Malice

Malice ismini ilk olarak 2001 senesinde duymuştuk. O zamanlar yüksek görüntü kalitesindeki demosu ile gözlerimizi şenlendirerek, bizlere Xbox’ın gücünü tamamıyla kullanabilecek bir oyun olacağı sözü verilmişti. Hatta öyle ki, Microsoft’un Xbox tanıtımlarında, grafik gücünün bir göstergesi olarak görülüyordu Malice. Vivendi tarafından sadece Xbox için piyasaya sürülmesi planlanan oyunun, şirketiyle yaşadığı problemler, yeni şirketler aramasına dolayısıyla da, defalarca ertelenmesine neden oldu. 2002 senesinin sonunda Xbox ile birlikte PS2 içinde çıkarılacağı duyurulan oyundan bir daha haber gelmedi. Ve şimdi (tam iki sene sonra) bir anda piyasaya sürüldü Malice. Platform oyuncularının merakla beklediği Malice, ne yazık ki bekleneni karşılamayı bir yana koyun hayal kırıklığından öteye geçemeyeceğe benziyor. 

Boyundan büyük silah kullanabilen gencecik bir kızdır, Malice…

Malice’in hikayesi herhangi bir genç kızın yaşadıklarından çok farklıdır. Çünkü o yaratıklarla savaşmayı kendine görev seçmiş yaman bir savaşçıdır. Boyuna bakıp dalga geçecek olanlar, Malice’in devasa silahlarının tadına bakacaklardır. Sokak ağzı ile konuşan genç ve hayat dolu karakterimizi, ilk demoda yaratıklardan kaçarken görürüz. Devasa boyutta ve ateşten olaşan bir yaratık tarafından öldürülüşünü izler ve üzülürüz. Otomatikman ölüler diyarına geçen sevgili karakterimiz, hayatı boyunca yüzlerce yaratık öldürmenin yorgunluğunu, ebedi uyku ile atmaya hazır bir vaziyette mahşer sırasını beklerken, üzücü bir haber ile sarsılır. Dünyaya geri dönecektir. Anlaşılan hesabı sorulmamış pek çok yaratık vardır ve Malice onların hesabını sormak için fazlasıyla hazırdır.

“Sıradanlık” kelimesinin anlam kazandığı bir oyun Malice. Dört senelik gecikmenin doğası gereği, piyasaya yıllardır çıkan platform oyunlarından pek bir farkı yok. Bölümlere başlar başlamaz, bir sürü obje toplayıp, bir sürü yaratığı alt ettikten sonra yeni bölümlere yelken açacağımız, “sıradan” platform oyunlarından öteye gidemiyor, Malice. Sekiz adet büyülü anahtarı bulmak için yoğun çaba göstereceğimiz oyunda, tahmin edeceğiniz üzere her anahtar çeşitli bölümlerin sonundaki bossların ardından ulaşabileceğimiz noktalarda gizli. Kısacası her bölümde, aradığımız büyülü anahtar ile aramızda, uzun bir yol ve bir sürü yaratığın ardından hesaplaşmamız gereken birbirinden farklı bosslar olacak. 

Yaşamak bir dert, ölmek iki dert…

“Hayatınız boyunca oynadığınız en basit on oyunu sıralayınız.” diye bir soru ile karşılaşmanız halinde hiç düşünmeden yazabilecekleriniz arasında olmayı hakeden bir oyun Malice. Karşılaşacağımız hemen her yaratığın aptalca hareket edip öldürülmeyi beklemesini bir kenara koyun, her birinin ölmesinin ardından bir hayat puanı sağlayacak kalp bırakmaları da cabası. Daha güçlü yaratıklarla ya da bosslarla karşılaşmanız halinde düşen kalp sayısı üç’ü bulduğunda ise ortalık artık toplayamayacağınız kadar kalple doluyor ve çoğunu es geçip yolunuza devam ediyorsunuz. Bölümlerin en kuytu köşelerinde gizlenen “Heat Pot” ismi verilen saydam kalplerden onar tane toplamanız halinde oyunun başında beş olarak belirlenen hayat puanınız bir adet artıyor. Oyunun sonuna kadar en fazla on beş hayat puanına sahip olacağınızı düşünürsek ve her öldürdüğünüz yaratıktan gücünüzü yenileyecek kalplerin düştüğünü de hesaba katarsak; oyunun ne kadar kolay olduğunu ve herhangi bir uçurumdan düşmediğiniz sürece kolay kolay ölmeyeceğinizi anlamanız uzun sürmeyecektir sanırım. Es kaza bir uçurumdan düşmeniz veya dalgınlıktan dolayı düşman tarafından öldürülmeniz halinde ise oyun sona ermiyor, hemen en başa, yani mahşer gününe geri dönüyorsunuz. Görevli melek hâlâ sizi kabul etmediği için belirtilen süre içinde yirmi adet kalp toplamanız isteniyor. Çevrede göreceğiniz bu yirmi kalbi topladığınız anda öldüğünüz noktaya geri ışınlanıyorsunuz. Belirtilen süre içinde yirmi kalbi toplamazsanız, bu kez gerçekten ölüyor ve “Game Over” yazısını görmenizden kısa bir süre sonra konsolunuzun kapatma düğmesine basıyorsunuz…

Malice’in kullandığı devasa silahları ‘Nasıl taşıdığını ?’ ve ‘Nasıl savurduğunu ?’ düşünmeyi bir kenara bırakırsak, öğrendiği büyülerin oyuna renk ve hareket kattığını söyleyebiliriz. Malice, hemen hemen her bölümün sonunda (toplamda sekiz tane) birbirinden farklı büyüler öğrenebiliyor. Bunlar : Hızlı koşmasını sağlayan, büyülü bir kalkan oluşturmasını sağlayan, ateş fırlatmasını sağlayan vs. olarak sayılabilir. Her birini hayata geçirebilmek için sol trigger tuşu ile birlikte ilgili düğmeye aynı anda basmamız gerekiyor. Her büyü yapışımızın ardından belli ölçüde mana kaybediyoruz ve bu manaları oyunun hemen hemen her yerinde bolca bulacağımız mana taşları vasıtasıyla telafi edebiliyoruz. Bu denli kısa ve basit bir platform oyununun, büyülerle süslenmesinin haricinde minik bulmacalarla da renklendirildiğini söylemek gerek. Oyunun başlarında sinir bozacak kadar basit olan bulmacaların ilerleyen bölümlerle biraz daha kaliteli ve düşündürücü olduğunu görebiliyoruz ama yine de hiçbir zaman “bulmaca” kelimesini hak edecek yapıya ulaşamadığını da belirtmek gerek.

Nereden, nereye…

Malice henüz bir projeden ve yalnızca bir demodan ibaretken herkesin beklentisi, o zamanlar yeni çıkmış olan Xbox’ın tüm gücünü yansıtacak kalitedeki grafikleri ve efektleriyle yeri yerinden oynatacak bir oyun olmasıydı. Oysa aradan geçen dört senede Malice’in grafiklerinde hiçbir yenilik sunulmaması (metal kaplamalardaki yansıma efekti hariç) günümüz oyunlarının gerisinde kalmasına neden oluyor. Genel olarak bakıldığında grafikler ortalamanın üzerinde olsa da bölümler arasında grafik kalitelerinin birbirinden çok farklı olduğunu kabul etmeliyiz. Kimi bölümlerdeki detaysız dokular ve sınırlı renk paleti vasat bir görünüm sunsa da bazı bölümlerdeki (özellikle metal parçaların çoğunlukta olduğu bölümlerde) dokular ve cisimlerin görüntüleri ve dolayısıyla yansımaları gayet güzel görünüyor. Grafik kalitesindeki bu tutarsızlık maalesef oyunun harita dizaynına da yayılmış vaziyette. Kimi bölümlerin dizaynına hayran kalırken kimi bölümlerin boş devasa bir odadan ibaret olduğuna şahit olabilirsiniz. 

Oynanış açısından hiçbir problem görmediğimi söyleyebilirim. Konsollardaki tüm üç boyutlu platform oyunları gibi Malice de üçüncül kişi kamera açısı ile oynanan, oradan oraya atlayıp zıplayarak, yaratık öldürmekten ve item toplamaktan öteye geçemeyen bir oyun. Kız karakterimizin sokak ağzı ile biraz da görgüsüzce konuşmasının kulağa hoş gelmesinin haricinde seslendirmeler hakkında kayda değer bir şeyler söylemek mümkün olmasa da, kimi bölümlerin müziklerini beğendiğimi söyleyebilirim.

Malice, benzerinin piyasada kolayca bulunabileceği, oyun dünyasına hiçbir yenilik getirmeyen, defalarca ertelenmesinden ve yayıncı şirketin değiştirilmesinden oldukça fazla etkilenmiş bir portre çiziyor. Çok daha iyi platform oyunlarının olduğu piyasa içerisinde tutulması pek mümkün görülmese de, sadece platform tutkunlarının beğenebileceği bir oyun olarak duruyor karşımızda. Karar sizin.

Exit mobile version