Heroes of Might and Magic V

Heroes serisi ilk olarak boy gösterdiğinde sıkı bir konsol kullanıcısıydım ve
bilgisayar oyunları ile fazla ilgilenmiyordum. Genellikle hoplamalı zıplamalı
diye tabir ettiğimiz platform oyunları dönemin tüm konsollarını istila
ettiklerinden hep onlarla vakit geçiriyordum. Her nasıl olduysa bir gün
konsollardan haz etmeyen bir arkadaşıma gittiğimde, monitörde alışık olmadığım
bir görüntü ile karşılaştım; çölün ortasında atlı bir asker koşturuyordu. Asker
ile dağlar hemen hemen aynı boyuttalardı ve benim için alay konusu olmuştu bu
görüntü. Daha sonra ilk savaşını yaptı arkadaşım. İlk başta Final Fantasy’e
benzettiğim savaş ilerledikçe çok daha zor ve kapsamlı olduğunu fark ettim.
Arkadaşım ordularını geliştirip, görevlerini yaparken ben de oturmuş izliyordum.
Baştan alay ile baktığım, “başka oyun yok sanki” diye düşündüğüm Homm beni o
kadar etkilemişti ki gözümü ayırmadan izledim arkadaşımı. Birkaç saat sonra
kahramanımız ve sahip olduğu ordu epeyce güçlenmişti. Önümüze çıkanı
deviriyorduk adeta. Tam kendimizi kaptırmışken bir de baktık ki sabah oluyor. O
zamanlar ne cep telefonu var ne de başka bir şey. Tabii 13 – 14 yaşınızda kime
gittiğinizi söylemeden evden çıktınız mı ve bir gün sonra eve geldiniz mi,
bayağı bir zılgıtı da hak etmiş oluyordunuz.

Homm efsanesi bitmez

Aradan yıllar geçti. Konsolu her zaman daha çok sevmesine rağmen PC’nin kendine
has oyunlarına kendini kaptırmış biri olup çıkmıştım. 90’lı yılların sonunda
insanların en çok değer verdiği FPS oyunlarının büyüsüne kapılmış giderken eski
dost Heroes Might and Magic’in üçüncü versiyonunun piyasa çıkması beni çok
heyecanlandırmıştı. Eski günlerin anısına hemen edinmiş, kahramanlarımı,
ordularımı dizmeye başlamıştım. Homm III haritasında geçirdiğim günler, geceler
hatta aylar sınavlardan kalmama neden olmuştu ama ben mutluydum.

Homm IV piyasaya çıktığında ise neden bilmiyorum ama çok ilgimi çekmemişti.
Oyunu hemen almıştım, ama bir türlü ısınamamıştım. Hatta dördüncü oyunun ek
paketleri çıktığında bile ben hala ara ara üçüncü oyunu kuruyordum
bilgisayarıma. Dördüncü versiyon bana hiçbir zaman üçüncü oyunun yarattığı
etkiyi vermedi. Zaten bir süre sonra da ünlü firma 3DO iflasını açıklayıp
kapandı. Dolayısıyla herkes gibi ben de Heroes efsanesinin bittiğine inanmıştım.
Strateji oyunları bir kenara atılmaya, FPS oyunları tüm piyasayı ele geçirmeye
başladı. Her yapım bir öncekinden çok güçlü sistem istiyor, her biri görsel
şölen sunuyordu. Oynanabilirliğin bile önüne geçmeye başlamıştı bu görsellik
tutkusu. Derken Ubisoft gibi piyasanın söz sahibi firması resmi açıklama yaparak
Heroes serisinin devamını duyurdu. Nival Interactive tarafından geliştirecek
oyun tamamıyla 3 boyutlu grafiklerle süslenecek ve önceki yapımlardan çok daha
farklı bir görünüm sunacaktı. Açıkçası türün tutkunları için korkutucu bir
haberdi bu üçüncü boyuta geçiş süreci. Herkes gibi oynanabilirliğin düşeceğini
ve eski Homm havasını asla yakalayamayacağını düşünüyordum beşinci versiyonun.
Ekran görüntüleri yayınlandı, videolar gösterildi, ama yine de benim endişem hiç
azalmadı. Ta ki oynamaya başlayana kadar.

Efsanenin dönüşü

Homm V, görkemli bir giriş videosu ile başlıyor. Evlilik töreninin güzelliği ile
başlayan video, cehennem zebanisi bir yaratığın saldırısı ile hareket kazanıyor.
Prens ve yaratık dövüşedursun ilk görevlerdeki ana karakterimiz olan prenses
Isabel olay yerinden hemen kaçıyor ve yardım bulmak için yola koyuluyor. Tepe
taklak bir şekilde oyuna girişimizi yapıyoruz. Ekranda ilk gördüklerimiz bir
anda Warcraft 3 oynadığımız izlenimini yaratıyor. Çünkü sadece canlı renklerin
kullanılması ve tasarımı ile değil başlangıç anındaki kamera açısı da bu hissi
duymamıza neden oluyor. Üçüncü boyuta geçişin artılarını ve eksilerini
anlayabilmek için şöyle bir çevreye bakıyoruz. Homm standartları aynen korunmuş.
Yine haritanın dört bir yanına dağılmış kaynaklar, madenler ve binalar var. Yine
yollar ormanlarla, çöllerle ve dağlarla çevrili. Fakat görsellik öyle yükselmiş
ki yakın kamera açısına geldiğinizde hem kahramanınızın hem de çevredeki her
cismin rüzgarla dans edişine ve güneşte parıldamasına şahit oluyorsunuz.

İlk anlarda görsel seviyenin üst düzeyde olması nedeniyle yaşadığımız
afallamanın ardından oynanışa girersek, üçüncü versiyon ile Heroes V’in hemen
hemen hiçbir farkı olmadığını fark ediyoruz. Tabii ki bu iyiye işaret. Çünkü
Homm hayranlarının istediği en son değişimdir buna eminim. Hikaye mod’unda oyuna
başladığımız için alıştırma niteliğinde basit görevler yapıyoruz. Ana
kahramanımız kesinlikle ölmemeli ve belli bir noktaya ulaşmalı. Hem kamera
açılarına alışmak hem de oynanıştaki minik değişikliklere adapte olmak için
güzel elbette. Açıkçası kamera sistemini beğendiğimi söyleyebilirim. Sadece
yakınlaştırıp uzaklaştırarak değil, aynı zamanda sağa sola da dilediğimiz gibi
çevirebildiğimiz için ağaçların ya da tepelerin ardında gizli kalmış objeleri bu
sayede fark ediyoruz. İki boyutlu izometrik haritada böyle bir ayrıntı yoktu.Homm standartları

Kamera sistemindeki değişime adapte olduktan sonra yolumuza devam edebiliriz.
Hepinizin bildiği gibi sıra tabanlı olan Heroes’da yaptığımız her hamle bir günü
temsil ediyor ve gün boyunca hareketimizi tamamladıktan sonra sıramızı
salıyoruz. Sıra bir kez daha bize gelene kadar hem düşmanlarımız hamleler
yapıyorlar hem de sahip olduğumuz madenler kaynak üretiyorlar. Günler geçip bir
haftayı tamamladığında ise asker üreten binalar haftalık yeni askerlerini
rezervlerine ekliyorlar ve harita üzerindeki her yaratık da belli oranda
çoğalıyor. Bunun anlamı ise yeterince acele etmez, çok yavaş davranırsak az
evvel yanından geçtiğimiz düşük sayıdaki yaratık topluluğuna bir sonraki
uğrayışımızda sayısı çok bir ordu olarak denk gelebiliriz. Bu olay haricinde
Homm dünyasında her hafta belli bir tema içerir. Bunlar kimi zaman şans ve güç
veren özellikler olurken kimi zaman ise belli bir yaratığın haftası olabilir.
Eğer hafta bir yaratığın ismi ile anılıyorsa ya bilgisayar tarafından harita
üzerine rasgele bu yaratıklar serpiştirilir ya da var olan aynı türdeki
yaratıklar normal üreme hızlarından daha fazla oranda ürer ve daha güçlü bir
ordu olurlar.

Amacımız her ne kadar ordular kurup düşmanı alt etmek olsa da Homm, fantastik
öğelere hep sadık kalır. Ordularımızın başındaki kahramanımız atlattığı her
savaşın ardından deneyim puanları kazanır, belli konularda veya büyülerde
uzmanlaşarak seviye atlar. Bu sayede hem ordularına daha iyi hükmederler hem de
savaş meydanında düşmana daha güçlü vuruşlar yapabilirler. Elbette
kahramanlarımızı sadece deneyim puanları ile güçlendirmiyoruz. Aynı zamanda
haritanın en ücra köşelerine gizlenmiş olan özel eşyalar sayesinde de
güçlendirebiliriz. Tabii ki bu eşyaları almak da o kadar kolay olmuyor. Çünkü
kullanabileceğimiz eşyaların hepsi belirli yaratıklar tarafından korunur. Eğer
eşya çok kıymetli ise gerçekten güçlü bir ordu ile yok edilebilecek seviyede
yaratıklar başında beklerler.

Şehir tasarımı önemlidir

Harita üzerinde koşuşturan kahramanlarımız kaynak toplayıp, düşmanları alt
ederken bizim en çok önem vermemiz gereken unsurların başında ise sahip
olduğumuz şehirler gelir. Çünkü şehirlerimizde asker üretir, yeni kahramanları
yola çıkarır ve en önemlisi bölümleri geçmek için şehrimizi savunmamız gerekir.
Homm serilerini takip edenler için şehir planlamasında da bir değişikliğin
olmadığını söylememiz gerek. Yine her gün sadece bir karar vererek bir bina
yapabiliyoruz. Handan kahramanlar çıkarıp onları askerlerle destekleyerek
yollara koyulmasını sağlıyoruz. Blacksmith binası yaparak kahramanlarımıza
mancınık veya ilk yardım çadırı gibi ek özellikler ekleyebiliyoruz. Şehirlere
eklediğimiz özel binalar ise kahramanlarımıza ek büyüler kazandırabiliyor. Her
şey yerli yerinde sizin anlayacağınız. Ancak üç boyutlu grafiklere geçen
yapımcılar şehir tasarımını da baştan aşağı değiştirmişler. Şehrimize ilk
girdiğimizde tüm şehri dolaşan bir kuşbakışı kamera açısı ile görsel şölen
yaşadığımız gibi aynı zamanda her ırkın binalarını da birbirine oldukça farklı
yapıda olması tekrar oynanabilirliği arttırıyor.

Hazır ırklardan bahsetmişken biraz daha detaya inelim. Homm V içinde
seçebileceğimiz dört adet ırk var; Sylvan, Haven, Inferno ve Necropolis. Sylvan
ırkı bildiğimiz elf’leri temsil ediyor. Ağaç gövdesinden oluşan binalarında
genelde uzak mesafeli atış yapan askeri birimleri ve druidler ile ön plana
çıkıyorlar. Haven ırkı ise bildiğimiz insanlar. Askeri birimleri insalardan
oluşuyor en büyük güçleri şövalyelerinde ve melek birimlerinde. Inferno’lar
oyunun en dehşet saçan ırkı. Cehennemin yaratıkları olan bu ırkta şeytan temsili
olanlar ve ateş püskürterek çoklu hasar veren Imp birimleri en güçlü yanları.
Necropolis ise ölülerin şehri. Mezarlık yapısındaki şehirlerde yaşayan bu ırklar
ise genelde zombi, yaşayan ölü ve hayaletlerden oluşuyor. Bir de hayalet
ejderhaları var ki dehşet saçıyor. Tabii tüm ırkları anlattık ama oyunun hikaye
modunu takip ettiğinizde ilk olarak Haven ile başlayıp 5-6 bölüm sonra sırası
ile diğer ırkları kontrol edebiliyorsunuz.

Savaşlar başlasın

Homm V’te en çok merak ettiğimiz husus savaş alanlarının üç boyuta geçişten ne
gibi artılar alacağı idi. Harita üzerinde hareket halindeyken bir düşmana denk
gelirsek hemen kameramız yakınlaşıyor ve savaş arenasına odaklanıyoruz.
Karşılaştığımız açı tamamıyla üç boyutlu ve dilediğimiz gibi yakınlaşıp,
uzaklaşıyor, sağa sola dönebiliyoruz. Bence gayet güzel olmuş bu yeni kamera
sistemi. Savaş başlamadan evvel mutlaka askerlerimizi dizmemiz isteniyor. En
standart taktik olan okçular en arkaya, piyadeler en öne dizilişini yaparken
yeni bir özelliği keşfediyoruz. Eskiden tüm birimler tek bir kare büyüklüğünde
yer kaplarlardı. Artık en güçlü ve dolayısıyla iri olan birimlerimiz dört kare
yer kaplıyorlar ve diziliş esnasında karar vermemiz gerekiyor. Hatta büyük
birimlerden elimizde epeyce varsa diziliş esnasında bir grup dışarıda
kalabiliyor. Buna dikkat etmemiz gerekli.Savaşa başladığımızda yine alışılageldik sıra tabanlı hamlelerimizi
yapıyoruz. Hızlı olan birimler kimilerinden daha fazla hamle yapabiliyorlar. Tüm
bu hareket sırasını ekranın alt bölümünden izleyebiliyoruz. Dikkat etmemiz
gereken düşmana her zaman kamikaze dalışı yapmamak. Çünkü hareket etmek yerine
defans yapmayı tercih eden grup altta gösterilen hamle sırasında önlere
gelebiliyor ve kısa bir süre sonra tekrar hamle yapabiliyor. Hamlelerimiz
yaparken genelde düşmanın bize saldırmasını beklemek mantıklı oluyor, ancak okçu
birliklerine karşı savaşırken bir an evvel yanlarına gitmemiz gerekiyor ki bir
daha uzak mesafeli atış yapamasınlar.

Hamlelerimizi yapınca karakterler gayet güzel animasyonlarla ilerlerken
birbirlerine vuruş yaptıklarında bazen kamera yakınlaşıp birebir mücadeleyi
gösteriyor ve görsel açıdan güzel bir ayrıntı oluyor bu. Sıra komutanımıza
geldiğinde ise yapabileceğimiz iki seçenek var; ya büyü yapacağız ya da düşmana
saldıracağız. Eskiden yaptığımız gibi büyü yapmak en mantıklısı, ancak
karşımızdaki düşman birimleri yeteri kadar güçlü değilse ya da mana harcamak
istemiyorsak kahramanımızla bir vuruş yapabiliyoruz. Fakat kahramanımız
yeterince güçlü olmadan savaş arenasında büyük vuruşlar yapmasını beklemeyin.

Her yer rengârenk

Homm V için ne anlatırsak anlatalım asıl önemli olan hiç kuşku yok ki
grafikleri. Çünkü bu kadar başarılı bir oyunun devamı tamamıyla üç boyutlu halde
tekrardan yapılacağı söylendiğinde insan bir an da olsa şüpheye düşüyor. Fakat
Homm V tüm şüphelerimizi bir kenara attı. Oyun boyunca ekranda göreceğiniz her
şey üç boyutlu. Grafikler ortalamanın hayli üstünde ve harita tasarımı cıvıl
cıvıl. Hani ilk ekran görüntülerini gördüğümüzde Warcraft 3’e benziyor demiştik
ya; bence kesinlikle benzemiyor. Çünkü Homm V’te grafikler çok detaylı ve
haritanın her noktası bir başka ayrıntı ile dolu. Karakter animasyonları gayet
makul düzeyde ve ışık efektlerinden tutun yanardağlardan fışkıran lavların ve
dumanlarının ayrıntısına kadar her şey görülmeye değer. Açıkçası sıra tabanlı
strateji türünde bugüne kadar çıkarılmış en yüksek grafik seviyesine sahip oyun
diyebiliriz Homm V için.

Ses ve müzik konusunda da standartlar bozulmamış. Yine her zaman olduğu gibi her
ırkın kendine has melodisi, her yaratığın kendine özgü sesi ve her binanın
kendine özel müziği bulunuyor. Tüm müzikler orkestral yapıda ve özellikle ana
menüdeki müziği ne zaman duysam bir an durup dinlemeye isteğine kapılıyorum.
Geriye kalan ses efektleri ise evvelki Homm oyunları ile birebir aynı
diyebiliriz.

Düşük sistemlilere kötü haber

Homm oyunları her zaman düşük seviyeli sistemlerde çalışarak isminden söz
ettirirdi. Fakat beşinci oyunda böyle bir kural yok. Çünkü Homm V’i
çalıştırabilmek için en az 1.5 GHz işlemciye, 512 MB RAM’e ve 128 MB’lık ekran
kartına ihtiyaç duyuluyor. Üstelik bu sistem ile oynarsanız haritayı
uzaklaştırdığınızda dayanılmaz yavaşlamalara şahit olabiliyorsunuz. Gerçek
anlamda Homm V’ten keyif alabilmek için günümüz FPS oyunlarını çalıştırabilecek
kalitede bir ekran kartına ihtiyacımız var ve bence bu olay Homm’un eksi
yanlarından birini oluşturuyor.

Son olarak çoklu oyuncu modlarından da bahsetmek gerekirse, Homm V esasında tek
kişilik oyuncular için tasarlanmış. Bunu çoklu oyuncu haritalarının az sayıda
olmasından zaten anlıyoruz. Çoklu oyuncu modlarında LAN üzerinden ya da Ubisoft
sunucularına bağlanarak kozlarımızı paylaşabiliyoruz. Bir de tek bilgisayar
üzerinden oynanan bölüm var ki, bekleme kısmı biraz sıkıcı oluyor. Diğer
bilgisayarlarla oynadığımız çoklu oyuncu modunda geliştirilen bir özellik
sayesinde bekleme süreleri kısaltılmış. “Ghost Mod” adı verilen sistem ile
sırası geçen oyuncu beklemek yerine hayalet olarak hala bazı hareketleri
yapabiliyor ve sırası kendine geldiğinde vakit kazanmış oluyor.

Genel bir değerlendirme yaparsak Homm V, kendinden beklenen hemen her şeyi bize
sunuyor diyebiliriz. Evvelki oyunlarda ne bulduysanız beşinci versiyonda da
tamamıyla aynısını, hatta geliştirilmiş üç boyutlu grafiklerle daha güzel halini
bulacaksınız. Eğer sisteminiz el veriyorsa ve Homm serisine az da olsa ilginiz
varsa, beşinci versiyonu kesinlikle kaçırmamanız gerek.

Exit mobile version