Okumaya meraklıysanız ve kitap sayfalarının arasında kendinizi saatlerce kaybediyorsanız, buyurun oturun tam sizlere göre bir şey var burada. Haftalık Kitap Önerisi serimizin bu haftaki konuğu Josh Malerman’ın yazmış olduğu “Kafes”
Bu kitabı seçmeden önce okuduğum çoğu bilim-kurgu romanının arasından zorlu bir seçim yapmam gerekiyordu. Hepsi birbirinden güzel romanlar arasında resmen kendimi kaybetmiştim. Büyük bir kararsızlık içindeyken, “Kafes” gözüme çarpıp duruyordu. Acaba aradığım kitap bu muydu? Okuduğum romanların arasında hem kurgusu, hem de hikayesi ile farklı bir yere sahip olan “Kafes”‘in önerilmeye layık olduğuna karar verdim. Tabii bu o kadar da kolay olmadı.
Size bir soru sorayım: ”Acımasız bir hale gelen bu dünyada bütün sevdiklerinizi ve gerçeklerinizi geride bırakabilir miydiniz? Bütün yaşanmışlıkları bir kalemde silip atıp anılarınızı geride bırakabilir miydiniz?” Tamam tamam, bu klişe soruları sormaktan vazgeçiyorum. Öyle bir romanla karşı karşıyasınız ki, okurken kendinizi sayfalar arasında saatlerce kaybedecek ve bir sonraki sayfaya geçmek için can atacaksınız. Fazla abartmış olabilirim ama “Kafes”te yarattığı başarılı kurgu ve hikaye ile yazarımız bunu yapmayı başarıyor. İlk önce romanda sizleri nasıl bir hikaye bekliyor, hemen kısa bir şekilde bahsedeyim.
Ana karakterimiz Malorie, anlam veremediği olaylar sonrasında çoçukları ile beraber gerilim dolu bir yolculuğa çıkar. Dünyadaki bütün düzeni değiştiren bazı yaratıklar, ne hikmetse, bütün insanların hayatını alt üst etmiştir. İlk önce insanları delirtiyor ve daha sonrasında acı içinde ölmelerini sağlıyordu. Bu yaratıklara karşı hayatta kalmak için insanlar sadece ortak bir cümle kullanmaktadırlar; ” Sakın gözlerini açma!” Ne kadar ürpertici değil mi? Karanlığın tek dost olduğu bu dünyada, bütün gerçekleri örtmek için ya gözlerini kör ediyor ya da gözlerini bir bandaj ile sıkıca kapatıp kendilerini karanlığa teslim etmektedirler.
Josh Malerman’ın başarılı kurgusu ve hikayesi ile okuyucuyu kendine bağlama konusunda oldukça başarılı olduğunu söylebilirim. Hayal gücümüzden bolca yararlanan yazarımız, adeta bizlere kitabın içindeymişiz gibi hissetiriyor.
Tabii, onca güzelliğin arasında kendini gösteren kurgu ve anlatım boşlukları yer yer dikkatimi de çekmedi değil. Okurken merak edeceğiniz olayların hemencecik geçiştirilmesi sebebiyle havada kalan bazı soru işaretleri maalesef cevap bulamıyor.
Son sözlere gelecek olursam, eğer bu aralar farklı ve özgün bir roman arayışındaysanız, kitaplığınızda “Kafes”e kesinlikle yer açmalısınız. Kitabı okurken kendinizi saatlerce sayfalar arasında kaybedeksiniz, güvenin bana.