak isteyen oyuncuların uzak durması gerektiğini kısa yoldan anlatılıyor diyebiliriz. Tamam, önceden hazırlanmış dokuz karakterden dilediğimiz dört tanesini seçerek oyuna hemen giriş yapabiliyoruz ama emin olun ki, oyunda biraz deneyim kazandıktan sonra, yeniden başlayıp karakterlerini kendiniz yapmış olmayı dileyeceksiniz. Bu yüzden, önceden hazırlanmış karakteri seçseniz bile üzerilerinde ufak rötuşlar yapsanız iyi olur.

* Ara başlıklar, Metal Gear Solid V: The Phantom Pain fragmanının tema müziği olan, Mike Oldfield’ın ‘Nuclear’ isimli parçasına aittir.

Karakter oluşturma bölümü o kadar detaylı ve o kadar önemli ki, yapacağınız en ufak bir hata tüm oyun boyunca kafanızı duvarlara vurmanıza neden olabiliyor. Karakterimizin becerilerini seçtiğimiz ana ekranın sol kısmında fiziksel kabiliyetleri oluşturuyoruz. Hamle sırası kendine geldiğinde ne kadar hızlı hareket edebildiği, silahını ne kadar iyi kullanabildiği, gücü, dayanıklılığı ve şans faktörü gibi özellikleri belirleyebiliyoruz bu ekranda. Sağ kısımda ise biraz daha detaylı özellikler var. Alarmları etkisiz hale getirme, patlayıcı uzmanlığı, hackerlık, tıbbi müdahale gibi özelliklerin yanı sıra, kaba kuvvet kullanma, liderlik, önsezi, konuşma becerisi, hayvanlara hükmetme gibi oynanışı derinden etkileyen özellikler de bulunuyor.

Kahramanlarımızın ateşli ve yakın dövüş silahlarını ne derece iyi kullanabildiği de karakter oluşturma ekranında belirleniyor. Puanları dağıtırken, dört karakterin de farklı silahlarda uzmanlaşmasına ve bulduğunuz her silahı mutlaka kullanmayı bilen birinin bulunmasına dikkat etmelisiniz. Aynı silahta uzmanlaşmış birden fazla karakter olursa, mermi sıkıntısı yaşayabilirsiniz.

Bir sonraki ekranda ise karakterin kişisel bilgileri, dini görüşü, etnik kökeni ve sigara kullanması gibi seçenekler de sunuluyor. Hatta kendinizi olaya iyice kaptırırsanız, karakterin biyografisini bile yazabileceğiniz bir ekran bulunuyor. Karakterin görünüşü belirlediğimiz ekran çok detaylı değil ama zaten büyük bir önem de arz etmiyor.

and the ashes are all cold now

Karakter oluştururken bir iki tüyo vermeden geçmek olmaz. Kesinlikle dört karakterin de farklı konularda uzman olduğundan emin olmalısınız. Kaba kuvvete güvenen karakter meydana getirdiyseniz, mutlaka bir tane de teknik konularda uzman takım elemanı oluşturmanız gerekli. Aynı şekilde grupta kesinlikle bir şifacı, bir de ağzı laf yapan karakter olmalı ki, kısa yoldan çözüme ulaşabilesiniz.

Özellikle oyunun başında kaba kuvvet ile kapıları, kilitleri kıran bir karaktere ihtiyaç duyuluyor. Aynı şekilde bilgisayar uzmanlığı ile sistemleri hackleyebilen ekip elemanı da olmazsa olmazların arasında. Önsezi sahibi olmak ve tuzakları önceden fark edip patlayıcıları etkisiz hale getirmek de çok sık kullanacağınız becerilerin başında geliyor. Etrafta bulacağınız ek parçaları kullanarak elinizdeki silahı daha güçlü hale getirebilmek için ise “weaponsmith” özelliğine sahip olan bir karaktere ihtiyacınız var.

Mutlaka bilinmesi gereken kabiliyetlerden biri de konuşma esnasındaki ikna becerisi. Burada üç farklı seçenek karşımıza çıkıyor; “Smart Ass”, “Kiss Ass” ve “Hard Ass”. Smart Ass konusunda uzmanlaşırsanız, karşınızdakini kelime oyunları ile ikna edebiliyor ve istediğinizi yaptırabiliyorsunuz. Kiss Ass özelliği ile rakibinizi manipüle edip aradığınız bilgiyi ele geçirebiliyorsunuz. Hard Ass ile de kabadayılık taslayıp, tehdit savurarak istediğinizi yaptırmaya ya da bilgiyi ele geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu üç özellik de oyun içinde sayısız defa işinize yarayabiliyor. Bu nedenle, farklı karakterlere bu özellikleri paylaştırırsanız, görevleri kısa yoldan yapma imkanına kavuşuyorsunuz.

No more bullets and the embers are dead

Gelelim oynanışa. C64 nesline yetişmediyseniz bile, oynanışın iki boyutlu Fallout’lara benzediğini söylememiz yeterli olacaktır. Oluşturduğumuz dört kahramanımız da aynı anda ilerleterek karşılaştığımız karakterlerle etkileşime giriyor, uzun diyalogları dinliyor ya da okuyor ve ardı sıra görevleri yerine getiriyoruz. Yeni bir şehre girdiğimizde konuşmamız gereken pek çok insan, okumamız ve anlamamız gereken pek çok diyalog, araştırması beklenen sayısız mekan bulunuyor. Haliyle, “Elime silahı geçirir, herkesi kevgire çeviririm!” diye bekleyenler bu oyunda hüsrana uğrayabilir. Wasteland 2, özellikle konuşma, taktik kurma, gizemleri çözme ve karakterleri belirli konularda geliştirme üzerine kurulu.

Bir şehirden diğerine giderken ana hartaya geçiyor, keşfedilmemiş bölgeleri dolaşıyorsunuz. Burada dikkate edilmesi gereken iki konu var; biri radyasyon, diğeri de su. Etrafta radyasyon sızıntısı varsa sol alt kısımdaki ibreden bunu görüyor ve işitiyorsunuz. Dolayısıyla bazen yolunuzu uzatmanız gerekiyor. İlerleyen bölümlerde ise mecburen radyoaktif bölgelerden geçmek gerekiyor. Bunun için de radyasyon kıyafeti giymemiz zorunlu oluyor. Öte yandan su miktarınız da yürüdükçe azalıyor. Bu nedenle harita üzerindeki kuyuları tespit etmek ve kuyuların konumlarına göre güzergahınızı belirlemek çok önemli. Kuyulara sağ salim ulaşırsanız, mataralarınızı doldurabiliyor, susuzluğunuzu gideriyorsunuz.

Whispers in the air tell the tales

Peki, elimize hiç mi silah almıyoruz? Elbette sayısız defa çatışmaya gireceğiz, ama burada da taktik öğeler ön plana çıkıyor. Karakterleri doğru konumlara yerleştirmek, düşmanlara tek bir noktadan değil, farklı açılardan saldırmak ve çevredeki objeleri avantajınıza kullanmanız çok mühim konular. Her karakterinizi uzman olduğu silah ile kuşattıktan sonra, çatışma esnasında düşmana yakın mı, yoksa uzak mı olacağını belirlemeniz gerekiyor. Tabanca kullanmayı iyi bilen bir karakter mecburen belli bir seviyeye kadar yaklaşması gerekirken, tüfek kullanmayı bilen karakteri sıcak çatışmanın uzağına yerleştirmeniz en mantıklısı.

Karakterlerin becerileri doğrultusunda, silahları ateşledikleri zaman isabet ettirme şansları da ortaya çıkıyor. Çatışma esnasında, düşmana silahınızı doğrultunda yüzdelik dilimlerde sayılar görüyorsunuz. Bu sayılar, tetiğe bastığınız zaman isabet ettirme şansınızı gösteriyor. Tüfek kullananlar uzaktan, tabanca tercih edenler de yakından ateş edince bu yüzde artacaktır. Elinde dürbünlü tüfek olan bir karakteriniz düşmanla burun buruna geldiyse atış şansı %0’a kadar düşebildiğini unutmamak gerek. Hal böyle olunca hemen silahı değiştirip, yakın dövüşe geçmeniz gerekebiliyor.

Çevredeki cisimleri de avantajınıza kullanmanız çok önemli. Siperlere saklanarak hem vurulma şansınızı düşürüyor, hem de daha net atışlar yapabiliyorsunuz. Aynı şey yere eğilmek için de geçerli. Karakterinize dik çökerek atış yaptırırsanız hem hedef küçültmüş oluyorsunuz, hem de daha yüksek yüzde ile atış yapabiliyorsunuz.

Of the brothers gone

Sıra tabanlı savaş sistemi benimseyen her oyunda olduğu gibi Wasteland 2’de de “Action Point” ismi verilen hareket sınırlamamız var. Her karakterin hızına ve kullandığı silaha bağlı olarak AP miktarı doğrultusunda hamle hakkı oluyor. Çatışma ekranında ne kadar ilerleyebildiği ve kaç defa silahını kullanabileceği buna göre belirleniyor. Silahınızı yeniden doldurduğunuzda, yere çömeldiğinizde ya da birkaç adım yer değiştirdiğinizde AP puanınız azalıyor. Bu da, yeri geldiğinde silah ateşlemenize fırsat kalmadan sıranızın geçmesine sebebiyet verebiliyor.

Şans faktörünü de unutmamak gerek. Karakteri oluştururken belirlediğimiz şans düzeyi, çatışma esnasında zaman zaman işe yarayabiliyor. Sıra karakterinize geldiğinde şansı yaver giderse çatışmada daha etkili rol üstlenebiliyor. Eğer şanssız bir gün geçiriyorsanız, elinizi tetiğe bastığınız anda silah tutukluk yapabiliyor ve boş yere AP puanı harcayıp hiçbir şey yapamadan sıranızı savmak zorunda kalabiliyorsunuz.

Çatışmaların ardından şifacınız ile tüm ekibi elden geçirmeniz gerekiyor. Kimi zaman ağır yara alan veya vücudunda kesikler oluşan karakterler kan kaybından ölme tehlikesi geçirebiliyor. Bu nedenle grupta mutlaka eli neşter tutacak, ameliyattan anlayan biri olmalı. Zehirlenme durumları da çok sık karşılıyor. Çantanızdaki antidotları uygun zamanda kullanmak çok mühim. Zehirlenmeler ve kanamalar müdahale edilmese bile bir süre sonra etkisini yitirse de, düzenli aralıklarla hayat puanının eksiliyor olması, çıkacak ilk çatışmada nalları dikmemize neden olabilir.

Alt ettiğimiz düşmanların üzerinden ganimetleri topladıktan sonra çevreyi kontrol etmeyi asla ihmal etmemek gerekiyor. Oyunun başında elinize geçen kürek, tüm macera boyunca sıkça başvuracağınız ekipmanlarınızdan biri. Sağa sola gömülmüş ganimetler ve mermiler hayat kurtarıcı olabiliyor. Etrafta açılmayı bekleyen kutular, kasalar ve kilitli kapılardan bolca var. Burada karakterlerinizin sahip olduğu beceriler büyük önem taşıyor. Kilitli bir kapıyı maymuncuk kullanarak da açabilirsiniz, tekmeleyerek de… Aynı şekilde alarm sistemlerini ve bomba yerleştirilmiş tuzakları etkisiz hale getirmek için de alternatif yollarınız var.

Yeteneklerinizi kullanırken aynen savaş ekranında olduğu gibi yine yüzdelik dilimlerle karşılaşıyorsunuz. Kapıyı kırarak açmaya niyetlendiğinizde yüzde kaç ihtimalle kapının kırılacağı ve yine yüzde kaç ihtimalle başarısız olup kendinize zarar vereceğiniz ortaya çıkıyor. Eğer kapıyı bir güzel tekmeleyip kırmayı başaramazsanız, kırık bir kemikle ortada kalabiliyorsunuz. Hele bir de ekibinizde tedaviden anlayan biri yoksa vay halinize. Aynı durum hack sistemlerinde de geçerli. Bir elektronik devreyi hacklemek isterken şansınız düşükse ve bir de başarısız olursanız, kilit bir daha hiç açılmamak üzere kapanabiliyor.

Desolation, devastation

Zıt fikirli iki kişiyi bilgisayarın başına geçirip Wasteland 2’yi oynatsanız, biri yere göğe sığdıramayıp diğeri de yerin dibine soksa bile emin olun ki, ikisi de grafiklerden hiç bahsetmeyecektir. Wasteland 2’den yüksek görsel kalite beklemek, satranç oyunundan olağanüstü efekt beklemek gibi bir şey olur herhalde. Yine de değinecek olursak, günümüz grafik seviyesinin gerisinde kaldığını, kendi türüne göre ise başarılı ve detaylı bir görsel seviye sunduğunu söyleyebiliriz. Kameranın uzaklığını ve yönünü ayarlayabiliyor olsak da, hiçbir zaman tam olarak istediğimiz açıyı yakalayamadığımız da itiraf etmeliyiz. Aynı şekilde animasyonlar ve karakter tasarımları da günümüz seviyesinin hayli gerisinde olduğunu kabul etmek gerek.

Yapay zeka konusunda ise net bir şey söylemek zor. Çünkü oyunda insanı en çok zorlayan şey düşmandan ziyade mermi sıkıntısı ve silahın hiç umulmadık anda tutukluk yapması oluyor. Eğer her şey yolunda giderse, düşmanlar istediği kadar sipere saklanıyor ve bölgenin en kritik noktalarından ateş ediyor olsun, mutlaka alt etmeyi başarıyorsunuz. Aynı durum diyalog kısmında da geçerli. Karşınızdaki kişiyi ikna edip edemeyeceğiniz, karakterinizi oluştururken dağıttığınız kabiliyet puanları ile doğrudan ilgili. İkna konusunda yapay zekanın ekstra bir katkısı yok.

Atmosfer açısından oyundan beklediğimi aldığımı söyleyebilirim. Genel oyun yapısı beklenileni sunduğundan, kendimi gerçekten de çorak topraklarda dolanıyormuş gibi hissetim diyebilirim. Sesler ve özellikle de müzikler çok başarılı. Küçük mağaralara ve terk edilmiş tesislerin alt katlarına inince merak ve endişe duymadan edemiyorsunuz. Zaten oyunun gerçek görüntülerden oluşan açılış videosunu izlediğiniz anda, atmosfere ne kadar önem verildiği siz de hemen anlayacaksınız.

What a miss we made, when it all went wrong

Yüzlerce farklı karakterle karşılaştığımız, sayısız ilginç olaya şahit olduğumuz Wasteland 2’de detaycı oyuncuları monitör başında uzun saatler bekliyor. Sadece savaşa ve silah kullanma becerisine önem veren, hareketli ve heyecanlı bir macera bekleyenler için ise kesinlikle uzak durulması gereken bir oyun. Her ne kadar türün müdavimleri için altın değerinde olsa da türe yabancı olanlar için eziyet haline dönüşebilir. Tamamen “Old School” tarzında; yazıya, konuşmaya ve taktiğe dayanan; mermileri boş yere harcamanın ölüme davetiye çıkarmaya yettiği, satranç oynuyormuş gibi her hamleyi düşünerek uygulamaya geçirmenin mühim olduğu bir oyun Wasteland 2.

Benim için son zamanlarda çıkan en başarılı, en sürükleyici ve işlerden fırsat bulduğum anda yeniden başına geçmeyi dilediğim nadir oyunlardan biri olarak gözükse de, sıra tabanlı RPG yapımlarına aşina olmayan, yeni nesil pek çok oyuncunun, “Çöp!” diyerek burun kıvıracağı bir oyun olması da muhtemel.

Exit mobile version