Oyunlarla haşır neşir olup, Crytek adını duymayan kalmamıştır diye düşünüyorum. Cevat, Avni ve Faruk Yerli tarafından kurulan Alman kökenli bu oyun firmasını ilk olarak 2004 senesinde Far Cry isimli efsanevi FPS oyunuyla duymuştuk. Türe kattığı yenilikler, fizik motoru ve grafikleriyle dönemi için efsane olmuş olan yapımın dağıtımcı firmasıysa Ubisoft’tu.
Ardından Ubisoft ile yollarını ayıran Crytek, 2007 yılında karşımıza Crysis isimli yapımla çıkmıştı. Crysis, Far Cry’ın üzerine gelmiş olan pek çok yenilikle biz oyunseverlerin karşısına çıkmış ve FPS oyunları içinde gerçekten unutulmaz bir yer kazanmıştı. Crysis’in devamı olan, Crysis 2 ve Crysis 3 maalesef ilk oyunun başarısını tam olarak yakalayamıyordu. Elbette bu durum serinin devamının kötü olduğunu göstermiyor, sadece ilk oyunun ardından daha geri planda kalıyorlardı.
2013 Kasım ayındaysa, Crytek çok daha farklı bir yapımla oyunseverlerin karşısına çıkmıştı… Ryse: Son of Rome! Sadece Xbox One platformu için piyasaya sürülen yapım, aynı zamanda XBox One’ın çıkış oyunu olarak da geçiyordu. Fakat Crytek, Ryse ile beklediği ilgiyi yakalayamadı, yapım bir oyundan daha çok teknoloji demosu gibi gündeme getirildi.
Aradan geçen bir sürenin ardından Ryse: Son of Rome’un, PC platformu için geliştirildiği duyuruldu. Şimdiyse yapım PC kullanıcılarıyla buluşmuş durumda. Peki Crytek Xbox One’da yakalayamadığı başarıyı PC’de yakalayabilecek mi?
Kahraman Marius!
Yapımın hikayesi aslına bakarsak çok ilgi çekici özelliklere sahip değil. Hatta kısaca bir intikam hikayesi olduğunu söyleyebiliriz. Barbar’lar Roma’ya karşı savaş başlatırlar ve Marius’un ailesi bu savaşta ölür. Babasına verdiği söz ve intikam hırsıyla gücünü toparlayan Marius, tüm Barbar’ları yok edip, Roma’yı kurtaracağına söz verir. Böylece bizim oyundaki hikayemiz başlamış olur.
Evet, söylediğim gibi çok şaşırtıcı bir hikaye söz konusu değil ama bu hikayenin işlenişi ve gerçek olaylardan esinlenilmiş olması işleri biraz değiştiriyor. Sonuçta tarihte Roma İmparatorluğu’nun dönemi gerçekten büyük ve önemli bir yere sahip durumda.
Hızlıca maceranın içine girmemizin ardından, her Hack’n Slash oyununda olduğu gibi karşımıza çıkan düşmanları öldüre öldüre ilerliyoruz. Öldürmek burada biraz hafif kaldı sanırım, çünkü bu işlemi olabildiğince kanlı bir şekilde yapıyoruz. Kanlı yapıyoruz dediğim için aklınıza hemen gereksiz vahşet öğeleri gelmesin, düşmanlarınızı infaz ettiğiniz sahneler kesinlikle oyunun en büyük artılarından bir tanesi olmuş.
Genel oyun kontrollerinden bahsetmek gerekirse, oyun boyunca kullandığımız tuş sayısı 10’u geçmiyor. Bu tuşlar, saldırı, blok ve takladan ibaret diyebilirim. Dövüşlerde yapabileceğiniz combo hareket sayısı oldukça az, bu sayının azlığından dolayı dövüşler bir süre sonra kendini tekrar ediyor ve sıkıcı bir hal alıyor. Tüm dövüşler, düşmanlara birkaç saldırı yap, ardından kafasının üzerinde kuru kafa işareti çıktığındaysa, infaz et şeklinde ilerliyor. Her ne kadar yapımda oldukça etkileyici ve sinematik infaz sahneleri bizlere sunuluyor olsa da bu özellik dövüş sistemini kurtarmaya yetmiyor. Başlarda oldukça eğlenceli gelen bu sahneler de bir süre sonra tekrar içerisine giriyor ve bunun sonucunda düşmanlarınızı normal şekilde öldürmeyi seçebiliyorsunuz (en azından zamandan tasarruf).
Yine de doğruyu söylemek gerekirse, bu infaz sahneleri oyunun olağanüstü grafikleriyle bir araya geldiğinde sizi uzun bir süre eğlendirmeye yetiyor. Dövüşler her ne kadar sıradan ve kendini tekrar eder bir yapıyla ilerliyor olsa da karakterimize yapacağımız güçlendirmeler sayesinde, heyecan biraz yükseliyor. Bu güçlendirmeler sadece karakter özelliklerinden ibaret değil, düşmanlarınızı infaz ettiğiniz sahnelere de daha çok seçenek ekleme şansınız bulunuyor ve pek çoğunuzun öncelikle bu güçlendirmeleri yapacağına eminim.
Ryse, size karakter geliştirme adına çok fazla seçenek sunmuyor, hatta neredeyse hiç sunmuyor. Aldığınız tecrübe puanlarına bağlı olarak, açtığınız yeni yeteneklerin hemen hepsi pasif özellikler. Aktif olanlar da oyuna pek fazla bir getiride bulunmuyor, sadece yaptığınız hareketlerin daha etkili görünmesini sağlıyor.
Geliştirmelerin ardından ilerledikçe, yeni eşyalar, silahlar görmeyi bekliyorsanız Ryse sizi bu noktada da üzecek diyebilirim. Çünkü böyle bir içerik oyunda bulunmuyor, sürekli olarak sadece önümüze çıkan düşmanları öldürüp yolumuza devam ediyoruz. Düşmanlardan bahsetmişken söylemeden olmaz, oyun boyunca karşımıza çıkan düşmanların çeşitliliği oldukça az, aynı anda birbirinin aynısı düşmanları öldürmek biraz rahatsızlık verici bir hale gelebiliyor.
Kısacası oyunda daha çok kombinasyona sahip ve daha akıcı bir dövüş sistemi olsaymış, bu mükemmel infaz sahneleriyle birlikte gerçekten yapımın puanını fazlasıyla yükseltebilirdi. Crytek bu konuda sahip olduğu potansiyeli pek kullanmayı başaramamış gibi görünüyor.
Tamam ama o nasıl bir grafiktir?
Ryse’ın en can alıcı bölümüne gelmiş bulunuyoruz sevgili okurlar. Oyunun grafikleri bildiğiniz üzere Xbox One için oldukça gelişmiş ve başarılıydı. PC versiyonunda ise bu gelişmiş olan grafiklerin çok daha fazlasına hazır olmalısınız ve elbette bu duruma sisteminizin de hazır olması gerekiyor.
Crytek, bizlere daha önce hiçbir oyunda görmediğimiz kalitede grafik şöleni hazırlamış adeta. Karakter, çevre, zırh modelleme ve kaplamaları inanılmaz bir seviyede. Kesinlikle oyunun atmosferini oluşturan en büyük etkenlerden bir tanesi grafikler olmuş. Oyunda sık sık durup, ekran görüntüsü almak isteyeceksiniz ama emin olun buna hiç gerek yok, çünkü oyunun tamamı aynı grafik kalitesiyle ilerlemeyi başarıyor. Özellikle infaz sahnelerini mutlaka görmelisiniz.
Fakat bu harika grafiklerin yanında animasyonlar biraz sönük kalıyor. Genel olarak aslında çok sorun olmasa da dövüş sahnelerindeki kesik kesik ilerleyiş ve atlayışlar biraz rahatsız edici. Animasyonlarda, tam olarak bir akıcılık ve esneklik söz konusu değil.
Aynı zamanda Ryse, PC versiyonunda 4K çözünürlüğü de destekliyor. Bu muhteşem grafikleri 4K çözünürlükte görmek, bambaşka bir oyun deneyimi gibi vaad ediyor. Elbette bu deneyim için, Intel Core i7 3.5 ghz ya da dengi bir AMD işlemci ve GeForce GTX 780 Ti, AMD Radeon 290X gibi son seviye bir ekran kartına ihtiyaç duyacaksınız.
Sesler konusunda, özellikle karakter seslendirmeleri oldukça kaliteli ve güzel hazırlanmış. Çevre ve düşman sesleri içinse aynı şeyi söylemek oldukça zor. Sürekli kendini tekrarlayan ses efektleri, zayıf atmosfer sesleri ve heyecansız müzikleriyle, Ryse bu konuda pek başarılı olamıyor.
Ryse’da çoklu oyuncu modu da buluyor. Burada bir maça katılmadan önce karakterimizi, fazla bir seçeneğe sahip olmasak da kişiselleştirebiliyoruz. Üzerimizde bulunan zırhı, silahlarımızı seçme şansına sahip durumdayız. Ardından, Arena, Round to Round ya da Solo oyun türlerinden bir tanesini seçerek oyuna katılıyoruz.
Oyunun çoklu oyuncu modu genel olarak, tek başımıza ya da bir takım arkadaşımızla birlikte, belli bir arena içerisinde üzerimize dalga dalga gelen düşmanları etkisiz hale getirmek üzerine kurulu. Yapımın çoklu oyuncu modları, başlarda ilgi çekici olsa da bir süre sonra sıkıcı bir hal alıyor.
Sen de mi Ryse?
Mükemmel grafikleri, ortalama seviyede sesleri, dövüş sisteminin ve hikayenin zayıflığıyla maalesef Ryse: Son of Rome ortalama seviyenin çok üzerine çıkabilecek bir yapım değil. Biraz daha uzun bir oynanış süresiyle birlikte, daha detaylı hikaye işlenişi ve dövüş sisteminde yapılacak bir kaç düzenlemeyle aslında oldukça başarılı olabilecek bir yapım olan Ryse, bu haliyle gerçek anlamda bir teknoloji demosunu andırmaktan ileriye gidemiyor.
Hikayeye ve oyunun diğer eksikliklerine çok takılmayacak bir Hack’n Slash oyuncusuysanız, Ryse’ı deneyebilirsiniz. Öte yandan yapımın size sunabileceği çok fazla bir içerik bulunmuyor. Sadece görebileceğiniz en iyi grafikler için yapımı deneyebilirsiniz.