Locksley’li Robin, Kral “Aslan Yürek” Richard’ın arkasından savaşa gittiğinde henüz çok gençti. Kral savaşa giderken yönetimi, kardeşi Prens John Lackland’a bırakmıştı. Robin geri döndüğünde birçok sürprizle karşılaştı. Prens John, ülkede otoriteyi sağlayamıyordu. Nottingham şerifi halktan zorla para topluyor ve mallarını gasp ediyordu. Dahası Robin’in babası da ölmüş ve şerif onun topraklarına ve mallarına el koymuştu. Robin neye sahipse, şerif tarafından ele geçirilmişti. Bunun üzerine Robin, şerifle savaşmaya karar verdi.
Birçoğumuzun bildiği gibi, Robin Hood’un hikayesi kısaca böyle. Robin Hood, bu kadar meşhur olmasına rağmen, bildiğim kadarıyla, bugüne kadar ona bilgisayar oyunlarında rastlayamamıştık. Commandos’un özgün yapısını daha önce başarıyla uygulayıp onu farklı konularla ve fikirlerle, farklı bir tat olarak oyunculara sunan Spellbound, yine aynı yapıyı kullanarak başka bir boşluğu daha doldurmuş. Robin Hood, daha önce TV vb. yerlerde meşhur olmuş, ancak bilgisayara aktarılırken hiçbir ruh taşımayan, rezil oyunlardan değil. Aksine, özellikle oyunun yapısını da dikkate aldığınızda, çok uygun bir seçim yapılmış ve ortaya çıkan ürün Robin Hood’un yüzünü ak etmiş.
Türlerin Başarılı Bir Harmanı
Her ne kadar oyunu strateji olarak sınıflandırsak da, birçok oyun türünden özellikler taşıyor. Karakter yönetimi ile bir RPG, araştırma ve bulmaca çözme ile bir macera, üretim ve ilerleme planları ile bir strateji tadı alabiliyorsunuz. Commandos ya da Desperados oynayanların alışmakta hiç zorluk çekmeyeceği oyun, yine 2D izometrik görüş açısından oynanıyor ve oldukça mütevazı sistem ihtiyaçlarına gerek duyuyor. Commandos ile karşılaştıracak olursak, teknik açıdan aynı sıçramayı yaptığını söyleyemeyiz. Ondaki gibi 3D iç mekanlar, daha gelişmiş karakter yönetimi, daha detaylı grafikler ve bol miktardaki sinematikler yok. Her ne kadar böyle olsa da bu, grafiklerin kötü olduğu anlamına gelmiyor. Konuya uygun ortamla birlikte, özellikle geceleri, grafikler gayet güzel. Karakter animasyonları ve uyum çok iyi. Kontroller gayet kolay. Oynanış yapısında da bir takım farklılıklar var. Yani birebir karşılaştırma yapmak doğru değil. İkisinin de kendine has çok hoş özellikleri var.
Oyun yine görev tabanlı ama bu sefer lineer değil. İlk birkaç alıştırma bölümünden sonra arkadaşlarınızla Sherwood ormanına gidiyorsunuz ve burada kurulan bir kampı üs olarak kullanıyorsunuz. İlk ilginç fikir burada uygulanmış; kullandığınız sınırlı araçları, yine sınırlı şekilde burada üretebiliyorsunuz. Bunun için, ilgili yapının yanına adamlarınızı gönderiyorsunuz. Siz bir görevi bitirip geldiğinizde, onlar ilgili malzemeyi üretmiş oluyor. Aynı malzemeleri görev sırasındayken de bulabiliyorsunuz. O an için alabileceğiniz görevleri, haritadan seçiyorsunuz. Bu görevlerin bir kısmı bir vergi konvoyunu soymak gibi basit görevler olabiliyorken, bir kısmı da kaleden birisini kurtarmak gibi belli amaçları olan daha büyük görevler. Görevleri seçtikten sonra ise adamları da seçip göreve başlıyorsunuz.
Okunu Halkı İçin Kullanan Kahraman
Ormandaki bir konvoyu soyarken bazı hedef tahtaları göreceksiniz. Bunlar daha önceden hazırlanmış tuzaklar. Bunları vurarak düşman askerlerini tuzağa düşürebilir ve işinizi kolaylaştırabilirsiniz. Yine bu tür görevlerde kazılmış ve üzeri kapatılmış çukurlar da düşmanı avlamanızda yardımcı olacaktır. Kale çevresi görevlerde ise, dilencilerden ve halktan yardım almanız olası. Halk yardım edebildiği gibi, sizi ihbar da edebiliyor. Oyunda üç farklı zorluk seviyesi var. Askerlerin davranışı nedeniyle, sessiz bir şekilde ilerlemede zorluk çekebilirsiniz. Askerler eğer güçlü durumda iseler, sizi fark ettiklerinde saldırıyorlar. Eğer zayıf durumda iseler ya da öldürülmüş arkadaşlarını bulurlarsa, gidip diğer askerlere ya da askeri bir birliği yöneten komutana haber veriyorlar. O da askerlerini görevlendiriyor ve peşinize düşüyorlar. Burada, Commandos’tan farklı olarak askerler daha geniş çevreye dağılıyorlar ve evlere de bakıyorlar. Ondaki gibi 3d iç mekanlar olmasa da evlere saklanmak amacıyla girebiliyorsunuz. Ayrıca bazılarının içinde gezmeniz de olası. Bu tür yerler, ancak girince görünür oluyorlar.
Zaman XII. yy. olduğu için doğal olarak silahlar da kılıç, yay vb. şeklinde. Dolayısıyla uzun mesafeden vurulmak ancak ok,yay vb. ile mümkün. Fakat bunların mesafesi de çok uzun sayılmaz. Buna bir de askerlerin görüş mesafesinin az olması ve ortamda birçok engelin bulunması da katılınca, tehlike biraz daha azalıyor ve kaçma şansı artıyor. Bu durumda birebir savaşlar da kaçınılmaz oluyor. Burada da başka bir fikir var. O da savaşırken birden fazla hareket yapabilmeniz. Bunun için, savaş anında sol fare tuşuna basıp fareyi sürüklemek suretiyle çeşitli şekiller çiziyorsunuz. Bu şekilde birden fazla adamı bile aynı anda devirebiliyorsunuz. Bu da oyuna dövüş oyunu olma özelliğini de kazandırmış oluyor.
Tek cd ile gelen oyun, üzerine kurulduğu orijinal fikirleri, benzerlerine göre yapılan iyileştirmeleri, hoş müzik, ses ve grafikleri, sağlam konu altyapısı ve hikaye örgüsü ve daha sayamadığımız birçok özelliği ile oynanmayı hak ediyor. Eğer teknik açıdan da daha büyük bir sıçrama yapabilseydi, gerçekten klasikler arasında yerini alması işten bile değildi.