Düşük bütçeli oyun yapmak demek belki eskiden çok kötü bir oyun olacak manasına gelebilirdi. Bahsettiğim zamanlar da 90’ların başı. Nitekim yıl olmuş 2013 ve bir oyunun düşük bütçeli olması artık akla ilk “kötü oyun” fikrini değil sadece “çok fazla içerik beklememek lazım” mantığını getiriyor…du. Ta ki Ride to Hell: Retribution ortaya çıkana kadar.
Lan al motorunu da git hadi!
1960’lı yıllardın sonlarında geçen hikayemiz arka kısmına biraz drama yaşatayım uğraşıyla Vietnam’dan dönen askerleri de katmış, lakin işi bir “Torque” ve “Müfreze” karışımına dönüştürmektense berbat bir “Otomatik Portakal” parodisi ortaya koymuş.
Hikayemizin kahramanı Vietnam’dan dönen ve kafayı bildiğin sıyırmış olan Jake Conway. Jake yaşadığı onca kafa kırıcı olaydan sonra evine dönüp sakin, sessiz bir hayat sürmek niyetindedir. Lakin hayatın kaderi, cilvesi ya da script’in zorunluluğu ile Jake’in manasız kardeşi kendisini bir motorcu çetesine öldürtür ve ceheneme yolculuğumuz başlar.
Seks, şiddet ve “erkekliğin” bir şekilde anlatılmaya uğraşıldığı ancak en kötü Steven Seagal filmlerinden bile başarısızı bir anlatımla bizlerin (kendisinin bile değil) yüzüne gözüne bulaştıran oyun ne tema olarak, ne o temayı bir hikaye ile yansıtma olarak ne de o hikayeyi adam akıllı anlatma adına hiçbir şekilde çamurun içinden çıkamıyor.
Zaman zaman sizlere Türk amatör geliştiricilerin oyunlarını tanıtyor ve onlara detsek olmanızı istiyoruz. Evet bazı oyunlar çok başlarında olduğu için fazla göze hitap etmiyor ancak hemen hemen hepsinin en azından fikir kısmında büyük bir potansiyeli var. Ride to Hell gibi oyunları gördükçe o fikirler çok daha akla yatkın projelere dönüşüyor. Zaten eğer şu yabancı özentiliğini doğru şekilde kullanabilsek çoktan onların yanına ulaşabilecektik de neyse.
Açıkçası oyun hakkında fazla konuşmak istemiyorum nitekim PC versiyonunun bile başarısız bir port olarak ortaya çıktığı oyunda çok da anlatılacak pozitif olarak anlatılacak olaylar negatiflerin yanında sönük kalıyor. Belki de oyunda en sevdiğim kısım müzikleriydi ki o da herkesin bildiği gibi tamamen kişisel bir durum. Rock tadındaki müzikler bana hoş geliyor ancak türü sevmeyen için kapatıp oynamak daha mantıklı. Bunun yanında ilk sinematik garip bir anlatımla da olsa interaktif bir şekilde bizlere sunulmuş. Jake yollarda pırpırlanırken önceden yaptıkları flashback’ler haline önümüze seriliyor.
Nuri Alço da olsaymış keşke
Jake Conway hakkında biraz konuşacak olursak; Troy filminde Brad Pitt’in Achilles’i içine soktuğu karaktere ne kadar uyuz olduysam Jake’e de o kadar uyuz oldum. Maço tavırlar bir yere kadar ancak Chuck Norris çakması tavırlar, James Dean çakması hareketler, beceriksiz Nicholas Cage duygusallığı oyundaki animasyonların ne kadar “tatmin edici” olduğunu daha başından belirtiyordu bizlere.
Nitekim ilk başta karşınıza çıkacak olan dövüş sahnesinde de bu acıyı yaşayacaksınız. Her ne kadar Jake kavgayı kazansa da izlediğiniz noktada hem grafik hem de animasyonlardan dolayı kendinizi duygusal ve hatta belki de fiziksel olarak dayak yiyen o iri adamda daha yakın hissedeceksiniz.
PC versiyonundaki kontroller, özellikle farenin kontrolü bir hayli zorlayacak sizi. Başlarda hassasiyet ayarlarından kaynaklanan bir sorun sandığım ancak acı gerçeği kısa zamanda farkettiğim bir durum bu.
Fakat artık çocuk kitapları için bile klasikleşmiş hikayesi veya dengesiz kontrolleri ya da altı sene öncesinin grafikleri, Ride to Hell’i öylesine bir oynamak için göz ardı edilebilirdi, eğer ki sürekli olarak yaşanan çökmeler, bug’lar, garip ses kayıpları gibi teknik hatalar isteseniz de sizleri epey bir engelliyor. Hadi bu konularda şanslı çıktınız fakat bitmedi. Düşmanın yapay zekası, siz istemeden “ölmeleri” veya süreli oyunların sürelerinin aslında ekrandaki gösterildiği süreyle aynı olmaması gibi daha önce oyun dünyasında görülmemiş inovasyona eş değer nitelikler katarak karşınıza çıkıyor.
Karkterler popcorn aksiyon filmlerine bayılanlar için oldukça hoş hazırlanmış diyebiliriz. Kris Kristoffersen kılıklı amca ve Casey Affleck’in gençliğine benzer bir kardeş ve sürekli içerisinde garip sessizlikler olan diyaloglarla “Şu işi beklerken oturup izleyeyim” deyip ortasında uykuya dalacağınız bir aksiyon filmlerinden taşıp dijital ortama karışıyor.
Aksiyon kısmında ise silahlı dövüşlerde vuruş hissini zaten aramadığımdan çok fazla hayak kırıklığına uğramadığımı belriteyim nitekim silahsız dövüşler sürekli olarak bir quick-time event’ler aracılığı ile size sunulmuş durumda.
Bence bitirelim artık Jake
Açıkçası bu hayatımda yazdığım en kısa inceleme yazısıydı çünkü sizlere “Sakın oynamayın!” diye ısrar edeceğim hatta hepinizin evine tek tek telgraf olarak göndereceğim bir oyun için daha fazla zamanımı kaybetme istemiyorum.
Bilemiyorum belki Ride to Hell: Retribution’ın en büyük şanssızlığı, onu GTA V’in videosundan sonra izlemiş olmamdır. Belki de o doğuştan bu tarz bir hükme mahkumdur. Sebebi için net bir şey diyemem ancak Deep Silver adını temize çıkartmak adına bir an önce harekete geçmeli yoksa THQ’ya neler olduğunu hepimiz hatırlıyoruz değil mi?
Bence bugünlük siz dışarıda gezin ya da ne bileyim dizi izleyin. Bakın Newsroom’un ikinci sezonu başladı, eğer hiç izlemediyseniz ona bakın. Benim kafam kaldırmaz o kadar ciddiyeti derseniz 90’ların sit-com’u Seinfeld’i tekrardan izleyin. Game of Thrones’un beşinci kitabı çıktı gidin alın okuyun ama ne olursunuz bu oyunu evinizden, ailenizden ve konsol/bilgisayarınızdan uzak tutun. Nitekim Nevada çölünde yeni bir çukur kazıldığının duydum.