Japon RPG’lerinin çöküşte olduğu bir dönemde karşımıza çıkan Ni No Kuni: Wrath of the White Witch, bizi masalsı bir atmosfere davet etmişti. Tıpkı FMA serisinde olduğu gibi ölen annesini geri getirme ümidi ile yola çıkan Oliver, aynı zamanda seçilmiş kişi klişesine sahip olsa da, bu klişe üzerine gitmemiş ve özlediğimiz Japon RPG dinamiklerini fazlasıyla karşımıza çıkarmıştı. işte 2 dünya arasındaki bağa odaklanan Ni No Kuni‘nin devam oyunu, yine aynı olgu üzerinden devam ediyor. Oyunun hemen başında bu olgu üzerine gidilmiş ve ilerledikçe bağlantı adına daha somut delillere ulaşıyoruz.
Ni No Kuni II: Revenant Kingdom İnceleme
Tabi çoğu hikayede olduğu gibi önemli bir motivasyon kaynağımız da var. Ding Dong Dell krallığının prensi olan ve aynı zamanda ana karakterimiz de diyebileceğimiz Evan, babasını kaybediyor ve taç giyme töreni ile kral olacağı gün, kendi krallığından kaçmak zorunda kalıyor. Hikayenin farklılaştığı ve oyunun adını da aldığı kısım ise işte burada kendini göstermiş. Evan kısa bir süre içerisinde kendi krallığını geri almaktan ziyade isteyen herkesin barış ve huzur içerisinde yaşayabileceği yeni bir krallık kurma hayalini gerçekleştirmek üzere yola çıkıyor. Tabi bu yolculukta hem kontrolünü sağladığımız, yani grubumuza katılan hem de krallığımızda önemli roller üstlenecek birçok yeni karakter ile tanışıyoruz.
Ni No Kuni 2‘nin en başarılı olduğu noktalardan birisi de burada kendini göstermiş. Normalde bu tarz oyunlarda anlam dahi vermediğimiz onlarca oynanış şekli bir şekilde oyuna eklenmeye çalışılıyor. Ni No Kuni 2’de ise o kadar farklı dinamikler olmasına rağmen tüm bu dinamikler bir şekilde oyunun hikayesine tutturulmuş. Yani hem hikaye de hem de oynanışta “Yahu ne alaka, ne gerek vardı ki şimdi bunlara” diyeceğiniz bir an ile karşılaşmıyorsunuz. Üstelik bu kadar farklı oynanış, oyunun türünü de göz önüne aldığımızda çok dinamik bir şekilde bir araya getirilmiş.
Oynanış detaylarına geçmeden önce bahsetmem gereken bir nokta daha var. Bu bir JRPG oyunu ve masalı bir atmosferi kendine görev edinmiş bir oyun. Bu nedenle olabildiğince garip absürdlükler ile de karşılaşıyorsunuz. Örneğin oyunu dünyası gereği Kral olmak isteyen herkesin önemli bir sınavdan geçmesi gerekiyor. Bu sınav sonrası kral olabileceğinizi de kanıtlayan “Kingmaker” isimli bir yaratığa sahip oluyorsunuz. Yani bu büyük dünyada kral olan herkesin kendine has bir yaratığı da bulunuyor diyebiliriz. İşte ejderha heykelleri ya da farklı devasa yaratık göndermeleri ile dolu bu testi geçtiğimizde kendi “Kingmaker”ımıza kavuşuyoruz. Devasa bir ejderha bekliyorsanız benim gibi bu absürdlüğe çok gülebilirsiniz. Ahan da aşağıda görünen Lofty isimli sevimli yaratık, oyunda Evan‘ın Kingmaker’ı olarak karşımıza çıkıyor 🙂
Ni No Kuni 2 dövüş sistemi olarak gerçek zamanlı bir dövüş sistemi kullanıyor. Yani oyunda karşılaştığınız tüm yaratıkları karşınızda görebiliyorsunuz. genelde grup olarak dolaşan bu yaratıklara yaklaştığınızda ise aktif zamanlı olarak dövüş alanında kendinizi buluyorsunuz. Dövüş sisteminde ise dikkat etmeniz gereken onlarca detay var. Karakterlerinizin silahları, giydiğiniz elbise ya da özel aksesuarların hepsi dövüş sisteminde önemli bir yer teşkil ediyor. 3 karakterinizi partinize alabildiğiniz bu sistemde normal ve ağır saldırılar dışında tetik tuşu ile aktif edebileceğiniz farklı özellikleriniz de bulunuyor. tabi ki her karakterin kendi dövüş stiline göre farklı özellikleri bulunmakta.
Dövüş sistemini cümbüşe çeviren en önemli unsur ise Higgledies adlı yaratıklar. Kingmaker’ın size verdiği bonuslar dışında Higgledies isimli yaratıkları da aktif bir şekilde kullanmanız gerekiyor. İlk oyunda Oliver’ın topladığı farklı yaratıkların yükü bu sefer Higgledies‘lere verilmiş de diyebiliriz. Oyunda ilerledikçe farklı türlerde Higgledies buluyorsunuz ve bulduğunuz tüm bu yaratıklar oyun alanında size farklı avantajlar sağlıyor. örneğin yeşil olanları aktif ettiğinizde belli bir alanda size can yükseltmesi sağlıyorlar, beyaz olanlar kocaman bir gülleye dönüşerek dövüş alanındaki düşmanlarınıza top atışı yapıyor, bordo olanlar ise yine belli bir alana devasa bir ışın saldırısı gerçekleştiriyorlar. tabi size koruma kalkanı ya da ateş etkilerine karşı direnç sağlayan Higgledies türünde yaratıklar da bulunmakta. Bu türlerden ise en fazla 4 tanesini savaş alanında tutabiliyorsunuz. Yani sayıları arttıkça stratejinizi ve karşılaştığınız boss’lara karşı seçiminizi farklı şekillerde değiştirmeniz de gerekiyor.
Mani dedim ya Evan’ın yeni bir krallık kurması gerekiyor diye. işte bu krallığın fiziksel olarak kurulumu da size bırakılmış. Mobil strateji oyunlarında karşılaştığımız sisteme benzer bir sistem ile bu krallık kurma kısmında karşılaşıyorsunuz. Yani silah satın alıp, geliştirebileceğiniz bir binadan tutun da, krallığınızın yiyecek ihtiyacını giderecek fırınlara kadar tüm binaları sizin kurmanız gerekmekte. Tabi tüm bu binaları kurmak ve geliştirmek için kaynak toplamanız, dolayısı ile farm yapmanız gerekmekte. Tabi kurduğunuz tüm bu binalara birilerini yerleştirmeniz de gerekiyor. İşte bu noktada başta da söylediğim yoldaşlar yardımınıza koşuyor. Yani hikayede ilerlerken karşılaştığınız birçok karakteri krallığınıza davet ediyorsunuz ve bu güzel emelinizde size yardımcı oluyorlar. Çünkü yaptığınız bu binalara birilerini atamazsanız o binaların özelliklerinden de doğal olarak faydalanamıyorsunuz.
Yani bir yandan hikaye ilerleyişini sağlarken diğer yandan da hikaye ile bütünleşik çalışan bu sistemler ile uğraşmak oyunda alacağınız keyfi de bir hayli arttırıyor diyebilirim.
Level 5 imzasını taşıyan ve ilk oyundaki kadar büyük bir destek olmasa da Studio Ghibli çizgilerine sahip olan Ni No Kuni 2, görsel anlamda da oldukça doyurucu bir yapıya sahip. Anime temalı çizimleri ve masalsı atmosferi sonuna kadar size yaşatması ile grafiklerin üzerine düşen görevi yerine getirdiğini söyleyebilirim. Bu noktada sevmediğim tek şey ise görsel anlatımın biraz bölük bölük karşınıza çıkması. yani bazen çok gereksiz sahneler için bile zaman kaybetmeniz gerekiyor. Bu da JRPG türünün en büyük sıkıntılarından birisi sanırım. Oyunda sevemediğim bir diğer nokta ise çok geç açılması. Yani JRPG türüne yeni başlıyorsanız bu elbette büyük bir gereklilik ama benim gibi Final Fantasy serisini lüplettiyseniz, bu geç açılma ve zaten bildiğiniz birçok dinamik için dakikalarca bekleme biraz canınızı sıkabiliyor.
Ni No Kuni 2‘de daha anlatamadığım onlarca detay var. Dövüş sistemindeki akıcılık, özel yetenekleriniz ve saydığım tüm bu ekstralar oyunun bütünlüğünü korumayı başarmış. Ya da oyunu dilerseniz İngilizce, dilerseniz de Japonca ses İngilizce altyazı seçeneği ile oynamanıza imkan verilmiş. Karakter konusunda ise beklediğimden bir tık aşağıda kaldığını söylemeliyim. Özellikler grubunuzdaki bazı karakterler hem hikaye hem de oynanış anlamında biraz silik kalmışlar. Doğal olarak hem tercih etmiyorsunuz hem de hikayedeki değerleri normal bir NPC karakterden öteye gidemiyor.
Sonuç olarak Ni No Kuni: Revenant Kingdom, tıpkı ilk oyunda olduğu gibi her JRPG severin oynaması gereken bir oyun. Tabi bu türü sevmiyorsanız oyun sizin için fazlasıyla yavan gelebilir. Ama yavaş yavaş evrilmeye başlayan ve bu konuda eleştiriler alan bu türün, son dönemdeki en yegane ve başarılı örneklerinden birisi olduğunu da gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.