Ni No Kuni: Wrath of the White Witch inceleme (PS3)

Level-5‘den Nintendo DS ve PS3 için harika bir RPG deneyimi daha! Mükemmel fantastik bir yolculuğa hazır mısınız? Ni no Kuni: Wrath of the White Witch‘e başlamanız için size güzel bir bahane. Beklemediğiniz olaylara şahit olacak, yabancılarla dost olacak ve en önemlisi sevginin her şeyin önüne geçtiğini öğreneceksiniz. İşte Oliver ve Drippy’nin büyük macerası; Ni no Kuni: Wrath of the White Witch.

Ünlü yapımcı Akihiro Hino’nun katkılarıyla bizlere sunulan Ni no Kuni: Wrath of the White Witch, bulmacaları ve hikayesiyle bizleri bambaşka dünyalara sürükleyecek. Nintendo 3DS platformunun sevilen bulmaca ve macera oyunu Professor Layton’dan tanıdığımız Akihiro Hino, hünerlerini Ni No Kuni için de kullanmış. Anime severlerin oyuna bayılacağını, animeden hoşlanmayanların da mutlaka deneyeceğini, hatta saatlerini bu oyun başında geçireceklerini garanti ediyorum. RPG sevmeyenlerin bile Ni no Kuni: Wrath of the White Witch’ten zevk alacakları kesin.

Annesini kurtarmak için her şeyini kaybetmeye razı olan Oliver’ın hikayesine davetlisiniz.

Sevgi her şeyin ötesindedir

Hayallerimizin ötesinde güzel bir yolculuk için, ne kadar ileri giderdiniz. Düşünün ki tüm dilekleriniz gerçekleşecek, böyle bir durumda sanıyorum ki siz de Oliver’ın yerinde olmak istersiniz. Ancak onun tek bir dileği var, annesini tekrar görebilmek ve hatta onu tekrar kazanabilmek. Kiminize göre bu, basit bir hikaye gibi görünebilir. Bunun büyük bir hata olduğunu belirteyim. Amacımızın bu kadar basit olduğunu bilsek bile,  Ni no Kuni: Wrath of the White Witch o kadar güzel süslenmiş ki, bir süre sonra kendimizi bambaşka bir macera içerisinde buluyoruz.

Bu hikaye sizi etkileyecek

Kısaca hikayeden bahsedeceğim. Oliver kendi haline annesi Allie ile Motorville‘de yaşayan 13 yaşında bir çocuktur. Bir gece arkadaşının yaptığı bir araca biner ve kendisini takip eden The White Witch‘in büyüsü yüzünden aracın tekerleği parçalanır. Annesinin de kendi içerisinde özel bir kadın olduğunu da belirteyim. Annesi Allie birden oğlu Oliver’ın kendisine seslenmesiyle uyanır, aslında gördüğü kötü bir rüyadır. Ancak rüyanın etkisiyle yatağından fırlayan anne, Oliver’ı evde bulamaz. Şans eseri suda çırpınan oğlunu görünce, kendisini nehire atar ve Oliver’ı kurtarır. Ne yazık ki zayıf olan kalbi bu kadar heyecanı kaldıramaz ve oracıkta kalp krizi geçirir. Bir süre sonra Allie ölür ve Oliver da hiçbir şekilde kimseyle konuşmaz veya yemek yemez. Aradan geçen üç gün sonra üzüntüsünü, annesinin ona hediye ettiği bir bebeğe ağlayarak anlatmaya başlar. Göz yaşları, bez bebeği canlandırır ve perilerin lordu Drippy‘nin kurtulmasını sağlar. Aslında Shadar, The Dark Djinn tarafından lanetlenen Drippy, özgür olmasıyla birlikte Oliver’ı yetiştirmeye karar verir. Asıl amacı bir efsanenin gerçeğe dönüşmesini sağlamak ve kendi dünyasını kurtarmaktır.

Efsaneye göre temiz kalpli bir çocuk, kötülüklerin ortadan kalmasını sağlayacak ve tüm karanlığı dağıtacaktır. Bunu duyan Oliver, başta bu maceraya atılmak istemez. Çünkü hala annesinin acısını üzerinden atamamıştır. Drippy annesinin kurtılabileceğini ve ona yardım ederse, bir ihtimal tekrar ona kavuşabileceğini anlatır. Aslında Oliver, beklenen kahramandır.

Gerçek dünya ve Drippy’nin yaşadığı dünya, birbirinden tamamen farklı olsa bile, insanlar arasında bir bağlantı vardır.  Ruh ikizleri olan insanlar, diğer dünyadaki ruhlarla bağlantılıdır. Kısacası her insanın, diğer dünyada bir ruh ikizi vardır. Buna bağlı olarak gerçek dünyada veya diğer dünyada o insanın kalbi karanlığa gömüldüğünde, ruh ikizi bundan etkilenir.

Drippy’nin dünyasında Allie güçlü bir bilgedir. Ancak  The White Witch tarafından esir alınan Allie, artık hiçbir şey yapamaktadır. Bunu öğrenen Oliver, annesi Allie’ye tekrar kavuşabilmek ve karanlığı yok etmek için Drippy’nin söylediklerini harfiyen uygulamaya başlar.

Bu büyüler, bildiklerinizden farklı

Genel olarak hikayeye baktığınızda, oldukça hüzünlü ve bir o kadar da eğlenceli içerikler bekliyorsunuz. Bu konuda haklısınız. RPG’lerin çoğunun sıra tabanlı olduğunu biliyoruz ve Final Fantasy X sonrasında kendi adıma konuşacak olursam, daha iyisini oynamamıştım. Final Fantasy’den sonra harita olsun, yaratıkların saldırı hızı olsun, en önemlisi partnerimin büyüleri olsun, daha eğlenceli ve geniş içerikli bir RPG oynamadığımı itiraf etmeliyim.

Ni no Kuni: Wrath of the White Witch, RPG’ye doymanızı sağlayacak. Elbette kendi içerisinde artısı olduğu kadar, eksisi de var. Artıların, eksilerden fazla olduğunu bilin yeterlidir. Bu yüzden endişelenmenizi gerektiren bir durum yok. Konsolunuza yapışın ve benimle Oliver’ın karanlığa karşı olan savaşına katılın.

13 yaşındaki minik dostumuz Oliver, Drippy’nin kendisine rehberlik etmesinden gayet memnunken, yoluna da türlü türlü düşmanlar çıkıyor. İşin güzel kısmı ne biliyor musunuz? Tek bir haritayla sınırlı değilsiniz, oyun aslında yönlendirme bakımından oldukça basit. Ancak asıl görevleri yaparken, bir yandan da kendinizi yan görevleri merak ederken bulacaksınız. Bu kadar sizli, bizli konuşmak yeter. Asıl işimize dönelim değil mi?

Büyüler demiştim. Drippy, yani sevgili yoldaşım. Önce bir asa bulmama, sonra da büyülü bir kitap bulmama yardımcı oluyor. Ni no Kuni: Wrath of the White Witch’te Oliver’ı yönlendirerek başlıyoruz. Bu RPG’de güzel olan diğer bir taraf ise, tek bir karakterle sınırlı kalmıyorsunuz. Bundan da birazdan bahsedeceğim. Büyülü kitabımız bize, hangi büyüyü, ne zaman yapacağımızı bile anlatıyor. Diğer dünyada, büyülerinizi dilediğiniz gibi yaparken, gerçek dünyda işler biraz karışabiliyor. Gerçek dünyada insanlar büyü yaptığımızı göremiyor. Bu da biraz daha rahat hareket etmemizi sağlıyor.

Asıl görevler, yan görevler ve tabi ki bulmacalar

İki çeşit harita seçeneği mevcut. Bir tanesi tipik bir RPG’de olan tüm dünyayı gösteren harita, diğeriyse şehirleri gezdiğimiz harita. Şehirlere girene kadar yolda türlü türlü yaratıklar kafalarında beliren ünlem işaretleriyle bizleri görüyor ve saldırıyorlar. Kaçmaya çalıştığımızda, arkadan yakalanırsak, avantaj onlarda oluyor. Biz de boş durur muyuz? Bu saldırılardan canlı çıkmak ve annemizi tekrar görmek için, kahraman oluyoruz.

Büyük haritada yapılan savaşlar, şehir içerisinde çok nadir gerçekleşiyor. Şehir içerisinde olmasından öte, şehir içinde olan zindanlar daha doğru bir terim olur. Hikayenin ilerleyişine göre, belirli savaşlara girişiyoruz. Küçük bir yıldız sembolü, bizim yol göstericimiz oluyor. Bazen haritada o yıldızı göremediğimiz zamanlar olacak. İşte o zaman demek oluyor ki, kendi dünyamıza dönüp, orada oluşan karanlığı yenmek zorundayız demektir. Gördüğünüz gibi, iki dünya arasındaki dengeyi sağlaması gereken bir kahramanız biz.

Şehir içerisinde küçük mavi noktalarla işaretlenmiş, sıradan insanlar yer alıyor. Kimisi parıldayarak bizleri kendisine çekiyor, bu da demek oluyor ki “sana ihtiyacım var. Gel bana yardım et.” Yan görevler böyle şekilleniyor. Kimisi küpesini kaybediyor, kimisi oyun oynayan çocuğuna yardım istiyor, kimisi bir ruhla iletişime geçmemizi sağlıyor. Kısacası beklemediğiniz hemen hemen her çeşit yan görev var. Bunlar ciddi artılar kazanmamızı sağlıyor. Silah, büyü, eşya, para kazanmamızı sağlıyor. Böylece daha güçlü bir kahraman oluyoruz. Bu yüzden yan görevleri almanızı öneririm. Çünkü kötü cadıyla savaşırken hepsine ihtiyacınız olacak. Hikayeyi hızlıca bitirmeye kalktığınızda oyundan zevk almayacaksınız. Çünkü bölüm sonu yaratık dövüşleri gerçekten zor.

Sadece yan ve asıl görevler değil, Ni no Kuni: Wrath of the White Witch’te çözmemiz gereken bulmacalar da var. Bazı görevleri o bulmacaları çözmeden geçemiyoruz. Bu da oyuna ekstra eğlence ve zorluk katıyor.

Savaş, simya ve yaratıklarımızı (familiars) beslemek

Bölüm sonu yaratıklarından bahsediyordum, tekrar edeyim, gerçekten zor. Oliver yalnız başına savaşmadığı için şanslıyız. Bir süre sonra, Oliver’a eşlik eden ve onun içindeki gücü simgeleyen yaratıklarımız oluyor. Kimisi yakın dövüşte başarılyken, kimisi gerçek bir tank olabiliyor veya büyüye dirençli olabiliyor. Doğal olarak, her düşmanda kullandığımız yaratıklarımız bizi simgeliyor. İstersek kendimiz de savaşabiliyoruz. Ancak şunu asla unutmayın, yaratıklarımızın canı azaldıkça, bizim de canımız azalıyor. Bu yüzden sık sık kendi canımızı konstol etmek zorunda kalıyoruz.

Zorluklar, sadece can ve yaratık kontrolüyle sınırlı kalmıyor. İlerleyen bölümlerde yanımıza bizim gibi insanlar katılıyor. Yardımlarımıza karşılık, karanlık yolculuğumuza biraz daha fazla ışık tutuyorlar. Parti genişledikçe, daha güçlü olacağınızı mı sanıyorsunuz? Hayır. Kontroller gerçekten asıl o zaman zorlaşıyor. Çünkü hem partnerimizi, hem onun yaratığını hem de kendimizi ve yaratığımızı kontrol etmemiz gerekiyor. Kontrolden kastım, gözümüzün her şeyde olması gerektiği anlamına geliyor. Yaratığımızın canı azaldığında hemen diğer yaratığımı çağırmamız gerekebiliyor veya partnerlerimizden birini kontrol edip, onun can doldurma gücüyle kendimizi ferahlatmamız gerekebiliyor.

Simya, Ni no Kuni: Wrath of the White Witch içerisinde Castaway Cove sonunda, Al-Khemi’yi yenerek açtığımız bir meslek. Haritada gezerken, küçük parıldayan otlar göreceğiz ve onları toplamadan geçmeyeceğiz. Bu sayede zırhımız, silahımız ve yiyeceklerimiz daha etkili olabiliyor.

Savaş sırasında kullandığımız yaratıklarımızı tıpkı “seni seçtim!” diyerek fırlatıyoruz ve gerçekten ufak ışıldayan bir topun içerisinden çıkıyor. Bildiğiniz Pokémon savaşından farksız. Ancak Pokémon’da olduğu gibi sıra tabanlı değil. Gerçek zamanlı ile sıra tabanlı dövüşün bir karışımına benziyor. Tıpkı Oliver gibi seviye atlıyorlar. Yaratıklarımıza isim verebiliyor, onları besleyebiliyoruz. Hatta beslemek zorundayız. Bir süre sonra canlarını, saldırılarını ve daha fazlasını arttırmak için şehir içerisinden yiyecek satın almamız gerekebiliyor.

Boss fight

Her bölümün sonunda karşılaşacağımız kocaman yaratıklarımız olacak. Her bölüm sonu yaratığının da zayıf bir noktası var. Orman içerisinde kapışacağımız bölüm sonu canavarı, doğal olarak aleve dayanıksız olacak ve daha fazla hasar alacak. Dövüş sırasında bizlere ekstra hasar vermemizi sağlayan sarı, ışıldayan bir top düşecek. Tamamen şans eseri düşebiliyor. Kaybolmadan Oliver veya onun yaratıklarından biriyle o topu yakaladığımızda, boss’a ekstra zarar verebiliyoruz. O sırada bir ses “şimdi tam zamanı!” tadında bir gazla bize sesleniyor ve zayıflayan yaratığa tüm gücümüzle saldırıp, onu deviriyoruz.

Ses, grafik ve detaylar, detaylar, detaylar

The White Witch dışındaki en korkunç düşmanımız ve herkesin kalbinde karanlığa yol açan, diğer korkulu varlık da Shadar oluyor. Shadar, basit bir kötüden oldukça farklı. İnsanların içerisindeki karanlığı keşfedip, onu kendi tarafına çekebiliyor. Normalde çok cesurken, birden korkak biri olabiliyorsunuz. Bu da ruh ikizinizi de etkiliyor. Bu durumda gerçek dünyaya gidip, ruh ikizindeki sorunu çözüp, diğer dünyaya geri geliyorsunuz. Bu unutmamanız gereken bir detay.

Harita geçişlerinde ve dövüşlerde oldukça başarılı kasik bir müzik bizlere eşlik ediyor. Dövüşlerde sürekli aynı sesleri duymak bir süreden sonra sizi sıkabilir. Ancak bu genel olarak RPG’lerin çoğunda vardır.

Seslendirmeden bahsetmeden de geçmeyelim. Ne de olsa Japon oyunlarındaki seslendirme sorunları, hepimizin aşikar olduğu bir durum. Ancak Ni No Kuni’nin İngilizce seslendirmesi oldukça başarılı. Tabi oyunu orijinal dili olan Japonca sesle izlemenizi ayrıca tavsiye ediyoruz.

Grafikler kesinlikle mükemmel. Ni no Kuni: Wrath of the White Witch’te basit bir RPG oynamayı geçin, bir yandan da saatlerce anime izlemiş gibi olacaksınız. Kısacası hem anime izleyecek hem de oyun oynayacaksınız. Bunun nedeni de oyunun animasyonlarını, özellikle Spirited Away gibi Oscarlı bir yapımla tanınan, ülkemizde ise Heidi’yle bilinen Hayao Miyazaki’nin animasyon stüdyosu Studio Ghibli’nin yapmış olması. Oyun diğer RPG’lerden, hatta çoğu diğer oyundan oldukça farklı bir görünüşe sahip.

Kamera hareketlerinin kontrolü normale göre daha zor. Şehir içindeyken sağınız veya solunuza direkt bakamıyor, kimi zaman sorun yaşayabiliyorsunuz. Gerçek dünyada, sokaklara detaylı bakamıyorsunuz. Büyük bir haritadayken, bir yaratığın nereden geldğini anlayamayabiliyorsunuz.

Rahatsız olacağınız kısımlardan biri de, kaydetme kısmı. Ni no Kuni: Wrath of the White Witch’teki kaydetme noktaları oyundaki en büyük eksilerden biri. RPG oyunlarının çoğunda olan ve uzun süren bölümlerin sonunda kavuştuğumuz kaydetme noktaları, Ni no Kuni: Wrath of the White Witch için de aynı şekilde şekilleniyor. Uzun süren bir dövüş veya bölüm sonrasında kaydetmek için, sağa sola bakarak kaydetme taşı arıyorsunuz. Ancak üzgünüm, asla istediğiniz noktada çıkmayacak. Bu yüzden bir dövüşe veya zindana girmeden canınızın, mananızın tam olmasına dikkat edin. En önemlisi mutlaka yanınızda yaratığınızı besleyecek yiyecekler olsun.

Bizi sevgimiz ayakta tutacak

Ni no Kuni: Wrath of the White Witch, 13 yaşındaki Oliver’ın gerçek bir efsaneye dönüşmesini anlatan, başarılı bir RPG. Hikaye kimi zaman gözlerinizin gerçekten dolmasını sağlayacak, kimi zaman ise kahkahalar atmanıza neden olacak. Kısacası bir RPG’den fazlasının deneyimini Ni no Kuni bizlere veriyor. Drippy’nin birbirinden renkli esprileri, oyuna renk katmakla kalmayacak, ona eşlik eden Esther ve Swaine de maceramıza aksiyon katacak. Sadece Oliver’ın başı beladayken ortaya çıkan sevimli hayalet Pea’nın da bambaşka bir hikayesi olduğunu öğreneceğiz. Bunun yanında aslında The White Witch’in bütün bu karanlığı neden yaymaya çalıştığına da tanık olacağız.

Yazımın sonuna gelirken, sizi başarılı bir video olan Ni no Kuni: Wrath of the White Witch – Story of two Worlds ile baş başa bırakıyorum. İyi seyirler ve bol oyunlu saatler.

Özgür’ün notu: Oyunu bir süre oynadığım için utanmadan Ceyda’nın incelemesinin altına kendi yorumumu da koymadan duramadım. Malum oyunu ilk gördüğümden beri PS3’e çıkmasını ve bir an önce oynamayı istiyordum.

Ni No Kuni, JRPG türünü sevmeyenleri bile kendine çekebilecek bir oyun. Ayrıca günümüzde grafiksel anlamda, teknik olarak üst seviye yapımlara, grafikte tekniğin değil de görselliğin önemli olduğunu hatırlatan bir yapım olmasıyla da ilgi çekiyor. Kişisel görüşüm, bu oyunu oynarken, diğer yandan da Studio Ghibli yapımı animeleri izlemeniz. Çünkü o zaman Miyazaki tarzını anlayacak ve oyunu daha da çok seveceksiniz.

Exit mobile version