Grey Warden’lar… Adaletin, cesaretin, sadakatin, fedakârlığın simgesi. Uçsuz
bucaksız topraklarının koruyucusu. Archdemon liderliğindeki ilk Blight
çıktığında ümitsizliğe kapılan halkı cesaretlendiren ve düşmanlara karşı dimdik
ayakta durabilen yegâne topluluk. Ben bir Grey Warden’ım. Archdemon’nın soysuz
topluluğuna karşı mücadele etmeyi ve yıkılsam da ayağa kalkmaya yemin ettim.
Soylu veya asil, kötü veya iyi, her kim olursan ol; onlar bizi yok etmeden Grey
Warden’lara katıl.
Dragon Age: Origins’de başladığımız destansı mücadelemiz Awakening adlı ek paket
de devam ediyor. Her ne kadar oyunun sonunda Archdemon’ın başı kesilmiş,
Ferelden toprakları huzura kavuşmuş olsa da kötülük asla pes etmemiştir. İyi
giden günlerin ardından havalar her zaman yağmurlu olmuştur. Artık karanlık
bulutların gökyüzünde kol gezeceği günler yakındır.
Mağlubiyetin etkisi ile yer
altına kaçan ve başlarında Archdemon olmadan asla organize olamayacakları
düşünülen Darkspawn’lar, yeni Grey Warden’lar aramaya gittiğimiz Vigil kalesine
düzenli ordu ile saldırmışlardır. İşte bu noktadan sonra başlarında lider
olmamasına rağmen kötülüğün neden bu kadar güçlü ve düzenli bir şekilde Ferelden
topraklarına komşu olan Amaranthine’ye saldırmaya devam ettiğini bulmaya
çalışacağız.
Dragon Age: Origins’i bilmeyen ama merak edenlere kısaca bilgi vermek gerekirse;
Baldur’s Gate gibi izometrik kamera açısının bulunduğu (tabi 3.şahıs gibi başka
kamera açıları da var), sadece yarattığımız kahramanımızı değil, bütün takımı
kontrol edebileceğimiz ve istediğimiz an durdurup, komutlar verebileceğimiz;
taktik kısmı ağır basan RPG oyunu. Ayrıca Baldur’s Gate ve Icewind Dale
serilerine oynanış bakımından oldukça benzediğini ekleyelim. Son cümle bile
kafanızda az buçuk bir şeyler canlandıracaktır. Şimdi ise yavaş yavaş oyunumuzu
tanıtmaya başlayalım.
Geçmişin gölgesi peşimizden gelmeye devam ediyor
Bioware’in yapımcı koltuğunda bulunduğu Awakening’i oynamak için Dragon Age:
Origins’in bilgisayarınızda yüklü olması gerekiyor. İlk maceranızda
oluşturduğunuz karakteri import edebileceğiz gibi sıfırdan yeni karakterler
yaratabiliyorsunuz. Tabi bu durumda yeni kahramanımız level 18’den başlıyor.
Eski karakterinizi import ederseniz, ilk oyunda bulundurduğunuz tüm item’lar,
para ve deneyim puanı aktarılıyor. Ayrıca yaptığımız tercihlerin sonuçlarını da
görebiliyoruz. Eski dostlarımızla da karşılaşabileceğimizi, geçmişteki
ilişkilerimize göre davranış göstereceklerini belirtelim. Onun için oyuna import
edeceğiniz save dosyasında bulunan yaşadıklarınız önem arz etmekte.
Arayüz ve oynanışa gelirsek, değişikliğe gidilmemiş. Aslında lüzum da yok. Gerek
bol kamera seçenekleri, gerekse kolay kullanılabilir ara yüzün değiştirilmesi
alışma süresini uzatabilir ve beğenilmeyebilirdi. O yüzden ilk yapımda
saatlerini harcayan, oyunseverler aynı hızda ve kolaylıkta maceraya adapte
olabilecekler. Tabi bu hiç yenilik yok anlamına gelmesin. Yeni büyüler,
yetenekler ve geliştirmeler gayet doyurucu şekilde yedirilmiş. İsterseniz
bunlara kısaca bakalım;
*Her sınıfın altında mevcut olan dört uzmanlaşma yeteneğinin üzerine iki tane
daha eklenmiş. Örnek vermek gerekirse, Rogue sınıfının yeni uzmanlaşma alanları
‘Shadow’ ve ‘Legionnaire Scout’ olmuş. *Her uzmanlaşma alanına özel 4 adet sıralı büyü veya yetenek ağacı oluşturulmuş.
Bu sayede düşmanlarımıza karşı yapabileceğimiz daha çok hamle ve büyüye sahip
oluyoruz. Kısacası rakiplerimizin karşısına daha yetenekli çıkabileceğiz.
*Ayrıca sağlık iksiri, tuzak hazırlama gibi özelliklerimize ek olarak, Bioware
üç yeni seçenek oluşturmuş. Bunlar; sağlığımıza bonus veren vitality, büyü ve
özellikleri kullanmak adına harcadığımız pot’a bonus veren clever ve ilk oyunda
bolca karşılaştığımız rune’ları yapmamızı sağlayan runecraft.Bu kadar yeniliğin üzerine tabii ki rakiplerimizin çeşitliliği de artmış.
Kimileri baş belası olabilirken, kimileri gayet kolay şekilde alt edilebiliyor.
Yeni düşmanlarımızın ilk oyunda olduğu gibi kendine has saldırı çeşitleri ve
zayıf noktaları bulunmakta. Fire Golem’in ateşli silahlara ve büyülere dayanıklı
olması gibi. O yüzden her zamanki gibi taktiğinizi sağlam tutmalı, bazı
düşmanlara karşı satranç oynar misali hamleler yapmalısınız. Zaten ilk oyunu
oynayanların bildiği üzere Dragon Age: Origins aksiyon-RPG’den ziyade, taktik ve
düşünme kısmı ağır basan RPG’ler bölümüne girmekte. Tabi bu oynadığınız zorluğa
göre değişmekte.
Eğer en kolay zorluk seviyesinde oynuyorsanız; taktik yapmadan,
durdurmadan real-time şeklinde bitirebilirsiniz. Eskiden beri bu tarz yapımlarla
haşır neşir olmuş kişilere ise hard seviyesinin bile kolay gelebileceğini de
belirtmek istiyorum. Şahsım adına genellikle hard’da kimi zaman ise en üst
zorluk seviyesi olan nightmare’de oynadığımı söylemeliyim. Yalnız bu zorluk
seviyeleri arasında dengesizlik göze çarpıyor. Birinde hiç zorlanmazken, zorluğu
arttırdığımda bir anda rezil rüsva oldum.
Hikâye yazmak Bioware’in yaptığı en iyi iştir. Konuyu öyle güzel anlatırlar ki,
sanki film izliyormuş veya kitap okuyormuş hissine kapılırsınız. Dragon Age:
Origins’in hikâyesi de fantastik kitaplara taş çıkartırken (Yüzüklerin
Efendisi’ne biraz benzese de) oluşturdukları ayrıntılı dünya hayranlık
uyandırıyor. Sanki o topraklar gerçekten var olmuşçasına 1000 yıllık tarihi,
dinleri, savaşları ile sizi içine çekiyordu. Şimdi ise ayrıntılara ek olarak
yeni codex’ler (Oyunda ki dünyayı tanıtan sayfalar ) ile daha da büyütülüyor.
Awakening’de ek paket ibaresi yer alsa da siz inanmayın. Gerek uzunluğu, gerek
yan görevlerin bolluğu ile ek paketten ziyade, başlı başına yapım gibi duruyor.
Her ne kadar verilen yan görevler kısa olmasına rağmen, bazıları hikâyesi
bakımından merak uyandırıyor. Bazıları ise monoton. İlk yapımda da bulunan ‘5
tane şundan getir’ tarzı görevler, az olsa da var. Ana görev, ilerleyen
bölümlerde dallanıp budaklanıyor. Yine de hikâyeden aşırı sürprizler veya
değişimler beklemeyin. Sadece yapıma kaldığımız yerden devam etmekte, yeni baş
düşmanlar eşliğinde eklemeler yapılmış olduğunu göreceksiniz.
Eklenti olmasından
dolayı bu gibi hafif eksiklikleri mazur görmek lazım. Sonuçta bütün yan
görevleri yapmakla uğraşırsanız ve jet hızında oynamazsanız, 20 saate yakın
sürebilecek, birçok değişikliğin yapılmış olduğu gayet doyurucu bir Bioware
yapımıyla karşılaşıyoruz. Günümüzde 1–2 saat süren DLC’ler etrafımızda kol
gezerken, Awakening bulunmaz nimet olarak önümüze çıkıyor.
Görsel şölene devam
Önceden yüzünü bile göremediğimiz karakterler ile maceradan maceraya koştuğumuz
günler geride kaldı. Artık RPG ve strateji oyunlarında bile üst düzey grafikler
görebiliyoruz. Bioware ise bu konuda rüştünü en son çıkan Mass Effect 2 ile
perçinlemişti. Her ne kadar kaplamalar kalitesiz gözükse de yüz modellemeleri,
büyü efektleri ve ışıklandırmalar tatmin edici olmuş. Atılan oku veya yağan
yağmuru bile net şekilde görebiliyoruz.Bilhassa üçüncü şahıs kamera açısına
geçtiğimizde dediklerimi daha rahat fark edebileceksiniz. Karşılaşacağımız yeni
düşmanların etkileyici modellendiğini de belirtelim.
‘Shave my ass and call me an elf! ’
Yukarıdaki cümle takımızda bulunabilecek olan cüce dostumuz Oghren’e ait.
Kendisi bu evrende tanıştığım en komik karakter. Bilhassa takımıza
katabileceğiniz Sigrun ve ‘Anders’ ile yaptıkları konuşmalar bilgisayar başında
kahkahalar atmanıza sebep olabilir. Gezinirken diyalog harici konuşmalara da
kulak vermenizi tavsiye ediyorum. NPC’lerle olan ilişkilerimizde değişikliğe
gidilmemiş. Romantik olayları yaşamamız veya takımınızda ki kişilerin sırrını
öğrenmek için approve puanını yüksek tutmanız gerekmekte.
Karşılaşacağınız
hediyeleri doğru kişiye vermeniz çok önem arz ediyor. Misal olarak bulduğuz
pembe, kokulu sabunu Oghren’e verirseniz, approve puanına katkı sağlayamazsınız.
O yüzden yanınızda bulunan kişileri çözümlemeniz gayet önemli. Yaptığınız bazı
görevlerin ve seçimlerin de bu approve puanına eksi/artı olarak katkı
getireceğini unutmayın.
Awakening’de bol bol mükemmel item’ların düştüğünü, bu sebeple inventory’inizde
epey bir yer açmanız gerektiği tavsiyesini verelim. Önce ki save’iniz ile
birlikte gelen eşyaların çoğunu da değiştireceksiniz. Öyle silahlar, yüzükler,
zırhlar bulunuyor ki, aldığınızda yüzünüzde tebessüm oluşuyor. Bulduklarınız ile
takımızı donatabileceksiniz. Hatta bazen yer kalmayıp, hangisini satsam diye
bilgisayar başında beklediğim anlar olmadı değil.
Çevre ve karakter sesleri güzel hazırlanmış. Sadece bazı cüce karakterlerin
sesleri duruşlarına, sertliklerine ve yapılarına uymuyor. Yüzünde 50 cm sakal,
üzerinde 20 kg zırh ve elinde 2 balta olan cüceden o sesin nasıl çıktığını bazı
zamanlar düşündüm. Diyebilirsiniz, kibar sesli cüce savaşçı olamaz mı? Cevap
olarak, ben şu ana kadar hiçbir CRPG’de saygılı ve kibar cüce ile karşılaşmadım.
Geri kalan sesler gayet tatmin edici ancak diyalogların çoğunda kanlı canlı
kişiler ile konuştuğum hissine kapıldım.
Müzikler ise her Bioware oyununda olduğu gibi etkileyici. Çoğu zaman
bulunduğunuz mekân ile uyum içerisinde. Bu sayede atmosfere daha çok kapılıp,
gezmekte olduğumuz alanlarla bütünleşebiliyoruz.
Yerimiz kalmadı artık son sözlere gelelim
Kısacası Awakening çoğu öğesi ile Origins’e benzese de vereceğiniz her kuruşu
uzunluğu ve getirdiği yenilikler ile hak ediyor. Ferelden dünyasını arşınlamaya
doyamayanlar için ilaç gibi geleceğine eminim. ‘Bioware’den kötü yapım çıkmaz’
tezi yine çürütülmeden sağlam dayanaklarla devam etmekte. Ufak tefek bugları ve
zaman zaman oluşan sorunlu kamera açılarını göz ardı ederek, hep birlikte Dragon
Age dünyasında ki maceramıza devam ediyoruz.oo Karşılaşacağınız
hediyeleri doğru kişiye vermeniz çok önem arz ediyor. Misal olarak bulduğuz
pembe, kokulu sabunu Oghren’e verirseniz, approve puanına katkı sağlayamazsınız.
O yüzden yanınızda bulunan kişileri çözümlemeniz gayet önemli. Yaptığınız bazı
görevlerin ve seçimlerin de bu approve puanına eksi/artı olarak katkı
getireceğini unutmayın.
Awakening’de bol bol mükemmel item’ların düştüğünü, bu sebeple inventory’inizde
epey bir yer açmanız gerektiği tavsiyesini verelim. Önce ki save’iniz ile
birlikte gelen eşyaların çoğunu da değiştireceksiniz. Öyle silahlar, yüzükler,
zırhlar bulunuyor ki, aldığınızda yüzünüzde tebessüm oluşuyor. Bulduklarınız ile
takımızı donatabileceksiniz. Hatta bazen yer kalmayıp, hangisini satsam diye
bilgisayar başında beklediğim anlar olmadı değil.
Sesler de kişiliğin aynasıdır
Çevre ve karakter sesleri güzel hazırlanmış. Sadece bazı cüce karakterlerin
sesleri duruşlarına, sertliklerine ve yapılarına uymuyor. Yüzünde 50 cm sakal,
üzerinde 20 kg zırh ve elinde 2 balta olan cüceden o sesin nasıl çıktığını bazı
zamanlar düşündüm. Diyebilirsiniz, kibar sesli cüce savaşçı olamaz mı? Cevap
olarak, ben şu ana kadar hiçbir CRPG’de saygılı ve kibar cüce ile karşılaşmadım.
Geri kalan sesler gayet tatmin edici ancak diyalogların çoğunda kanlı canlı
kişiler ile konuştuğum hissine kapıldım.
Müzikler ise her Bioware oyununda olduğu gibi etkileyici. Çoğu zaman
bulunduğunuz mekân ile uyum içerisinde. Bu sayede atmosfere daha çok kapılıp,
gezmekte olduğumuz alanlarla bütünleşebiliyoruz.
Yerimiz kalmadı artık son sözlere gelelim
Kısacası Awakening çoğu öğesi ile Origins’e benzese de vereceğiniz her kuruşu
uzunluğu ve getirdiği yenilikler ile hak ediyor. Ferelden dünyasını arşınlamaya
doyamayanlar için ilaç gibi geleceğine eminim. ‘Bioware’den kötü yapım çıkmaz’
tezi yine çürütülmeden sağlam dayanaklarla devam etmekte. Ufak tefek bugları ve
zaman zaman oluşan sorunlu kamera açılarını göz ardı ederek, hep birlikte Dragon
Age dünyasında ki maceramıza devam ediyoruz.