Team17 geliştirecek yeni bir proje bulamamış olsa gerek ki yaklaşık 20 senelik, bir Amiga shooter efsanesi olan Alien Breed’i diriltme kararı almış. Önce Alien Breed: Impact, ardından da Alien Breed 2: Assault bizlerle. Gecikmeli de olsa nihayet ben de oynama fırsatı buldum, tabii bir inceleme de şart oldu üstüne. Öncelikle hatırlatmakta fayda var, yeni oyunumuz bir öncekinden çok da farklı değil. Aynı hikayenin devamı şeklinde, aynı oynanış mekanikleri ve klişelerle ilerlemeye devam ediyor. Alien Breed’i eski ve eski kafalı oyuncular her halükarda sevecektir ama diğerleri yazının kalanına bir göz atsın derim…
Nerede kalmıştık?
Aynı hikayenin devamı demiştik, kısaca bahsetmek gerekirse bulunduğumuz gemi bir çarpışmaya kurban gider ve kaos başlar. Yüklü miktarda ürkütücü uzaylı, gemiye dolmuş durumdadır ve suskun kahramanımız Conrad da olayların üstesinden gelecek kişidir. Oynanış mekanikleri yine tamamiyle aynı, tam bir survival shooter. Evet zaman zaman ürktüğünüz, korktuğunuz anlar da olacak oyun içinde ki bunda en büyük pay mekan tasarımları ve ses-müziklere ait. İzometrik kamera hemen size Alien Swarm gibi, Lara Croft gibi oyunları hatırlatacaktır. Alien Breed için daha bol aksiyonlu bir oyun diyebilirim. Kameradan bahsetmişken, klavye-mouse ikilisi çok da iyi bir iş çıkarmış diyemem kontrollerde. Başlarda özellikle epey zorladı beni ama yine de zamanla alışacaksınızdır muhtemelen, önceki oyuna göre daha da iyileştirilmiş nitekim. Tam bir rahatlık istiyorsanız da önerim gamepad kullanmanız yönünde olur.
Tamamen klasik bir oyunun yeniden çevrimi olan Alien Breed 2: Assault eski türe sadık kalmış bir yapım, genel olarak hikaye-seslendirme konusunda oldukça zayıf kalan oyunumuzda ara geçişler yine çizgi roman sayfalarıyla yapılmış. Mekan tasarımları bir uzay gemisinde olmamızdan mütevellit sürekli birbirine benzese de kaybolma, dönüp durma gibi durumlarla karşılaşmıyorsunuz. Zaten son derece çizgisel ilerleyen oyun yine son derece kullanışlı bir harita yardımıyla yolumuzu çiziyor. Görev yerlerimiz sürekli yenileniyor ve kısa sürede “waypoint” noktalarına ulaşıyoruz. Sürekli tekrar eden görevlerin pek de iç açıcı olduğunu söyleyemem açıkçası. Vanayı aç, gazı durdur, radyasyona yakalanma, güç ver, asansöre bin vesaire vesaire…
En iyi uzaylı, ölü uzaylıdır
Tüm bu monoton görev kargaşasının içinde oyunu eğlenceli hale getiren nokta ise sürekli üzerinize gelen “alien” akınları. Belirli aralıklarla üstünüze gelen düşmanlar, karanlık atmosferin de etkisiyle epey uğraştırabiliyor. Zaten oyunun tamamı karanlık, iç boğucu ortamlarda geçtiği için bu nokta da oyunun “biraz” survivor yönünü oluşturuyor. Bize düşen de “en iyi uzaylı ölü uzaylıdır” diyerek hepsini öldürmek oluyor. Önceki oyundaki çıkartılan silahların yerine yenileri de eklenmiş fakat oyunun büyük çoğunuluğunda mermi sıkıntısı çekeceksiniz ve tabancaya mahkum kalacaksınız. Envanterinizde birden fazla silah, bomba, sağlık kiti vesaire de bulundurabiliyorsunuz. Tüm bu eşyaları da yollarda topluyorsunuz. Bunun yanında item almanıza yarayan credit’leri, oyunun hikayesine yardımcı logları da topluyorsunuz. Tabii üzerini araştırdığınız ölü cesetler de cabası.
Kayıt sistemini beğenmediğim Alien Breed 2: Assault’da kendi kendine belli başlı noktalarda otomatik kayıt alıyor ve bize istediğimiz zaman kayıt hakkı tanımıyor. Sadece ara sıra karşımıza çıkan terminal adı verilen noktalarda kayıt yapabiliyoruz. Yine bu terminallerde çeşitli gelişimler yaparak veya eşyalar satın alarak karakterimizi özelleştirebiliyoruz. Bu noktada da tabii devreye topladığımız credit puanları giriyor. Makineli tüfeğimizi geliştirip bolca mermi alabiliyoruz veya sağlık kiti, el bombası alabiliyoruz.
Aksiyondan başkası yalan
Oynanabilirlik ve eğlence konusunda oyunumuz iyi bir iş çıkarıyor, aksiyonu ve korkuyu bir arada yaşatıyor ve adrenalin hiç düşmüyor, ama maalesef bir noktadan sonra her şey sıradanlaşmaya başlıyor. Aynı görevler tat vermemeye başlıyor. Çok fazla bir şey beklemeden başına oturursanız zevk alacaksınızdır elbet, çünkü daha önce de dediğim gibi oyun üzerinize gelen uzaylı akınları ve sıradan görevlerden ibaret. Vadettiği en önemli şey bolca aksiyon. Uzun oynanışının yanı sıra ucuz fiyatını da göz önüne alınca başarılı diyebiliriz. Eklenen yeni düşmanlar, hyper blaster, rocket launcher gibi yeni silahlar da cabası.
Teknik olarak ele alırsak, Alien Breed türüne göre oldukça başarılı bir yapım. Unreal Engine 3 grafik motorunun etkisiyle grafikler son derece güzel ama yine de çevreyle olan etkileşimsizlik can sıkıcı. Belirli noktalar hariç nesnelere dokunamıyoruz, atlama zıplama da olmayınca görünmez duvarlar önümüze engel oluyor. Neyse, yine de kısacası Unreal motoru olunca bir oyunda ister istemez grafik olarak beğeniyorum ben. Seslendirmeler için aynı şeyi diyemesem de ses efektleri de başarılı. Yaratıkların sesleri, aksiyon esnasında çalan müzikler atmosferi yaşamanıza daima olanak sağlıyor. Fazla bir sistem gereksinimi de istemiyor ayrıca. 10 dolarlık bir oyun için mükemmel bile diyebilirim bu noktada.
Her şey hayatta kalmak için
Ana hikayenin yanı sıra online olarak oynanan bir Co-Op modu, Survival ve Free Play modları da bulunuyor zaman geçirmek isteyenler için. Özellikle ilgimi çeken Survival’da tahmin edeceğiniz gibi mühimmatları toplayarak en uzun süre ayakta kalmaya çalışıyoruz, tabii bu esnada üzerimize envai çeşit yapışkan “alien” akın ediyor.
Şöyle bir toplarsak; eldeki malzemeyle ve oyunun özüne sadık kalmanın da etkisiyle yapılacak en iyi iş yapılmış gibi duruyor. Eksikler oldukça fazla, bir süre sonra sıkıyor oyun ama yine de görsellik gibi, atmosfer gibi alanlarda oldukça öne çıkan bir yapım Alien Breed 2: Assault. Eski okul oyuncular, Amiga’cılar deneyebilir, yeni nesil de sevecektir muhtemelen. Bu arada üçüncü oyun da yolda, söylemiş olayım…