Herkesin hayalidir bir Ferrari’ye binmek, sürmek ya da bir tanesine sahip
olmak. Ancak ne yazık ki bu o kadar da kolay bir şey değildir, bu yüzden çoğu
oyun düşkünü de bu merakını oyunlardaki Ferrari’leri kullanarak giderirler.
Fakat bu tecrübe birçoğu için gerçek bir Ferrari’nin tadını vermez elbette,
gamepad’deki X tuşunu gaz pedalı, analog’u da direksiyon simidi olarak
kullanmanın pek de gerçekçi sürüş zevki verdiği söylenemez. Ancak 2000 yılında
Dreamcast’e çıkmış Ferrari F355 Challenge simülasyon oyunu bu durumu değiştiren
bir yapımdı. O zamanın şartlarına göre kokpit kamerasının da olduğu oyunun
oynanışı da gerçekten çok başarılıydı, üstüne üstlük araç üzerinde birçok ayar
yapabiliyor olmamız da ayrı bir güzellikti. Daha sonra PS2’ye port edilse de
aynı kalitede olmadı ve yıllar sonra yeni bir Ferrari oyunu daha geldi “Ferrari
Challenge Trofeo Prelli”.
Eutechnyx firması tarafından geliştirilen ve tüm Ferrari’lerin lisanslı olduğu
bu oyun geçtiğimiz günlerde Avrupa da PlayStation 2, Nintendo DS, Nintendo Wii
platformlarının dışında, görsel farktan dolayı yeni nesil konsollardan ise
sadece PlayStation 3’e çıktı. Oyunun Amerika (US) çıkış tarihi ise 26 Ağustos
olarak belirtildi.
Motor sesi eşliğinde başlıyoruz…
Başlarken olağanüstü bir müzik eşliğinde Start tuşuna basıyoruz ve Ferrari’nin o
inanılmaz güzellikteki motor sesiyle ana menü karşımıza geliyor. İlk olarak
menüye bakarsak, Singleplayer, Multiplayer, Showroom, Team, Accomplisments,
Challenges Cards ve Leaderboards gibi oldukça fazla sayıda içeriğin olduğunu
söyleyebilirim. Her birinden tek tek bahsetmek gerekirse, Singleplayer modu
kendi içinde Tutorial, Quick Race, Arcade, Challenge, Trophy ve Time Trial
özelliklerine ayrılıyor. Tutorial bölümünde yardımcı bir seslendirme ile F430
aracımızla pistte 2 tur atıyoruz. Bu turlar içerisinde ideal çizgide ilerleyip,
doğru zamanda frenleme ve gaza basma ilişkisini gerçekleştiriyoruz, çünkü
yarışlarda ideal çizgiyi takip etmek, atacağınız başarılı turlar açısından çok
önemlidir. Her ne kadar bu durum arcade oyunlarda o kadar önemli bir şey olmasa
da, simülasyon oyunlarında muhtemel bir birincilik için hayati önem
taşımaktadır. Bu bölümde atmış olduğunuz 2 turdan sonra ne kadar başarılı
olduğunuz size belirtiliyor ve bu sayede oyuna alışmanız ve kendinizi
geliştirmeniz daha da kolaylaşıyor.
Bir diğer özellik ise Quick Race. Burada bilindik bir yarış ortamı yer alıyor.
Herhangi bir ödül olmadan, amaçsız bir şekilde istediğiniz aracı, pisti, tur
sayısını, hava şartını seçerek yarışa başlıyorsunuz. Bu bölümü de bir bakıma
Tutorial’ın arabalı bölümü de sayabiliriz. Arcade kısmında ise, belirtilmiş olan
4 farklı zorluk seviyesi mevcut ve en basitinden başlayarak en zoruna doğru
ilerliyorsunuz. Bunu başarmak içinde farklı pistlerdeki 4 yarışta da son sıradan
başlayarak kürsü mücadelesi veriyorsunuz ve ilk üçe girdiğiniz takdirde bir
diğer zorluk seviyesi açılıyor. Bir diğer kısım olan Trophy bölümünde de, her
aracın kendine ait yarışları var. Oyun boyunca kazandığınız yarışlardan sonra
çıkan araçlardan satın aldıklarınızı bu bölümde kendi yarışlarına sokarak
deneyebilirsiniz. 3 farklı pistte yapılan yarışlara sürekli bir önceki yarışta
bitirdiğiniz sırada başlıyorsunuz ve kazanmaya çalışıyorsunuz. Her aracın
kendine ait sürüş fiziği olduğu için de zorluk seviyesi ona göre değişkenlik
gösterebiliyor.
Başka bir bölüm ise Time Trial, burada isminden de anlaşılacağı gibi attığınız
turlardaki zamanınızı geliştiriyorsunuz. Son olarak da Challenge modundan
bahsedelim. Bu moda oyunun ilerlemeli bölümü de diyebiliriz. F430 aracımızla 3
farklı bölgeyi dolaşıyoruz. İtalya, Avrupa ve Kuzey Amerika. Burada amaç, her
bölgede bulanan yarışlara katılarak ilk üç içerisinde bitirmeye çalışıyoruz.Yarış başlamadan önce araç üzerinde bir çok ayar yapma imkanı veriliyor, bunlar
içerisinde aracın yüksekliğini, tekerleklerin eğimini, süspansiyonların sertlik
ya da yumuşaklığını belirleme gibi simülasyon oyunlarında görebileceğimiz bir
çok çeşit ayar bulunuyor. Bu ayarlardan sonra sıralama turlarına katılmak
isteyip, istemediğimiz soruluyor eğer katılırsanız avantajlı bir Grid yeri elde
edebilirsiniz, ama katılmama gibi bir şansınız da var, eğer bunu kullanırsanız
yarışa son sıradan başlıyorsunuz. Aslında yarışların çok zorlu geçtiğini
söylemek pek mümkün değil, lakin bazı pistler zorlu olabiliyor ya da hava
şartları değişkenlik gösterebiliyor, işte bu yüzden sıralama turlarının önemi
biraz artıyor. Yarış ise aynı pist üzerinde 2 etap üzerinden gerçekleşiyor. İlk
yarışı sıralama turunda elde ettiğiniz yerde başlıyorsunuz, ikinci yarışa ise
ilk yarışta bitirdiğiniz yerden Start alıyorsunuz. Böylece topladığınız puan
doğrultusunda şampiyonluk mücadelesi veriyorsunuz.
Heyecan ve adrenalin
Singleplayer bölümü bu özelliklerden oluşuyor. Menüdeki diğer kısımlara da
bakarsak, multiplayer kendi içinde online (16 kişi) ve LAN olarak ikiye
ayrılıyor. İster internet üzerinden isterseniz de yerel ağ bağlantısı üzerinden
oyun oynanmaya imkan veriyor. Fakat, ne yazık ki Split Screen özelliği yok.
Dolayısıyla da başka bir arkadaşınızla ikinci bir gamepad’i kullanarak oyunu 2
kişilik oynayamıyorsunuz. Bunun dışında menüde en güzel yerlerden biri olan
Showroom bölümünden bahsedeyim. Burada kazandığımız yarışlardan sonra karşımıza
çıkan ve alınmayı bekleyen Ferrari’ler yer alıyor. Bu araçları almak içinde
kazandığımız yarışlarda gösterdiğimiz genel performansa göre verilen kredi
puanları devreye giriyor. Bu puanlar her yarış sonunda bizim yaptıklarımıza göre
veriliyor ve ne kadar başarılı bir sürüş ile kürsünün en tepesine çıkarsanız ona
göre puan kazanıyorsunuz. Bu krediler sayesinde Showroom’da beğendiğimiz
arabaları satın alabiliyoruz ve işin en güzel yanlarından biri de bu araçlar
üzerinde oynamalar yapabiliyoruz. Tabii bu oynamalar fiziksel değişimler değil,
daha çok Sticker’lardan oluşuyor. Onlarca farklı Sticker’ı aracımızın kapısına,
ön-arka camına, ön-arka tamponuna, kaputuna hemen hemen her yerine
yapıştırabiliyoruz. Bunlar içinde, rakamlar, ilginç şekiller, bayraklar, özel
kişi isimleri ya da numaraları gibi seçenekler bulunuyor. Bu özelliğin çok
önemli olduğunu söylemek çok doğru olmaz ancak online yarışlarda Türk bayraklı
bir Ferrari ile yarışmak ayrı bir heyecan yaratabilir.
Diğer bir kısım ise, Team. Adından da anlaşıldığı gibi kendi takımımızı
yaratıyoruz ve ülkemizi seçiyoruz (Türkiye var). Bu sayede online olarak
yarıştığımız zaman hangi ülkeden katıldığımızı belli edebiliyoruz.
Accomplishments kısmında da, Challenge Cards’lar mevcut. Bu kartlar oyunun bir
diğer özelliği olan Challenge Cards’ta işe yarıyor. Ayrıca bazı araç ve pistleri
de açabiliyor. Bu kartları açmak içinde kapalı olan kartın üstüne giderek ne
yapmanız gerektiğini okuyorsunuz. Leaderboards’da ise, tüm dünya genelinde
Ferrari Challenge oyuncularının başarıları gözüküyor. Burada kendi
yaptıklarınızla başkalarınkini karşılaştırabilirsiniz. En ufak detaya kadar
bakabildiğiniz bu bölüm de, ayrıca oyundaki yüzdelik başarı bölümünüzü de
görebiliyorsunuz. Son olarak da, Challenge Cards’dan bahsetmek istiyorum. Burası
herkesin bildiği sıradan bir kart oyunu bölümü, daha önce belirtmiş olduğum,
açmış olduğumuz Challenge Cards’lar sayesinde oynanan oldukça zevkli bir bölüm.
Kartlar üzerinde bulunan arabaların tarihleri, ağırlıkları, hızları, beygir
güçleri, motor hacimleri ve fiyatları karşılaştırılıyor ve en iyi olan
kazanıyor. Bilgisayara karşı oynadığınız bu bölümde, amacınız rakibinizin
kartlarını bitirmek. Ancak bitirdiğiniz zaman da herhangi bir şey açılmıyor onu
da belirteyim. Bir de oyunla ilgili genel ayarları yapabildiğimiz Options kısmı
var, burada da oyunla ilgili birçok ayarı istediğimiz şekilde
düzenleyebiliyoruz.
Gaza basma zamanı…
Şimdi gelelim oyunun oynanabilirliğine, aslında anlatmaya başlamadan önce bir
nokta üzerinde durmak istiyorum. Ferrari Challenge (FC) daha çok simülasyon
kısmı ağır basan bir oyun. Her ne kadar bir Gran Turismo, GTR vb… oyunlar gibi
ağır simülasyon olmasa da NFS, GRID gibi arcade bir yarış oyunu da değil. Bu
yüzden oyunu almak isteyenler varsa bu kısmı kesinlikle atlamasın.Yapımcı bu işin ortasını çok iyi bulmuş diyebilirim. Ancak,
araçların gerçekle birebir sürüş fiziğini yansıttığını söyleyemem, onlar daha
çok arcade havasında, ama başarılı olmak için de ideal çizgiden gitmek
zorundasınız. Yani araç geçmek gerçek simülasyon oyunlarına oranla daha kolay
olsa da, önünüzdeki araca yetişip, geçmek için de ondan daha iyi zamanlar
yapmanız gerekiyor, bunun için de ideal çizgi gerçek yarışlarda olduğu gibi
burada da çok önemli bir yer kaplıyor. Açıkçası bu konuda oldukça başarılı bir
oyun portresi çiziyor FC, çünkü en basit örnek sıralama turları sonrasında ilk
çizgide yer almak için, pistin her karışını kullanmanız gerekebiliyor, kerbleri
ne kadar başarılı kullanırsanız o kadar başarılı turlar atabiliyorsunuz.
Araçların aynı hassasiyette olduğunu söyleyemem. Aslında hassasiyet derken
yardımcı sistemlerin oyuna çok başarılı olarak aktarılmadığını düşünüyorum.
Biraz öncede belirttiğim gibi araçlar daha çok arcade havasında, çünkü gerçekte
bu tip yarış arabalarının yol tutuşları çok iyi olmasına rağmen, bu oyunda biraz
bozuk. Kısaca değinmek gerekirse, TC kapalıyken her viraj çıkışında aracın arka
kısmı haddinden fazla kayıyor, normal şartlarda TC kapalı dahi olsa araç gaza
yüklendiğiniz kadar tepki verir, ama burada o kadar çok kayıyor ki, her virajda
Spin atmanız içten bile değil. Bu sebepten dolayı kontrolü kaybetmekle beraber,
ideal çizgiden de uzaklaşıyorsunuz. Her ne kadar TC kullanılabilir olsa da, bu
sorunu ortadan kaldırmak pek imkanlar dahilinde değil. Çünkü, TC sistemini
maksimum şekilde kullanırsanız, aracın performansı beklenmedik derecede düşüyor.
Dolayısıyla yarış esnasındaki sürüşünüz de etkilenebiliyor. Oysa rakiplerin
viraj çıkışlarında çok fazla kaydığına şahit olmuyorsunuz, ancak siz hemen hemen
her viraj sonunda arka tarafı toparlamakla meşgul oluyorsunuz. Sürüş dinamiği bu
açıdan bakarsak çok başarılı değil, en azından biraz dağınık. Daha önce de
belirttiğim gibi oyun tam anlamıyla simülasyon değil. Yani bir GT5P’deki gibi
ecel terleri dökmüyorsunuz. Aynı şekilde GT5P’deki ayarların araç üzerindeki
etkisini, burada da görmek pek mümkün değil.
Yazımın başlarında söylemiştim, süspansiyon, tekerlek, araç yüksekliği gibi ince
ayarlar yapabiliyoruz, fakat bu ayarların açıkçası oyun esnasında büyük fark
yarattığını göremedim. Ama önümüzdeki aracın hava boşluğundan da
yararlanabiliyoruz. Ayrıca bu konuda oyunun oldukça başarılı olduğu bir başka
konu ise, yağmurlu havalardaki yarışlar. Bu yarışlar esansındaki şartlar hemen
hemen gerçekle birebir oluyor, tek eksik kısım sprey çıkmaması, ama onun dışında
yağmurlu havalarda aracın kullanışı oldukça değişmekle beraber, viraj girişleri
ve çıkışlarında gerçek yarışlardaki gibi hareket etmeye başlıyorsunuz. Fren
noktasını tam zamanında dahi yapsanız, ıslak zemin olduğu için kum havuzuna
girmeniz kaçınılmaz olabiliyor. Kum havuzu demişken oyunun küçük bir eksisini
daha belirtmeden geçemeyeceğim. Gerçekte kum havuzları araçların hareket
kabiliyetlerini oldukça köreltir, sanki yerin altından bir şey sizi
tutuyormuşçasına kumdan çıkmak için mücadele verirsiniz, bunun en başarılı
örneğini GT5P’de görmek mümkün, lakin FC’de kum havuzları aynı etkiyi yapamıyor
ve girdiğiniz zaman aynı kolaylıkta çıkabiliyorsunuz. Ancak, bu durumunda iyi
olduğu tarafları mevcut, mesela yarış esnasında öndeki rakibi geçerken yan yana
geldiğiniz sırada tekerleklerinizden biri pist dışında çıktığı takdirde aracın
dengesi bozulabiliyor. Yani FC sürüş açısından oldukça garip bir yarış oyunu
olmuş, simülasyon havası ağır basmasına rağmen, arcade’den de uzaklaşmayan bir
yapıya sahip ve açıkçası sürüş konusunda ilginç bir deneyim yaşamak isteyenler
için de oldukça ideal bir seçim Ferrari Challenge.
Bunlar dışında simülasyon tabanlı oyunlar da, olmazsa olmaz özelliklerinden biri
olan hasar sistemi FC’de de mevcut. Fakat bu özellik sadece isim olarak kalmış
diyebilirim. Çünkü aracımızın aldığı hasar göstermelik bir durum, oldukça yüksek
süratlerde bariyerlere ya da başka bir araca çarptığımızda çoğu zaman sadece
tamponda birkaç ufak kırık görülebiliyor. Aracımız ne yazık ki darmadağın
olmuyor, sırf aracı parçalamak için uğraşsanız bile en fazla ön-arka tampon
kırılıyor, kaput çıkıyor ve cam deforme oluyor. Açıkçası daha fazlasına
göremedim. Tabii bu hasar olayında ki bir diğer eksi durum ise, aracın bu
hasardan kesinlikle etkilenmemesi. Nasıl kazalar yaparsanız yapın, yarışı
herhangi bir mekanik problem yaşamadan sorunsuz bir şekilde bitirebiliyorsunuz.
Yani oyundaki hasar sistemi ne GRID’teki kadar göze hitap ediyor ne de Forza
Motorsport 2’deki gibi mekanik sisteme. Dolayısıyla oyundaki hasar sistemi,
hasar var demek için konulmuş ve oldukça sıradan bir sistem, eğer oyunu
alacaklar varsa bu konuda büyük beklentiler içerisinde olmanızı tavsiye
etmiyorum.Göze ve kulağa hitap etmek
Oyunun en başarılı olduğu konulardan biride sesler, çünkü cidden yapımcı bu
konuda müthiş bir iş çıkarmış. En başta belirtmek istediğim kısmı müzikler.
Çünkü oyunun ana menüsünde çalan bir müzik var ki, inanılmaz diyebilirim.
Ferrari’nin heybetine tabiri caiz ise cuk diye oturan bir müzik. Duyduğunuz anda
tüyleriniz diken diken oluyor ve gerçekten bir yarışa katılacakmışsınız gibi bir
his uyandırabiliyor. Açıkçası olağanüstü bir seçim olmuş. Bunlar dışında diğer
müziklerde oldukça başarılı kaliteli. Ses konusundaki bir başka harika iş
çıkartılan bölüm ise; araçların sesleri, çünkü her Ferrari’nin ayrı ayrı ve
gerçekle birebir aynı seslerini duymak cidden çok hoş bir şey ve yapımcının bu
konu üzerinde durduğu da belli. Gaza her basışınızda altınızda bir Ferrari
olduğunu hissedebiliyorsunuz. Bunun dışında pistin tribün bölümünden geçerken
seyircilerin coşkulu bağırışları da fena sayılmaz. Ancak ufak tefek
eksikliklerde yok değil. Kaza anlarında çıkan ses, çarpma şiddeti ne olursa
olsun hep aynı, bu biraz sıkıcı olabiliyor, ama genel olarak oyunun ses
konusundaki başarısı cidden alkışa değer.
Oyunun başka özelliklerine geçmek gerekirse, ilk olarak yarış atmosferinden
bahsetmek isterim. Genel de yarış oyunlarında çevre o kadar önemli değildir,
sonuçta ortalama 150km/h hızda gittiğiniz bir oyunda durup da çevreyi
izlemezsiniz. Bu arcade olsun simülasyon olsun fark etmez, önemli olan sürekli
gözümüzün önündeki aracın güzel gözükmesidir. FC, çevre olarak zaten çok bir şey
vaat etmiyor, zaten istese de edemez, çünkü oyunda bulunan tüm pistler yarış
pisti ve dolayısıyla çevre, düz arazi, birkaç tribün ve ağaçlardan oluşuyor.
Bunlarında kalitesi iyi olsun kötü olsun yarış esnasında çok fazla dikkat
çekmiyor. O açıdan bir sorun yok, ancak pist içindeki mücadelenin çok da heyecan
verici olduğu söylenemez. Eğer ideal çizgide riske girmeden, normal mücadelenizi
verseniz dahi birinci olma olasılığınız oldukça yüksek, zaten yarışa ilk çizgide
başlıyorsanız oyun daha da sıkıcı bir hal alabiliyor. Çünkü rakipler geçildikten
sonra, siz hata yapmadığınız sürece çok da fazla zorlayamıyorlar. Bilhassa
pistin fren ve gaz noktalarını belirledikten sonra, arkanızdaki rakibinizle tek
bir virajdan sonra bile 2,3 sn gibi bir fark açmanız mümkün olabiliyor. Çünkü
yapay zeka burada çok yaratıcı değil, dolayısıyla sizin yarış esnasında ek bir
plan geliştirmeniz rakibi oldukça çaresiz bırakabiliyor ve ciddi bir hata
yapmadığınız sürece o yarışı kaybetmenizi sağlayacak tek şey elektriğin
kesilmesi oluyor.
Yapay zeka demişken bundan da bahsedelim. Oyunda yapay zeka çok başarılı değil,
biraz önce dediğim gibi siz hata yapmadığınız sürece çok fazla zorlayamıyorlar,
ama bazı anlar mücadeleyi bırakmadıkları da olabiliyor, buna örnek olarak yan
yana gittiğiniz zamanlar oldukça agresifleşen bir rakip görüyoruz ve böyle bir
durumda bazı anlar siz pes ediyorsunuz. Ama genel olarak 16 aracın yarıştığı
pistte son sıradan bile başlamış olsanız çok zorlanmadan birinci
olabiliyorsunuz. Kısaca yapay zeka yerine göre iyi olsa da, kötü olduğu yerlerde
var.
Oyunun grafiklerinden bahsetmeden önce, göze hoş gelen diğer görsel özelliklere
değinmek istiyorum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki oyunda sanki gerçekten
bir pistte yarıştığınızı hissettiren çok güzel görseller mevcut. Bunların en
başında yağmur efekti geliyor ki, buna biraz daha fazla değinmek istiyorum.
Açıkçası şimdiye kadar görmüş olduğum en gerçekçi ve etkileyici yağmur efektine
sahip FC. Bu konuda oldukça başarılı olan PGR4’ü bile geride bıraktığını
söyleyebilirim. Her damlanın yere düşerken ki, yarattığı etkiyi dahi görmek
mümkün, camlardaki su damlacıkların birikmesi ve dağılması müthiş bir ambiyans
yaratıyor. Aynı şekilde dış kameradan oynadığınız zaman aracın üstünde biriken
damlalar müthiş bir görsel şov niteliğinde, ayrıca pist üzerinde bazı
noktalardaki su birikintileri inanılmaz gerçekçi bir hava katıyor, bilhassa
birikintilere yansıyan çevre görüntüsü cidden görmeye değer. Bunun dışında
oyunda küçük ama önemli görsel detaylarda var. Bunlardan biri, kuru zeminde
yapılan yarışlarda sonbaharın etkilerini görmek mümkün. Yol kenarına düşmüş
onlarca yaprağın birikimi ve üstünden geçerken etrafa dağılışı kesinlikle
etkileyici, ayrıca bazı anlar pist kenarında birkaç kuşun durması ve araçların
geçtiği anda uçmaya başlamaları gerçekçi bir zaman kavramı yaratıyor. Kum ya da
çim havuzuna çıktıktan sonra piste geri döndüğünüzde tekerleklerden dolayı
toprak veya çimlerin pist üzerine birikmesi oldukça hoş bir görüntü, bunlar
dışında araçlardan düşen ayna, tampon, kaput gibi parçaların pist üzerinden
kaybolmayıp, yarış boyunca orada durması kesinlikle önemli bir detay.Oyunun grafikleri normal şartlarda oldukça tatmin edici düzeyde, ancak bu grafik
seviyesini inanılmaz seviyelere çeken GT5P’ye rakip olamıyor. Eğer, GT5P gibi
bir görsel beklerseniz oldukça büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz onu da
belirteyim. Buna rağmen oyunun grafikleri ortalamanın üstünde, onu rahatlıkla
söyleyebilirim. Bir kere araç modellemeleri oldukça başarılı, dış kameradan
oynadığınız zaman bunu görebiliyorsunuz. Aracın üstüne, camına vuran yansımalar
takdire şayan, jantların ve disklerin parlaması dahi düşünülmüş. Fakat, kokpit
kamerası açıkçası dış modellemenin biraz gerisinde kalmış. Çok yavan görünüyor.
Kapıların, koruyucu demirlerin, döşemelerin, aynı şekilde direksiyon modellemesi
ile pilotun kolları çok başarılı değil. Açıkçası yapımcı kokpit konusunda biraz
ikinci sınıf iş çıkarmış, hele ki GT5P’deki kokpit kamerasından sonra cidden
arada inanılmaz bir fark olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu açıdan şahsen
oyunu en dış kameradan oynuyorum, en azından göze daha çok hitap ediyor.
Kamera demişken, oyunda 3 dış, kokpit, kaput üstü ve tamamen yolun gözüktüğü
toplam 6 farklı kamera açısı mevcut, bazı yarış oyunlarında 3, 4 farklı hatta
daha az kamera gördüğümüzü düşünürsek, yapımcı bu konuda oldukça bonkör
davranmış diyebilirim. Görsel olarak değinebileceğim bir başka güzel ayrıntı
ise, oyundaki Ferrari’lerin gerçek halleriyle birebir aynı olması, çünkü oyunun
yapımında Scuderia Ferrari bizzat ilgilenmiş ve tüm modeller gerçeğiyle aynı
şekilde oyuna aktarılmıştır. Dolayısıyla oyundaki Ferrari’ler en ufak
ayrıntısına kadar modellenmiş araçlardır. Bu da FC oyununa kesinlikle artı bir
puan kazandıran bir özellik. Bunlar dışında oyunda kullanılabilir 24 adet
Ferrari mevcut, ama zamanla tüm Ferrari’lerin geleceği de belirtilmekle beraber
aynı şekilde yeni pistlerinde gelmesi kaçınılmaz. Eğer benim gibi Ferrari
düşkünü biriyseniz bu oyun sizin için çalışıyor onu da belirteyim.
Biraz da teknik detaylara girecek olursak, öncelikle oyunun desteklediği
çözünürlükler, 720P, 1080i ve 1080P. Ben oyunu 720p destekli bir TV’de oynadım
ve kesinlikle tatmin edici düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında oyunda
eksik olarak gördüğüm göze batan bir teknik eksiklik yok diyebilirim, sadece
pist dışındaki bazı duvar, bariyer gibi yerlerde Anti Aliasing eksikliği göze
çarpıyor, ancak onun dışında çok önemli bir eksiklik göremedim. Yani oyun göze
oldukça tatmin edici düzeyde hitap ediyor. Ayrıca oyun son zamanlar birçok PS3
oyununda gördüğümüz HDD yüklemesi yapmıyor. Ana menü geçişlerinde loading süresi
çok az olmasına rağmen, yarışa girmek için biraz daha fazla bekleyebiliyorsunuz,
ama bu da çok önemli bir sorun olarak göze çarpmıyor. Bir de oyunda
oynanabilirlik olarak Sixaxis desteği yok. Ama oldukça güzel ve küçük bir
ayrıntının var olduğunu söyleyebilirim. Şöyle ki, yarışlarda pilotlar
rakiplerine sinirlendiği zaman elini kaldırarak sallarlar, tepkisini belli etmek
için; işte aynı özellik Sixaxis’i aşağı yukarı salladığınızda FC’de de var.
Kokpit kamerasından daha net görülen bu özellik, oyuna hoş bir hava katmış
diyebilirim. Tabii ayrıca oyunda Dualshock 3 desteği de mevcut. Son olarak da
oyunun yakın bir zamanda gelecek olan yama sayesinde Trophy sistemini de
destekleyeceğini belirteyim.
Geldik hikayenin sonuna
İlk olarak şunu belirtmeliyim ki, Ferrari Challenge kesinlikle denenmesi gereken
bir oyun. Hem oldukça başarılı modellenmiş gerçek Ferrari’lerin olması, hem
oldukça fazla içeriğe sahip bir oyun olması hem de şu aylarda PlayStation 3 için
çıkmış başarılı bir yarış oyunu olması, FC’yi alınmayı hak eden yapımlar arasına
sokuyor. Ayrıca görsel farktan dolayı Wii’yi saymazsak, yeni nesil konsollardan
sadece PS3’e çıkması yani bir bakıma PlayStation 3 Exclusive olması diğer yarış
oyunlarından bir adım daha öne taşıyor. Oyunun tam anlamıyla simülasyon olmayıp,
arcade havasının da hissedilmesi oynanabilirliği de oldukça arttırmakla beraber,
herkese de hitap etmesini sağlıyor. Dolayısıyla birçok konuda bu derece
özenilerek hazırlanmış bir yapımı PS3’te görmek, bana göre PlayStation 3
kullanıcılarının önemli bir ayrıcalığını gösteriyor. Sonbahardaki oyun
yağmurundan önce böyle bir oyunu denemek lazım diye düşünüyorum ki, daha önce
belirttiğim, benim gibi bir Ferrari düşkünüyseniz Ferrari Challenge Trofeo
Pirelli’nin arşivlik olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Kısaca FC, aldığınız
takdirde sizleri pişman etmeyecek türden olmuş.