World of Warcraft Tarihi – Mitler 1

World of Warcraft, şüphesiz dünyanın bugüne kadar karşılaştığı en önemli oyunlarından biri. Bunun nedenlerinden biri de oyunun temelinde oldukça geniş bir hikaye bulunması. Biz de sizler için, oyunun içerisinde Warcraft evreninin tarihini anlatan kitaplardan derlediğimiz bölümlerle birlikte, bu devasa evrenin hikayesini Türkçe olarak sunacağız.

Hikayelerin başlarında, World of Warcraft içerisinde bulundukları kitaplar ve bu kitapların yerlerini de sizlerle paylaşacağız. Eğer bir WoW oyuncusuysanız, belirttiğimiz yerlere gidip kitapların orijinallerini de okuma şansınız bulunuyor.

Bakalım bu devasa evren nasıl başlamış, nasıl gelişmiş?

Titanlar ve Evrenin Yaratılışı

Bu bölüm, Scarlet Monastery Kütüphanesi’nde yer alan “Mythology of the Titans” isimli kitaptan alınmıştır.

“Kimse evrenin nasıl başladığını tam olarak bilmiyor. Bazıları katastrofik bir kozmik patlamanın sonsuz dünyaları –günün birinde muhteşem ve korkunç farklılıklar barındıracak olan yaşam formlarını barındıracak olan dünyalar- Büyük Karanlık’ın boşluğuna fırlattığını düşünüyor. Diğerleri ise evrenin bir bütün olarak her şeye gücü yeten tek bir varlık tarafından yaratıldığına inanıyor. Bu karmaşık evrenin kesin kökenleri bilinmez kalsa da, çeşitli dünyalara denge getirmek ve onların ayak izlerini takip edecek olan varlıklara güvenli bir geleceği garanti altına almak için güçlü bir ırkın ortaya çıkığı açık.

Evrenin en uzak yerlerinden gelen devasa, metalik derili Titanlar, bu yeni doğmuş evreni keşfettiler ve karşılaştıkları dünyalar üzerinde çalışmaya başladılar. Muazzam dağları yükseltip, uçsuz bucaksız denizler yerleştirdiler ve bu şekilde dünyalara şekil verdiler. Gökleri ve hiddetli atmosferleri üfleyerek var ettiler. Bütün bunların hepsi, onların kaostan düzen yaratmak için hazırladıkları derinliği ölçülemez, ileriyi gören planlarının bir parçasıydı. Hatta ilkel ırklara kendi işleri üzerine düşmeleri ve bulundukları dünyalarının bütünlüğünü sağlamaları için imkan tanıdılar.

Pantheon adı verilen üst düzey bir mezhep tarafından yönetilen Titanlar, yaratılışın ilk çağları boyunca Büyük Karanlık’a dağılmış yüz milyonlarca dünyaya düzen getirdiler. Bu inşa edilmiş dünyaları koruyan, iyiliksever Pantheon, Twisting Nether’dan gelen aşağılık yaratıkların saldırı tehditine karşı hazırlıklıydı. Evrenin sayısız dünyasını birbirine bağlayan karmaşık büyülerin göksel bir boyutu olan Nether, sadece hayatı ve yaşayan evrenin enerjilerini bir çırpıda bitirmek isteyen sonsuz sayıda zararlı ve şeytani varlığa da evsahipliği yapıyordu. Herhangi bir şekilde şeytanlığı ve kötülüğü anlayamayan Titanlar, iblislerin bu tehditini bitirmek için bir yol aradılar.”

Sargeras ve İhanet
için diğer sayfaya geçiniz.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Sargeras ve İhanet

Bu bölüm Ashenvale’de bulunan Astranaar’da, Arathi Highlands’de bulunan Hammerfall’daki handa, Barrens’da bulunan Ratchet’daki handa ve Western Plaguelands’de bulunan The Reliquary of Scholomance’deki “Sargeras and the Betrayal” adlı kitaptan alınmıştır.

“Zaman geçtikçe, şeytani varlıklar Twisting Nether’dan Titanların dünyasına geçmeye başlamış, ilk savunma hattı görevini görmesi için de Sargeras, Pantheon’un en güçlü savaşçısı, seçilmişti. Erimiş bronzdan oluşan asil dev Sargeras, görevini sayısız bin yıl boyunca yapmış, her nerede olursa olsun bu iblisleri bulup yoketmişti. Sargeras, sonsuz zaman boyunca, her ikisi de güç kazanma ve fiziksel evren üzerinde egemenlik kurma amacında olan iki güçlü iblis ırkla karşılaşmıştı.


Sargeras

Şeytani sihirbazlardan oluşan sinsi ırk eredar, büyülerini bir çok dünyayı işgal etmek ve köleleştirmek için kullanıyordu. Bu dünyaların yerli halkları, eredar’ın kötü niyetli güçleriyle birlikte mutasyona uğratılıyor ve iblislere dönüştürülüyordu. Sargeras’ın neredeyse sınırsız olan gücü, kötücül eredar’ı yoketmekten daha fazlasına yeterliydi, ancak Sargeras bu yaratıkların ahlaksızlıkları ve ele geçiren kötülüğü yüzünden rahatsızlık duyuyordu. Böylesine bir kötülüğü anlamakta güçlük çeken muhteşem Titan, sinsice gelişen bir depresyona girdi. Büyüyen huzursuzluğuna rağmen Sargeras, bu sihirbazların evrenini onları Twisting Nether’ın bir köşesine sıkıştırarak uzaklaştırmış oldu.

Sargeras, kafa karışıklığı ve hüznü derinleşirken Titanların düzenini bozma amacındaki bir başka gruplar uğraşmak zorunda kalmıştı: Nathrezim. Bu vampirik iblislerden oluşan karanlık ırk (Dreadlord’lar olarak da bilinirler), birçok kalabalık dünyayı, yaşayanlarını ele geçirerek ve onları gölgeye dönüştürerek fethetmişlerdi. Bu hain ve alçak dreadlord’lar, devletlerin birbirine nefret ve güvensizlik duymalarını sağlayarak birbirlerine düşürüyordu. Sargeras, Nathrezim’i kolayca yendi, ancak onların bu alçaklığı onu derinden etkilemişti.”

Devamı için diğer sayfaya geçiniz.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

“Şüphe ve umutsuzluk Sargeras’ın duyularını bozguna uğrattıkça, sadece kendi görevine değil, Titanların düzenli bir evren vizyonuna da inancını yitirmiş oldu. En sonunda ise düzen konseptinin aptalca olduğuna inanan Sargeras, kaos ve günahkarlığın bu karanlık ve yalnız evrendeki tek gerçekler olduğunu düşünmeye başladı. Diğer Titanlar onu bu hatasından döndürmeye ve hiddetli duygularını sakinleştirmeye çalıştılar, fakar iyimser inançları onun için kendilerine hizmet eden yanılgılardı. Sargeras, saflarından sonsuza dek ayrılarak evrendeki kendi yerini bulmak için uzaklaştı. Pantheon onun gidişine üzülmüş olsa da, Titanlar kayıp kardeşlerinin ne kadar uzağa gidebileceğini tahmin edemezlerdi.

Sargeras’ın deliliği onun cesur ruhunun son kırıntılarını da ele geçirirken, yaratılıştaki hatanın kaynağının Titanlar olduğunu düşünmeye başlamıştı. En sonunda Titanların evrende yaptıklarını geri döndürmeye ve tüm fiziksel evreni ateşe atacak, durdurulamaz bir ordu kurmaya karar verdi.
Bir zamanlar asil olan kalbini yozlaştıran bu ahlaksızlık, Sargeras’ın Titan formunu bile bozmaya başlamıştı. Gözleri, saçları ve sakalı ateşte eridi ve metalik bronz teni yarıldığında kızışmış nefretin sonsuz alevi ortaya çıkıyordu.


Kil’jaeden the Deceiver

Öfkelenen Sargeras, eredar ve Nathrezim’in bulunduğu hapisaneleri yıktı ve bu iğrenç iblisleri serbest bıraktı. Bu kurnaz yaratıklar, karanlık Titanın öfkesi karşısında eğildiler ve ona hizmet edebilecekleri her kötü yolda hizmetlerini sundular. Sargeras, güçlü Eredar’lar arasından en iyi savaşçıyı, kötü ruhlu yıkım ordusunu yönetmek için seçti. Evrendeki en karanlık ırkları bulup Sargeras’ın tarafına katmak için Kil’jaeden the Deceiver seçilmişti. İkinci en iyi savaşçı, Archimonde the Defiler ise Sargeras’ın dev ordularını Titan’ın isteğine karşı gelecek olanlara karşı yönetmekle görevlendirilmişti.


Archimonde the Defiler

Kil’jaeden’ın ilk hareketi, vampirik dreadlord’ları korkunç gücüyle köleleştirmek oldu. Dreadlord’lar onun kişisel ajanları gibi evrenin her yerinde çalıştı ve ilkel ırkları, ustaları için yozlaştırıp kendi saflarına kattılar. Bu dreadlord’ların arasında ilki Tichondrius the Darkener idi. Tichondrius, Kil’jaeden’ın mükemmel askeri olarak ona hizmet etti ve Sargeras’ın isteğini evrenin en karanlık köşelerine kadar götürmeyi kabul etti.
Güçlü Archimonde da kendi ajanlarını ortaya çıkardı. Tehlikeli pit lord’larını ve onların barbar lideri Mannoroth the Destrucor’ı çağıran Archimonde, tüm yaşamın yaratılışına karşı savaşan bir seçkin savaşçı ortaya çıkarmaya çalıştı.

Sargeras, ordularının bir araya geldiğini ve kendisinin bütün emirlerini yerine getirmeye hazır olduğunu gördüğünde, öfkeli ordularını Büyük Karanlık’ın sonsuzluğuna gönderdi. Büyüyen ordusuna Yanan Lejyon adını taktı. O günden bugüne korkunç Burning Crusade’in evrende kaç adet dünyayı ele geçirip yakıp yıktığı halen belirsiz.”

Önümüzdeki bölümde Eski Tanrılar, Azeroth ve Dragonflight’ların Görevlendirilmesi başlıklarını okuyacaksınız. Görüşmek üzere.

Exit mobile version