Konami’nin bağımlılık yapan futbol oyununu bilmeyen kalmamıştır herhalde!
2004’ün sonlarına doğru PES4’ü oynamıştık. “Şimdi nereden çıktı bu WE8I?”
diyenler için belirteyim; bu futbol oyunu piyasaya her zaman, ilk önce Winning
Eleven adıyla, Japonca olarak çıkar. Sonra PES olarak yorumlanır. Ardından da
Japonca olan WE’nin diğer dünya dillerine çevrilmesiyle işlem sona erer.
Anladığınız gibi WE8I, PES4’den önce çıkan WE8’in Japonca olmayanıdır. Oyunumuz
tam olarak 5 dilde oynanabiliyor: İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve
Almanca olarak. Elbetteki Türkçe yok.
Kıskanılacak kadar özel!
Bu sefer Konami yavaş yavaş şu isim hakları sorununu çözmüş. Önceki WE’lar
sadece FIFPro lisanslıyken, günümüzde durum değişmiş. Hollanda, İspanya ve
İtalya Ligleri tüm hakları oyunda bulunmakta. Konami TYO, daha önce oyunu
lisanssız sunmuş, biraz da olsa tepki görmüştü(buna rağmen yine en iyisiydi).
Bunun üzerine yeni oyuna lisanslı ligler koymak kaçınılmaz oldu. Bu liglerin
yanında İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Türkiye, Portekiz, İskoçya… gibi
liglerin belli başlı takımları da oyunda yerini almış. Şimdi yaslanın
koltuklarınıza ve tüm zamanların en gerçekçi spor oyunuyla keyifli anlar
geçirmenize bakın.
WE8 inanılmaz bir görselliğe sahip. Futbolcular, statlar, animasyonlar, kısaca
her şey süper gözüküyor. Binlerce mo-cap tekniği uygulanmış futbolcular,
suratlarından tutun gol sevinçlerine kadar her şeyiyle tanınabiliyor. Bir
Sergen’i ya da Ronaldinho’yu tanımak çok kolay. Toplam seçilebilecek 27 stadınız
var. Her stat kendi genel çehresini içeriyor. Hatta genel seyirci potansiyelini
anlayacak kadar bile geliştirmişler olayı. Maç öncesi dolan koltuklar, sallanan
bayraklar, yanan meşaleler, marşlar derken takımınız sahada ve heyecan hat
safhada.
Bu şaşırtıcı görsellikten sonra sırayı mükemmel kontroller ve oynanış alıyor.
WE7’de olmayan birçok adam geçme ve pas çeşidi bulunmakta. Topun gerçekçiliği
harika. Artık öyle bilardoyu andıracak sekmeler yok. Oyun hızı da düştüğünden
iki koşuda kale önünde olamıyorsunuz. Bire birde adam geçmek, gerçekte de olduğu
gibi yetenek gerektiriyor. Sizin futbolcunuzun dribbling gücü rakipten aşağıysa
geçemeyecek, topu kaptıracaksınız. Diyelim geçtiniz ama pas gücünüz yeterli
değil. Kalabalık bir ceza sahası önüne doğru pas vermek yapacağınız son şey
olsun. Diyelim pası da verebildiniz ya da göğse yumuşak bir orta kestiniz, eğer
futbolcunuzun topa sahip olma ve kontrol güçleri az ise, büyük oranda topu
kaptıracaksınız. Demek istediğim o ki, artık oyun hiç mi hiç kolay değil. Yapay
zekâ gerçekten çok iyi organize olabiliyor, çok iyi top saklayabiliyor. İyi bir
oyuncuysanız, kıran kırana maçların çıkacağı kesin.
Bir diğer dikkat etmeniz gereken durum ise moral güçleriniz. Mavi ile kırmızı
arasında gidip gelen bu beş seviye, maçın da kaderi olabiliyor. En başta ki
moralsiz(mavi) oyuncuları asla maça sokmayın; çünkü mavi renkteki bir R.Carlos
hiç bir şey. Ne adam gibi pas verebilir, ne de oturaklı ortalar açabilirsiniz.
Forvetleriniz mavi ise, gol atmak mucizelere kalmış demektir. Asla gol
koklayamamakla beraber bol bol ofsaytta durup takımın genel moralini de
bozabiliyorlar; ama kırmızı renk demek, can demek, kan demek! Tüm gücünü sahada
göstermeye yemin etmiş bir futbolcu demek. Bütün yırtıcılığıyla her yere koşar,
güçlerine göre tüm sorumluluğunu yerine getirebilir demek. Kırmızı bir Çin ile,
moralsiz(masmavi) bir Fransa’yı devirmek mucize değil yani; devirmişliğim var,
oradan biliyorum. Son zamanlar da keşfettiğim bir diğer özellikte, moralsiz
futbolcuların diğerlerine oranla daha çabuk sakatlanması. Sakatlık tüm maçın
gidiş hattını değiştirebiliyor(aynı hayattaki gibi). Bu yüzden yersiz risklere
girmemekte fayda var. Sakatlanma animasyonları da gerçekten hoş. Sedyeyle dışarı
alınma, sonra da izin alarak sahaya geri dönme harika olmuş.
Harikayım, süperim, ultrayım, megayım, omegayım…
Bir diğer harika düşünce de futbolcu geliştirme özelliği! Evet, yarattığınız toy
bir futbolcuyu, dünya ve gezegenler arası bir yıldız yapabiliyorsunuz. Yıldız
adayınız oynattığınız mevkide eğer görevini yerine getirirse, her maç sonrasında
alacağı puanı istediğiniz özelliklere(şut, pas, kontrol,
çalım…)dağıtabiliyorsunuz. Zamanla o pas veremeyen futbolcu, mesafe tanımayan
bir atlet oluyor! İşin içinde zaman olduğundan futbolcularınız yaşlanıyor. Bu da
elinizde uzun süreli oyuncu tutamayacağınız anlamına geliyor. Devreye transferler
girdiğinde ise oldukça büyük bir kolaylıkla karşılaşıyorsunuz.Diyelim paranıza
göre transfer yapacaksınız ama binlerce futbolcuyu gözden
geçirecek zamanınız yok. Çok kullanışlı bir futbolcu arama motoru
geliştirmişler. İstediğiniz mevkide ki tüm futbolcuları görebiliyor, para
artışına göre seç-beğen-al yapabiliyorsunuz. Ayrıca artık öyle 2. ligdeyken
paranız gani olsa da 1.ligden bir yıldız (muhtemelen) gelmeyecektir. Hatta
Şampiyonlar Ligi’nde (Europen Master League) oynayıp oynamadığınız bile
transferleri etkileyebiliyor. Dream Team kurma hayaliniz varsa, bir müddet ara
verseniz iyi olur yani!
Aslında bu yazıyı X-Box sahipleri de okumalı. Çünkü onlar da bu oyundan
nasiplenecekler. Ufak bir kıyaslama yaparsak X-Box’ta oyun biraz daha hızlı.
Kontroller biraz daha iyi tepki veriyor ama bu PS2 için bir dezavantaj değil
çünkü bunu asla hissetmiyorsunuz. Ayrıca PS2’nin kontrolleri WE8I için daha
uygun. L-R tuşları kesinlikle ele daha iyi oturuyor. Diyelim kontrollere
alışmakta gerçekten zorluk çekiyorsunuz, sonuçta tüm tuşların kullanıldığı bir
futbol oyunu WE. Bu gerçeği bilen Konami, size harika bir Training kısmı sunmuş.
4 farklı kısımdan oluşan bu mod da beginner training, free training, situation
training ve challenge training kısımları bulunmakta. Beginner’da genel olarak
tuşlar, bu sporun mantığı, kuralları öğretiliyor (görsel ve yazılı olarak). Free
kısmında ise takımca çalışıyorsunuz. Situation mod kontrollerde usta olmanızı ve
pas, şut, çalımlarda daha iyi olmanızı sağlayacak bilgiler veriyor. Challenge
ise oldukça zevkli. Zorluk derecesi giderek artan, bilgilerinizi sınayan bir
mod. Burada WEN puanları elde ediyorsunuz. Bu puanları da WEN-Shop’ ta
harcayabiliyor, karşılığında klasik takımları, stadyumları, bazı futbolcuları,
yeni top çeşitlerini, 6. zorluk seviyesi(inanılmaz zor) gibi özellikleri elde
edebiliyorsunuz. Ayrıca bu WEN puanlarını az da olsa her maça çıkışınızda da
aldığınızı unutmayın.
WE’ın hâla FIFA’ya yaklaşamadığı tek nokta müzikleri. Bir futbol oyununa
uymuyor. Menülerde gezerken daha güzel şeyler duymak gerek. Spikerler seçtiğiniz
dile göre değişiyor. İngilizce dışında ki sunucuları açıkçası “bitsede gitsek
ya!” tarzında buldum. BBC’nin de sunucusu olan Peter Brackley ve Trevor Brooking
iyi iş başarmış. Biraz da olsa maça heyecan ekleyebiliyorlar. Eğer soracak
olursanız: ‘’ Japon sunucu kadar eğlenceli mi diye?’’ -Kesinlikle hayır! Seyirci
sesleri ise yine oldukça kaliteli kaydedilmiş ve maçın gidişine göre değişen
seyirci temposu oyuna çok iyi adapte edilmiş. Ben WE6’da olan ülkelere has
tezahüratları da bekliyordum ama yokmuş. Kaç puan kırsam acaba?
Tıbbın çözemediği bir bağımlılığı var, dikkat!
Oyun tarihinde ne futbol oyunları geldi geçti (Sensible’dan tutun, Kick Off’a,
oradan FIFA’ya…) hiç biri WE kadar zevk vermiyor açıkçası. İnanılmaz derecede
geniş bir oyun değil. Seçilebilen takım açısından en iyi olmasa da oynanış ve
gerçekçiliği açısından, en azından KCET yenisini yapana kadar, daha iyisi yok!
Böyle bir oyundan beklenmeyen son iki noktayı da belirteyim: Hâla yakın kamera
açısında, kalabalık yerlerde yavaşlamalar gözükebiliyor. Bir diğeri de, oyunun
online olarak sadece Japonya’da oynanabilecek olması.