Alpha Protocol

Bir Ajan Doğuyor

Hemen hemen çevremdeki herkes ajanlıkla ilgili film, kitap vb. etkinlikleri sevmiş, onların macera dolu hayatları ilgimizi çekmiştir. Hele ki üstüne bir de son model spor arabalar, ilginç teknolojik aletler, güzel bayanlar olursa… Bu sebepledir ki Alpha Protocol, 2,5 sene önce duyurulduğunda çokça ilgi çekmişti. İlgi çekmişti çekmesine, ama üst üste gelen iki erteleme sonucunda bir anda popülaritesini yitirdi. Hatta sabırsızlıkla bekleyen ben bile unutmuştum. Ta ki nette amaçsızca dolaşırken çıktığına dair haberi görünceye kadar. Sonrasında ise oyunu edinmem ve başına oturmam uzun sürmedi.

İncelememize geçmeden önce değerli okuyucularımızın affına sığınarak ön bilgiler vermek istiyorum. Alpha Protocol, Obsidian Entertainment tarafından geliştirildi ve Sega Games tarafından dağıtımı yapıldı. Bunları söyleme sebebim ise Obsidian Entertainment’a değinmek. Kendileri RPG severler tarafından bilinse de, günümüzde çok da ön planda olan bir firma değil. En azından Bioware kadar isimlerini duyurmayı başaramadılar. Buna rağmen geçmişlerinde Fallout 1-2, Baldur’s Gate, Planescape Torment, Icewind Dale (Obsidian Entertainment Black Isle’nin dağılan ekip elemanları tarafından 2005 yılında kurulmuştur) gibi her RPG severin gönlünde taht kurmuş yapımlarda parmağı varken; Star Wars Knight Of The Old Republic 2 Sith Lords ve Neverwinter Nights 2 gibi başarılı yapımların geliştiricisi olarak karşımıza çıkmıştı. Saydığım isimlerin ortak özelliği hikâye bazında mükemmele yakın olmaları. Bu sebeple Obsidian’dan kötü oyun çıkmaz değil, kötü hikâye çıkmaz tezinin artık genel kanıya dönüştüğünü düşünmekteyim. Bu kadar gereksiz laftan ve uzun girişten sonra, sizleri daha fazla sıkmadan asıl konumuz olan Alpha Protocol’e dönelim.

Thorton, Michael Thorton

Başına oturduğum ilk beş dakika sonrasında aklımda ilk belirginleşen olgu diyalog sistemi oldu. Mass Effect serisinin getirdiği yenilikçi sistemin bir benzerinin mevcut olduğu görülse de çok ufak eklemeler yaparak daha da mükemmelleştirdiklerini düşünüyorum. Bunun sebebi ise, seçeceğimiz diyalogu karşı taraf bitirmeden yapabilecek olmamız. Bu sayede gerçekçi bir hava kattığını, anlık sinirlerin ya da duygu patlamalarının oyuncu yönünden daha da etkinleştirildiğini söyleyebiliriz. Gerçek hayatta nasıl 5 dakika düşünüp cümleyi söyleyemiyorsak, burada da aynı şekilde yapamıyoruz. Diyalog seçeneklerinin sözcüklerden oluşmayıp davranacağımız, alacağımız tutumu gösterdiğini belirtelim. Misal olarak aggressive’i tıklarsak karakterimiz ona göre bir tavır sergilerken, joke’u tıklarsak ona göre sözcükleri belirleniyor.

Biraz ilerledikten sonra Alpha Protocol’ün aksiyon sahneleri ve diyalog sistemi ile bir oyuna benzediğini düşünmeye başladım. Hafızamı çok da geriye almadan kolaylıkla buldum. Evet, oynayan arkadaşlarında kolayca tahmin edebileceği gibi bu yapım Mass Effect 2’nin ta kendisiydi. Aynı onun gibi siper almayı space tuşu ile kolaylıkla yapabiliyor ve benzeri aksiyon sahnelerine girebiliyoruz. Bu iki ön görüşten sonra en can alıcı ve en beğendiğim noktasına, hikâyesine gelelim isterseniz.

Öykümüz hemen hemen her Obsidian yapımında olduğu gibi muntazam. Neler yok ki içinde. Birbirlerine bir anda düşman kesilenler, ikili ajanlar, arkadan vurmalar, aşk, dostluk, azılı düşmanlar. Çoğu film senaryosundan daha afilli hikâyesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Üstelik bu mükemmel maceradaki gidişatı tamamı ile sizlerin seçimi belirleyecek. Kısacası yaptığınız konuşmalar olay örgüsüne dolaylı yoldan değil, doğrudan etki ediyor. Onun için yapacağınız her hareketi, söyleyeceğiniz her sözü iki defa düşünmekte fayda var. Örnek vermek gerekirse bir görevde sivil kaybı yapmayacağımızın garantisini verdiğimizde, aksini yaparsak bazı arkadaşlarımızın trusted( güven) puanları, öldürdüğümüz sivil insan başına bir düşüyor. Bu puanların, NPC’nin bize ne kadar güvendiğini, inandığını gösterdiği için önem taşıdığını belirtelim.

Grafik, ses gibi teknik detaylara geçmeden evvel biraz daha kafanızı şişirmeye kararlıyım. İlk bahsetmek istediğim konu inventory sistemi. Kabaca anlatırsak, göreve çıkmadan önce biri ağır silah olmakla beraber iki silah, zırh ve el bombası, şifre kırıcı vb. gibi ufak şeyleri yanımıza alabiliyoruz. İlerlerken item bulmanın ender rastlanan bir durum olduğunu ve item almak için Clearinghouse denilen kacak silah satan adamlarla bağlantı kurmamız gerektiğini belirtelim. Tabii ki bu alacağımız eşyaların parasını da görev boyunca toplayarak sağlayacağız. Ayrıca yine aynı yerde satmak istediğimiz fazladan ve gereksiz gördüğümüz eşyaları satabiliyoruz.

İkinci olarak bahsetmek istedğim ise, yapımdaki eşya çeşitliliği. Önümüze bolca seçenek sunulmuş. Bu kadar çeşitliliğin arasında secim yapmak gerçekten zor. İsterseniz aldığınız silah ve zırhların üzerinde değişiklikler yapabiliyorsunuz. Bu eklentileri görev boyunca toplayabildiğiniz gibi, daha biraz önce bahsettiğim yerden paraya kıyıp alabiliyorsunuz.
Bazı görevlerde sessiz ilerleme mecburiyeti bulunurken, bazı görevlerde komando misali gitmemiz zorunlu kılındığından silah ve zırh seçimimiz her göreve çıkmadan önce değişiklik göstermesi gerekiyor. O göreve özel bileşimi seçmek, başarıya ulaşmamızda önemli bir etken. Ayrıca satın alabileceğimiz eşyalar arasında düşmanlarımızın haberleşme ağını çökerten aletler, el bombaları, bubi tuzakları gibi değişik materyallerde bulunuyor.

Teknik Detayda Boğulmaca

İlk ajan olabileceğimiz RPG oyunu olan Alpha Protocol’de seçebileceğimiz dört sınıf bizleri bekliyor. Kısaca sayarsak; Soldier, Tech Specialist, Field Agent ve Freelancer. Soldier, dayanıklılığı ve ağır silahları kullanmasında ki hünerle ön plana çıkarken, Tech Specialist ise sabotaj konusunda uzman. Kalan diğer iki sınıftan Field Agent, gizlenme ve hafif silahlarda, Freelancer ise hiçbirinde. Evet, yanlış okumadınız hiçbirinde uzman olmayan bu sınıfta kendinize sıfırdan planlayarak karakter oluşturuyorsunuz.

Bu sınıflara ek olarak oyunda belli bir noktaya geldikten sonra seçebileceğiniz dört adet specialization sınıf acılıyor. Burada yapacağınız seçime göre ise bazı dallarda, skilllerde verebileceğiniz maksimum puan 15’e yükseliyor. Gördüğünüz gibi Obsidian, karakterimizi yaratabilmek adına bolca seçeneği önümüze sermiş. Geliştirebileceğimiz yeteneklerden (skill) bahsedersek, bu bölümün de Mass Effect 2’ye benzediğini söyleyebilirim. Aynı onun gibi bir yetenek üzerinde ilerledikçe bağlantılı olarak değişik özel hareketler veya karakterimizi geliştiren ekstralar kazanıyoruz. Ayrıca geliştirebileceğimiz dokuz adet yetenek olduğunu belirtelim, ki bence gayet tatmin edici sayıda olmuş.

Yukarıda bahsettiğimiz yetenekleri geliştirdikçe karakterimiz güçlenecek ve daha iyi bir ajan olma yolunda emin adımlarla ilerleyecek. Karakter gelişiminin oynanışa katkısını ise belirgin ölçüde gözlemleyebileceğiz. Bilhassa ilk başlarda ‘ben gizlenerek düşmanlarımı haklayamıyorum, gizli bir şekilde operasyonu, görevi bitiremiyorum’ diyenlere, stealth yeteneğine puan verdikçe oluşan etkiyi dikkatle takip etmelerini öneriyorum. Gerçi bunun en büyük nedenlerinden biri de düşmanlarımızın yapay zekâsının gizlendiğimiz zamanlarda ortalamanın üstüne çıkmasından kaynaklanıyor. Aksiyonun tavan yaptığı anlarda ise, sanki karşımızdakiler daha da robotlaşıp, aptallaşıyorlar. Bu konuda Obsidian biraz sınıfta kalmış. Oynanışa en ölümcül yarayı kamera açıları vuruyor.
Öyle bir an geliyor ki hayati önem taşıyan bir yerde kamera bir anda sapıtıyor ve görünmenize veya ölmenize sebep oluyor. Doğrusu epey sinir bozucu bir durum. Kapı açma, bilgisayar hackleme gibi mini oyunlar da yapıma güzel aktarılmış olmakla beraber, hiçbir zaman sıkmıyor. Bu konuda çoğu yapımdan bir adım önde.

Alpha Protocol, grafiksel olarak çoğu kesime hitap etmeyecektir. Her ne kadar RPG severler pek de grafiğe takılmasa da gözlerini şenlendirmek isteyen arkadaşlar memnun kalmayacaktır. Unreal motorunu kullanan başarılı yapımlar bulunsa da Alpha Protocol ne yazık ki bunlardan biri olamadı. Bu konudaki en büyük eksisi ise, zayıf karakter animasyonları. Günümüze yakışmayacak kadar özensiz hazırlanmış. Seslendirmeler başarılı. Müzikler de ne rahatsız edecek düzeyde kötü, ne de sizleri mest edecek kadar iyi.

Bir İstihbaratçının Son Sözleri

Alpha Protocol, Mass Effect 2 ile gizlenme öğelerinin harmanlanması ve üzerine değişik tatlar ilave edilmesi ile oluşturulmuş kokteyle benziyor. Bende bazı hataları sebebi ile erken cıkmış izlenimini uyandırsa da, başarılı bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. Bilhassa getirdiği diyalog sistemi ile gönlümde mest kurdu. RPG bazında ve hikâye örgüsünde mükemmele yakın, ama aksiyon öğelerinde sınıfta kalan yapım olarak tam anlamı ile mükemmele ulaşamıyor. Oyun sektörünün Dünya’daki popüler kültürden fazlaca nasibini almış olduğundan dolayı Alpha Protocol’ü sadece aksiyon yapımı sanan sözüm ona dünyaca ünlü siteler oyunu acımasızca eleştireceklerdir.

Son zamanlarda en çok benzeyen Mass Effect 2 ile karşılaştırıp onun aksiyonunun ne kadar sağlam olduğundan bahsedeceklerdir. Hâlbuki hikâye ve RPG bakımından ne kadar önde olduğu görülmeyecek. Diğer taraftan ise RPG severler için kült bir yapım, efsane olacak, ama onlar arasında da çok popüler olmayacak, gerekli ilgiyi göremeyecek. Sonunda tam layığı ile oynayan kemikleşmiş fanlarından başka kimse olmayacak. Ve bu sebeplerden ötürü senenin en iyi oyunları arasında yer alamayacak.

Yazarın Notu: Okuyucularımızın bazıları bu kadar hikâyeyi övdün, ama konu hakkında bir şey söylemedin diyebilirler. Sebebi ise ilmik ilmik işlenmiş ve ince detaylarına kadar güzelce kurgulanmış senaryoyu sizlerin direk olarak görmesini istediğimden hiçbir bilgi vermek istemedim. Başlangıcı dâhil.

Exit mobile version