Wolfenstein serisini oyun tarihinde yeri çok büyüktür. Castle Wolfenstein ile 2D olarak serüvenine başlayan seri, 1992’de Wolfenstein 3D ile first person ve hızlı aksiyon oyunu haline geldi. Wolfenstein 3D’nin en büyük başarılarından biri first person oyunların yaygınlaşmasında çok büyük bir rol oynamıştır. Son olarak 2014’de Wolfenstein: The New Order ile adından bahsettiren oyun, şimdi de kahramanımız Blazkowicz‘i Wolfenstein II: The New Colossus ile yeni bir maceraya hazırlıyor.
Wolfenstein II: The New Colossus İnceleme
The New Order‘ın bittiği yerden, hatta sahneden devam eden Wolfenstein II: The New Colossus, aslında ilk oyunu oynamanızı en azından hikayeye hakim olmanızı istiyor. 2. Dünya Savaşını Nazilerin kazandığı alternatif bir zaman çizelgesinde ilerleyen oyunda, Nazilerin gücü altında ezilen bir dünya ile karşı karşıyayız. Naziler oyun içerisinde ne kadar görkemli görünse de hala Blazkowicz‘in, yani bizim kötü adamlar listemizde. Şunu belirtmemde fayda var ki eğer ilk oyunu oynamadıysanız, bu yazıda bazı spoilerlar ile yani sürpriz bozan içerikler ile karşılaşabilirsiniz.
Hatırlarsanız, ilk oyunda Blazkowicz Nazilere epey bir zorluk çektirmişti. Son olarak savaşı Nazilerin ayağına götüren kahramanımız, burada büyük bir hasar almış ve ölümle burun buruna gelmişti. İkinci oyun tam buradan başlıyor ve Blazkowicz’in Nazilere karşı savaşının bitmediğini bize belirtiyor. Oyunun daha ilk bölümünde Wolfenstein‘a yakışır bir sahne ile karşı karşıya kalıyoruz. Uzun bir komadan uyanan Blazkowicz, tekerlekli sandalyesi ile Nazileri öldürmeye başlıyor. Tam beş aydır uyuyan adam kalkıp, paldır küldür Nazi doğramaya gidiyor.
Blazkowicz, Nazi avlamaya devam ediyor
Blazkowicz‘in bedeni aldığı hasar yüzünden çok güçsüz durumda. Bu yüzden “Bu nasıl Wolfenstein yahu?” demeyin ve biraz zaman tanıyın. Wolfenstein: The New Colossus‘un oynanışı ilk oyun ile çok benzerlik gösteriyor. Tabi, bir kaç yeni mekanik ve geliştirilmiş mekanikler de mevcut. Oyunda bulunan kan efektleri ve bitirici animasyonlar gayet başarılı. Zaten Wolfenstein serisinin en büyük amacı Nazi öldürmek ve bunu oyuncuya hissettirmeyi başarıyor.
The New Order‘dan hatırlarsanız Nazilere karşı ayakta duran son ülkelerden biri Amerika Birleşik Devletleri’ydi . Ancak, New York‘a atılan atom bombası sonrasında hükümetin elinden teslim olmaktan başka bir çare kalmamış. Amerikanın efsane Area 51 gibi uzaylı araştırması yapan birimleri Nazilerin eline düştükten sonra, Naziler silah olarak epey gelişiyorlar. İlk oyuna göre karşılaşacağınız Nazi askerleri çok daha güçlü olacak yani. Oyun içerisinde “Bu kadar da olmaz ama” diyeceğiniz bazı sahneler elbette olacak. Ancak, bunun Wolfestein‘ın tarzı olduğunu unutmamak gerek.
Kahramanımız Blazkowicz’in ilk olarak geçmişine Wolfenstein II: The New Colossus ile bakıyoruz. Geçirdiği çocukluğu ve yaşadığı hayatı burada öğreniyoruz. Oyunda harika bir hikaye anlatımı bulunduğunun altını çizmek istiyorum. Diyaloglar ve sinematik anlatım gerçekten harika olmuş. İçerisinde bulunduğumuz direniş kuvvetlerinin en büyük planı Amerikayı Nazi işgalinden kurtarıp, orayı merkez olarak kullanarak dünyanın geri kalanında Naziler ile savaşmak. Bu görev için Blazkowicz’den daha iyisi olamaz.
Amerika’ya geçişimiz ile oyunun atmosferi bir anda değişiyor. Çünkü, genel olarak demir yığını Nazi yapılarından, savaş görmüş harabelere ve küçük kasabalara geçiş yapıyoruz. Wolfenstein II: The New Colossus‘un pazarlamasında kullanılan, benim de en beğendiğim sahnelerden biri olan Milkshake sahnesi de burada karşımıza çıkıyor. Bahsetmiş olduğum başarılı anlatım ve diyaloglar burada da kendini bir hayli göstermekte.
Oyun genel olarak zor. “Can I play, daddy?” yani oyundaki en kolay seçenek dışında oynarsanız. Bir kaç kez öleceğinizin garantisini verebilirim. Oynanışta önemli olan sizin oyun tarzınıza uygun bir silah kombinasyonu ile devam etmeniz. Bu sayede daha taktiksel bir yaklaşım sergileyip ölmeden oynayabilirsiniz. Ölmemenizi önermemin sebebi ise oyunda bulunan otomatik kayıt yerlerinin azlığı. 15 dakikalık bir bölümde öldüğünüz zaman bölümün en başından oynama olasılığınız var. Bu da zaten zor bir oyunda sinir krizi geçirmenize sebep olabiliyor. Bu yüzden bodoslama Nazilere saldırmak yerine daha taktiksel bir yaklaşım sergilemenizi öneririm.
Wolfenstein II: The New Colossus genel olarak zor bir oyun
Görevlerin genelinde bazı komutanlar bulunmakta ve bu komutanlar destek kuvvetleri çağırabiliyor. İsterseniz odaya girip direkt askerlere saldırabilirsiniz ya da ilk olarak komutanları etkisiz hale getirip destek gelmesini engelleyebilirsiniz. Zaten bölümlerde size verilen bonus görevlerden bazıları komutanları gizlice etkisiz hale getirmemizi istiyor ve karşılığında bize yeni özellikler veriyor.
Oyuna yeni eklenen özelliklerden bir tanesi oyun içerisinde bulunan radar. Bu radar sayesinde düşmanların yerini tespit edebiliyoruz veya alarmın nereden geldiğini görebiliyoruz. Oyun içerisindeki arayüz gayet basit. Ancak, bu basitlik çoğu oyuncu tarafından eleştiriliyor. Çünkü ekranda aşağıda kalan can ve zırh göstergesinin takibi zorlaşmış. Bu da bahsettiğim oyunun genel zorluğu arasına giriyor. Çoğu zaman öldüğünüzde size kimin saldırdığını görememeniz ise oyunda bulunan bir diğer sıkıntı. Özellikle harabe New York‘un karışık bölüm tasarımında saldırının nereden geldiğini görememek can sıkabiliyor.
Wolfenstein II: The New Colussus, grafik ve performans olarak oldukça başarılı. Karakter animasyonlarından, çevre detaylarına ve silah animasyonlarına kadar her şey özenilerek yapılmış. Bölümlerde bulunan notlar ve koleksiyon eşyaları ise ayrıntılı ve ilgi çekici olarak hazırlanmış. Oyunda bulunan karakterlerin farklı tarzlara sahip olması, Wolfenstein: The New Order‘da olduğu gibi eğlenceli diyaloglar ortaya çıkartabiliyor. Ses sanatçılarının mükemmel performansı ve kullanılan motion capture’ın kaliteli olması, oyuncuya güzel bir deneyim yaşatıyor.
İlk oyunda bulunmayan ancak, The New Colussus‘da bulunan belki de en büyük sıkıntıya değinmek istiyorum: “Amerikan vatanseverliği”. Çoğu oyuncu gibi ben de oyun sırasında gösterilen aşırı Amerikan cümlelerden ve görsellerden sıkıldım. Onu da geçtim, Blazkowicz‘in çocukluğundan Amerikalıların yaptığı ırkçılıkları ve insanların davranış şekillerini görüyoruz. Bu da anlatılan ve geçmişte olan arasında koca bir boşluk bırakıyor. Amerikanın Nazilerden önce problemli olduğu bize gösteriliyor ve gayet güçlü bir argüman. Ancak, bize gösterilenler ile birleşince kendi kendine çatışan fikirler hissi veriyor.
Sonuç olarak, Wolfenstein II: The New Colossus, ilk oyunu güzel yapan tüm içerikleri ve mekanikleri daha iyi bir hale getirerek örnek niteliğinde bir devam oyunu olmuş. Geçmişte olduğu gibi Wolfenstein serisi first person shooter oyunu yapan firmalara ders veren bir oyun olmuş.