Oyunlar bizi eğlendirir hatta eğitirler. Bazılarının sürükleyici hikâye yapıları bizi gerçek dünyadan alır götürür, bazıları ise sırf aksiyona önem verirler. Genelde bir şeyler ters gider ve güzel gelişen olaylar tam tersine döner. Sonrası içinden çıkılmaz bir hal alır ve artık karşı saldırı veya kurtarma çabaları faaliyete geçer.
“Half-Life” (HL). Bu isime iyi bakın. Bilmeyeniniz yoktur. Günümüzde başarısız deneyler sonrası gelişen olayları konu alan yapımlar artık oldukça fazla, ama Half-Life bu kavramı başlatan, hikâye anlayışını sergileyen ilk önemli yapımlardan biriydi. Valve, bu işin mimarlarındandı ve bu eşsiz mimari daha da gelişerek günümüze kadar taşındı. Gabe Newell diyor ki: “Half-Life’ı bitirmeyi düşünmüyoruz.” O halde bende ona sesleniyorum bir cevap niteliği olarak ve diyorum ki: “Bitmesini istemiyoruz!”
Yıllarca birçok şeyi bekleriz, oyunlar da buna dahil. Biz beklerken zaman geçer, zaman geçtikçe biz değişiriz, zaman değişir, hatta oyunlar değişir, ama bazıları temelde hep aynı kalır, Half-Life gibi. Sistemimizi bir örümcek ağı gibi saran muhteşem kurgudaki senaryo yapısı, karakterleri ve hatta yıllardır değişmeyen birçok yönüyle fenomen, bir yaşam biçimi, ama “yarım” olarak. Episode’lar bize sadece Freeman ve Alyx, hatta beraberinde direnişte bulunan insanların mücadelesini değil, oyundaki dünyanın nasıl değiştiğini ve buna ayak uydurmak zorunda olduğumuzu gösteriyor. İlk Half-Life’ta hayatta kalmayı başarmıştık. Half-Life 2’de büyük patlamadan kurtulmayı başarmıştık. Episode One’da şehir tam anlamıyla yok oldu, ama biz yine kurtulmayı başarmış, ayrıca birçok soru işaretiyle kala kalmıştık. Şimdi de tekrar kurtulmayı ve kurtarmayı amaçlıyoruz. Doğanın dengesi bozulmuş olmasına rağmen her şeye direnen tabiat ve dünyaya açılan dev bir Portal. Yalnız mıyım? Tabii ki hayır.
Alyx, Come with me please
Bazen düşünüyorum da bu oyunun ana karakteri acaba Freman değil de Alyx olabilir mi? G-MAN yoksa Freeman’ın kendisi mi? Bu ve bunun gibi birçok soru cevaplanmayı beklerken maceranın da kaldığı yerden devam etmesi ve cevapların bulunması gerekiyor. Episode Two’da kurtarıcı meleğimiz Alyx yine bizi kurtaran isim olarak karşımıza çıkıyor. O kadar sempatik ve güzel bir karakter ki Alyx, sevmemek elde değil ve tabii ki onun için endişelenmemekte. Gravity Gun ile maceraya başlarken ilerleyeceğimiz yedi bölüm boyunca neredeyse hiç yalnız olmayacağız. Yeri ve zamanına göre yanımızda bazen Alyx, bazen yaratıklar, bazen ise direniş askerleri olacak. Alyx bizimle beraberken elektronik cihazların kontrolünde önemli rol oynuyor, yanımızda savaşan askerler de silah ve sağlık desteği sağlıyor. Son olarak yaratıkların özel güçleri sayesinde, açılamayan dev kapıları açabiliyor ve düşmanlarımıza karşı büyük bir savunma kurmuş oluyoruz. Dog’ı da unutmamak lazım. Onun öyle bilinmedik saldırdığı anlar var ki, tam hayat kurtarıcı cinsten. Mekânlar bakımından diğer HL oyunlarına göre oldukça farklı olan Episode Two, ayrıca söylemekte yarar var ki; ilk Episode’dan da kat kat daha iyi ve daha heyecanlı.
Eklenen yeni araçlar ve yaratıklar hem avantajımız, hem de dezavantajımız konumunda. HL’ın belki de en çok sevdiğim yanı ise, oyunun orijinalliği. Yıllar geçmesine rağmen eskiden bugüne hala aynı silahlar ve aynı silah sesleri mevcut. Bu belki de bir direnç göstergesidir, ama kesin olarak kalitedir. Şüphesiz ki Magnum’un yarattığı etkiyi ve sunduğu sesi başka bir oyunda bulamam şahsen. Belki benim gibi düşünenler de vardır.
Oyun boyunca oldukça geniş mekanlarda bulunuyoruz. İlk olarak mağaralarda yaptığımız geziler sonrası doğaya merhaba demek oldukça hoş. Ayrıca çoğu zaman uzun mesafeler kat etmek zorunda olduğumuz için oldukça güçlü bir motora sahip aracımız da emrimize amade sunulmuş. Sadece sür-ilerle değil, hikâye ilerledikçe aracımıza bazı geliştirmeler ekleniyor. Bunlar Radar ve taşıma aparatı olarak göze çarpıyor. Radarımızla etraftaki düşman faktörünü ve dost birliklerin konuşlandığı binaları görme şansına sahip olurken, ikinci geliştirme eklentisi sayesinde bomba taşıyabiliyoruz. Böylece dev örümceklere zamanında müdahale edebilme şansımız artıyor ki, onlar da yalnız değil, yanlarında en az iki koruyucu ile hareket ediyorlar. Bu yüzden saldırı düşünürken ilk hamleyi bence bu küçük yaratıklara yapmakta fayda var.
Senaryo akışı gereği oyunun büyük bir bölümünde Combine askerleri bulunmuyor. Onların yerine sürekli yaratıklarla uğraşıyoruz, ama hasret oyunun ortalarına doğru sona eriyor ve Combine’larımız bize merhaba diyor. Aksiyon tam sürdüğü sırada laboratuarda da çalışmalar sürüyor dev bir roket için. Bu tesisi ziyaret ettiğimizde Alyx ile babası arasında duygusal anlar yaşanıyor, ama bu anı bozmak bir marifetmiş gibi içeri düzgün giyimli bir adam giriyor (Arne Magnusson) ve “Galiba çay saati geldi” gibi alaycı bir cümle sarf ederek Gordon’a, yani bize yöneliyor. Durum şu ki dev örümcekleri alt etmenin kolay yolu eğitimden geçiyor. Bu arkadaş da bizi eğitim alanına götürerek zayıf yönlerimizi öğrenmemizi sağlıyor. Ayrıca bazen duvarlarda ilgi çekici tablolar görmek mümkün. Oyun akışı içerisindeki mükemmel müzikler de atmosferi tamamlıyor.
Gerçek misin?
Grafikler, Source dehasının hâlâ ayakta olduğunu gösterircesine tüm ihtişamıyla arz-ı endam ediyor. Tasarımlar, karakterler, çevre ve buna ek olarak ışıklandırma ve gölgelendirmeler oldukça başarılı. Zaten fazla detaya girerek kelimeleri tekrarlamanın anlamı yok. Muhteşem görsellik etkisi, muhteşem seslerle birleşerek harika bir dünya sunuyor bize. Üstelik çalışabileceği sistem de öyle ahım şahım değil. Oyunu normal bir PC’de oynamak oldukça rahat. Ne kasma sorunu, ne de başka bir sorun bulunmuyor yapımda. Yapay zekâ faktörü de yerinde. Yani bu oyunda her şey yerli yerinde. Tek eksik olan Gordon’ın hâlâ konuşmaması. “Bir gün belki Gordon konuşabilir”, umuduyla Half-Life alan veya bekleyen insanlar da vardır mutlaka. “Bildiğimiz bir şey var ki, bu çizgi bozulmadığı sürece Half-Life asla bitmeyecek ve devam ettiği sürece de bu çizgi bozulmayacak.” FPS oynuyor musunuz? Eğer Half-Life’ı bir kere bile oynamadıysanız, siz aslında asıl FPS’lerden birini oynamamışsınız demektir. Tadını çıkarın, çünkü yeni bölüm gelene kadar meraklı bekleyişimiz sürecektir.