2K Sports’u şahsen baştan tebrik etmek istiyorum. Çünkü bundan birkaç yıl önce spor oyunları denince zamanında akla ilk olarak EA Sports gelirdi. Bu yerleşmiş düşünceyi kırmak çok zordu. EA Sports’un spor oyunlardaki tekeli yıkılacak gibi görünmüyordu. Ancak 2000’den itibaren sahneye çıkan 2K Games, günümüzde EA Sports’u bir iki spor dalında arkada bırakmayı başardı.
Bu dallardan biri de basketbol. EA Sports’un Live serisine rakip olarak çıkan 2K serisi, yavaş yavaş bu alanda ağırlığını hissettirmeyi bildi. Şu anda da açık ara önde olduklarını söyleyebiliriz.
Majesteleri sahaya dönüyor
NBA 2K11’e ilk girdiğiniz anda hemen aksiyonun içine dalıyorsunuz. 1991 NBA Finali’nde Chicago Bulls ve Los Angeles Lakers karşılaşıyor ve tabii ki Majesteleri Michael Jordan da Chicago’nun kadrosunda. Oyun sizi direk maçı veriyor ve oynamanızı istiyor. Bazıları için biraz zorlayıcı olsa da, farklı kontrollere alışmak zaman alacağından, denize atılan yüzme bilmeyen adam gibi zorla oyunu öğreniyoruz. NBA 2K11’de yön tuşları olarak FPS’lerden alıştığımız WASD tuşları kullanılıyor. Şut atma ve diğer genel özellikler ise tamamen Numpad üzerinden hallediliyor. İsterseniz oyunu durdurup bu tuşları incelemeniz mümkün. Tavsiyem bu tuş düzenini değiştirmemeniz. Çünkü yavaş yavaş bu kontrollere alışıyorsunuz ve bir süre sonra size de mantıklı gelmeye başlıyor.
NBA2K11, bir nevi Micheal Jordan’a saygı duruşu olarak tasarlanmış. Menüler, oyun modları ve daha birçok özellikte Micheal Jordan’ın etkisi hissediliyor. Örneğin maçın adamı Jordan markası tarafından sunuluyor. Bütün bunlar dışında Jordan Challenges adında bir mod da oyunda mevcut. Bu modda Micheal Jordan’ın kariyerindeki en önemli 10 maçı oynayabiliyoruz. Her maç için farklı bir amaç verilmiş. Örneğin bir maçta Micheal Jordan’la en az 65 sayı ve 7 asist yapmanız istenirken, diğer bir maçta daha farklı amaçlar bulunuyor. Bu challenge’ları tamamladıkça yeni Air Jordan ayakkabılarını açabiliyorsunuz. Buradaki en önemli özelliklerden biri, her maçta Micheal Jordan’ın, takım arkadaşlarının ve hatta koçların modellemeleri değişiyor. Yani her maç için tek bir Jordan modeli yok.
İkinci Hidayet vakası
Kendi oyuncunuzu yarattığınız My Player modu çok ayrıntılı tasarlanmış. Karakteriniz için size sunulan kişiselleştirme özellikleri oldukça fazla. Yani kendinizi neredeyse tamamen NBA 2K11’in içine yerleştirebiliyorsunuz. Karakterinizi yarattıktan sonra NBA seçmelerine katılıyorsunuz. Burada çeşitli eğitimlere girerek yetenek puanı toplamanız, sonrasında oynayacağınız üç seçme maçında da iyi bir ortalamayla oynamanız gerekiyor. Oyunu iyi bir şekilde bilmiyorsanız, düşük zorluk seviyesinde bile zorlayıcı oluyor bu maçlar. Bunun en büyük nedeni de NBA 2K11’in tam anlamıyla bir basketbol simülasyonu olmasından kaynaklanıyor.
Üç maçta da çok düşük ortalama verseniz de seçmelerde bir takımın kadrosuna girmeye hak kazanıyorsunuz. Tabii ki seçildiğiniz takım o kadar da iyi bir takım olmuyor bu durumda. Seçilmiş olmak da henüz bir anlam ifade etmiyor. Koça kendinizi kanıtlamanız gerekiyor. Bunu da yaz kampında gerçekleştiriyorsunuz. Yaz kampında yapacağınız 6 maçta da kendimizi kanıtlamamız gerekiyor. My Player modunu oynadığımda, NBA 2K11’in çok zor olduğunu, ancak bu zorluğun oyunun gerçekçiliğiyle ilgili olduğunu fark ettim. Ortalamanızı belli bir seviyede tutmak için hem defansif, hem ofansif anlamda düzgün oynamanız gerekiyor. Gereksiz bloklamaya çalışmak, kötü pozisyonlarda şut atmak, anlamsız paslaşmak gibi hareketler ortalamanızı düşürmeye yetiyor. Ancak mantıklı pozisyonlarda attığınız şutlar, yerini bulmasa bile ortalamanızı pozitif etkiliyor. Mantıklı yaptığınız fauller bile işinize yarıyor.
Pas atacağınız kişinin altında bir çember çıkıyor ve bu şekilde kime pas atacağınızı görebiliyorsunuz. Ancak çoğu zaman attığınız paslar, topu gönderdiğiniz kişinin önüne doğru gidiyor ve bu da rakibe avantaj sağlayabiliyor. Bu yüzden paslarınızı doğru zamanda ve doğru yerde vermeniz çok önemli. Ancak bazen vermek istediğiniz kişiye pası ulaştıramıyorsunuz.
İkili mücadeleler oldukça gerçekçi görünüyor. Ancak biraz sınırlandırılmış hissediyorsunuz. Çünkü çoğu zaman marke ediliyorsanız, hareket kabiliyetiniz de düşüyor.
Bunun bir numara büyüğü var mı?
Karakterinizle birlikte kullanabileceğiniz bir Jordan marka ayakkabı serisi, siz oyunda çeşitli başarılar elde ettikçe size sunuluyor. Her biri gerçek görüntüsünde oyuna aktarılmış olan bu ayakkabılar size çeşitli bonuslar veriyor. Oyuna katılmış bu ve buna benzer küçük detay, NBA 2K11’i bir basketbol oyunu olmaktan çıkarıp, sanal bir NBA eğlencesi haline getiriyor.
Maçları oynarken etrafınız o kadar canlı ki kendinizi bazen etrafa bakarken buluyorsunuz. Amerikan TNT kanalının bir yapımcısıyla ortak çalışıldığı belirtilen NBA 2K11, bunun etkisini her maçta hissettiriyor. Kamera açılarından istatistik grafiklerine, adeta TV’de bir NBA maçı izliyor havasına kapılıyorsunuz. Bu da sizin rutin şekilde maç yapmanızı engelleyerek biraz olsun farklılık sunuyor. Fotoğrafçılar, maskotlar, ponpon kızlar ve bench, en küçük detayına kadar oyuna eklenmiş. Oyuna girmemiş oyuncuların eşofmanlarıyla durması, ancak oyuna daha önceden dahil olmuş olanların formalarıyla oturmaları gibi küçük detaylar, oyunun üst düzey gerçekliğini oldukça hissettiriyor.
Periyot bitişlerinde ve yarılarda yapılan spiker yorumları, hatta pozisyonların değerlendirmeleri oldukça gerçekçi. Anlatımlar neredeyse kusursuza yakın. Buna bir de oyun içinden pozisyonların toplu tekrarları ve maçın en önemli anı gibi detaylar eklenince görsel bir şölen ortaya çıkmış.
Yeni cilalanmış parke
Grafik konusunda 2K10’dan fazla üstün bir görüntü sunmuyor. Ancak yine de oldukça iyi. Oyuncuların animasyonları, kaplamalar, spor salonları çok detaylı yapılmış. Oyundaki çeşitlilik bunlara da yansıyor. Örneğin çalışma yaptığınız salon, yaz kampındaki salon, hatta seçmelerin yapıldığı yer bile modellenmiş. Maça çıkmadan önce oyuncularınızı takım elbiseyle, hatta ABD başkanı Obama’yla bile görebiliyorsunuz. Oyun içi animasyonlar oldukça ilgi çekici ve akıcı. Küçük bazı yapaylıklar fark edilse bile bunlar eğlencenize etki etmiyor.
Ses konusunda basketbol oyunundan bekleyeceğiniz şekilde her türlü ses oyuna eklenmiş. Müzikler ise daha çok rap ve R&B tarzında. Zaten bir basketbol oyunundan da bu tarz dışında müzikler bekleyemezdik. Maç anlatımları, yorumlar, espriler oldukça iyi ve türünün en iyi örneği. Asla sıkıcı olmuyorlar. Bazen bilgi veren spikerler, önemli smaçlarda kendilerini kaybediyorlar.
Bütün söylediklerim bir araya geldiğinde, NBA 2K11 için bugüne kadar yapılmış yılın en iyi spor oyunu adayı olduğunu söyleyebiliriz. İçerdiği detay seviyesi, simülasyon derecesinde gerçekçi oynanışla birleşince tam anlamıyla bir görsel zevk ortaya çıkıyor. Ancak bazı paslaşma hataları ve hakemlerin topu oyuna sokmadaki yavaşlığı gibi maddeleri de düşünürsek halen biraz düzeltmeye ihtiyaç duyuyor. Henüz bir klasik olamasa da bu senenin açık ara en detaylı spor oyunu.
NBA hayranı olun olmayın, elinizde NBA 2K11 bulunsun. Kesinlikle kaçırmamalısınız.