Andrew STERLING: 12 yaşındayken Glasgow-İskoçya’ya taşınmadan önce
çocukluk yıllarını Londra’da geçirdi. Orta sınıf bir ailenin tek çocuğu olan
Sterling, 16 yaşında orduya girdi. Bir dilbilim profesörünün ve doktorun oğlu
olan Sterling, dünyayı keşfetmek için daha fazla seçenek olduğunu düşündüğünden
ve de ordudan dolayı yüksek öğrenimden uzak durdu. 1977’de Kraliyet Topçu
Birliği’ne geçti. İngiltere’nin seçkin savaş gücü olan SAS’ta onu bekleyen acil
görevlere başlamadan önceki iki yılını ise alayda hizmet vererek geçirdi.
Şubat 1977’de ise SAS’ın yaptığı en çetin seçim vardı. Buna göre Sterling bir
metre karın altında uzun bir mesafeyi 24 saat boyunca ölmeden geçirmeliydi. Buna
zorluklara rağmen Sterling ölümcül deneyden canlı kurtulmayı başardı. Bu sırada
İngiltere ilk bayan devlet başkanını seçmişti. Sterling ise her gün yağmur yağan
Brunei ormanında altı hafta geçirdi.
Ağustos 1979’da Sterling SAS seçimlerinin son aşaması olan ‘’Kurtul ve Kaç’’
bölümünü geçmişti. 24 saat işkenceden sonra, kendisine ‘’Artık bunu korumak daha
zor olacak.’’ yazılı bir bere verilmişti.
Sterling, Falkland Adaları’nda, Güney Amerika ve Körfezde 13 yıl kalan 22
SAS’tan biri oldu. 1992’de Çöl Fırtınası Operasyonu’nu bitirdikten sonra asla
bir daha çöl ve örümceklerin olduğu bir yere gitmeyeceğine dair yemin etti.
Dehası, yetenekleri ve ordu bilgileri sayesinde bereyi düşürmeyen Sterling, M16
tarafından gizli servise girmeyi başardı. 2001 Ağustos’unda ise onu Çin Halk
Cumhuriyeti’ne gönderecek bir görevi kabul etti. Bölgedeki M16 adamlarından biri
ülkesine döndü ve dağınıklığın bir şekilde temizlenmesi gerekiyordu. Maalesef
Sterling’e göre bir adamdan fazlası iki taraflı oynuyordu…
Görev, onur ve sadakat karmaşasının yaşandığı sırlarla dolu bir topluluğun
içine sürükleniyorsunuz…
Siz Andrew Sterling adında bir İngiliz M16 ajanısınız ve içerisinde diğer
hükümetlerin de bulunduğu gizli operasyonlara katılıyorsunuz. Bu operasyonlardan
biri sırasında Çin’de ajanlık yaparken yakalanıp idamı bekliyorsunuz. Bunun
üzerine hükümetiniz sizin tüm operasyonlarınızı ve sizinle ilgili bilgileri
sanki hiç olmamış gibi yok ediyor ve sizi ölüme terk ediyor.
Her nasılsa ordudan bir arkadaşınız size bir kaçış yolu buluyor ve size
benzersiz teknikler öğretiyor. Hükümetiniz sizi terk etmiş olsa da, şimdi ilk
göreviniz teröristlere silah sağlayan bir kişiyi yok etmek.
Kim: Soyadı bilinmiyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nde Beijing yakınlarında küçük bir
köyde büyüdü. Çiftçi bir ailenin kızı, tek erkek kardeşi, Tainnamen katliamında
sakat kaldı. Te-Wu, Çin gizli polisi, onu 14 yaşında 3 ajanın öldüğü büroya
katmaya çalıştı. Kim hayatının geri kalanını Hong Kong’ta Danny Parish’in
eğitimi altında geçirdi. 20 yaşında en iyi ajanlardan biri oldu. Çeşitli sivri
ve şekilli objelerle gerçekleştirdiği özellikleri ona gerçekten ihtiyaç
duyulmasını sağlıyor.
Danny PARISH: Danny Parish, gezgin bir İskoç. Eski sıkı bir SAS adamı
ve Sterling’in yakın arkadaşı. Parish, Cartagena’daki Kolombiya Hükümeti’ne
verilecek olan kredi toplantısının yapıldığı binadan Sterling’in, hayatını hiçe
sayarak onu kurtarmasından dolayı ona bir can borçludur. Parish ölülere (Kendisi
içlerinde değilse) çok pratik bir yaklaşım sergiliyor. Gerçi dünyada dikkate
aldığı sadece iki insan var: biri Sterling, diğeri de Kim. Elbet onlar da
ölecek, o zaman üzülmeye ne gerek var? Kendisi şimdi Hong Kong’ta başarılı bir
güvenlik ajanı. Parish dünyanın yükünü omuzlarında taşıyor. Bu yükü de Kim ve
Sterling ile birlikte kaldırmayı düşünüyor.
Mahkmoud AL-FARIQ: Bu işadamı, Kuzey Afrika’daki teröristlerle bağlantısı
olduğu düşünülen ve acımasızlığıyla tanınan biri. Dünyada silah ticaretiyle de
tanınan Al Fariq, batı hükümetlerince her yerde aranmakta.
Amenkaht ALI-SALAH: Fariq’in bir adamı, onun sağ kolu; ayrıca günlük
işlerini yürütmesinin yanı sıra Fariq’in antikalarını da muhafaza ediyor. Sadece
patronunun işlerini yürütmekle kalmıyor, bir de kendi kârını güdüyor. Kısacası
tehlikeli bir adam.
Cold Winter
Açıkçası ‘’Cold Winter’’ ismini ilk duyduğumda ne yapımcı firmalar, ne de oyun
hakkındaki diğer materyaller gözüme çarpmıştı; fakat ben oyunun isminde her
nedense gizemli bir hava sezmiştim. Henüz oyun hakkında hiçbir bilgim yokken
Cold-Winter kelimeleri aklımda, karanlık bir havada geçen mistik ve gizemli bir
korku-macera oyunu canlanmasına sebep olmuştu. Tabi ilgili birkaç haber ve ekran
görüntüsünden sonra Cold Winter’ın bir FPS olduğunu anlamakta gecikmedim. Az
önce aklımda beliren sahne yavaş yavaş kaybolurken, oyunun isminin bende
uyandırdığı havayı başka bir oyunda solumak umuduyla ayrılıyordum…
Aradan geçen ve benim hatırlayamadığım bir süre sonunda oyun geçtiğimiz günlerde
piyasaya çıktı ve bir şekilde elime geçti. Yazının girişindeki hikaye ve
karakter tanımlamalarından da anlaşılacağı gibi Cold Winter oldukça sıradan olan
hikayesi ile çok da ilgi çekici bir izlenim bırakmıyor oyuncu da. Bu olay diski
takıp giriş videolarını izlediğinizde de pek değişmiyor; fakat oyuna
başladığınız yer olan hapishane hücrenizde Kim’in yüzünüze küçük bir fener
tutup, doktor edasıyla, ışığı gözlerinizle takip etmenizi istemesiyle
ilginçleşmeye başlıyor gibi oluyor. Bunun arkasından normal bir FPS oyunu
havasına bürünmeye başlayan oyunda, çevre dekorla etkileşime normalinden biraz
daha fazla girebildiğinizi anlıyorsunuz. Kırılabilir objeler bir yana, klozetin
sifonunu çekip, çekmeceleri karıştırabildiğinizi gördüğünüzde aniden içinizde
beliren keşfetme duygusuyla çevre dekorlara odaklanıyorsunuz. Tam bu sırada
yatakları, çöp kutularını ve çeşitli masa tarzı nesneleri taşıyıp,
fırlatabildiğinizi keşfediyor ve hatta bunları kendinize siper olacak pozisyona
getirebildiğinizi öğreniyorsunuz.
Size ilginç gelebilecek bu özelliklerden sonra oyun büyük bir hızla normal bir
FPS havasına bürünmekte gecikmiyor ve bazıları opsiyonel olmak üzere size
verilen görevleri gerçekleştirmeye başlıyorsunuz. Oyunun hızla sıradan bir
FPS’ye dönüşmesinin sebebi ise az önce ilginizi çeken özelliklerin kullanımının
oyunda pek bir yer tutuyor olmaması ve oyunda ilerledikçe yapabildiklerinizin
çok sıradan gelip, bu özellikler açısından aslında geniş bir hareket
kabiliyetinizin olmadığını fark etmeniz. Bununla beraber oyunun klasik FPS
tarzını yansıtan oynanışı ise kötü olmamakla birlikte, pek bir orijinallikte
sunmamakta.
Aile Marketi
Çin Halk Cumhuriyeti’nde bulunan bir hapishane ve Kuzey Afrika silah
cephanesinin de bulunduğu 6 adet kumlu ve egzotik yerde geçen +15 görev boyunca
kültürümüze yakın sayılabilecek mekanlarda da bulunuyor, buralarda Müslüman
karakterlerden oluşan baş kötülerin peşinden koşuyor, sabotajlar düzenliyor ve
çeşitli belgeleri ele geçirmeye uğraş veriyoruz. Ve her zaman olduğu gibi bu
oyunda da Müslüman ve hatta Türkler’e karşı kötü bir imaj çizilmesi de söz
konusu; bunu da belirtip iyi niyetle Cold Winter’ın bir oyun olduğunu düşünüyor
ve fazla uzatmadan diğer kısma geçiyoruz.
30’un üzerinde gerçek silahın aşırı detayları aksiyon halindeyken oyuna
olumlu bir hava katıyor ve gerçekten Cold Winter bu konuda diğer bir çok oyundan
öne geçiyor. Keskin nişancı tüfeğinden, çeşitli zırh delici RPG ve envai çeşit
terörist silahına kadar ne ararsanız var. Gerçekçilik adına yanınıza sadece iki
adet silah alabiliyor olsanızda oyunda öyle bir denge tutturulmuş ki tüm
silahları alıp kullanıyorsunuz ve belli bir süre boyunca elinizden
düşürmüyorsunuz. Bunun dışında etrafta bulacağınız plastik patlayıcı, gaz ve
şişeleri kombine ederek molotof kokteyli ve çeşitli bombalar yaratabiliyorsunuz.
Atmosfer yönünden ise oyun bir türlü heyecanı tam olarak yaşatamayıp biraz yapay
kalıyor. Gerçi mesela Mısır’dayken pazar yerinde ezan sesini duyup, yerli halkın
Arapça konuştuğunu dinlemek ve hatta Aile Marketi’ne uğramak (?) güzel geliyor
ama yapay zekanın da yetersizliğiyle ne düşmanlar ne de çevre dinamikleri sağlam
bir hava estiremiyor. Düşmanlarınız bazı durumlarda akıllıca hamlelerde bulunup
sizden olumlu not alabiliyor fakat; bu hareketler genelde çok tutarsız oluyor.
Oynanış yönünden asıl belirtmek istediğim şey ise oyunun model olarak eski
kalması; özellikle son dönem FPS’lerde gördüğümüz gibi oynanış biraz daha
statejik özellikler içermekte; yani sizinle birlikte savaşan düşmanlara komutlar
verebilme, gizlilik ya da en azından stratejik saldırı noktaları bu tarz
oyunlarda artık önemli bir yer tutmakta. Cold Winter ise biraz daha eskiyi
izleyerek hemen hemen hep silahı kap ve saldır mantığı içeriyor, bu nedenle bazı
oyunculara yavan gelebilecek yönler bulunmakta.
Düşmanların ölürkenki animasyonları şaşılacak derecede iyi.
Grafikler konusunda oyunun başarılı olduğu söylenebilir ama çok üst düzey bir
şeyde beklemeyin derim ben. Kum ve toz bulutlarının olduğu yerlerdeki
kapışmalarda zaman zaman frame’in düştüğü de görülebiliyor. Yüksek detaylara
sahip gerçekçi çevrenin yanında oyunda düşen düşmanların araştırılması gibi
özellikler de mevcut. Bunun yanında çevredeki kırılabilir objeler grafikler için
bir artı; ama özellikle vücudun hasarlı bölgesinin aşırı gerçekçiliği ve
düşmanların ölürkenki animasyonları şaşılacak derecede iyi. Tabi tüm oyun içi
animasyonlar bu kadar iyi değil, özellikle de kilitli kapı ve dolapları açarken
alakasız bir yere yönelmenizde bile başarılı olmanız ve oluşan görüntü insana
komik geliyor.
Etrafta hiç kimseler yokken gaipten gelen sesleri saymazsak bu konuda çok da
olumsuz bir şey söylemek yanlış olur çünkü silah efektleri ve çevre sesler vasat
düzeyde. Kaliteli kaydedilmiş dublajlar ise bazen aşırı vurgulu olduğundan
karakterlerle uyumsuzluk gösterebiliyor, bununla birlikte durağan müziklerin de
oyuna pek bir etksini göremedim, oysa bir MoH’ta durum çok farklı…
Kontroller bir FPS’de en önemli noktalardan biridir ve Cold Winter bu noktada
sınıfı geçmeyi başarıyor. Evet zaman zaman sorun yaşadığınız olabiliyor ama
genele vurduğunuz zaman durum iyi sayılır. Gamespy tarafından sağlanan Online
moduna ek olarak, bölünmüş ekranda offline 4 oyuncuya kadar Deathmatch, King of
the Hill, Flag Tag, Domination, Last Man Standing ve Head Match gibi çok çeşitli
müsabakalar yapmanız mümkün; fakat Multiplayer modundayken oyunun akıcılığı
normal şartlarda duraksamıyor gibi gözükmesine karşın çok hantallaşıyor. Son
olarak 2MB’lık Memory Card işgali ise oyunun gözüme çarpan bir eksisi.
Gördüğünüz gibi Cold Winter eksileri ve artılarıyla ortalama sayılabilecek bir
oyun. Aynı dönemde çıkan Medal of Honor: European Assault ile kıyasladığınızda
da onun kalitesine erişemeyen bir oyun olduğu görülüyor. Özellikle stratejik
açıdan bir şey sunmaması ise bence en büyük eksiği, ama yine de eski model bir
FPS olarak beğenilebilecek tarafları da yok değil…