Uzun zamandır FPS oynamamıştım. Taa ki günün birinde Quake 3 : Arena ile karşılaşıncaya kadar. Bu benim oynadığım en iyi oyunlardan biri idi. FPS’ler ile aramı yapmıştım. Daha sonra ne Unreal’den nede başka bir FPS’den o zevki alamadım. Bir gün bir news grupta Deus Ex isimli oyundan bahsediliyordu. Herkes ayrı bir övgü ile söz ediyordu. Merak ettim ve demosunu indirdim. (Benim gibi başka merak eden olursa demosunu www.avault.com adresinden indirebilir.) Gerçi 131 mb olması beni oldukça zorlamıştı ama merak ediyordum. Oyunu indirdikten sonra install ettim. Bir anda kendimi yepyeni bir FPS dünyasında buldum. Hemen gidip tam sürümünü aldım. Unreal grafik motoru ile hazırlanmış bir oyundu bu. Tarz olarak ise Rogue Spear ile aynı sayılırdı. Hemen oynamaya başladım. İşte oyundan elde ettiğim görüşler.
Evet. Neydi şu Deus Ex? Ne anlama geliyordu? Aklıma ilk olarak bu takılmıştı. Hemen oyunu incelemiş bazı sitelere gittim. Aslında bunun kelimenin Latince olduğu belli idi, ama tam anlamını öğrendiğimde oyun ilgimi daha bir çekmeye başladı. Bir anda ortaya çıkıp, savaşı kazanan anlamına geliyordu. Oyun daha önceden Daikatana ve Dominion’dan bildiğimiz, son günlerde iyice yıldızı parlamaya başlayan Ion Storm’dan çıkıyor. Oyun ilk çıktığı hafta dünyanın sayılı oyun dergilerinden GameWeek’in listesine 6. sıradan girdi. Sanırım bu da pek çok oyunsever tarafından beğenildiği anlamına geliyor.
Deus Ex’e elit bir antiterörist organizasyonuna (UNATCO) yeni girmiş, J.C. Denton adında biri olarak başlıyorsunuz. Terörizm dünyayı bir kanser gibi sarmış, içten içe sonunu hazırlamaktadır ve suçlulare her yerdedir. Gri ölüm adı verilen bir virüs özellikle büyük şehirleri sarmış ortalığı kasıp kavurmaktadır. Hastalıklı bedenler mikrobu daha çok insana taşıyarak toplu ölümlerin başlamasına sebep olur. Hikayenin başında dünyanın en büyük şuç örgütlerinden NFS’in devletin gizli kasalarında bulunan ve gri ölüm adı ile isimlendirilmiş çok gizli formulleri içeren belgelerini çaldığını görüyoruz. Gri ölüm canlanmadan teröristler durdurulmalıdır. Veee. Tabii ki bu görev kime kalıyor? J.C. Denton’a. Eh heralde artık onun kim olduğunu açıklamaya gerek yok.
Action/RPG oyuncularına bu tarz oyunlardan daha başka ne beklediklerini sorduğunuzda aldığınız cevap hep aynı olacaktır. Karakterin robotsal özelliklerinin artması gerektiğini söyleyeceklerdir. Ajanımızda çeşitli geliştirilebilen özelliklikleri olan bir eleman. Bunlardan en önemlisi ise yarı insan yarı robot kısacası sibernetik olması. Bu sayede normalin çok daha üzerinde bir perfomans sergileyebiliyor. Yine karakterimize göre işlerimizi farklı yöntemlerle halledebiliyoruz. Mesela kapıyı ufak bir elektrnik devre ile de açabilirsiniz, havayada uçurabilirsiniz. Bu oyuna her başlayışınızda farklı bir yöntemle bitirebilmeniz kısacası kalıcılığını arttırmış. Oyunun bu dinamik yapısı çok yeni bir kavram değil. Looking Glass’ın Thief serisinde de kullanılan bir teknik. Aslında Thief serisine benzerliği sadece bu özelliği ile de kalmıyor. Oyun Thief kadar karanlık ortamlarda geçiyor. Bu biraz oynanabilirliği zorlaştırsa da grafiklerinin kalitesi ile bu açığını kapatıyor. Deus Ex’i defalarca oynamanız sizlere yeni stratejiler kazandıracaktır. Mesela metro’da ilk defa oynadığımda havalandırma sisteminden geçip EMP ve gaz bombalarını kullanarak teröristleri etkisiz bıraktım. Elektronik bubi tuzaklarından kurtularak bütün rehineleri kurtardım. Bunun çok daha farklı şekileri olabilirdi.
Bir RPG’nin silahları onun neler getirdiği, ne kadar başarılı olduğunun kanıtıdır. Deus Ex’te de silahlarının çeşitliliğinden kalitesine varıncaya kadar çok gerçekçi silahları kullanıyoruz. İlk oyunda sadece 10 mm’lik bir silah, bir ağır tüfek ve uzun menzilli bir snipper tüfeğimiz var. Bunlar daha ilk bölümden oyuna büyülenmeniz için bir sebep. Silahlar ağırlıklarınıa göre yürüme ve koşma hızınızı da etki ediyor. Özellikle ağır makinalılara sahipseniz ve hızlı hareket etmeniz gerekiyorsa işiniz oldukça zor. Oyunda kullanılan kemer mantığıda ilginç geldi. Tuşlara sıraladığımız silahlar yerine, boş slotlara istediğiniz yerleşiyor. Tuşlarda 1’den sıfıra kadar silah yok artık. Bazısında sağlık çantası oluyor, bazısında elektronik bir devre ya da silah olabiliyor. Oyun sırasında hangisini nasıl taşımanız geretiğine karar verebilirsiniz.
Oyunun grafikleri bana göre oldukça başarılı. Bunu kullandığı grafik motorundan da anlayabiliriz, ama bu grafikleri ne yazık ki düşük sistemli makinalarda tam verimli kullanamıyorsunuz. Çok sıkı bir ekran kartına ya da 3DFX güçlendirici ekran kartına sahip değilseniz, bu oyunuda almanızı tavsiye etmem. Ben 8.Mb’lık S3 ve GeForge ile ayrı ayrı denedim sonuç çok farklıydı. Grafikler S3’de neredeyse hiç çalışmayacaktı, tabii bu GeForce için geçerli değil. İyi bir ekran kartı ile son derece başarılı görüntüler elde ettim. Konuşmalardaki ağız hareketleri ile seslerin senkronizasyonu pek iyi olmamış. Bu problem Quake 3 : Arena’da da vardı. Bazı dramatik sahnelerde bu oyunun akıcılığı bozmuş. Oyundaki gölgelendirme efektleri ve renk kullanımı ise gerçekten çok doğru, ama biraz daha aydınlık olsaydı, bu açıdan çok daha başarılı bulacaktım.
Oyunun kullanıcı arabirimi bazı konularda zorlasada oldukça başarılı. Kullanım kolaylığı ve ulaşımı açısından başarılı. Inventory yönetimi tek kelime ile mükemmel. Her şey kısa yol tuşlarına istenildiği şekilde aktarılabiliyor. Bu sayede istenen mod’a ya da silaha ulaşım kolaylığı sağlanmış. Bence bu yeni bir tarz yaratacak. Bundan sonra üretilen oyunlarda da mümkün olduğunca bu kolaylık kullanılmaya çalışılacak. Biri ile savaşıyorsunuz, o anda elinizdeki mermi bitiyor. Yapabileceğiniz en uygun hareket kaçıp bir engelin arkasına saklanmak. Size doğru koşan teröristi, çömelerek elinizdeki bıçak ya da kamçı ile haklamanız şimdi daha kolay olacaktır. İş bu kadar kolay değil tabii. Enerjisi bitmeye başlayan ya da mermisi biten teröristte aynı sizin gibi kaçmak isteyecektir. Birini öldürdüğünüzde üzerinden mermi ya da başka silahlar çıkabiliyor. Oyunun geri planında ve konusunda bulunan gizli işler, politik oyunlar, toplumsal karışıklıklar oyuna gerçekçilik kazandırmış. RPG severlerin uzun süredir aradığı akıcılık bu sayede yakalanmış gibi gözüküyor. Her ne kadar oynanabilirliği çok kolay olmasada biraz el alışkanlığı kazandıktan sonra daha rahat oynayacaksınız.
Sesler ise oldukça etkileyici. Bana daha çok Unreal : Return to Napali’yi anımsattı. Dinamik oluşturulmuş sesler oyunun özellikle 3D ses kartlarında başarılı sonuçlar vermesini sağlıyor. Kulaklıkla dahi oynadığımda arkadan gelen adamları hissedebildim. Karakterlerin seslendirmeleri özenle yapılmış, yönettiğimiz karakter J.C. Denton’un umarsız sesi ona çok iyi bir imaj kazandırıyor. Tabii sesleri anlatınca oyunun müziklerinden bahsetmemek imkansız. Özellikle açılış müziği beni oldukça etkiledi. Standartlaşmış müziklerin dışına çıkıp klasik tekno sentezi kullanılmış. Son söz olarak… Deus Ex FPS ve RPG karışımı olarak hazırlanmış pek çok oyundan üstün. Detaylı görüntüleri, konu bütünlüğü ile içinizde hissedeceğiniz bir oyun olacak. Bu oyunu listelerime yerleştirmek istesem büyük ihtimalle 4 yada 5. sıraya direkt olarak girecektir.