Telefon kontrollü kahramanımız Hugo, ajanlığa soyunmuş olup, uzun zaman sonra
tekrar oyun dünyasındaki yerini almıştır. Hugo ile Tolga abi, iki eski
dostumuzdur. Televizyondaki yarışma programına telefonla katılıp, uygun
zamanlarda uygun telefon tuşlarına basarak bölümlerde başarı sağlamaya çalışırdı
yarışmacılar. Ben de sıkı fanatiği olduğum için anneme sürekli aratırdım, ama
bana katılmak nasip olmamıştı. Yine de hergün bıkmadan usanmadan seyretmek
oldukça eğlenceli oluyordu. Tek dişi kalmış kahramanımız Hugo’nun emekliye
ayrıldığını düşündüğümüz zamanlarda, bir R.I.S.K ajanı olduğu haberlerini aldık.
Agent Hugo ile birlikte, o maceraperest ruhundan hiçbirşey kaybetmemiş, hatta bu
sefer daha tehlikeli görevler ile boğuşmak üzere geri dönmüş.
Şimdi nereye çufçufluyoruz
Hugo, burada 3. şahıs görünümünden kontrol ediliyor ve klasik aksiyon oyunu
kontrollerinden bile daha azıyla kontrol ediyoruz. Olay, Aquapolis isimli,
tamamen sularla kaplı, ulaşımın su üzerinde giden araçlarla gerçekleştirildiği
bir şehirde geçiyor. Hugo da, R.I.S.K isimli örgüt için çalışan bir ajan.
Sürekli bu örgütten çeşitli görevler alıyor ve bunları oyun içerisinde yerine
getirmeye çalışıyoruz. Yerine getirmemiz gereken görevlerin zorluk seviyeleri
oldukça düşük, başarılı olmak için kendimizi kasmamız gerekmiyor ancak yine de
oturup uğraşmak zevkli ve başından hemen kalkmamızı gerektirecek kadar sıkıcı
değiller. Görevler iki türlü gerçekleştiriliyor, bazılarını su üzerinde giden
aracımızla yaparken, bazılarını da aracımızdan inerek yapıyoruz ancak büyük
çoğunluk araç üzerinde ve zaten o bölümler de çok daha zevkli.
Başladığımız zaman bize sürekli görevler verildiğini göreceğiz ve görevlerin
yerleri sağ altta bulunan radarımızda da gösteriliyor. Burayı takip ederek
onlara rahatça ulaşabiliyoruz. Sadece görevlerin değil, oynayabileceğimiz mini
oyunlar, save noktaları, düşmanlar ve garajların yerlerini de bu radarımız
sayesinde görebiliyoruz. Genelde görevlerimiz, bir yere gitmek ya da düşmanları
vurmak arasında değişiyor. Yaratıcı görevler bulunmuyor ve hepsini oynadığımız
çoğu aksiyon oyunundan da biliyoruz. Aracımızın kontrollerinde suya dalmak,
silah değiştirmek ve ateş etmekten başka birşey bulunmuyor. Bunun dışında, bazı
görevlerde X tuşunu kullanarak aracımızdan atlayıp başka araçlara binmek ya da
direkt olarak yüzmek zorunda da kalbileceğiz. Yayan olduğumuz görevlerde,
genelde amaç çevrede bulunan korumalara ve mayınlara yakalanmadan gerekli
yerlere ulaşmak üzerine kurulu. Düşmanları bir süre etkisiz hale getirebilmek
için yanımızda bir bomba bulunuyor, bunun dışında normalde koşan Hugo’yu Shift
tuşu ile sessiz yürüme moduna alabiliyoruz ancak ben oynadığım süre boyunca bu
tuşa pek ihtiyaç duymadım, düşmanların yapay zekası bunu kullanmamızı
gerektirmeyecek kadar zayıf maalesef.
Güm güm, bir daha dene!
Hugo 3 boyuta geçmiş olmasına rağmen, buradaki grafikler çok da birşey
vaadetmiyorlar. Çevredeki bina ve objelerin tasarımları seneler öncesinin
oyunlarına çok benziyorlar. Grafikler namına belki su efekti biraz ön plana
çıkabilir ama fazla değil. Karakter animasyonlarının da pek iç açıcı olduklarını
söyleyemiyoruz. Aslında, bu paragrafta olumsuz konuşmuş olmamıza rağmen,
Hugo’nun yine de bu oyunda bize yeterince eğlence vaadettiğini ve ilk
dakikalarda sıkılıp bir kenara atmamıza olanak vermediğini söyleyebiliyoruz.
Aracımızdaki silahlarımızı kullanarak diğer düşman araçları ile kapışmak zevkli.
Her ne kadar taktiklerini bulup onları kolay yok etsek de, bazen uzun bir süre
takip ettikten sonra onları vurmak, olaya biraz aksiyon verebiliyor. Hugo,
oynanması oldukça basit ve bir oturuşta rahayça bitirebileceğimiz zorlukta
hazırlanmış bir yapım. Seslere gelince, karakterlerin seslendirmeleri güzel,
ancak müzikler de belki daha ufak yaştaki oyuncular düşünülerek sağlam aksiyon
türünden hazırlanmamışlar. Takip zamanlarında gaz bir müzik devreye girebiliyor,
ancak ne kadar gaz olduğu da tartışılır.
Radar üzerinde mini oyunların da bulunduğundan bahsetmiştik. Bunlar da bir-iki
taneden fazla değiller. Bunlardan bir tanesi zaten klasik, başka bir elemana
karşı yarışıyoruz ve zamanında checkpoint’lerden geçerek onları alt etmeye
çalışıyoruz. Bu gibi durumlarda, görev bir süreliğine donuyor ve ondan sonra
tekrar devreye giriyor. Bir diğeri ise, zamanında bomba toplamak, bilgisayar
tarafından etrafa yayılan bombaları, zamanında toplayarak belirli yerlere
getirmemiz gerekiyor. Tamamen eğlencelik ve renk katmak için hazırlanmışlar.
Radarda da gözüktüğü üzere save noktaları bulunuyor. Buraları aslında birer
benzin istasyonu ve buralara girerek oyunumuzu kaydedebiliyoruz. Her
kaydedişimizde bir öncekinin üzerine yazılıyor, bu da aklınızda bulunsun.
Oyun burada sona eriyor
Agent Hugo, tamamen eğlencelik olarak hazırlanmış. Muhteşem grafikler ya da can
alıcı bir atmosfer vaadetmese de, şahsen ben böyle eğlencelik oyunları seviyorum
ve hiç sıkılmadan oynadım. Kendinizi kasmadan, ufak aksiyonlara girmek ve eski
dostunuz Hugo ile tekrar kucaklaşmak istiyorsanız, alıp oynamanızın herhangi bir
sakıncası yok, hatta çok da iyi olur. Aksiyonun önde gittiği oyunlardan yorulup,
bu yolla çerez niyetine rahatlayabilirsiniz.Güm güm, bir daha dene!
Hugo 3 boyuta geçmiş olmasına rağmen, buradaki grafikler çok da birşey
vaadetmiyorlar. Çevredeki bina ve objelerin tasarımları seneler öncesinin
oyunlarına çok benziyorlar. Grafikler namına belki su efekti biraz ön plana
çıkabilir ama fazla değil. Karakter animasyonlarının da pek iç açıcı olduklarını
söyleyemiyoruz. Aslında, bu paragrafta olumsuz konuşmuş olmamıza rağmen,
Hugo’nun yine de bu oyunda bize yeterince eğlence vaadettiğini ve ilk
dakikalarda sıkılıp bir kenara atmamıza olanak vermediğini söyleyebiliyoruz.
Aracımızdaki silahlarımızı kullanarak diğer düşman araçları ile kapışmak zevkli.
Her ne kadar taktiklerini bulup onları kolay yok etsek de, bazen uzun bir süre
takip ettikten sonra onları vurmak, olaya biraz aksiyon verebiliyor. Hugo,
oynanması oldukça basit ve bir oturuşta rahayça bitirebileceğimiz zorlukta
hazırlanmış bir yapım. Seslere gelince, karakterlerin seslendirmeleri güzel,
ancak müzikler de belki daha ufak yaştaki oyuncular düşünülerek sağlam aksiyon
türünden hazırlanmamışlar. Takip zamanlarında gaz bir müzik devreye girebiliyor,
ancak ne kadar gaz olduğu da tartışılır.
Radar üzerinde mini oyunların da bulunduğundan bahsetmiştik. Bunlar da bir-iki
taneden fazla değiller. Bunlardan bir tanesi zaten klasik, başka bir elemana
karşı yarışıyoruz ve zamanında checkpoint’lerden geçerek onları alt etmeye
çalışıyoruz. Bu gibi durumlarda, görev bir süreliğine donuyor ve ondan sonra
tekrar devreye giriyor. Bir diğeri ise, zamanında bomba toplamak, bilgisayar
tarafından etrafa yayılan bombaları, zamanında toplayarak belirli yerlere
getirmemiz gerekiyor. Tamamen eğlencelik ve renk katmak için hazırlanmışlar.
Radarda da gözüktüğü üzere save noktaları bulunuyor. Buraları aslında birer
benzin istasyonu ve buralara girerek oyunumuzu kaydedebiliyoruz. Her
kaydedişimizde bir öncekinin üzerine yazılıyor, bu da aklınızda bulunsun.
Oyun burada sona eriyor
Agent Hugo, tamamen eğlencelik olarak hazırlanmış. Muhteşem grafikler ya da can
alıcı bir atmosfer vaadetmese de, şahsen ben böyle eğlencelik oyunları seviyorum
ve hiç sıkılmadan oynadım. Kendinizi kasmadan, ufak aksiyonlara girmek ve eski
dostunuz Hugo ile tekrar kucaklaşmak istiyorsanız, alıp oynamanızın herhangi bir
sakıncası yok, hatta çok da iyi olur. Aksiyonun önde gittiği oyunlardan yorulup,
bu yolla çerez niyetine rahatlayabilirsiniz.