Bir zamanlar futbol denildi mi akla gelen tek isim olan FIFA, son dönemlerde
eski günlerine dönebilmek için büyük çaba sarf ediyor. Yıllarca artan grafik
seviyesi, başarılı animasyonları ile “Bundan daha iyi futbol oyunu olamaz”
dedirten FIFA, uzun süre rakipsizliğinin verdiği avantajı kullanarak büyük ün ve
sükse yaptı. Bunu kimse inkâr edemez. Ne var ki FIFA’nın, Pro Evolution Soccer
çıktığından bu yana oldukça zor günler yaşadığı ve PES 2’nin piyasaya sürülmesi
ile tabiri caiz ise üvey evlat muamelesi görmeye başladığı da bir gerçek. 2000
yılından bu yana FIFA’nın gelişimine göz atarsak grafiklere, gerçekçi forma
tasarımlarına ve soundtrack’lere önem verildiğini ve EA’nın oyuncuları FIFA’nın
bu özellikleri ile kendine çekmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Peki bunda
başarılı oldular mı? Satış rakamları gösteriyor ki gayet başarılılar. Ancak
rakip oyun PES’in 3. versiyonu ile iyice çıtayı yükseltmesi FIFA çalışanlarını
epeyce telaşlandırmış olacak ki; görsel zenginliğin pek para etmeyeceğini
anladılar ve oyunun gerçekçi olması için çalışmaya başladılar. Başladılar
diyorum çünkü henüz FIFA’da PES kadar gerçekçi bir oynayış yakalanabilmiş değil.
Tabi sürekli gelişim içinde olduğundan bahsettiğimiz EA’in Japon rakibi de armut
topluyor değil. Onlar da sürekli oyunlarını geliştirmekte hatta 3. versiyonunu
yayınladıkları PES serisi ile gayet yüksek bir grafik seviyesine ulaştıkları da
bir gerçek. PES’in önümüzdeki günlerde çıkacak yeni oyunu ile zaten oldukça
sağlam olan oyun iskeletine yapılacak bir iki makyajla fan sayısını çok daha
fazla arttıracağına da kesin gözüyle bakılıyor.
4. hakem işaretini verdi, hakem düdüğü çaldı…
Her neyse gelelim biz oyunumuza. Her sene çıkması farz olan, EA Sports’un göz
bebeği FIFA 2005 ile yeniden buluştuk. DVD’mizi konsolumuza taktık ve güzel
müzikler eşliğinde oyun içi demomuzu izledik. Hemen yeni neler var diye
merakımızdan ilk maçımızı açtık, oynamaya başladık ve “E hani bunda yeni ne var
ki?” demekten kendimizi alıkoyamadık. Gerçekten de oyuna şöyle genel bir bakış
attığımızda 2004’ten pek bir farkı olmadığını anlıyoruz. Özelikle de saha içi
oynanışta.
Yeni neler var diye minik minik anlatmak gerekirse; bu sene EA çalışanlarının
bize sunduğu ve oynanışı etkilemesini umdukları ilk değişiklik; “topla temas
anı”. Artık oyuncularımız aralarında paslaşırken topu aldıkları anda aldatıcı
hareketler yaparak rakiplerinden bir hamlede kurtulabiliyorlar. Gerçekten de
oynanışı yakından ilgilendiren bu kabiliyet ile estetik hareketler
sergileyebiliyor, rahatça adam eksiltip boş alan yaratabiliyoruz.
Gol atma konusunda pek bir yenilik göremediğimi söyleyebilirim. Hatta 2004’te
nasıl gol atıyorsak aynı şekilde gol atmaya devam edebilirsiniz. Geçen seneki
versiyonda en kolay gol atmanın yolu ceza sahası yayı üzerindeki oyuncuya pas
atıp hiç bekletmeden kaleye şut çekmekti. Yine aynı teknikle goller atmak
mümkün. FIFA 2004’ün en büyük yeniliğinden olan duran top taktikleri 2005’te
biraz daha geliştirilmiş. PES’ten belki de daha iyi olan tek yanı bu
diyebiliriz. Tıpkı geçen sene olduğu gibi korner ve faul atışlarında topu
atacağımız yeri belirliyoruz. O noktadaki oyuncuların topsuz alanda itişip
kakışmalarına ve mücadelelerine tanık oluyoruz. Artık kornerden orta
yapıldığında topun düşeceği yeri iyi parselleyip doğru zamanlama ile yükselmek
çok daha önemli. Aynı durum savunma yaparken de geçerli. Maç esnasında oyunu
durdurup ana menüye gittiğimizde, maçın önemli anlarını da görebildiğimizi
belirtelim. Gerçekten güzel bir ayrıntı.
Peki yeni hiç mi bir şey yok?
Ufak tefek düzeltmeler ve değişiklikler de söz konusu. Mesela 2004’te yapma
imkânı bulduğumuz çalım hareketleri biraz daha kullanışlı olmuş. Artık topla
ilerlerken çok rahat adam geçebiliyoruz. Elbette zamanlamayı iyi ayarlamamız
şartıyla. Sol analog kolla ilerlerken sağ trigger’a basılı tutarsak oyuncumuz
koşuyor. İşte bu sırada rakibe yakınken sağ analog kolu oynatırsak o yöne doğru
çalım atıyor, rakibimizden kolayca sıyrılabiliyoruz. Aynı hareketi koşmadan
yaparsak bu sefer durduğumuz yerde rakibi aldatıcı top çevirmeleri
yapabiliyoruz. Ancak bunu rakipler çok fazla yemiyor, hemen topu kapıyorlar.
PES’de çok kullanışlı olan alternatif pas ve şut şekilleri FIFA’da da aynen
bulunuyor. Normalde pas verme esnasında sadece takım arkadaşımızı hedef
alabiliyorken, sol trigger’a basılı tutarak pas atarsak, hem istediğimiz noktaya
topu gönderebiliyor hem de hızını istediğimiz gibi ayarlayabiliyoruz. Aynı
şekilde sol trigger tuşunu basılı tutarak şut çekmeyi denersek bu sefer de
aşırtma vuruşlar yapabiliyoruz.
Görsel yönden bir iki yenilikten daha bahsedelim. 2004 ile çok fazla fark
olmamasına karşın, grafiklerde ve animasyonlarda bir iki düzeltme mevcut.
Çalımlar sırasında yapılan hareketler gerçekçi ve faul animasyonlarının sayısı
arttırılmış. Artık formadan çekip rakibi düşürmek mümkün. Ara görüntülerin
sayısı da epey çoğalmış. Dikkatten kaçmayan bir diğer yenilik ise bu sene
istatistiklere hiç olmadığı kadar önem verilmiş olması. Artık oyuncuların sarı
kart gördükleri, faul yaptıkları her an, saniyesi saniyesine kayıt ediliyor. Bir
oyuncu hakkında bilgi alırken; hangi takımdan geldiği ve kariyeri hakkındaki
ayrıntılara ulaşabiliyoruz.
FIFA 2005 mi? Football Manager 2005 mi?
Gelelim bu senenin en beklenmedik ve FIFA’ya olan görüşümüzü derinden
etkileyecek en büyük yeniliğe. Oyun seçenekleri arasındaki “Career Mode”
gerçekten menajerlik oyunu oynuyormuş havasında bir kariyer yaratmamıza imkân
tanıyor. Bu modu detaylara inerek biraz anlatalım. Öncelikle kendimize bir
karakter yaratıp oyunumuza başlamamız gerekiyor. İsmimizi ve soyadımızı
belirledikten sonra genel görünüşümüzü de seçiyor ve kariyerimize beyaz bir
sayfa açıyoruz. Gelen maillerimizi kontrol ediyor ve başına geçeceğimiz takımı
seçiyoruz. Takımlar “Region” ismi verilen klasmanlara ayrılmış durumda. Region
1’de İngiliz ve İskoç ligleri var. Region 2, Amerikan liglerini içerirken,
Region 3 İspanyol, İtalyan ve Portekiz liglerini kapsıyor. Region 4’te Alman ve
Fransız liglerine ulaşabiliyor, Region 5’te ise geriye kalan takımlardan birini
seçebiliyoruz. İşte tam bu noktada sevincimizi kursağımızda bırakan bir durum
gerçekleşiyor. Çünkü istediğimiz takımı hemen seçme imkânı sunulmuyor. Malum
daha çiçeği burnunda menajer olduğumuzdan, bahsi geçen liglerin genellikle düşük
seviye takımları arasından birini seçip kendimizi ispatlamamız gerekiyor.
Takım seçme işlemini atlattıktan sonra, bize sunulan 100 puanı takımımızın genel
yapısını belirleyecek faktörler arasında dağıtıyoruz. Bunlar; defansif, ofansif
güçler, taktiksel beceri, finansal başarı ve sağlık durumu gibi çeşitli dallar.
Bunlar arsında dilediğimiz gibi puanları veriyoruz ve takımımızın genel yapısı
meydana çıkıyor. Oyunun başında bize sunulan az miktardaki puanla şaheser
yaratmamız mümkün değil. Orta halli bir takım oluşturuyoruz. Mühim olan bu
takımdan beklenen başarının üzerinde çıkmak ve ünümüzü yükseltmek.
Tüm ayarlamaları tamamlayınca kullanışlı bir arabirimle karşılaşıyor ve tipik
bir menajerlik oyunu oynamaya başlıyoruz. Piyasada bildiğimiz menajerlik
oyunlarının yanında biraz daha basit dursada, transferler, taktikler, takımlar
arası ilişkiler gibi konulara ağırlık veren FIFA 2005, ortalamanın üzerinde bir
menajerlik oyunu sunuyor. Elbette bir farkla; istersek maçları kendimiz de
oynayabiliyoruz. Bu durum bize büyük avantaj sağlıyor. Çünkü bir zaman sonra
oyuna alışıyor ve karşımıza gelen takımları eze eze yenmeye başlayınca taktik
açıdan büyük bir iş yapmamıza gerek kalmıyor. Kısacası aldığımız güzel skorlar
başarılı menajer tablosu çizmemize yetiyor. Eğer gerçekten menajerliğin keyfini
çıkartmak, verdiğiniz taktiklerin ve kararlarının doğru sonuçlarını öğrenmek
istiyorsanız; o zaman maçları simüle etmeli, yapay zekâ’nın kendi kendine
oynamasına izin vermelisiniz.
FIFA kazan, biz kepçe
Grafikleri her sene biraz daha güzelleşen FIFA, bu sene çok büyük gelişim
göstermemiş. Sadece geçen sene konsol versiyonundaki grafik hataları
düzeltilmiş. Elbette yeni forma tasarımları ve biraz daha gerçekçi gözüken
oyuncu suratları mevcut ama her sene yeniden yaratılmışçasına gelişen
grafiklerden sonra bu sene biraz daha az mesai yapılmış gibi. Neyse ki kamera
konusunda geniş bir yelpaze söz konusu. Klasik FIFA kameralarının yükseklik ve
yakınlık ayarlarını belirleyerek en güzel açıyı bulmak mümkün. The Sims mantığı
EA çalışanlarının kanına işlemiş olacak ki; FIFA 2005’te kendi karakterinizi
yaratma imkânı sunulmuş. İstediğiniz saç modelini, kaş, göz, burun yapısını
seçerek yeni karakter yaratmak mümkün. Seslendirmelerin demirbaş isimleri ise
her zaman olduğu gibi yine sahnede. Spikerlerden bahsetmek bile istemiyorum. 98
yılından beri karşımızda olan spikerler her sene bir iki kelime daha fazla
konuşarak gelişim sağlıyorlar. Kısacası seslendirme konusunda her şey aynı.
EA soundtrack konusunda oyunlara büyük zenginlik sağlıyor. FIFA 2005’te
bunlardan biri. Son derece tanıdık isimlerin seslendirdiği parçalar gayet ritmik
ve ortama uyan yapıda. Menüyü her açışımızda farklı bir müziğin çalması
sayılarının çok fazla olduğunun ispatı. Multiplayer konusunda her sene
sunulanların üzerine bu kez daha detaylı bir online oyun modu sunuluyor. Xbox
Live! sayesinde dünyanın istediğiniz yerinden biriyle canlı maçlar yapabilir,
isterseniz aynı takımda olup bilgisayara karşı da oynayabilirsiniz. Tek konsol
üzerinden de 4 kişi aynı anda oynayabiliyor.
FIFA 2005’i oynayacak Xbox sahiplerine bir öneride bulunmak istiyorum. Bu oyunu
oynamadan evvel mutlaka konsolunuzun hard diskine atın. Çünkü sürekli çalan
müzik ve spikerin sesleri DVD’den okunuyor. Dolayısıyla aralıksız çıkan “bıcır
bıcır” sesler hem sinir bozucu hem de insana “Aman makine bozulmasın”
dedirtiyor. Tabi ki hard diske atınca yükleme sürelerinin de epey kısaldığını
unutmamak gerek. PS2 sahipleri için ise bir şey diyemiyorum, bir süre sonra
alışıyor insan…
Avantaja bırak be adam!
Son sözlere gelirken FIFA’da sinir olduğum en kötü olaylardan birini gündeme
getirmek istiyorum; “Avantaj” olayı. Oyunlarda bir türlü becerilemeyen,
becerilse de başarıya ulaşılamayan bu avantaj olayı çoğu kez başınızı yakacak.
Hakem kimi yerlerde avantaja bırakırken bazen golle sonuçlanacak bir pozisyonu
kesip insanı sinir edebiliyor. Son oynadığım final maçında, ceza sahası içinde
düşürüldüğümde hakem düdüğünü çalarken topu ağlarla buluşturdum ama hakem golü
saymayıp bana penaltı verdi. Zaten “nasıl avantaj olmaz” diye sinir olmuşken bir
de penaltıyı kaçırınca, mütemadiyen aklımı da kaçırdım. Gitti gül gibi kupa. Son
olarak şunu söylemek istiyorum; “Bu hakemlerle bu lig yürümez…”
FIFA 2005’in de diğer FIFA’lardan pek bir farkı yok. Getirilen menajerlik
sistemi ve düzeltilen grafikler oyunun tek artısı. Futbol çılgınlarının zaten
gözü kapalı alacağı oyunun en büyük rakibinin de elinin kulağında olduğunu
unutmamak gerek. PES 4 çıkana kadar herkese iyi oyunlar…