İnsanoğlu… İtiraf edelim, hepimiz hırslı ve istediklerine sahip olmak için elinden gelen her şeyi hatta daha fazlasını yapabilecek canlılarız. İdeallerimiz uğruna, ahlaki veya etnik kuralları hiçe sayabilir, insan hayatına çöp gözüyle bakabiliriz. Hedefimiz önünde duranların ise vay hallerine. Karşımızda duran insan ya da kavramfark etmez, gazabımızı tadar. Çünkü, insanoğlu açtır.
İşte içimizde dinmeyen bu nefret sebebiyle, yeni bir nükleer savaş başladı. Bizler, sahip olmayı arzuladığımız topraklar yerine yeraltında yaşamaya mahkum edildik. Ülkeler, günlük bir işmiş gibi nükleer bombaları birbiri ardına ateşledi ve tam göbeğinde bulunduğumuz nükleer kıyamet, doğa ananın biz insanlardan öcünü almasına neden oldu. Uçsuz bucaksız maviliğe sahip denizler kavruldu ve yeşile bürünmüş ormanlar yanarak kül oldu. Radyasyon yüzünden dünya yüzeyi yaşanılamaz bir çehreye bürünmüştü ancak, medeniyet son anda insanlığın imdadına yetişmişti. Gelişmişliğimizin simgesi olan metrolar, yeni evlerimiz olmuştu.
Rutubetli, karanlık ve türlü kemirgenlerin cirit attığı bir ev… Her ne olursa olsun ev evdir ve biz onun sayesinde hayata tutunmayı başardık. Tabii keşke aynı şeyleri kendi ellerimizle yarattığımız kıyamet için de söyleyebilsek.
Artık toplum sistemi çöktüğü için, birlik olmamız gereken zamanlarda bile ayrı düştük ve insanlar, kendi ideolojileri doğrultusunda farklı topluluklar oluşturmaya başladılar. Hatta Nazi’ler bile, içinde bulunduğumuz kaos ortamında üremeyi başardılar. Daha da kötüsü, ardımızda bıraktığımız ve yaralarını sarmaya çalışan dünyada birbirinden farklı canavarlar oluşmaya başladı. Özellikle “The Dark Ones” ismindeki yaratıklar, şeytanlığın ve kötülüğün vücut bulmuş halleriydi.
Artık doğal seleksiyon döngüsünün en altında yok olmaya mahkum bırakılmıştık ancak o kadar çabuk pes edemezdik. Radyasyon kaplı havada nefes aldığımız ve kalbimiz çarptığı müddetçe, hayatta kalmalı, insanoğluna karşı oluşan tehditlerin hepsini yok etmeliyiz.
İşte Metro serisi, genel anlamda böyle bir hikayeye sahip ve her iki Metro oyunu da, yeni nesil için Metro Redux adı altında tek bir pakette toplandı.
DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Metro Redux, yeni nesil oyuncuların da Rusya’nın metro ağlarına inmelerini istiyor. Tabii özellikle günümüzde, yeni nesil dendiğinde akla ilk gelen unsur ise grafikler. İşte Metro Redux, grafiksel açıdan genel olarak kalbur üstü bir iş çıkarmayı başarıyor. Açıkça söylemek gerekirse, Metro serisi, çıktığı dönemlere göre hep iyi grafiklere sahipti ancak Metro Redux, bunu bir kat daha arttırmış.
Peki Metro tünellerimiz, sahip oldukları kaplamalar bakımından nasıl bir görünüşe sahip olabilir?
Oynayanlar bilirler, aynı sorun pek çok otorite tarafından yılın oyunu ödülüne layık görülen The Elder Scrolls V: Skyrim‘de de vardı. Manzara, uzaktan oldukça hoş ve ayrıntılı görünüyordu ancak, nesnelere yakınlaştığınızda acı gerçekle yüzleşiyor ve onların aslında ne kadar detaysız bir şekilde hazırlandıklarını görüyordunuz. İşte Metro Redux, benzer bir probleme sahip.
Doğruyu söylemek gerekirse Metro Redux’un kaplamaları, uzaktan baktığımızda yeni nesil için gayet makul ve yeterli görünmekteler. Buna rağmen kaplamalara yakınlaştığımızda durum biraz değişiyor ve ayrıntılar kaşla göz arasında kayboluyor. Aslına bakılırsa bu sorun, Metro Redux, üçüncü kişi bakış açısıyla oynanabilen bir oyun olsaydı göze asla batmazdı ancak oyunu birinci kişi bakış açısıyla deneyimlediğimizden ötürü -Metro Redux, “yeni nesil” bir oyun olduğu için- kaplamalar bakımından özellikle Metro: Last Light’tan pek de bir farkı yok.
Tüm bunlara nazaran Metro Redux grafiksel açıdan göze oldukça hoş gelmekte ve bunun yegane sebebi ise sahip olduğu ışıklandırmalar. Hatta ışıklandırmalar o kadar güzel ve yerinde kullanılmışlar ki kendinizi bir an Rus metrolarının içinde, canavarlarla gerçekleşen savaşın tam ortasında bulabilirsiniz keza ışıklandırmaların ambiansa etkisi çok büyük.
Tabii Metro Redux, özellikle sahip olduğu fizik desteği ve bölgesel parçalanma efektleriyle aynı kulvarda bulunan diğer FPS oyunlarından ayrılmakta. Açıkça konuşmak gerekirse Metro Last Light, bu konuda Metro 2033’ten çok daha başarılı bir iş çıkartmakta ve Metro 2033’ten daha genç olduğunu oyunculara gösterebilmekte. Son olarak Metro Redux, sahip olduğu tüm bu iyileştirmelere rağmen, PC platformunda çok daha iyi bir optimizasyona sahip.
DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Gelelim her iki Metro oyununda da sekteyen bir bölüme. Metro Redux, yapay zeka bakımından serinin önceki sürümlerine göre daha iyi bir performans sergilemekte ancak, bizlere gelişmiş ve iyi bir yapay zeka sunmaktan çok uzak. Karanlık ve dipsiz metro tünellerinde size aval aval bakan bir canavarla karşılaştığınızda veya kafanız biraz bile büyükse sizi “mutant” sınıfına sokan bireyler, karşınızda kalas misali dikilince, ister istemez hayal kırıklığına uğruyorsunuz.
İçinde bulunduğumuz ve evimiz haline gelen Metro tünelleri, içinde yaşayan bir topluma sahip. Nükleer kıyamete rağmen, müzikle uğraşan hatta umudun resmini çizmeye çalışan insanlar metro tünellerinin dört bir yanına dağılmış vaziyetteler.
Ortam cıvıl cıvıl ve insanlar, tamamen kendi hayatlarına yoğunlaşmış durumdalar. Kimi bireyler temizlik yaparken kimi insanlar ise yemek yapıyorlar. metro tünellerinde küçük de olsa kendimize ait bir çiftliğe sahibiz ve burada metro yerlileri domuzları bile besleekteler. Metroları yaşanılabilir bir yer kılan küçük afacanlardan söz etmiyorum bile. Yani anlayacağınız, yüzeyde nükleer bir kıyamet bile kopsa, yerin altında sahip oldukları son ufak umut kırıntısıyla çırpınan bir toplum yaşamakta.
Saydığım tüm iyi özelliklere rağmen insanlarımız animasyon bakımından oldukça yapay bir haldeler. Özellikle Metro 2033, bu konuda yaşını bir kere daha belli ediyor zira Metro 2033’ün Redux sürümünde, bütün iyileştirmelere rağmen animasyonlar, maalesef yeni nesle yakışmıyor. Örneklendirecek olursam karakterlerin yüz animasyonları geçtiğimi nesle ait gibi durmaktalar. Yüzler mimiklerden yoksun, cansız, yapay bir görünüşe sahipler ve bu durum, Metro dünyasına ve hikayesine dalmanızı engelleyen bir unsur olmuş.
Son olarak, Metro Redux’un sesleri her iki oyunda da oldukça gerçekçi ve başarılılar. Silahlarımızın metro tünellerinde yankılanan sesleri, gayet yeterli bir seviyedeler. Ayrıca konuşmalarda hakim olan Rus aksanı, oldukça iyi düşünülmüş ve Metro Redux’un çehresini değiştirmiş.
Metro Redux, açıkçası çok iyi bir “remastered” oyunu olmayı başarıyor. Gelişmiş kaplamaları ve ışıklandırmaları ile tozlanmış yeni nesil konsollarınızı Metro Redux için yeniden açabilir ve nükleer kıyametin göbeğine düşebilirsiniz. PC oyuncuları için ise maalesef aynı şeyleri söylemem mümkün değil zira Metro Redux’ın PC sürümü, grafiksek açıdan pek de yeni nesle yakışır bir şekilde gelişmiş değil. Dürüst olmak gerekirse Metro Redux, Ağustos ayının ilk günlerinde çıkış yapmış olsaydı, emin olun çok daha başarılı olabilirdi. Yeni neslin ağır topları kapımızı çalarken şu veya bu şekilde Metro serisini eski nesilde deneme imkanına erişenler, Metro Redux’a şans vermeyebilirler. Ne olursa olsun, Rusya’nın eskimiş metroları sizleri ağırlamaya hazır bir şekilde bekliyor.