Yeni nesil rüzgarı, tüm hızı ve ihtişamıyla esmeye devam ediyor. Bazı yapımlar, bu rüzgardan iyi şekilde nasibini alırken, bazıları da fırtınaya kapılarak bertaraf oldular. Her yıl büyük bir oyuncu kitlesi tarafından beklenen Need For Speed’i (NFS) buna örnek verebiliriz. Konsollar bir yana, PC oyuncuları için her yıl NFS’nin önemli bir beklenti düzeyi vardır. Nitekim bu yıl ki beklentiler boşa çıkınca, göstergeler farklı yönlere yönelmeye başladı. Geçtiğimiz yıl, yeni nesil konsollar için boy gösteren Burnout Paradise, bu yıl ve seride ilk kez olmak üzere PC platformunda bulunuyor. Paradise’ı, önceki Burnout yapımlarından ve Black oyunundan da tanıdığımız Criterion Games hazırladı.
Kontak anahtarı
Guns N’ Roses’ın oyunla aynı isimli parçası Paradise City’nin, Burnout’un ana şarkısı konumunda yer alacağını öğrendiğim andan itibaren yeni oyun ilgimi çekmişti, ama henüz sadece yeni nesil konsollar için hazırlanan bir yapımdı. Aynı müzik eşliğine hazırlanan tanıtım videosunu izledikten sonra, oyun hakkında yayınlanan hiçbir videoya bakmamış ve oyunun PC için de çıkmasını beklemiştim. Nihayet beklenen an geldi, ama bakalım beklentilere değdi mi?
Bu müzik, arabayı uçurur
Oyuna girer girmez ana menüde bizi Paradise City karşılıyor. Eğer PC’nize takılı bir kameranız varsa, ehliyetiniz için kendi fotoğrafınızı çekip oyuna ekleyebiliyorsunuz. Belirtmeliyim ki, yapımın menü düzeni çok kötü. Herhangi bir teknik ayar için seçenekler bulunmuyor. Cennet şehrine giriş ve parti başlıkları dikkatleri çekiyor. İlk seçeneği işaretleyerek garaja adım atıyoruz ve motosiklet veya araç seçeneklerinden dilediğimizi belirleyerek şehre ayak basıyoruz. Seçtiğimiz araçlar, ilk başta bize birer hurda olarak geliyor. Öncelikle kısa bir şehir turuna çıkarak ısınma turları atıyor ve bu esnada ekranda beliren yönergeler sayesinde de oyunu anlamaya çalışıyoruz.
Şehirdeyken Esc tuşuna basıp menüye döndüğümüzde F1 ve F2 tuşları sayesinde oyun istatistikleri, şehir haritasının büyük hali, online oyun için arkadaş listemiz ve en önemlisi ayarlar başlığını görebiliyoruz. İlk tavsiyem, kesinlikle kontrollerin değiştirilmesinden yana. Yapımcılar neden bu tip tuş kombinasyonları oluşturuyor anlamıyorum. Bu kısmı geçtikten sonra, haritamıza göz gezdirdiğimizde bir takım nokta ve simgelerle karşılaşıyoruz. Haritadaki her nokta, birer yarış başlangıç noktasını temsil ediyor. Üzerlerine geldiğimizde, üst ve alt yön tuşlarına aynı anda bastığımızda yarışa dahil olabiliyoruz. Haliyle oyunun en büyük amacı, size hız duygusuyla birlikte eğlenceli yarış atmosferini sunabilmek. Bana göre, bunu başarıyor.
Nerden istersen oradan başla
Birkaç farklı yarış tipi mevcut oyunumuzda. Belirlenen noktalar arasında, diğer rakiplerinizi geçip, mücadeleyi ilk sırada bitirmek yada size verilen kısıtlı sürede, rakiplerinizi birer birer yoldan çıkarmak, belirlenen noktaya sağ salim varmak ve istenilen sayıya ulaşarak başarılı olmak gibi aksiyonlar bunlar. Birkaç kelimeyle özetlesek de aslında tüm detaylar, yarışlara dahil olduğunuzda ortaya çıkıyor. Kontroller oldukça rahat. Hiç hız kesmeden, hatta Nitro açıkken bile çoğu zaman rahat virajlar alabiliyorsunuz. Yarış esnasında genellikle rakipleriniz, birbirleriyle rekabet içerisindeler. Bir yandan sürekli Nitro basarak ilk sıraya oynarlarken, diğer yandan da diğer araçları yoldan çıkarmak için ani hamleler yapıyorlar. Bunlar; yandan çarpmak, önünü kesmek, bir barikata veya karşıdan gelen araca çarpmasına zorlamak gibi eğlenceli yöntemler. Büyük bir kazaya maruz kalan her aracın, ağır çekimde kaza anı ekrana yansıtılıyor. Genellikle güzel çarpma hasarlarıyla karşılaşıyor olsak da, bazen bu görüntüler oldukça basit kaçabiliyor. Büyük hasar gören araçlar, kısa süre sonra oyuna yeniden dahil oluyor.
Sürekli hız üzerinden kariyer yaptığımız için yön belirtilerine bakmak zor olabiliyor. Bunun için oldukça güzel bir uygulama düşünülmüş. Yarış esnasında sağa veya sola dönmemiz gerektiğinde, otomatik olarak aracımız sinyal veriyor ve bu sayede ne tarafa hareket edeceğimize rahatlıkla karar verebiliyoruz. Open World olarak tabir edilen bir şehirde olduğumuza göre, oldukça özgür bir etkileşim alanındayız demektir. Burnout Paradise’da işler, sadece cadde ve ara sokaklardaki yollardan ilerlemiyor. Yerine göre, istersek toprak bir yola sapabiliyor, istersek hızla bir kaldıracın üzerinden uçarak, yolun üzerinde yer alan tren yoluna çıkabiliyoruz. Köprü olmayan boşluklardan karşıya atlamak, Burnout tabelalalarını toplamak ve çeşitli akrobasi hareketlini gerçekleştirerek de puan toplayabiliyoruz.
Kazanılan yarışların sonucunda, yeni arabalar ile ödüllendiriliyoruz. Tabii ki, bunlar yine hurda halinde bize, daha doğrusu garaja geliyorlar. Bunlara sahip olabilmek için de haritanın bir çok yerinde belirtilen garajlara gitmemiz gerekiyor. Aracımızı aldıktan sonra tamirhaneye giderek, hasarlı aracımızı tamir ettirebiliyoruz, boyatabiliyoruz. Ayrıca benzin istasyonlarına her girişimizde Nitro barımız doluyor. Bir sürücü olduğumuza göre, sürekli daha iyi bir seviye için mücadele ediyoruz. Oyuna D sınıfı ehliyetle adım atıyoruz ve bulunduğumuz seviyeden bir üst seviyeye geçmek için belirli sayıda yarış kazanmamız gerekiyor. Bu rakam ve zorluk derecesi, oyun ilerledikçe artmaya başlıyor. A sınıfına ulaşmaya, hatta en iyisi olmaya gayret gösteriyoruz. Gece-gündüz dönümün de yer aldığı şehirde, aracınızı ne zaman bırakır ve oyundan çıkarsanız, tekrar girdiğinizde yine o aynı zaman diliminde devam ediyorsunuz. Şehrin bana göre en kötü yönü ise, boş olması. Akışkan bir trafik, güzel bir çevre var tamam, ama insanların da olması daha iyi olurdu.
Kestirme yol
Oyunun ikinci seçeneği olan parti başlığına adım attığımızda, hali hazırda 3 farklı oyun modu ve bunları oynayabileceğimiz 8 kişiye kadar sunulan bir destek mevcut. Stunt, Skill ve Speed isimli modlar altında, bir oyuncunun diğerinin bitiriş zamanına göre daha iyi bir zaman elde etmesi, daha iyi zamanda belirlenen noktaya varılması ve ters akan bir trafikte, hiçbir araca çarpmadan en uzun süre ilerlemek gibi eğlenceli yarışlar bulunuyor. Bu modlar, oyunun Offline kısmına ait. Yukarda belirttiğim F1 ve F2 tuşları yardımıyla açacağınız menüden Friend seçeneğini seçerek, arkadaşlarınızı davet edebiliyor ve online yarışlarda yer alabiliyorsunuz. Oyunun en zevkli yönlerinden bir tanesi de bu.
Sağda inecek var
Teknik detaylara göz atacak olursak Burnout Paradise, EA’in diğer oyunlarında da kullandığı Render Ware grafik motoruyla hazırlanmış. Sistemleri çok yoracak bir motor değil. Şehir tasarımı hoş, güzel resmedilmiş. Araç tasarımları, gayet şık ve gerçeğe uygun. Şehir trafiğini oluşturan araçlar için aynı şeyi söylemek zor. Hasar modellemeleri ise oyunun şiddet düzeyini gösteriyor. Koca bir araç, kısa sürede ezilip büzülüyor, camlar kırılıyor, lastikler patlıyor ve tüm bunlar, ağır çeklim olarak oyunculara sunuluyor, ama zaman zaman kötü görüntüler de oluşturabiliyor. Örneğin, ön camı kırılmış bir araçla geri geri gittiğimizde, direksiyon başında hiç kimsenin olmadığını görüyoruz. Müzik ve sesler konusunda Paradise, sınıfı rahatlıkla geçiyor. En başta Paradise City’nin yer alıyor olması zaten büyük bir artı.
Son sözlere gelecek olursak Burnout Paradise, yarış sever her oyuncu için kaliteli bir yapım. Özellikle arcade yarış kültürünün bu yıl ki başarısız temsilcisi NFS’den sonra yarış oyunlarının özlemini duyan kesim için ilaç gibi gelecektir.