Özellikle Türk yapımı oyunların piyasada adından bahsettirdiği bu günlerde uzun süredir erken erişimde olan Pawn of the Dead de sonunda tam sürüme geçiyor. Oldukça fazla takdir edilesi yönüyle sınıfındaki oyunlara fark atan oyun, satranç ile karanlık evrenini birleştiriyor. Özellikle yapısında iyiliğe karşı kötülüğün adil olmayan mücadelesini fazlaca hissettiren bu yegane yapımın teknik detaylarını gelin birlikte inceleyelim. “Oyunlar sanattır” mottosuyla çalışan bir ekipten, sanatsal yönü ağır bir oyun…
Pawn of the Dead, iyilik ve kötülüğün amansız mücadelesi
[reklam=496]
Başta Ahmet Kamil Keleş olmak üzere yaklaşık iki yıllık bir erken erişim sürecinin ardından oyunu tam sürüme çıkarttıkları için bütün Aslan Game Studio ekibini tebrik etmek gerekiyor. Günümüzde büyük bütçeli yapımların bile çıktıktan sonra güncellemelerle temel mekaniklerini toplamaya çalıştığını hesaba katarsak, Pawn of the Dead erken erişimdeyken bile teknik sorunlardan oldukça uzak bir oyundu. Şimdi gelin önce oyunun oyuncuda oluşturduğu ilk intiba nasıl? Ona bakalım.
Oyunun arayüzü oldukça sade ve basit. Açıkçası bu konuda biraz daha cilalanıp çok daha iyi olabilirmiş. Ancak kullanışlılığı ve anlaşılırlığı konusunda bana hiç zorluk çıkartmadı. Bu da doğrudan başarılı olduğunu gösteriyor. Oyunu her açışınızda karşınıza önce oyunu oynamak istediğiniz dili seçmeniz gereken bir ekran çıkıyor. Burada İngilizce ve Türkçe seçenekleri mevcut. İncelemenin ilerleyen kısımlarında da vurgulayacağım ancak seslendirmelerde Türkçe desteğinin olduğunu belirtelim. Oyun dilini seçtiyseniz doğrudan ana menüye gidiyorsunuz ve burada arka planda bir şah ve vezirin bulunduğu, sağ tarafta da butonların olduğu bir tasarım karşımıza çıkıyor. Bu detaylardan hepinizin sıkıldığını biliyorum, bu yüzden doğrudan oynanış mekaniklerine ve oyun modlarına geçiyorum.
İyiliğe karşı kötülük, tarafınızı seçin!
Temel olarak bir taraf, diğer tarafı alt etmeye ve kralını köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Beyaz taraf aldığı taşları tahtadan silerken, siyah taraf ise kendi rengine çeviriyor. Senaryo modunda vezirinizi -hikayedeki adıyla Kraliçe Elona’yı- kaybettiğinizde oyunu kaybetmiş oluyorsunuz. Yahut kralınızı köşeye sıkıştırırlarsa ve içinden çıkılamaz bir mat durumuna girdiyseniz, yine kaybediyorsunuz. Tabi uzun süren bir beyin savaşının ardından yapay zekanın sizi alt etmesi, geri döndürülemez bir durum değil. Oyunu bir hamle geriye alabilme seçeneğiniz mevcut. Bu da farklı alternatif hamleleri deneyerek, kendinizi kurtarmanıza olanak sağlıyor. Yapay zeka dünyayı ele geçirir mi? Bilemeyiz fakat bu oyunda bana kendi zekâmdan şüphe ettirdi.
Pawn of the Dead oynamaya başlarken kesinlikle eğitsel kısım ilk önceliğiniz olsun. Alıştığımız satrançtan biraz daha zor ve farklı olan yapısıyla tanışmanız için burası çok önemli. Size oyunun temel mekaniklerini ve normal satrançtan farklarını gösteriyor. Tam sürüm ile birlikte gelen senaryo modu ise size yavaş yavaş hikayesini anlatıyor. Her perdede 16 bölüm bulunuyor ve oyunun zorluğunu her seferinde ayarlayabiliyorsunuz. Ayrıca her perdenin başında ve oyun sonunda gösterilen sinematikler, bölüm geçtikçe karşınıza çıkan metinlerde anlatılan hikayeyi destekliyor. Bir yandan yapay zekayı alt etmeye çalışırken bir yandan da hikayenin geri kalanını tahmin etmek hem zorlayıcı, hem de oldukça keyifli. İlk başlarda size çerez gibi gelecek karşılaşmalar hikaye ilerledikçe zorlaşıyor ve geçişi net şekilde hissedebiliyorsunuz. Oyuna tam sürüm ile çıkışına yakın eklenen bu senaryo modunu çok sevdiğimi söyleyebilirim. Tabi hikaye anlatımı sinematiklerin yanı sıra daha fazla görselle desteklenseymiş, tadından yenmezmiş bunu da belirtelim.
“Senaryo bittiyse kaldır at artık” türünde bir oyun değil, her zaman keyifli olabilecek şekilde tasarlanmış
Senaryo modu bittikten sonra da kendiniz için bulabileceğiniz bir takım mücadeleler mevcut. Aynı bilgisayarda bir arkadaşınız ya da kardeşinizle ayrık ekranda oynayabileceğiniz gibi, Steam’in Remote Play özelliği ile de arkadaşlarınıza meydan okuyabiliyorsunuz. Bunu hep klasik satranç modunda hem de Pawn of the Dead tarzıyla yapabiliyorsunuz. Başka bir çok oyunculu seçeneği mevcut değil. Bunun yanı sıra rastgele bölüm yaratma algoritması ile rastgele oluşturulmuş bölümlerde zorluğunu sizin belirlediğiniz yapay zekalarla mücadele etme seçeneğiniz de mevcut. Ancak bölümlerin rastgele oluşturulması işlemi bir dakikadan biraz daha fazla sürüyor. Eğer her şey bir anda olsun istiyorsanız bu kısımda biraz sabretmeniz gerekecek. Oynamasının ise ayrı zevkli olduğunu söylemeliyim. Kendinizi alışılagelmiş durumların dışında bulup, sanki sürmekte olan bir hikayeyi ilerletir gibi oynamaya başlamanız ve devam ettirmeniz çok keyifli. Satranç ile aranız iyiyse rastgele oluşturulmuş bölümlerde oldukça keyif alacağınızı belirtmeliyim.
Pawn of the Dead anlatmak istediğini gösteren bir oyun olmuş
Satranç oyununa gotik bir dokunuş ekleyen ve yapısında küçük değişiklikler yapan oyunun görsel kalite kısmına da bir paragraf açmak istiyorum. Oyunda Gotik Harabeler, Mezarlık, Kale ve Kasaba olmak üzere dört farklı harita var. Hepsinin birbirinden güzel göründüğünü ve farklı ambiyansları olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca hiçbirini seçmek istemeyen kullanıcılar için boş oyun dünyası da mevcut. Gerek kullanılan 3B modeller, gerekse işleme sonrası efektleriyle her bölüm farklı hissettiriyor ve oyun deneyimine farklı bir lezzet katıyor. Aralarında kale bölümünün favorim olduğunu da belirtmeliyim. Bunun yanı sıra kullandığımız satranç taşlarının modellemeleri, insan olan tarafın açıkça “Ben iyiliği temsil ediyorum” diye bağırması ve karanlık tarafın karanlığın diplerinde yüzmesi… İşte böyle basit detaylar bile harika işlendiğinde gerçekten “değerli” bir şey oynadığınızı hissettiriyor. Doku kalitesi ya da herhangi bir detay gerçekçi olmaya değil, anlatmak istediğini göstermeye adanmış, ve hepsi işini layığıyla yerine getiriyor.
Müzikler konusunda biraz üzgünüm, keşke daha fazla müzik olsaymış ve biz oyuna daldığımızda arkada akışı hissetseymişiz. Senaryo modunda karşımıza çıkan Türkçe seslendirmenin güzelliği ve en azından bana “evimdeymişim gibi hissettirmesi” paha biçilemezdi. İlk kez Crysis oynadığımda karakterin Türkçe küfrettiğini işittiğim anda yaşadığım irkilmeyi, türüne çok rastlayamadığımız Türkçe seslendirmeli oyunlarda her seferinde yaşıyorum. Bu anlamda takdir etmek gerek, uluslararası pazara açılmış bir oyun olsa da Türkçe seslendirme ve altyazı desteğini eklemeyi ihmal etmemişler. Bunu diyorum, çünkü tersi örneklere de birkaç kez şahit olduk. Ses efektleri ve müzikler konusunda da Pawn of the Dead fena iş çıkarmamış, ancak daha iyi olabilirmiş.
Uzun lafın kısası
Pawn of the Dead, nedensizce duygusal olarak fazlasıyla bağlandığım ve oynarken oldukça keyif aldığım bir oyun oldu. Oyun süresi tamamen sizin satranç kabiliyetinize ve “şunu da göreyim nasılmış acaba” diye sorup sormamanıza bağlı. Bana kalırsa her bilgisayarda yüklü kalması gereken, “Oynayacak oyun kalmadı” krizlerine girildiğinde açılıp birkaç el yapay zeka tokatlayarak keyif alınması gereken bir oyun. Muhteşem bir oyun mu? Hayır o kadar iddialı değil. Ancak türü ve bu türü işleyişi bakımından sınıfının en iyilerinden diyebilirim. Steam üzerindeki 15,50 TL fiyatının her kuruşunu hak eden, ilmek ilmek işlenmiş bir yapım. (Mağaza sayfasına gitmek için buraya tıklayın) Bu incelemede size aktaracaklarım bu kadardı, bir başka incelemede görüşmek dileğiyle. Sevgi ve oyun ile kalın…