Freelancer

Niye yapımcılar uzay sim’leri manyaklarını hiç düşünmez? Niçün her hafta yeni bir FPS, yepisyeni bir adventure çıkarken “uzay oyunu” delileri iki üç yılda bir hatırlanır? Niye ha, niye? Halbusi alıcı da hazır.. Şu alemde bir miktar rütbe kazanmış şahısların hepsi (ki bunlar işi gücü olan, çoluk çocuğa karışan ama yine de bilgisayar oyunlarından vazgeçemeyen kazık gibi adamlardır) Elite, Wing Commander günlerini saygıyla hatırlar ve nerde şimdi öyle oyunlar der.. (Murat hariç, o Mısırlıların abaküsü icat edişlerini bile hatırlıyor.) Yani, satmayacak bir oyun türü de değil, alıcısı hazır işte. 

Ama yapmazlar. Yapmıyorlar canım kardeşim. Artık oyunların yüzde doksanı, embesil amerikan bebeleri için hazırlanmaya başladı çünkü. Bu, son zamanlarda daha da aşırıya giden bir tespit. Piyasaya son giren oyunlara bir bakın, hepsi inanılmaz derecede basit, kısa ve grafik açısından gösterişliler. Alın size örnek, Unreal 2 ve C&C Generals.. Bu embesil bebeler (ki burada sadece amerikalıların böyle olduğunu kastediyor değilim, genel bir tanımlama bu, dünyanın her yerinde var o bebelerden!) oyunu rahatça ve kafaları karışmadan oynayabilsin diye son zamanlardaki tüm oyunlar aşırı derecede basit hazırlanmaya başladı. Bu, “geleceği olan” bir trend üstelik. Diğer bir deyişle, piyasaya çıkmasını sabırsızlıkla beklediğimiz ünlü oyunlar var ya, hah, ben onların hiçbirinden umutlu değilim, çünkü onlar da bu anlayışa uygun hazırlanacak. “Hardcore” oyuncuları düşünen yok artık.. Fast food mantığıyla oyun yapıyorlar.

Fakat, arada sırada bunun aksi oyunlar da çıkabiliyor piyasaya. Başında uzun zaman vakit geçirebileceğiniz, aşırı kolay olmayan, bağımlılık yapan ve en önemlisi, hayal gücünü ateşleyen. Alın size Freelancer..

Uzun zamandır beklediğim bir oyundu kendileri. Ne de olsa, her ay yeni bir uzay sim’i çıkmıyor piyasaya. Hem keyifle oynadığım StarLancer’ın devamıydı, hem de “sonu olmayan oynanış” gibi bir iddiası vardı. (Bunun gavurcasını unuttum şimdi, hatırlayan varsa yazıversin. Endless..?? Her neyse..) Amman ne güzel! 

Şimdii.. Oyun için StarLancer’ın devamı demek haksızlık olur. Ortak bir hikayeyi paylaşmaları dışında, iki oyun arasında hemen hiçbir benzerlik yok. StarLancer saf bir action oyunuydu, FreeLancer da ise action oyunun öğelerinden biri sadece. 

StarLancer’ın hikayesini hatırlayan var mı? Hmm, durun ben de hafızamı zorlayayım.. Gelecekte Rusya ve Çin birleşmiş, Amerika’ya karşı savaşıyor. Evet, buydu. Tamam, çok sıradan. Ama hikayeyi takan yoktu zaten, action oyunuydu o. FreeLancer hikayeyi devam ettirmiyor, bir “alt hikaye” rolü üstleniyor, iki süper güç arasında savaş devam ederken daha fazla kurban vermek istemeyen ve başka güneş sistemlerine kaçan kolonicilerin öyküsü bu.. Savaştan uzak bir galakside, kendi dünyalarını kuran ve “barış içinde” yaşayan koloniciler. “Galaksi” kelimesine dikkat. Bu, oyunun hakikaten bir galakside, yani keşfedilecek onlarca güneş sisteminde geçtiği anlamına geliyor ve inanılmaz bir şekilde, her sistemi diğerinden farklı yapmayı başarmışlar. Onlarca sistem var ama, birbirlerinden ayırt edilebiliyorlar. Her neyse, bunu aşağıda daha ayrıntılı olarak gireriz.

Siz, Freeport 7 isimli bir istasyondan sağ olarak kurtulan tek şahsı kontrol ediyorsunuz. Tamam, biraz özet oldu bu. Efendim, Freeport 7’da mutlu mesut yaşayıp giderken istasyon meçhul güçlerin saldırısına uğrayıp yok oluyor, siz de sağ olarak kurtulan ender sayıdaki kişilerden birisiniz. Gözünüzü New York Sisteminde açıyorsunuz ve size belli bir görev karşılığı ücretsiz olarak verilen gemiyle, ilk görevinize çıkıyorsunuz. Bundan sonrası size kalmış.. Bu şu demek, oyunun bir hikayesi var ama o hikayeye bulaşmak zorunda değilsiniz. İsterseniz sistemden sisteme gezerek serbest görevler alabilir ve hikayeyi hiç umursamayabilirsiniz. Ya da benim yaptığım gibi, hikayenin akışını etkileyecek görevi tamamlamanızın bir üst level’a çıkmanın tek yolu olduğunu gördüğünüzde, söve saya single player hikayeyi bir an önce bitirmeye çalışırsınız. (Aşağı yukarı oniki saat sürüyor, sıkı bir oyuncuysanız tabii.) Gerçekten, aldığınız serbest görevlerde experience kazanıp bir üst level’a çıkabiliyorsunuz, ama belli bir level’a geldiğinizde oyun size single player hikayeyi ilgilendiren bir görevi tamamlamadan daha fazla level atlayamayacağınızı söylüyor. Sıkıcı. Olsun, finali çok klişe olsa da, ilk başlarda oldukça sürükleyici bir hikaye var oyunda, istasyondan sağ kurtulanların birer birer öldürülmeleri, nedenini araştırmanız, yitik ve kadim bir uygarlıktan kalan artifact’ların peşine düşmeniz.. Daha fazla anlatmayayım en iyisi. (Fakat gizem çözüldüğünde çok klasik bir öyküyle karşılaştığınızın bir kez daha altını çizeyim!)

Bunun dışında, oyunun temel yapısı çok basit, gezegenden gezegene, sistemden sisteme gezerek yeni görevler al, görevi tamamlayıp experience ve para kazan, o parayla daha iyi bir gemi ve daha iyi silahlar al, bir üst level’a yüksel.. Oyunu “sonsuz” yapan da bu. Bu işleri gerçekten de “sonsuz” bir şekilde yapabilirsiniz. Diğer bir deyişle, single player hikaye tamamlanınca bitmiyor oyun, aksine yeni başlıyor diyebiliriz. 

Arayüzün (ilk şaşkınlığınızı atınca) oldukça iyi tasarlanmış olduğunu görüyorsunuz. Oyun gezegen yüzeyinde ve uzayda geçiyor temel olarak, gezegen yüzeyindeyken gidebileceğiniz yerler belli, yeni görevler alabileceğiniz bar, gemi/silah/ticari malzeme alabileceğiniz ve satabileceğiniz satıcılar, tamirciler.. Hepsine mouse vasıtasıyla gayet güzel ulaşabiliyorsunuz. Bu ekranlarda kontrol tam olarak sizde değil, bara git diyorsunuz, adamınız gidiyor, ancak Tomb Raider tarzı aman da ben götüreyim bar’a kadar gibi bir şey bekliyorsanız, olmuyor. Gezegen yüzeyinde işinizi bitirdiğinizde uzaya çıkıyorsunuz elbette.. Sürpriz! Yine Mouse! Bunun beni ilk başta oldukça şaşırttığını ve hayal kırıklığına uğrattığını itiraf edeyim. Oyunda joystick desteği yok. En azından, benim joystick için yok! Kurulum sırasında joystick’i kaale almadı ve controls kısmından da seçim yapamadım.. Eee, StarLancer tarzı bir “uçuş keyfi” yok mu? Yok! Geminizi arkasından görüyorsunuz, kokpit içi görünüm diye bir şey yok. Kontrolü de mouse ile oluyor. Alışana kadar epey bir zorluk çekeceksiniz.. Özellikle mouse ile düşman gemilerine ateş etmek epey bir zorluyor insanı. Ne olursa olsun, burada StarLancer tarzı bir arabirim tercih edilmeliydi diye düşünüyorum. Evet, mouse ile kontrol etmeye de alışıyorsunuz ama hak yolu dururken.. Neyse.

Silah çeşitliliği oldukça iyi. Mayınlardan füzelere, lazer topundan proton torpidosuna kadar, maşallah, her şey dizi dizi. Yalnız nedense füze kullanmak StarLancer’daki kadar zevkli değil. Düşmanlar, maşallah, haldır huldur kaçabiliyor füzelerden. Gemi tasarımları ise –bu tamamen şahsi görüşümdür- berbat. Çocuk oyuncağı gibi duruyorlar, şöyle bir, efendime söyleyeyim, X-Wing karizması yok hiçbirinde. Eh, napalım.. 

Grafikler orta karar. Mükemmel diyemeyiz, ama bir uzay sim’inden ne beklersiniz ki zaten? Işıl ışıl bir arka fon, ayrıntılı gemi/istasyon tasarımları ve “şahane görünen” gezegenlerse eğer, FreeLancer’da hepsi var. Bunu korkmadan grafik ayarlarını açın diye söylüyorum, o kadar kasmıyor sistemi. (Çok fazla geminin olduğu ve bir istasyonun etrafında çarpıştığınız bölümler hariç, o zaman slayt gösterisine dönüşüyor oyun.) Yalnız FreeSpace’deki “devasa gemilerin yanında uçma hissini” veremiyor. Hiçbir istasyon o kadar büyük değil ve hiçbir savaş gemisi de.. Genel olarak, StarLancer’dan daha “aydınlık” ve renkli bir ortam hakim, yoksa kullanılan grafik motoru StarLancer’ın elden geçirilmiş hali.

Ses/müzik derseniz, pek duymadım derim. Büyük çoğunluğunu seyahat ederek geçireceğiniz bir oyundan sürekli ve mükemmel müzikler beklemek hata olur zaten. Ses efektleri ise bildiğiniz “cıv cıv, dışinyaa” senfonisinin kulağa hoş gelen hali. Yani, idare eder işte. (Müziklere hasta olmak istiyorsanız gidip Atlantis 3 oynayın zaten.)

Oyun, ufak tefek bir iki eksiklikten ötürü “klasik” olmayı kılpayı kaçırıyor. Nedir onlar, birincisi savaş ortamına mouse ile dalmanız. Nerde efendim benim kokpit içi görüntüm, nerde joystick desteğim? Gezegen yüzeyinde mouse, uzayda joystick kullanılacak bir arayüz hazırlamak çok mu zordu? İkincisi, oyunun son görevlere doğru anlamsız derecede zorlaşması ve beraberindeki saçma save sistemi. Konsol oyunu gibi, uzaydayken save edemiyorsunuz. Oyun kafasına göre bazı checkpoint’lerde save ediyor. Buradaki problem şu, artarda bir çok çarpışmaya giriyorsunuz ve oyun burada save etmeye gerek yok demişse, öldüğünüzde tüm göreve baştan başlıyorsunuz. Özellikle düşmanınızın kimliğini öğrendiğiniz bölüm beni çok zorladı. Üçüncüsü ise, single player görevleri bitirdikten sonra yapacak pek bir şey kalmaması! Evet, halen görevler almaya devam ediyorsunuz ama bunların tamamı “şurda bir grup isyancı var, git öldür!”den öteye geçmiyor. Bu da bir süre sonra sıkıyor. Oyuna ticaret seçeneği de eklenmiş ama pek kullanmıyorsunuz. Belli bir mala en iyi fiyatı veren gezegene ulaşmanız bazen onbeş dakika sürebiliyor, ee o kadar uğraşacağıma zararına satarım deyiveriyorsunuz. Bu arada, oyunda bir yerden bir yere gitmek ciddi anlamda uzun sürebiliyor ve bu anlar çok sıkıcı oluyor. Daha pratik bir yöntem düşünülmeliydi. 

Evet, eksiler bunlar. Ancak yine de alınmayı, oynanmayı hak eden bir oyun. Bilgisayar oyunu denince aklınıza gelen tek şey Serious Sam ise uzak durunuz, size uygun bir sürü oyun var piyasada, gidin Unreal 2 oynayın, Generals oynayın.. Yok ben de uzun zamandır bu tarz bişey bekliyodum diyorsanız, durduğunuz kabahat. FreeLancer hedefi onikiden vuramıyor belki ama, epey bir yakınlaşıyor.

Exit mobile version