Hearthstone: Heroes of Warcraft

“Kartların kalbine inanın” dediğimde aklınızda bir şeyler çağrışıyor mu? Benim gibi 90’lı yıllarda hayatlarının çoğunu Yu-Gi-Oh! türevi kart destelerine harcayanlar, ne demek istediğimi anlamıştır. Her ne kadar Magic: The Gathering popülerlik anlamında daha çok göze batsa bile, benim kalbim biraz daha farklı yönlere eğilimli. Buna anime ve manga sevgisi de eklenince, doğal olarak iş, farklı yönlere kayabiliyor. Pokemon’u, Digimon’u ve daha nicesi kart oyunları dünyasına adım attığından beri oyun dünyası da bu türün ekmeğini yemeye başladı.

Uzun süredir takip ettiğim ve hakkında çok az şey bildiğim Magic: The Gathering, masaüstü kart oyunlarından video oyununa geçiş süresinde gerçekten başarılı işler çıkartmış. Magic: The Gathering’e az biraz göz attığımda, günümüzün en popüler kart oyunu Hearthstone: Heroes of Warcraft ile kıyaslanmasının çok normal olduğunu fark etmemek mümkün değil.

12 Mart 2014’ten itibaren tüm meraklılarına “Ben geldim!” diyen Hearthstone: Heroes of Warcraft (HHoW), Blizzard’ın yeni göz bebeği olma yolunda hızla ilerliyor.

Kabul edelim, kart oyunlarını herkes sevmez.
Kapalı betasına katıldığım günden beri aklımda sayısız soru var. Bunlardan en başlıca olanı ise şu: “Hearthstone: Heroes of Warcraft nasıl bu kadar sevildi?” Blizzard yüzünden mi? Warcraft evreninden kopup gelen karakterler sayesinde mi? Yoksa ücretsiz olması yüzünden mi? Belki de hepsi birden. Yıllardır takip ettiğim Blizzard’dan şikayetçi olduğum tek nokta, Diablo III’ün ilk çıktığı zamanlarıydı. Şu sıralar kendisini bir şekilde toparlamayı başaran Blizzard, “geç olsun, güç olmasın” sloganıyla paçayı kaptırmaktan ucu ucuna kurtulmuş oldu.

Söz konusu kart oyunları olduğunda çoğumuz çekingen davranırız. Kartlar üzerindeki minik yazılar, karakter tanıtımları, yetenekleri ve daha sayamayacağım çok fazla içerik… Hearthstone: Heroes of Warcraft bunları ve çok daha fazlasını içeriyor olmasına rağmen ondan korkmanıza gerek yok. Aksine kart oyunlarından hoşlanmayan insanı bile, kendisine çekebilecek özel bir gücü, basitliği var. Kart çeşitliliği oyunu daha da çekici yapan başka bir konu. Bir de “haydi ya, bir el daha atayım” cümlesi Hearthstone’la geçirdiğiniz süreç içerisinde en çok kullandığınız cümlelerden biri olacak.

Thrall, sesine kurban…
Hearthstone: Heroes of Warcraft’ın her sınıfını Warcraft serisinden bir şampiyon temsil ediyor. Warrior için Garrosh Hellscream, Shaman için Thrall, Rogue için Valeera Sanguinar, Paladin için Uther Lightbringer, Hunter için Rexxar, Druid için Malfurion Stormrage, Warlock için Gul’dan, Mage için Jaina Proudmoore, Priest için Anduin Wrynn.

Kahramanların hepsi seslendirilmiş durumda ve yer yer bizi gaza getirebilecek, yer yer ise rakibimizin moralini bozabilecek kısa yorumlar yapabiliyorlar. Ayrıca oyun içerisinde bulunan 382 adet kartın çoğunun farklı birer özelliği var. Evet doğru okudunuz, neredeyse her kartın özelliği, sesi ve kullanışı onları özgün ve farklı kılıyor.

Bir ara basitlik demiştim sanki
Diğer kart oyunlarını takip edenler Hearthstone: Heroes of Warcraft’ın rakiplerine göre daha “basit” bir oyun olduğunu farkedecektir. Bu konuda temelde haklı olsalar da, Blizzard’ın klasik “öğrenmesi basit, ustalaşması zor” oyun yapısının Hearthstone’a da işlediğini farkedeceksiniz.  Böylece HHoW’da, kimi zaman ciddi taktik savaşları verip dişli rakiplere karşı bütün dikkatimizi odaklamamızı gerektirirken, kimi zaman da tamamen şans eseri kazandığımız maçlara sahne olabiliyor.

HHoW, Blizzard’ın diğer oyunlarıyla bağlantılı olarak ilerliyor, bu da işin diğer eğlenceli kısmı. Hatta kimi zaman ilginç kombolar bile yapabiliyoruz. Minion’larımız hayatımızı kurtarırken, büyü kartlarımız rakiplerimizi darma duman edebiliyor ya da tam tersi bir durum da yaşanabiliyor.

Oynanış

HHoW’a ilk başladığınızda zaten oyun sizi ufak bir eğitim sürecinden geçirecek. Ancak sizlere tavsiyem bir süre daha kendi kendinize pratik yapmaya devam etmeniz. Bütün sınıfları 10. seviyeye çekip temel destelerini açtığınızda ayaklarınız da yere daha sağlam basmaya başlayacak hem. Böylece kendinize yakıştırdığınız veya aslında taktiksel olarak hangi sınıf size güçlü geliyorsa, o yönde ilerlemeye devam edebilirsiniz.

Karşılaşmalar standart olarak 30 can ile başlıyor ve her sınıfın kendisine özel bir yeteneği mevcut. İki tarafın da elinin altında toplamda 30 kart var ve destemizi maçlar öncesinde dilediğimiz gibi de düzenleyebiliyoruz. Ancak bazı noktaların altını çizeyim: Her el bir mana kazanıyoruz ve bu mana karşılığında kartlarımızı oynuyoruz. Bu nedenden yüksek can veya yüksek hasar verebilecek kartları seçmeden, basit kartları da destenizde bulundurmanız çok önemli. Hatta büyü kartlarınızı bile çok iyi seçmelisiniz, onlar hayat kurtaran cinsten.

Minion’larımızın özellikleri olduğunu unutmayalım. Rakibimizin doğrudan can puanımıza saldırmasını istemiyorsak “taunt” özelliği bulunan minion’lardan elinizde bulundurmanız gerekecektir.

Her sınıfın özel gücünden bahsetmiştim. Shaman’ımız rastgele bir totem çıkartabiliyor veya Priest’imiz kendisini iyileştirebiliyor. Ayrıca bazı sınıfların alternatif yetenekleri de var. Her yetenek 2 mana harcatırken, kullandığımız özel bir kart ile bu yeteneği değiştirebiliyoruz. Tabii ki bu kartlara kavuşana kadar birkaç maç atıp, kazanıp, karşılığında da birkaç deste açmamız gerekiyor.

Oyuna ilk girdiğimizde bize sunulan görevleri yaptığımızda, oyunun temel noktalarını kavramış oluyoruz. Görevler bize para kazandırıyor ve 150 altın karşılığında arenaya girebiliyoruz. (O yüzden 100 altına bir deste açmak yerine 150 altın biriktirip arenaya girmek çoğu zaman daha akıllıca oluyor)

Arena vakti
HHoW, sadece tek maçla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda arena modunda da çekişmeli maçlar yapabiliyoruz ancak şimdiden belirtmekta fayda var, 3 kere maç kaybedersek arenadan eleniyoruz. Olur da kazanmaya devam edersek, 12 maça kadar çıkabiliyoruz ve puanımıza göre güçlü desteler, para ve çok sayıda dust kazanabiliyoruz. Arena modu gözünüze kolay görünmesin, zira kendi destenizle oynayamıyorsunuz. Bunun yerine oyunun size gösterdiği kartlar arasından rastgele bir deste oluşturuyoruz. İşin içinde biraz şans faktörü de mevcut yani…

Hazır destelerden bahsetmişken, aklınızda oluşabilecek diğer bir soruyu da cevaplamış olayım; destemizi yaratmak zorunda değiliz. Yani herhangi bir sınıfı seçip, onun kendi destesiyle de oynayabilirsiniz.


Nedir bu dust?
HHoW, aynı zamanda craft modu da barındıran bir kart oyunu. Bu moda girdiğinizde bazı silik kartları dust harcayarak açabiliyoruz veya fazla olduğunu düşündüğümüz kartları dust’a çevirebiliyoruz.

HHoW, sadece basit kartlardan ibaret değil. rare, epic ve legendary türleri destemizi daha güçlü hale getirebiliyor.

Kısacası HHoW, diğer kart oyunlarından farklı olarak, özellikle basitliğiyle göze çarpıyor. Müzikleri, her kartın kendisine özel ölüm ve saldırı sesinin olması, oynadığımız alandaki animasyonlar bile oyunun farklılığını ön plana çıkartıyor. Tek bir maç atmak isterken, farkında olmadan saatlerimizi çalabiliyor. Yeni başlayanlar için kartları açmak büyük bir eziyet. Magic: the Gathering gibi ağır sistemlere ve detaylara alışmış oyuncular için HHoW, çok hafif kaçabilecek bir oyun.

Son olarak yayımlanan son bilgilere göre HHoW, Pax East’te iPad versiyonunda gösterilecek. Yakın zamanda da betaya girmesi bekleniyor.

Exit mobile version