Bundan çok uzun yıllar önce bir TV programına davet edilmiştim. Yanılmıyorsam sabah programı idi. Sunucu ile güzel bir sohbet yaptık. Sektörden, oyun dünyasından bahsettik. Güzel bir söyleşi oldu. Ancak programın ortasından sonra sunucunun tavrı biraz değişmiş, bana sürekli olarak “Oyunlar zararlı” dedirtmeye çalışmıştı. Savunduğum konu hep aynı idi: “Eğer doğru eğitimi veremezseniz, her şey zararlıdır” diyordum. Programın son birkaç dakikasında “Hadi şimdi bir reklam arası verelim, sonrasında da bir konuğumuz daha olacak” dedi. Arada bana “Şimdi senin canına okuyacak bir psikolog geliyor yayına” demeyi de ihmal etmedi. Şok olmuştum, hem programa davet edilip hem de zorla “Oyunlar zararlı aman uzak durun” demem mi gerekiyordu? Yoksa bir kurban seçip infaz mı etmeye çalışıyorlardı? Çok kafaya takmamaya gayret gösterdim. Ancak olacakları da merak etmiyor değildim. Zira ülkenin gözleri önünde rezil edilmek de vardı.
Ara bitti ve tekrar programa döndük. Sunucu “Şimdi bilmem kim Beyi de telefon aracılığı ile yayına alıyoruz” dedi. Kendi aralarında nahoş bir şekilde ^^Oyunların ne kadar zararlı olduğunu^^konuşuyorlardı. Sonra sözü bana verdi ve “Şimdi ne düşünüyorsun?” diye sordu. Elbette fikrimin her zaman arkasındaydım. Söylediklerimi açıklamaya başladım; Oyunlar zararlı değildir, eğer aile içinde verilmesi gereken eğitimi veremezseniz tabii ki zararlı yönleri olduğunu düşünürsünüz. O sırada lafa giren psikolog “Murat Bey size çok basit bir örnek vereceğim ondan sonra fikrinizin değişeceğine eminim” dedi ve devam etti: “Benim oğlum Doom diye bir şey oynamaya başladı. Ancak hemen sonrasında geceleri kabuslar görmeye başladı. Sizce oyunlar zararsız olsaydı, bu hale gelir miydi? Elbette bilgisayar kullanmasını yasakladım” dedi. Şok içinde dinliyordum. Yine de soğuk kanlılığı bozmamaya özen göstererek yaşını sordum. Yedi imiş. İyi dileklerimi ilettikten sonra kendisine suç işlediğini, bu oyunun 17 yaş sınırlaması ile satıldığını, bahsettiğim aile içi eğitimi için önce ailenin kendileri için koyulmuş kurallara uyması gerektiğini söyledim. Ufak bir sessizlik oldu, psikolog “Ama tüm oyunlar şiddet, cinsellik vs içeriyor” diye sözlerini savunmaya çalıştı. Filmleri, çizgi filmleri sordum ona; “Onlarda da şiddet içerikli sahneler oluyor, bunları izlemesini engelliyor musunuz?” dedim. Ses gitgide şiddetleniyor, inatla kabullenmemi istiyordu. Ancak artık, Allah’ın tokadı mı yoksa başka bir şey mi bilmiyorum ama adamın telefonu kesildi ve tekrar bağlanmadılar. Devam etse iş belki de çok büyüyebilirdi.
Program sonrası sunucu yüzüme bile bakmadı. Çıkarken de “Seni yine çağıracağım, canına okuyacağım” gibi bir tehdit savurmuştu. Tekrar hiç çağrılmadım.
Bunu neden mi yazdım? Toplumdaki yönlendiricilerin oyun konusuna ne kadar ön yargılı yaklaştıklarını ortaya koymak için bir örnek verdim sadece. Yaklaşık 27 yıldır oyun dergiciliği işinde olduğumdan ötürü bu örneklerden çok var zihnimde. Ancak üzülerek görüyorum ki bu konuda ilerlememiz gerekirken daha da geriliyoruz. Her geçen gün oyunlar daha çok belli bir kısmın hedefi haline geliyor. Gönül isterdi ki oyunlar konusunda bilinçli olalım, daha çok kazançlı yönlerini konuşalım. Tehlikeli olabilecek noktalara karşı birlikte adımlar atabilelim. Ancak engelleyemiyorsan yasakla mantığı ile iş gördüğümüz için faydalarından da çocuklarımızı mahrum ediyoruz.
Şimdi yazacaklarım anne ve babalar hatta geleceğin anne babaları olarak hepinize geliyor. Her şeyin fazlası zararlıdır. Ders çalışmanın bile. Öncelikle çocuklarımıza sınır kavramını öğretmemiz lazım. Ardından da oyunların faydalı yönlerini çocuklarımızın gelişimi için nasıl kullanacağımızı bulmamız lazım. Öncelikle söylemem lazım ki oyunlardaki ESRB standartları boş yere konulmuyor. Her ülkenin farklı standartları olsa da genelde verilen derecelendirmeler aynı oluyor. Ancak çocuğunuzun yaşına uygun olarak aldığınız yapımlar, onların zeka, düşünme hızı ya da refleks gibi birçok noktasında gelişim sağladığını bilmemiz lazım. Yine de anne baba olarak “çocuğum daha zeki olsun” diyerek işin dozunu kaçırır ve sabahlara kadar oynamasına izin verirsek, onlara zarar vermiş olduğumuzu da unutmayın. Hatta ismi her ne kadar “Kızgın Kuşlar” olsa da “Angry Birds” bile çocuğun strateji yapma hatta ve hatta fizik yeteneklerini geliştirir.
Gönül ister ki tüm çocuklar her istediğini alsın. Ama onları korumak, doğru insanlar olarak yetişmesini sağlamak bizim önceliğimiz olmalı her zaman.
Şimdi yazacaklarım da genç arkadaşlarımız için. Eğer ebeveynleriniz bir oyuna izin vermiyor ya da saatlerinizi kısıtlıyorsa bilin ki sizlerin iyiliği için. Geceleri rüyalarınızda kabus görmenizi ya da derslerinizden geri kalmanızı kimse istemez.