Resident Evil 5

Karanlık bir orman, küçük bir ekip ve geleceğe ışık tutacak birçok karakter.
Tam 13 yıl oldu bu serüven başlayalı, her seferinde destansı bir maceraya
atıldık. Bazı anlar geldi gölgelerin içinde kaybolduk, bazı anlar geldi
karakterlerin o dolu dolu hikayesine ortak olduk. Ama en önemlisi koca bir
şehrin yok oluş hikayesine tanıklık ettik. O zamanlar daha gösterişliydi, her
karesinde bir ayrıntı, her karesinde farklı bir hikaye vardı. Bizlerle daha
fazla şey paylaşırdı, sessiz kaldığı anlarda bile heybetini her daim korurdu.
Zamanla ağırlaşan o ismi, her oyunuyla daha da büyüdü. İsmi geçtiğinde insanı
heyecanlandıran nadir yapımlardan biri haline geldi. Peki şimdi ne oldu? Her
güzel hikayenin bir sonu vardır diyerekten, Resident Evil (RE) artık bambaşka
diyarlara yelken açtı. O geminin ilk durağı ise İspanya oldu.

En son çaylak bir polis olarak hatırladığımız Leon S. Kennedy, dördüncü oyunda
karizmatik bir şekilde karşımıza çıkarak, oyun dünyasını tuttuğu gibi salladı.
Omuz üstü kamera, hızlı oynanış, akıllı düşmanlar, farklı ve güzel mekanlar
derken, RE4 2005 yılına damgasına vurarak birçok kez yılın oyunu seçildi. Ama bu
başarılara rağmen arkasında ciddi derecede üzüntülü bir kitle bıraktı. Çünkü bu
oyun, Resident Evil ruhunu terk etmiş ve başka bir hale bürünmüştü. Artık eskisi
gibi bulmacalar, karanlık ve ürkütücü atmosfer gibi birçok etken yoktu. Zaten
değişen kamera sistemiyle, Survivor-Horror türünden çıkıp, aksiyonun temellerini
atmıştı. Ne var ki, oyunun o güzelim senaryosu bile çok başarılı bir şekilde
çıkmamıştı karşımıza, başkanın kaçırılan kızını kurtarmaya giden ajan
Kennedy’nin yaşadıklarına tanık olmuştuk. Akılda yer eden karakterler sağ olsun
durumu biraz toparlasa da, gelecek yeni RE oyunlarının ne hallerde karşımızda
çıkacağını gösterir gibiydi. Derken, aynı yıl içinde sevgili Capcom, Resident
Evil 5’i duyurdu ve uzun mu uzun 4 yıllık bekleyiş başlamış oldu.


“Chris, Code Veronica’dan sonra Steroid’i biraz fazla kaçırmış.”


Raccoon, Rockfort Island, İspanya derken şimdi de Afrika’dayız

Bildiğiniz gibi Raccoon’daki zombileri artık geride bıraktık, tam şimdi ne
olacak demiştik ki, Capcom bizi Los Illuminados tarikatının içine sokarak Las
Plagas virüsüyle tanıştırdı. Aslında buna virüs değil de, parazit demek daha
doğru olur. Çünkü RE’de her şeyle beraber virüs dönemini de bitti. Bu parazitler
sayesinde artık beyinsiz zombiler yok, düşünerek hareket edebilen daha güçlü ve
daha hızlı düşmanlar var. Tabii yeni oyunumuzda da bunların etkisini sonuna
kadar hatta yer yer abartılı şekilde görüyoruz. Peki ne oldu da yolumuz
Afrika’nın bu sıcak topraklarına kadar uzandı. Tabii ki bunu oyunu oynarken
öğreneceksiniz, ama ben yine de biraz konu hakkında bilgi vermek istiyorum. Her
şeyin başlangıcı olan Umbrella’nın kapanmasından sonra, olayların kontrol altına
alınması için BSAA (Bioterrorism Security Assassment Alliance) birliği kurulur
yani Bio-terörizm’e karşı hareket başlatılır. Oyunun geçtiği yer olan Afrika’da
da Umbrella ile ilgili bir şeylerin olduğu düşünülmektedir, ancak emin
olunamadığı için de BSAA harekete geçer ve Raccoon yok edildikten sonra ekibe
katılan Chris Redfield, olayları incelemesi için bölgeye gönderilir. RE5
yapısını olabildiğince kökten değiştiren, BSAA’nın Afrika Batı kolu ajanlarından
Sheva Alomar da partner olarak yanımıza verilir ve böylece kendimizi vahşi bir
toplumun içinde hayatta kalma mücadelesi verirken buluruz.


“Yakışıklı düşmanımız genç kızların beyaz atlı prensi!”


Kasabaya daha ilk adım atışımız da insanların normal olmadığını rahatlıkla
görebiliyoruz. Olayların her an başlayabileceğinizi düşünmenizle, Kijuju
sakinlerinin size saldırmaları bir oluyor ve olaylar akıp gitmeye başlıyor.
Tabii burada da Las Plagas benzeri bir parazit söz konusu ve düşmanlarız da
doğal olarak oldukça zeki… Hatta herhangi bir nesneyi kullanmasını geçin,
buradaki rakipler birçok ateşli silahın yanında MotoGP ya da Dacar Ralli
sürücülerinden farksız bir şekilde motor, otobüs, kamyon dahi kullanabiliyorlar.Kısacası düşmanlar uçanı da, kaçanı da bir şekilde yakalıyorlar. Peki biz? İşte
biz o uçamayan, kaçamayan sınıfına girenlerdeniz. En son Code Veronica X’de
gördüğümüz Chris, çıtı pıtı bir karakterdi. Ama Afrika’da bizi bambaşka bir
Chris karşılıyor. Kendisi artık ağır araç sınıfında, öylesine hantal ki, oyun
akıp giderken o sadece arkadan el sallamakla yetiniyor. Tabii bir de canımız
ciğerimiz olan Capcom sağ olsun, düşman konusunda elini baya bir bonkör
alıştırmış. Geniş alan, dar alan, kapalı, açık hiç fark etmeden, düşmanlar
yığınla üstünüze geliyor.

Hiç bilmeyen biri, Chris’in, Prince of Persia, Uncharted: Drake’s Fortune gibi
oyunlardan çıkmış bir karakter olduğunu sanacak. Ama nerede? Chris hareket
kabiliyeti konusunda feci şekilde aciz bir karakter olmuş. Tabii bir de üstüne
birkaç işi aynı anda yapamaması da devreye girince, yandı gülüm keten helva
diyebiliriz. Hareket ederken ne silahını kullanabiliyor, ne şarjör
değiştirebiliyor, ne konuşabiliyor hiçbir şey yapamıyor. Bu tip durumlar da illa
ki durması gerek, sanırız Chris normal bir insan değil ya da Capcom normal
insanların çalıştığı bir firma değil. Böyle bir mantığı nereden çıkarmışlar,
oyunu oynarken çözemedim. Ayrıca siz bu kadar ağırken düşmanlar ise tam tersi,
Olimpiyatlara katılmış akrobatik bir grup gibiler. Doğal olarak ya hepsini
öldürmeye çalışıyorsunuz ki, bu genelde kurşunlarınızı sıfıra indirmek demek ya
da kaçıyorsunuz.


“Parazit deyip geçmeyin, her birinin birer süper kahraman olmasına ramak kalmış.”


Kaçak

Kaçmak demişken yanlış anlaşılmasın korkudan değil tabii, düşmanlarla uğraşmak
istemediğinizden, çünkü dediğim gibi bizim hareket kabiliyetimiz bu kadar zayıf;
aynı şekilde mekanlar da çok kısıtlı hareket bölümlerine sahip olunca bazı anlar
geliyor ki, fena halde sıkılıyorsunuz. Zaten o anlar da oyun da birkaç bölüm
geçtikten, neyin ne olduğunu, RE5’in ilerleyiş mantığını anladıktan sonra ortaya
çıkıyor. Bir sonraki sahnelerde “Off yine mi, kim uğraşacak şimdi?” diye bir
nara atıyor ve tabana kuvvet diyerek, o bölgeden kaçıyorsunuz. Aslında sorun
Chris ve mekanların birbiriyle olan uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Hani gidip de
istediğimiz bir yerden atlayamıyoruz, dolayısıyla da mekana ayak uydurmak
zorunda kalıyorsunuz. Mesela siz bir yere çıkmak istediğiniz de merdiven
kullanıyorken, rakipler orayı bir zıplayışta geçiyor. Adamın elinde testere var,
yürümekte dahi zorlanıyor, ama üç metre yukarıya zıplayabiliyor ya da devasa bir
makineli tüfeği takmış sırtına, ama gel gör ki birkaç metreyi “Hop” diye anında
aşıyor. Böyle bir durumda da, biz bu kadar dar bir hareket kabiliyeti ve alanına
sahipken, düşmanların bu derece çevik olması da, oynanabilirlik konusundaki en
büyük handikabı oluşturuyor.


“Sheva çok güzel bir kadın, ama her güzelin bir kusuru olduğu gibi yapay zekadan pek nasibini almamış.”


Oynanabilirlikteki sorun bunlarla da bitmiyor. Adam öldürmek tam bir işkence
olmuş. Hani nişan alıp öldürmekten bahsetmiyorum. Şöyle anlatayım, birini
öldürmek için karşıdaki düşmanın burnunun ucuna kadar gitmezsiniz, biraz mesafe
yaratır ve o şekilde ateş etmeye başlarsınız. Zaten bu durum oyunlarda genel
olarak çok rahat gerçekleşir. Fakat RE5’te dediğim gibi tam bir işkence haline
gelmiş. Çünkü saygı değer beyefendi Chris, hareket ederken hiçbir şey yapamadığı
için, ateş ederken de kılını kıpırdatmıyor. Durum böyle olunca da, düşmanlar
bize kolaylıkla yaklaşma imkanı buluyor. İşte tam burada da müthiş bir kısır
döngü ortaya çıkıyor. İster bir kişi ister daha fazla hiç fark etmeden, öldürmek
istediğiniz adamdan öncelikle koşarak uzaklaşıyorsunuz ve yeterli mesafeyi
yarattıktan sonra dönüp ve ateş ediyorsunuz. O size yaklaşınca siz yine koşuyor,
mesafe yarattıktan sonra dönüp tekrar ateş ediyorsunuz ve tekrar, tekrar,
tekrar… Size gelen ya da gelenler ölene kadar bu böyle devam ediyor.Ne kadar zevkli ve heyecanlı dimi? Burada zevk ve heyecan yok gibi görünse de, boss
savaşları olabildiğince farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Hani ilk
gördüğünüz de o devasa yaratıkların ölmesinin mümkün olmadığını düşünüyorsunuz,
ama oyun bu konuda size her seferinde bir kolaylık sağlıyor. Zaten her boss’un
zayıf noktası olduğu için, bunu fark etmekte birkaç saniyenizi alıyor ve
rahatlıkla öldürüyorsunuz. Ama kapışmaların çok zevkli geçtiğini rahatlıkla
söyleyebilirim. Oynanabilirlik konusunda en zevk aldığım yer boss savaşları
oldu.

Güzellik var, akıl yok!

Yazımın başlarında belirttiğim gibi Sheva’nın katılımıyla beraber, artık oynanış
mantığı da kökten değişmiş. Aslında yanınızda bir arkadaşınızla beraber
oynayınca RE5 çok zevkli olmuş. Hani co-op budur diyorsunuz, ama işiniz
Sheva’nın yapay zekasına kalırsa, vay bizim halimize… Güzel partnerimiz
peşimizden hiç ayrılmadığı için, düşmanların kalabalık geldiği anlarda sıkışıp
kaldığınız sahnelere tanıklık edebiliyorsunuz. Ben kaçayım diye koşmaya
başladığınız da, çoğu zaman gerinizde kalıyor. “Ne olmuş geride kalıyorsa?”
diyebilirsiniz, cevabını vereyim. Yükleme yapılan kapılardan tek başımıza
geçemiyoruz, istenilen tuşa bastığımız da, kamera bir anda Sheva’ya odaklanıyor
ve onun gelmesini beklemeniz gerektiğini gösteriyor. Ben kurşun harcamayayım
diye kaçtığınız düşmanlar da, Sheva ile beraber geliyor ve doğal olarak
kapıların yer aldığı o küçük alan çoğu zaman düşmanlarımızla doluyor. Yani ne
diye Chris tek başına kapıyı açamıyor? Ne diye Sheva olmadan olmuyor? Çözemedim.
Birçok kez bu şekilde öldüğüm anlar oldu. Tabii Sheva’nın çok kolay cephane
harcaması da işin komik tarafı, sizin bir iki kurşunla öldürdüğünüz adamlara,
bayan Alomar bir şarjör boşaltıyor ve daha sonra size kurşuna ihtiyacım var diye
bağırıyor. Sırf bu yüzden birçok düşmanı kendim öldürdüm, o zaman ben ne
anlamadım bu partnerden?


“Spencer, Wesker ve diğerleri… Oyunun tutunduğu son dalı iyi koru Capcom…”


Kullanılan kamera sistemi de, ne yazık ki istenileni sunamıyor. Zaten ekranın
yarısından fazlasını kas yığını Chris kapladığı için, size kalan alandan da
etrafı görmeye çalışıyorsunuz. Üstüne üstlük normal şartlarda 360 derece serbest
olan sağ analog kamerası, RE5’te Chris’e odaklı olduğundan, mekanda olan biteni
de kaçırıyoruz. Mesela oyunun bir bölümünde önümüze aniden ölü bir asker
düşüyor. Ancak kamera Chris’e sabitlendiğinden ve dar bir alanı gösterdiği için
o askerin ben sadece kaskını görebildim. Daha sonra o tarafa doğru dönünce
düşenin asker olduğunu fark ettim. RE5’in çok nadir de olsa sağlamak istediği o
korku unsurunu da sırf bu yüzden yaşayamadım. Yani göründüğü gibi öylesine kötü
bir kamera sistemi var ki, verilmek istenileni de oyuncuya yansıtamıyor.


“Yeni Testere filminde oynayacak olan düşmanımız, kalas vücuduna rağmen Örümcek Adam gibi yüksek yerlere zıplayabiliyor.”


Hani benim korku unsurlarım?

Korku unsurunu etkileyen en büyük faktör, yıllar öncesinden kalma dinamik
müziklerin mekanda olan biten ne varsa haber vermesi… Bu durum korku faktörüne
5x Zoom yapılmış Sniper mermisi sıkıyor. Siz bir alana giriyorsunuz ve müzikle
beraber düşmanlar akın akın gelmeye başlıyor, çoğunu indirdiğiniz halde müzik
hala devam ediyor, sonra bakmışsınız kıyıda köşede bir düşman hala duruyor,
dolayısıyla onu da indiriyorsunuz ve müzik sonlanıyor. Buna ne gerek vardı?
Zaten korku unsuru bitti bitecek, son kalan çırpınışları da bu sayede öldürmüş
sevgili Capcom.Oynanış mantığından bu kadar bahsettikten sonra co-op olayını es geçmek olmaz.
Tam anlamıyla harika, arkadaşınızla beraber oynarken, tek kişi oynadığınızdan
çok daha fazla zevk alıyorsunuz. Hatta o zevkin inanılmaz olduğunu da
söyleyebilirim. Zaten RE5’in yapısı artık tek kişiye odaklı bir şekilde
gelişmiyor. Eğer Chris bu maceraya tek başına atılmış olsaydı, mümkün değil yarı
yolda pes ederdi; çünkü mekanlar öylesine bir tasarımdan geçmiş ki, illa iki
kişi olmak zorundasınız, yoksa ilerlemeniz mümkün değil.

Tabii bunun abartıldığı anlar da var, çoğu zaman bir kapının iki yanındaki kart
okuyuculara, kartı sokup çıkarmak için bile Sheva’ya ihtiyaç duyuyoruz. Bu durum
biraz saçma olsa da, RE5 “Ben co-op oynanırım, başka türlü de olmaz” diye bas
bas bağırıyor. Ayrıca Sheva ile yaptığımız alış verişi sağlayan envanter sistemi
de fena halde kısıtlı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir şeyler yerleştirmek
istediğiniz zamanlarda tam anlamıyla bir nevi bulmaca oynuyormuş gibi
hissediyorsunuz. Tabii bu durumun en kötü yanı ise, envanter sistemi açtığınızda
oyunun durmaması, siz oradan bir şeyler yapmaya çalıştığınız anlarda dahi
aksiyon her daim devam ediyor. Tabii işiniz ya yarım kalıyor ya da yarım
kalmasına bile izin vermeden bir güzel ölüyorsunuz. Zaten Sheva’nın kurşunları
şuursuzca kullanması yüzünden, mübarek envanter sistemi kapanmıyor. Ama dediğim
gibi eğer yanınızda yapay zeka değil de, arkadaşınız varsa, hiçbir problem yok.
O yüzden size tavsiyem RE5’e bu şekilde yaklaşın, aksi takdirde tek başınıza
oynayarak koş, dur, ateş etten ileriye gidemezsiniz.


“İtibar kaybetti, dağıldı ve kapatıldı, ama Afrika’da bile karşımıza çıkmayı başarıyor.”


Yaratıcılığını kaybeden firma…

Capcom ya cidden yaratıcılığını kaybetmiş ya da üşenmiş, artık orasını
bilemeyeceğim. Ama adamlar Resident Evil 4’ün üzerine öylesine yayılarak
yaslanmışlar ki, hani RE5’i 4. oyunun Afrika’da geçen ek paketi diye
sunsalarmış, herkes güzelce yer, üstüne bir de teşekkür ederlerdi. Aralarında 4
yıl gibi bir süre olan iki oyun nasıl bu kadar benzer yapılır anlam veremedim.
Karakterlerin hareketleri, animasyonları, çoğu zaman kullandıkları nesneler dahi
4. oyunla aynı, hiçbir şekilde yeni oyun havasını veremiyor. Hiç değilse birkaç
değişik düşman var da, farklılık duygusunu bir nebze olsun hissediyorsunuz.

Yapımın genel yapısı tamamen 4. oyun üzerine kurulmuş ki, hiç hoş bir durum
değil. Buna rağmen RE4’ten koptuğu noktalar da var. Mesela tüccar artık yok.
Bunun yerine her bölüme başladığımızda, karşımıza silah ve malzemelerin
satıldığı alan geliyor. Buradan cephane dışında tüm ihtiyaçlarınızı satın
alabiliyorsunuz. Tabii oyun için de bulduğunuz hazineleri de buradan oldukça
yüksek fiyata satabilme imkanınız var. Ama paraları sadece bu şekilde
kazanmıyorsunuz. Öldürdüğünüz adamlardan ya da sandık vs… şeylerden çıkan
altınları alıyoruz. Lakin bu durum biraz komik olmuş diyebilirim. Çünkü
çevremizde çıplak ayaklı, zayıflıktan öldü ölecek insanların yer aldığı bir
yerde, portakal sandığını parçalayıp içinden çıkan altını almakta gerçekten
ilginç bir durum.


“Chris’in hantallığı yüzüne, düşmanlar burnumuzun dibine kadar giriyor ve dövüş başlıyor.”


Konuşulması gereken bir diğer husus ise senaryo, aslında bu konuda Resident Evil
serileri her zaman çok iyi olmuştur. Ancak 4. oyunun karakterler sayesinde
kurtulan biraz havada kalmış senaryosu vardı. Aynı şey RE5’te de karşımıza
çıkıyor, aslında aynı şey demeyeyim de, sanki biraz daha iyi yansıtılabilirdi
diye düşünüyorum. Çünkü senaryonun eski doyurucu halinden biraz uzak olup,
karakterlerin geçmişi sayesinde tavan yapan bir yapısı var. Zaten aralara
serpiştirilen Flashback’ler sayesinde oyundaki heyecan doruk noktasına ulaşıyor.
Geçmişi bu görsellikte görmek, o duyguları tekrardan yaşamak müthiş bir his,
açıkçası bu konuda hafif MGS 4 esintileri de görmedim desem yalan olur. Ara
sahnelerde yaşanan dövüşler aynen film tadında, bilhassa Chris, Sheva, Wesker ve
Jill coşup, coşturuyor.RE5’in grafikleri ise oldukça güzel, her ne kadar çoğu yer düşük kaplama
boyutlarına sahip olsa da, genel yapısı oldukça başarılı… Ama ara sahneler ile
oyun arasında belirgin farklılıklarda yok değil. İlk bakışta her şey oyun içi
gibi görünse de, mesela yapımdaki su efekti ara sahnelerde muhteşem bir hal
alıyorken, oyun içinde tam tersi rezilleri oynuyor. Keza Kijuju sakinleri de
çamurdan çıkmış bir halde karşımıza çıkıyor. Aslında modellemeler güzel, ancak
ana karakterlerin yanında çok fazla sırıtıyorlar. Hani örnek vermek gerekirse,
Chris ve Sheva mekanda ilerlerken, sanki bir gecekondu mahallesine dikilmiş iki
gökdelen gibi duruyorlar. İşte grafiklerde o bütünlüğün olmaması da, görsellik
konusunda yer yer oyunun kötü görünmesine sebep oluyor. Bunun dışında mekanlar
inanılmaz derecede statik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Hiçbir etkileşim söz
konusu değil. RE5 bizim nereye gitmemizi istiyorsa oraya gidiyoruz. Hiçbir
farklı yolda olmayınca bu durum biraz can sıkıcı olabiliyor. Keza Chris’in de bu
çevreye pek bir uyum sağlayamadığını söyleyebilirim. Çünkü bazı anlar geliyor,
beş metreden zıplayan Chris, diğer tarafa geçmek için küçücük bir taşın üstünden
zıplayamıyor ve doğal olarak karşıya geçmek için bir ton yol yürüyoruz. Bu da
oyunun sıkıcı bir hale bürünmesine sebep oluyor.

Oyundaki seslerde çok başarılı bir şekilde kulağımızın pasını siliyor. Bilhassa
seslendirmeler harika olmuş. Bunun dışında eski oyunlarda olduğu gibi yeni
oyunda da birçok içerik mevcut. Bunlar için de ekstralar, karakter detayları,
konu ile ilgili dosyalar, Sheva ile oynayabilme imkanı gibi özellikler var.
Ayrıca silahları sonuna kadar geliştirdiğinizde (Upgrade ettiğinizde) sınırsız
cephane ile ödüllendiriliyorsunuz. Tabii ki Mercenaries modu da RE5’teki yerini
almış.


“Kijuju toprakları, keşke bu resimdeki kadar esrarengiz ve ürkütücü gözükebilseydi.”


Bir Resident Evil hikayesi…

Oyunu bilhassa oynanabilirlik konusunda çok fazla eleştirdiğimin farkındayım.
Ama ne yazık ki durum anlattığım gibi, belki başkasına zevkli gelebilir, ama ben
bu oynanabilirlikten hiçbir zevk almadığımı açıkça söyleyebilirim. Yapımdaki RE
ruhu dediğimiz tüm öğeler kalkmış olabilir, ben aksiyona odaklanacağım da
denilebilir ki, zaten aksiyona odaklanılmış. Her yerden düşman akıyor, sürekli
bir çatışma, koşuşturma içindesiniz. Ancak hareket ederek bir şey olmaz mantığı
ile Resident Evil 5, tam anlamıyla bir aksiyon oyunu da olamamış. Zaten içindeki
Survivor-Horror türünü terk etmiş yapısıyla oyun, içinde en ufak korku unsuru da
sunamıyor. Dolayısıyla RE5 korku oyunları kategorisine de giremiyor. Eskiden
karşımıza çıkan bulmacaları çözmekten gına gelirdi, ama yapımda sadece bir tane
bulmaca var ve bu yüzden macera yönünü de kaybeden RE5’in ben tam olarak hangi
türe hizmet ettiğini çözebilmiş değilim. Güzel bir oyun olmuş, ama ismini bir
kenara atarsak fena halde ortalamanın altında kalan bir yapısı var. Açıkçası
“Ben RE istiyorum, bir klasik istiyorum” diyorsanız, Resident Evil 5 diye Dead
Space oynasanız, RE duygusunu daha fazla hissedeceğinize eminim. Bir oyun ne
diye özünden bu kadar kopartılıp, bambaşka diyarlara yönlendirilir
anlayamıyorum. Kaldı ki, sahip olduğu co-op ve bu özellik için tasarlanan mekan
yapısı yüzünden, iyiden iyiye bambaşka bir yapım olarak karşımıza çıkıyor RE5.


“Chris ve Sheva yeni tanışmalarına karşın iyi bir ikili oluyorlar. Aralarında büyük bir aşk filizlenebilir mi? Cevabı yeni oyunlarda.”


Eğer eski bir Resident Evil oyuncusuysanız, RE5’i oynarken bol bol küfür etme
olasılığınız çok yüksek, ama seriye 4. oyunla hatta 5. oyunla giriş yapanlar ya
da yapacaklar için bu oyun oldukça iyi gelecek ve kendisini beğendirecektir.
Hele ki yanınızda her daim yer alabilecek bir arkadaşınız varsa, muhteşem co-op
ile harika dakikalar yaşabilirsiniz. Zaten senaryosu için alacak çok insan var,
ama onun dışında kalan kesim için mutlaka almanız gereken bir oyun olduğunu
söylemem, bilhassa PS3 sahipleri belki ucuzlamasını bekleyebilir.

Exit mobile version