Far Cry 2

Küresel denge her geçen gün biraz daha sarsılıyor. Sadece insan, evet birkaç
insan, tüm bunlara sebep. Yeni görevim hakkında hiçbir bilgim yoktu. Doğrusu
yeni bir maceraya atılacak kadar sağlam birisi olup olmadığımdan da şüphelenmeye
başlamıştım.

Afrika’da bir yer. İsmi pek de önemli değil. Umulmadık bir anda zengin
olabileceğiniz gibi, ölebilirsiniz de. Son zamanlarda çatışmalar giderek artmış
burada. Bölümlenmeler olmuş. UFLL ve APR isimlerinde başı çeken gruplar var. Bir
isimden bahsediliyormuş sürekli. İç savaşa zemin olarak sağladığı silahlarla
kilit noktasını oluşturuyormuş bu adam. İsmi ya da lakabı “The Jackal”, işte
yeni görevim. Nereden başlamam gerektiğini henüz kestirmedim. Ayrıca ilacım da
bitmiş. Sanırım birkaç dost edinsem iyi olacak.

Bir fenomenin doğuşu

Yıl 2004, oyun tarihinde görülmemiş bir rekabet yaşanmakta, Doom 3 ve Half Life
2 arasındaki düello, son hızla devam etmekteydi. Sonra bir video yayımlandı.
Tropik bir adanın kumsalında silahlı askerler devriye geziyor, içlerinden biri
elinde purosuyla keyif yaparken, başka biri de iskelenin ucunda oltayla balık
tutuyordu. Defalarca söyledik ama, Crytek’in bombası Far Cry, işte bu iki oyunun
arasına yıldırım gibi düştü. Başarılı satışlar ve derecelendirilmelerden sonra
devam oyununun kapısı açıldı. Ne olduysa bundan sonra oldu. Crytek ile
Ubisoft’un yolları ayrıldı ve yeni oyunun kapıları da kapandı. Orijinal yapımın
ardından konsollar için birkaç Far Cry oyunu hazırlansa da bunlar, beklenen
ikinci büyük oyun değildi. Yapımın isim haklarını elinde tutan Ubisoft, nihayet
geçtiğimiz yıl yeni Far Cry’ı duyurdu ve oyunun kapıları, Montreal stüdyosu
tarafından tekrar açıldı. Biz de şimdi içeri giriyoruz, ama küçük bir farkla. Bu
kez tropik bir adada değil, vahşi Afrika topraklarındayız.

Afrika güneşi

Defter tarzında bir menü hazırlamış yapımcılar, Far Cry 2 için. Öncelikle bir
sayfa çevirmeli ve yönetebileceğimiz bir karakter seçmeliyiz. İlk oyunla hiçbir
bağ bulunmadığı gibi yeni oyunda Jack Carver’da yer almıyor. Bu kez seçimimize
sunulmuş tam 9 farklı karakter bulunuyor. Bir tanesini seçip oyuna dahil
olduktan sonra, listedeki diğer karakterlerin de oyun boyunca bize yardım eden
kişiler olduğunu görüyoruz. Ufak bir safari gezisinin ardından, bir süre eğitim
görevleri yapmamız gerekiyor. Böylece birçok araç gereç ve silahın ince
noktalarını kavrayabiliyoruz. Yukarda da belirttiğim gibi ana görevimiz, The
Jackal’ı bulmak. Önümüzde 50 kilometrelik boyuta sahip dev bir harita bulunuyor.
Uçurumlar, göller, patikalar ve daha fazlasının yer aldığı çevreyi keşfetmek
oldukça güç. Üstelik etrafta devriye gezen askerler de var.

Beş tuşuna bastığımızda detaylı bir haritaya sahip olduğumuzu görüyoruz (Aynı
tuşa basarak cep telefonu görüşmeleri de yapabiliyoruz), R’ye basarak
haritamızın özelliklerini değiştirebiliyoruz üstelik Bir de GPRS bağlantıya
sahibiz. Bu sayede hedef noktaları, güvenli bölgeler, silah satıcıları, otobüs
durakları gibi mekanları tespit edebiliyoruz. (İlerledikçe harita detayları
artıyor zaten). Ekranda herhangi bir yön belirtisi yer almadığı için sürekli
haritayı kullanmamız gerekiyor. Gerçekçilik babında düşünülmüş olabilir, fakat
oyuncuları zor durumda bıraktığı da bir gerçek. Araç kullanırken ise, torpidonun
üzerinde küçük bir harita yer alıyor. Detaya inmek istiyorum diyorsanız, araç
kullanırken de haritayı açabiliyorsunuz.Gelelim düşman bölgelerine. Ulaştığınız noktanın cılız veya sıkı korunan bir
alan olduğunu ilk etapta anlamanız zor. Eğer etrafta kimseyi görmüyorsanız,
ortalık yerden gitmemelisiniz demektir. Bir anda etrafınız sarılabiliyor ve ateş
altında kalıyorsunuz. Yapay zeka olarak çok zeki düşmanlara sahip değilsiniz,
ama yine de hafife alınmamalılar. Genel olarak tek olarak hareket etsek de,
bazen arkadaşlarımız yardıma gelebiliyor. Etraf temizliği yaptığınız sürece o
civardaki binaya girebiliyorsunuz. Bu gibi yerlerde uyuyabiliyor, silah ve mermi
gibi ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Tabii ki yapım, geniş bir silah
envanteri sunsa da bunu hemen kullanamıyorsunuz. Elinizdeki silahlar da çok
dayanıklı değiller üstelik. Kullandıkça paslanıyor, tutukluk yapabiliyor veya
tamamen kullanılmaz hale gelebiliyorlar. Çatışma sırasında bu tip bir sorunla
karşı karşıya geldiğinizde zor durumda kalabiliyorsunuz. Sorunlar ve kısıtlı
silah sayısına derman olması açısından silah dükkanları bulunuyor oyunda. Her
bir silahın belirli bir ücreti var. Haritanın bazı bölgelerinde, GPRS
cihazınızın yeşil ışığının yanıp söndüğünü göreceksiniz. Bu demek oluyor ki,
etrafta değerli madeni bir şey var. Sinyal aralığı ne kadar sıklaşırsa, hedefe o
kadar yaklaşıyorsunuz demektir. Sinyal sabitlenince ise, çok yakınınızda bir
çanta göreceksiniz. Çantaların içinde elmas oluyor. Topladığımız elmasları
satarak, silahlar için gelir elde edebiliyoruz.

Yürümeye mahkum olmamak için

Genellikle her kamp alanı arasında uzun mesafeler bulunuyor. Seri hareket etmek
için araçlar oldukça önemli ve araç sayısı da oyunda bir hayli fazla. Farklı
modellerde otomobil, kamyonet, tekne, bot gibi seçeneklerimiz var. Normal bir
otomobil, size ulaşım imkanı sağlamaktan öteye gidemiyor. Makineli tüfeğe sahip
bir kamyoneti kullanırken de ateş edemiyorsunuz. Bunun için, araçtan inmeli ve
makineli tüfek bölmesine geçmelisiniz. Düşmanlarınızın da araçları bulunuyor ve
bazen araç takip sahnelerine şahit olabiliyorsunuz. Gece olduğunda “G” tuşuna
basarak farları kapatabiliyor ve bu sayede hemen fark edilmiyorsunuz. Kurşunlara
hedef olan aracınızın hızı giderek düşüyor ve bir süre sonra tamamen duruyor.
Araçları onarabilme imkanı var. Bir araç patlamadıysa mutlaka tamir edilebilir.
Ön kaputa giderek “E” tuşuna bastığınızda karakteriniz, kaputu açıyor ve motoru
tamir etmeye başlıyor. Araçsız olarak ilerlemek durumunda kaldığınızda mecburen
yürümek ve koşmak zorundasınız, ama kısa süre sonra ekran bulanıklaşıyor ve
adamımız yoruluyor. Haritada otobüs logosuyla belirtilen durakları da
atlamayalım. Burada 3-4 farklı harita yer alıyor ve hangisini seçerseniz
otomatik olarak o haritaya geçiş yapabiliyorsunuz.

Yenilikçi sağlık sistemi

Call of Duty 2’den sonra çoğu oyunda yaygınlaşmaya başlayan “Dinlen ve iyileş”
yöntemi, artık rafa kalkıyor denebilir. Zira Far Cry 2’deki sağlık sistemi, çok
daha gerçekçi. Henüz hiçbir sağlık aparatınız yok ve yaralandınız diyelim. “H”
tuşuna basarak, yaralı bölgeye sargı uygulayabiliyorsunuz. En fazla 5 tane
taşıyabildiğimiz serumlar sayesinde sağlık seviyemizi yükseltebiliyoruz, ama
bunlar bazen yeterli olmayabiliyor. İsabet eden bir mermi veya şarapnel parçası
sonucunda kan kaybına uğruyoruz ve müdahale edilmediği sürece devam ediyor. Bu
kez öncelikle bir pense veya bıçak yardımıyla, vücuda saplanan parçaları
temizliyor, ardından yapacağımız serum sayesinde de sağlık seviyemizi tekrar
yükseltebiliyoruz. Ayrıca bu işlemleri dostlarımıza da uygulayabiliyoruz. Bence
oldukça kaliteli hazırlanmış bir sistem. Ek olarak hasta bir adamız oyunda.
Dolayısıyla bazen hap almamız gerekiyor. Eğer elinizde bulundurmadıysanız ne
serum ne de bandaj, işinize yaramıyor.Görmeden, duymadan inanmam

Oyunun grafiksel yönden ne gibi bir performans göstereceği merakla bekleniyordu.
Zaten günümüzde grafiksel güç, oyunun diğer tüm yönlerini gölgede bırakabiliyor.
Far Cry 2’de, Dunia isimli grafik motoru kullanılmış. Bence oyunun renk tonları
biraz daha doygun olmalıydı. Yapımın geneli sarı ve kahverengi tonlar üzerine
kurulu. Çevre, oldukça detaylı gözüküyor. Gerçek zamanlı ışık, yansıma ve gölge
efektleri, gece-gündüz dönümü ve hava değişimleri kaliteli (Ama gece görselleri
Clear Sky kadar iyi değil), yapım videolarında izlediğim ve pek beğenmediğim
karakter tasarımları da eskiye nazaran daha güzel hazırlanmış. Silahlar da aynı
şekilde yapılmış.

Oyunun videolarında dikkatimi çeken bir diğer özellik de, lav silahı (Flamethower)
ve verebileceği etkiydi. Hem bu konuya hem de yapay zekaya örnek olarak
yaşadığım bir deneyimi paylaşmak istiyorum. Farklı bir haritaya geçiş yaptıktan
sonra tren vagonlarının ardında ateş eden 2 kişi gürdüm ve yanlarına gittim.
Deyim yerindeyse bir tanesini yaktım (Bilindiği gibi alevler, her yere
sıçrayabiliyor). Bir asker alev aldığı sırada, diğeri de resmen onu izledi ve
alevler yayılmaya başlayınca o da nasibini aldı.

Araçlar patlıyor ve eğer bu patlama, bitkilerin arasında olmuşsa yaprakları
dökülüyor. Küçük ağaçları budayabiliyorsunuz. Büyük ağaçlar ise, sadece büyük
patlamalar sonrasında sağa sola sallanıyor, parçalanmıyor. Bu sırada ışık
oyunları göz doldursa da, sanki lastik bir cisimmiş hissi uyandırıyor. Bunların
dışında masa, sandalye, kutu gibi küçük cisimler parçalanabiliyor. Crysis’teki
gibi barakalar da parçalanabilir olsaydı, oyun çok daha güzel bir deneyim
sunabilirdi.

Karakter, silah ve araç sesleri başta olmak üzere başarılılar. Zaten yapım
ekibi, bu konulara önem verdiğini bizzat Afrika’ya giderek göstermişti. Arka
planda çalan müziklerden sadece vurmalı çalgılarla hazırlananları beğendim.
Diğerleri sanki umutsuzluk hissi veriyor.

O benim dünyam

Multiplayer olarak standart Deathmatch, Team Deathmatch ve Capture the Flag
modları bulunuyor. Far Cry 2’nin bu alanda pek iddialı olduğu söylenemez.
Yapımın harita editörü Age of Empires 3’ten bu yana gördüğüm en kolay ve
kullanışlı editör. Sadece birkaç tık sayesinde,
arkadaşlarınızla oynayabileceğiniz haritalar hazırlayabiliyorsunuz. Seçenek
yelpazesi de oldukça geniş üstelik.

Son sözlere gelecek olursak Far Cry 2, ana görevler haricinde yan görevler
yapmanıza veya hiçbir şey yapmadan gezinmenize de olanak sağlayan bir yapım.
Çoğu oyunda olduğu gibi Far Cry 2’de de GTA izlerini görmek mümkün. Bir nebze de
S.T.A.L.K.E.R.’ı andırmıyor değil. 30 saati aşkın oynanış süresi, devasa
boyutlardaki dünyası ve harita editörüyle de uzun süre ilgilenebileceğiniz bir
oyun olmuş.

Exit mobile version