Tamam, hataydı. Kabul Ediyorum. NG+’ta 100 Sezgi Puanı ile DLC’ye giriş yapmak biraz delilikti. Normalde tek vuruşta gidecek düşmanlarla sanki bir boss gibi kapışmak inceleme yapan biri için biraz gereksizdi.
Ama bir şey söyleyeyim mi? The Old Hunter’daki 15 dakikalık oyun seansının sonunda kendi kendime “İşte bu ya!” dedim.
Beni artık birçoğunuz tanıyorsunuz. From Software ve onların oyunlarına karşı son birkaç yıldır derin bir sevgim var. Bunun sebebi zoru sevmem filan değil. Zorluğun son derece mantıklı bir çerçeve içerisinde bana sunulmuş olması. Dikkat toplama eksiği olan benim gibi biri için “sürekli dikkat istemesi”
Bugüne kadar çok fazla oyun inceledim. Bazıları için inanılmaz mutsuz oldum, hatta özür diledim. Ama bazı oyunlar için yazdığım cümlelerin bugün halen geçerli olduğunu görmek inanılmaz sevindirici bir durum. Bloodborne incelemesinin bir bölümünde aynen şu sözleri sarf etmişim:
“Bloodborne, her şeyi gördüğünü iddia eden oyunculara sağlam bir tokat atıyor ve en yakın lambadan oyuna yeniden başlamalarını tavsiye ediyor.”
Oyun içerisindeki her bir parçanın zekice tasarlanarak oraya konması, Bloodborne’u özel bir oyun yapıyor. From Software ve onların oyun geleneklerine zaten hepimiz aşinayız ama Miyazaki ve ekibinin kanıtladığı şey çok önemliydi. Oyunlardaki zorluk seviyesinin “zor ölen düşman” “çabuk ölen kahraman” değişmezinden kurtarıp, ayrı bir yol açtılar. İşte bu adamların son hediyesi de The Old Hunter oldu.
Souls serisinin DLC’lerini hatırlayanlar From Software’ın ek içerikleri için bile özel şeyler yapmaları gerektiğini bilirler. Oyuna başladığınızda size iki adet yeni eşya veriliyor ve sanki hiçbir şey olmamış gibi oyununuza devam ediyorsunuz. Eğer daha önce bu adamların oyunlarını oynamadıysanız DLC’yi belki de hiç bulamayabilirsiniz.
DLC’ye girebilmek için birkaç ufak işlemi yapmanız gerekiyor:
1. Avcının Rüyası’nda oyuncak bebeğin (bize yetenek puanları veren şahıs) bulunduğu yerin yanından gerekli eşyayı alın.
2. Rahip Vekili Amelia’yı geçmiş olmanız gerekiyor. Eğer henüz geçemediyseniz. Oyun gece döngüsüne geçmeyecektir.
3. Ardından Katedral Semti’ndeki lambadan sol tarafa çıkın. Kapıdan geçer geçmez sağ bölüme yapışarak yürümeye başlayın. Bir noktada araya sinematik girecek ve…
…Lanetleneceksiniz…
Senaryoyu hiçbir şekilde açık etmeyeceğim ama oyun içerisinde bulacağınız birçok yeni eşya, Bloodborne’un şahane arka plan hikayesini biraz daha genişletiyor. DLC’den çok bir -ek paket- diyebileceğimiz The Old Hunter yine de bazı noktalarda kendi mekaniklerinin ve hikaye anlatımının kurbanı oluyor.
Ana oyunun “metafor” mantığı aynen DLC için de geçerli. Kabus Hududu’na girişimizle birlikte aslında sadece zaman değiştirmiş oluyoruz. Gittiğimiz yer yine Katedral Semti. Aslında oyuna eklenen yeni bölgeler genel bölgelerin bir çoğunun sorunu bu. Daha önce gittiğimiz yerlerin neredeyse aynısı olması.
Elbette oyuna gömüldüğünüzde bunu hissetmiyorsunuz ama ana oyunda harika olan tasarım DLC’de biraz yavan hissettiriyor. İnsan aylar sonra oyuna yeniden girdiğinde bambaşka mekanlar görmek istiyor.
Diğer yandan yeni bölgeye giriş yaptığınızda ek paketin isminin neden The Old Hunters olduğunu anlıyorsunuz. Canavarlaşmış Avcılar her yerdeler! Aslında onlar tıpkı sizin gibi burada kapana kısılmış insanlar. Fakat bir noktadan sonra neyin ne olduğunu çözemez hale gelmişler.
Avcılar sık sık karşımıza çıkıyorlar ve onları yenmek için çok dikkatli oynamanız gerekiyor. Oyunun Amelia aşamasından sonra DLC’ye giriş yapabiliyorsunuz ama yapmayın. Beni dinleyin. From Software’ın DLC için belirlediği ortalama seviye sınırı 65. Bunun bir 5 seviye üstü/altı olmadan bulaşmayın. Eğer benim NG+’ta DLC’ye girdiyseniz zaten zoru seven bir delisinizdir, tebrikler.
Bunların dışında oyuna yeni eklenen silahlar hayli başarılı tasarımlarıyla dikkat çekiyorlar. Sol ve sağ el silahları olarak düşündüğümüzde tam 10 yeni silah sizi bekliyor olacak. Ayrıca Eski Avcı Çanı isimli yeni bir eşya sayesinde yanınıza bir NPC alarak oyunu bir nebze olsun kolaylaştırabiliyorsunuz.
Oyundaki bazı mekanların -özellikle başlangıç bölgesi- orijinal oyunun yansıması olduğunu söylemiştim. The Old Hunter’da biraz ilerleyince durum değişiyor ama halen o duyguya yaklaştıramıyor.
Bunu neden bir kez daha söyledim: Çünkü aynı şey boss’lar için de geçerli. DLC ile eklenen 5 farklı boss var kendileri biraz beklentimin altında kaldılar. Dark Souls 2’nin Fume Knight’ını beklerken Ruhban Canavar’ların kolay tahmin edilebilir hareket şemalarıyla karşı karşıya kaldım.
Yani Bloodborne bir kez daha kendi Lore’unun kurbanı oluyor. Ameli ve Ruhban Canavarı gibi boss’ları defalarca geçenler için boss dövüşleri düşündüğünüz kadar “ölümcül” olmuyor.
Bu dediğimden sakın “aslında kolay” mantığı çıkmasın çünkü olay biraz da ezberden ibaret. Hareket sırasını ezberleyemediyseniz yine bol bol lamba göreceksiniz ve göçüp giden Kan Yankıları’na üzüleceksiniz.
Son olarak oyuna yeni yamayla birlikte The League fraksiyonu da ekleniyor. Kafasına kova takan Valtr isimli bir elemanı bulup Fraksiyona Katılabiliyorsunuz. Habiskan’ların aksine The League Co-Op odaklı bir fraksiyon. Diğer avcılara yardım ederek Lider Listesi’nde yukarılara tırmanmaya çalışıyorsunuz.
Peki, bahsettiklerim ışığında The Old Hunter parasının hakkını veren bir içerik mi? Kesinlikle! Size 15 saat ve üzeri bir oynanış süresi sunuyor ve bir kez daha tüm oyunculuk yeteneklerinizi sınıyor. Eğer canavarlar şehri Yharnam’ı özlediyseniz, The Old Hunter’ın çanları sizin için çalıyor.
Not: Tıpkı Bloodborne gibi The Old Hunters için de video Tam Çözüm hazırlanacak. Bu konuda çok fazla mesaj alıyorum ve belirtmek isterim ki önce yeni içeriği iyice bir didik didik etmem en doğru boss taktiklerini bulmam gerekiyor. Ancak bu şekilde “Oleeey oyun oynuyoruz.” kafasında değil, bilgilendirici bir Tam Çözüm sunabilirim.