Bulletproof’un ilk yayımlanan videosu harikaydı. Kararlı bir adamın, aksiyon dolu macerası vardı. Video sonunu görünce ise üzülmüştüm, çünkü PC için çıkmıyordu. O zamanlar da PS2’ye sahip değildim. Oyun eleştirmenleri beğenmese de Bulletproof, 1 milyondan fazla satarak kârlı bir yapım oldu. Bir kaç yıl aradan sonra geliştirmeye başlanan Blood on the Sand’ın, ilk oyuna nazaran daha iddialı olması bekleniyordu. Yapım süreci devam ederken, Activision ve Vivendi arasında sağlanan birleşmenin sonucu olarak birkaç yapımla birlikte 50 Cent: Blood on the Sand de ortada kaldı. Kısa süre sonra THQ’nun sahip çıktığı oyun, en başta 50 Cent hayranları için eğlenceli saatler vadediyor.
Hakkın olmayanı yeme, mermi ye
50 Cent ve grubu G-Unit, Orta Doğu’ya bir dizi konser vermek için gelir. Müziğin evrenselliği gerçeği bir kenara, bu toprakların çok tehlikeli olduğunun bilincinde olan elemanlarımız, zırh ve silah donanımlarına da sahiptir. Sahne performanslarının ardından gün yüzüne çıkan 10 milyon dolar değerinde, üzeri elmaslarla süslü bir kurukafa, düzenlenen bir saldırı sonucu çalınır. Bu ganimetin kendi hakları olduğunu düşünen 50 Cent ve grubu, karşı saldırı ve parayı geri almak için harekete geçer.
TPS bakış açısına sahip yapım, kesintisiz aksiyon arayanlar için birebir. 50 Cent’i yönetiyoruz ve akabinde yanımızda yapay zeka tarafından yönetilen bir karakter daha yer alıyor. G-Unit’i oluşturan elemanlardan bir tanesini (Dj Whoo Kid, Tony Yayo ve Lloyd Banks) seçerek yanımıza alıyoruz. Bir yerlere tırmanmamız gerektiğinde, büyük bir kapıyı açmak için ikincil bir güç gerektiğinde ve en önemlisi zor durumlarda kaldığımızda, arkadaşımız imdadımıza koşuyor. Blood on the Sand, Gears of War’da kullanılan siper sistemini barındırıyor. Bulduğumuz her araç, eşya ve duvarın arkasında siper alabiliyor, kontrollü saldırılar gerçekleştirebiliyoruz. Silah ve bomba envanterimiz yeterli düzeyde.
Oynanış esnasında, haritanın bazı bölgelerinde yer alan kutuları kırarak içersinden silahlar alabiliyor ve mermi ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz. Üstelik tüm oyun boyunca aynı silahlarla devam etmiyoruz. Her bir silahımız için geliştirmeler yapabiliyor ve verecekleri hasarı artırabiliyoruz. Silahlar dışında, yakın dövüş imkanı da sunan yapım, belirli zaman aralıklarında belirlenen yönergeleri izleyerek, düşmanlarımızı pataklamamıza, en sonunda da öldürmemize olanak tanıyor.Ek not olarak, oyunun hareket yakalama çalışmalarında bizzat 50 Cent de yer almıştı. Bazı bölümlerde sadece yaya olarak değil, araçlar üzerinde de aksiyona devam edebiliyoruz. Yanımızdaki arkadaşımız tarafından kullanılan bir helikopter veya kamyonetin arkasında, silah bölmesinde yer alarak düşmanların hakkından gelmeye çalışıyoruz. Hızlı hareketler, patlamalar ve muhteşem müzikler eşliğinde güzel dakikalar geçiriyoruz.
Ortak mücadele
Blood on the Sand, yapay zeka olarak pek de başarılı bir yapım değil. Eğer durmaksızın aksiyon arıyor ve detaylara takılmadan oynamak istiyorsanız güzel bir yapım. Biraz ucundan detay arayayım derseniz bir örnek vereyim. Bir duvar köşesinde siper halindesiniz ve mermi dolduruyorsunuz. Bu sırada hemen yan tarafta ve üstelik saklanma gereği duymayan bir düşman, sürekli olarak duvara ateş ediyor. Sizin de mermi doldurma işleminiz bitiyor, ama düşmanın kurşunları da bitiyor. Böylece saldırmaya hazır hale geliyorsunuz. Yapım, tek kişilik senaryo yanında co-op oynanışa da destek veriyor. Yapay zeka tarafından kontrol edilen G-Unit üyesini, bu kez arkadaşınız kontrol ediyor. 20 bölümden oluşan tek kişilik senaryoyu bir de böyle oynayabilirsiniz.
Kan damlalarının, güneşin kavurduğu kumlara süzüldüğü 50 Cent: Blood on The Sand, adından da anlaşılacağı üzere bolca kan unsuru barındırıyor. Özellikle yakın dövüşlerdeki vuruşlarımız sonucu kanlı sahnelerle karşılaşıyoruz. Başta 50 Cent olmak üzere, G-Unit ekibini oluşturan karakterlerin tasarımları gayet başarılı. Normale göre biraz daha iri olarak tasarlanan vücut yapıları, yüzlerindeki nefret dolu ifade, onları birer rap yıldızından çok, intikam hırsıyla yanıp tutuşan adamlara dönüştürmüş. Düşman tasarımları ise başkarakterler
kadar detaylı değil. Blood on The Sand’ın en başarılı yönü olarak işitsel özelliklerini gösterebiliriz. 50 Cent tarafından oyuna özel olarak hazırlanan müzikler, çok kaliteli ve tempolu oynanışa uyum sağlayabiliyor. Ayrıca atmosfere katkı sağlayacak ara sinematik sahnelere de yer verilmiş.
Sonuç olarak yapım, iyi bir aksiyon oyunu. Detaylı bir tutum sergileyip, yapay zekadan hikaye ilerleyişine kadar, her şeyi didik didik edecekseniz, oyun hoşunuza gitmeyebilir. Bunun dışında, 50 Cent dinliyorsanız, sadece yeni müzikleri için bile oynayabilirsiniz.