Oldum olası, sıra tabanlı savaş oyunlarını mantıksız bulmuşumdur. Düşman ensenize kadar gelip atışını yapmak için en iyi açıyı ararken, sıra sizde olmadığından kuzu kuzu beklersiniz ve hiçbir karşılık veremezsiniz. RPG tarzı oyunlarda daha kabul edilebilir olan bu sistemin, aksiyon tarzı oyunlarda bulunması oyunun temposunu çok düşürdüğünden, savaşı savaşlıktan çıkarıp daha çok bir bulmaca havasına sokuyormuş gibi gelir bana. Bunun en güzel örneği de hepimizin bildiği; “Worms” tur. Worms ise kendine has eğlenceli yapısı ile sıra tabanlı savaş oyunu yapısını (biraz da alaya alarak) yeniden belirlemişti. Future Tactics‘de ilk intiba olarak, “Worms” oyununun insanlar ve yaratıklar arasında geçen 3 boyutlu bir versiyonu gibi gözüküyor.
Acele etmeye gerek yok. Bol bol vaktimiz var.
Herhangi bir hikayeye ve senaryoya sahip olmayan Future Tactics, kolay anlaşılır yapısı ve kullanıcı dostu arabirimi sayesinde gönüllerimize az da olsa su serpmeyi başarıyor. Sıra tabanlı her oyunda olduğu gibi, bu oyunda da sırası gelen taraf hareket ediyor, en iyi nişan pozisyonunu alıp ateş ettikten sonra beklemeye çekileceği noktaya geliyor ve sırasını savıyor. En büyük fark ise oyunun üç boyutlu aksiyon oyunlarındaki hareketliliği sunması. Hareket alanı içinde kayalara atlayabilir, merdiven çıkabilir ya da korunma amaçlı çukura atlayabiliriz. Oyunun tamamına yakın kısmını oluşturan bu savaş sistemini biraz daha açalım.
Her takım ve her oyuncu, sırası geldiğinde iki temel unsuru yerine getiriyor; hücum ve korunma. Hücum sırası bize geldiğinde karakterimiz etrafında yeşil noktalardan oluşan bir alan beliriyor. Bu alan bizim hareket edebileceğimiz bölgeyi temsil ediyor ve yine bu çember içinde tıpkı aksiyon oyunlarında olduğu gibi istediğimiz hareketi yapabiliyoruz. Gerçi yapmamız gereken yegane amacımız düşmanı en net gören noktayı bulmak olsa da, oyuncuya sunulan bu serbestlik Future Tactics’in nadir bulunan artılarından biri. Düşmanımıza saldıracağımız en avantajlı noktayı bulduktan sonra, sıra ateş etmeye geliyor ve düşmana ateş etmek iki aşamada gerçekleşiyor. Öncelikle silahımızı düşmanımıza doğrulttuğumuzda, analog kolu oldukça hassas hareket ettirerek yaratığı iyi ortalamamız gerekiyor. İkinci aşamayı ise, yukarı-aşağı ve sağa-sola hareket eden çizgileri reflekslerimiz yardımıyla, yaratığın en zayıf olduğunu düşündüğümüz bölgesinde kesiştirerek tamamlıyoruz. Ateş ettiğimizde ise isabet ettirdiğimiz noktaya göre yüzde üzerinden bir sayı veriliyor ve yaratığın gücünden eksiliyor. Karakterlerin yeteneklerine ve silah çeşitlerine göre ateş seçenekleri değişebiliyor. Bunlar bir kereden fazla ateş edebilme, normalden iki kata daha fazla zarar veren “Double damage” atışı yapabilme veya atış sonrası saklanmak üzere daha fazla hareket edebilme olarak sıralanabilir.
Genelde düşmanımızın bulunduğu zeminden daha yukarılarda yer kapmak çok önemli oluyor. Örneğin bir kayanın ya da binanın tepesine çıkıp ateş etmek, hem görüş açımızı en üst seviyede tutuyor hem de atış sonrası kısıtlı olan saklanma hareketimizi, üzerine çıktığımız bu cismin arkasına geçerek iyi değerlendirmiş oluyoruz. Bir başka önemli nokta da çevredeki birimleri akıllıca kullanmaktan geçiyor. Arkasına saklanmaya çalıştığımız kayaların bazıları patlamalar sonucu yerlerinden oynayabiliyor ya da yuvarlanabiliyorlar. Benzer sistem binalar ve köprüler için de geçerli. Güçlü silahlarla ateş ettiğimizde binalar yıkılabiliyor, köprüler zarar görebiliyor. Tüm bu etkileşimleri lehinize kullanmak hayal gücünüze bağlı. Bazen bir yaratığın üzerindeki kayaya yapılan başarılı bir atış ile kayayı yaratığın üzerine yuvarlayarak tek atışta alt edebilirsiniz veya köprüde bulunan yaratığı minik bir füze darbesiyle aşağıdaki dereye son yıkanışını yapmak üzere yollayabilirsiniz.
“Yapay Zeka” mı aradınız? Maalesef taze bitti…
Çizgi filmvari karakterleri ve cıvıldak renk paleti ile göze hoş görünmeye çalışan Future Tactics, görsel yönden oyuncuyu tatmin etmiyor. Çevredeki cisimde, dokularda hatta karakterlerde detaydan eser bulmak mümkün değil. Patlamalar sonucu çevreye verilen zarar en azından günü kurtarıyor. Her ne kadar gerçekçi olmasalar da kayaların yer değiştirmesi ve yuvarlanması fizik motoru için bir artı sayılabilir. Britanya aksanlı karakterlerimizin konuşmaları güzel seslendirilmiş olmasına rağmen kaliteli bir müziğe rastlayamıyoruz.
Buraya kadar anlattıklarımı aklınızın bir köşesine kaydedin, şimdi asıl meseleye geliyorum. Oyunumuz sıra tabanlı bir savaş oyunu; zeka gerektiren hamlelere ve taktiksel bir yapıya sahip. Peki böyle bir oyunda en önemli unsur ne olabilir? Tabi ki “Yapay zeka”. Sizin hamlelerine karşı yeni taktikler üretebilecek, sizi tuzağa düşürecek, hataya zorlayacak bir “Yapay zeka”. Ama o da ne? Bu oyunda “Yapay zeka” yok ki! Evet, belki inanamayacaksınız (bende oynarken inanamadım) ama bu oyunda bırakın sizi zorlamayı, korunma amaçlı gidip bir yere saklanan düşmanı bulmak bile zor. Tüm yaratıklar yapımcılar tarafından yazılmış script’teki işlerini sırayla yapan birer “bot”. Yaratıkların tek yaptıkları, sizi görebildikleri anda ateş etmek ve de bir ileri bir geri aynı çizgiyi takip etmek. CPU’nun yönettiği takımın düştüğü durumlara şahit olunca gülmemek için kendinizi zor tutacaksınız. Oyunun en büyük özelliği olan, çevrenin zarar görmesine zavallı yaratıklarımız kayıtsız kalıyorlar. Bir köprünün yarısını patlatırsanız yaratık orayı yıkık olduğunu bilmediğinden yürürken düşüp ölebiliyor ya da biraz evvel yerinden oynattığınız kayanın hala eski yerine olduğunu düşünüp, olmayan kayanın arkasına saklanabiliyorlar. Yapımcılar bu olayın farkına varmışlar ve düzeltmeye fırsat bulamamışlar sanırım çünkü yaratıkların güçleri ve sayıları daha ilk bölümden itibaren oldukça fazla. Daha oyunu ilk açtığınızda kendi gücünüzün üç katı bir şef ve durmadan ışınlanarak sayıları artan bir grup askeri görünce “Epey zor bir oyun olacağa benzer” dedirtse de, iki üç turn sonra bu lafınızı afiyetle yutturuyor.
“Yapay zeka”dan daha fazla bahsedip moral bozmak istemiyor ve bu oyunun belki en önemli olan iyi yanını söylemek istiyorum; çoklu oyuncu modu. Dikkat ettiyseniz oyunun asıl sorunu yapay zekasında; fakat karşınızdaki insan olunca oyun bambaşka bir hal alıyor. Online oynama imkanı olmamasına rağmen aynı makine üzerinden 2 kişi ile rahatlıkla oynanıyor ve oyunun asıl zevki o zaman çıkıyor. Sonuç olarak Future Tactics, tavsiye üzerine alınabilecek bir oyun değil; eğer biraz daha detaylandırılsaydı ve yapay zeka eklenmiş olsaydı işte o zaman sağlam bir oyun olabilirdi.