Bugüne kadar oynadığımız oyunlara bir göz atarsak, muhakkak ki hep bir
eksiklik göze çarpar. Bütün oyunları kendi dalında değerlendirmek gerekir elbet
ama işin sonu hep bir hazımsızlığa çıkar. Çünkü oyunlarda olsa gerçek
hayatımızda, insanlar tek bir hissiyattan çekinir. Korku!
Kim evinde tek başına kalmak ister? Kim bir ışığın yanıp söndüğü bir sokaktan
köpek havlamaları arasında geçmek ister? Kim sabah uyanıp da kapısını açtığında,
kapısında kam damlaları görmek ister? Hiç kimse mi? Maalesef yanlış.
Bir insanı besleyen tek duygunun korku olduğu bilimsel bir kanıttır. Korku
olmadan yaratılışı gereği eksik olan insan, bilincini sabit tutamaz. Tabi ki her
hissin bir sınırı da olmalı.
Silent Hill 2 (SH2 olarak anılacaktır), kesinlikle bu sınırlar içinde azap
çekmemizi sağlayan bir oyun. Birkaç sene önce küçük kardeşi ile PS hayatına adım
atan SH2, uzun bir bekleyiş ve ardından önce PS2 sonra XBOX çıkışıyla bize güzel
bir çelme taktı. Üstelik XBOX versiyonunda geliştirilmiş ve daha beter bir hale
getirilmişti. Tam bu sıralarda internette dolaşan bir habere göre Konami 2005
yılına kadar PC için oyun üretmeyecekti. Neyse ki haberin sadece Winning Eleven
ve serisi için geçerli olduğu art arda çıkan Konami oyunları ve ardından gelen
açıklama ile anlaşıldı. Sonunda SH2’de gelmişti. Gerçek bir korku klasiği olması
için, hatta olması için değil de olacağı bilindiği için piyasaya sürülen SH2,
klavyelerimizin ucundaydı artık.
Konumuzla girişimizi yapalım hemen. Esas karakterimiz James Sunderland,
birkaç yıl önce hastalıktan ölen karısından bir mektup alır. Mektupta SH
kasabasında buluşmalarını istemektedir Mary. Önceleri kafası karışan James, Mary
öldüğünden beri yeterince boşlukta olmasının da getirdiği bir sonuç olarak,
kasabaya gitmeye karar verir. Ne de olsa kaybedecek bir şeyi kalmamıştır artık.
James kasabaya gider, bir kadın ararken bomboş ve ürkütücü bir manzara ile
karşılaşır. Kovboy filmlerindeki “Hayalet Kasaba” tanımı ile “Korku Kenti”
arasında, hatta bu ikisinin birleşimi olan bir mekan.
Görüldüğü üzere daha giriş paragrafı itibariyle bile korkuyu sakladığımız
yerden çıkarmayı amaçlamış bir oyunla karşı karşıyayız. Buna bir de senelerdir
PS makinelerde görüp de iç çekmelerimizi eklerseniz, en basit korkuları ortaya
çıkarırken en zevkli dakikaları harmanlayabilecek bir yapıtı ellerinizde
tuttuğunuz açığa çıkar. Gelelim oyunun çok kısa sürecek olan inceleme bölümüne.
Şu an için kendi sınıfında en iyi oyunlara sahip oyun. Kendi sınıfının
dışındaki oyunlara da aşırı ezici bir üstünlüğü olduğu aşikar. Sistem
özelliklerinizin düşük olması, yeteriz özellikler kesinlikle kaliteyi
etkilemiyor. Şu an sistemleri baz alırsak, bu oyunun benim sisteminde çalışması,
teoride kesinlikle her sistemde çalışabileceği anlamına gelir. Bunun dışında
1600 * 1200 gibi birçoğumuzun monitörünün bile desteklemediği bir çözünürlüğe de
imkan sağlıyor SH2. Yani grafikler neredeyse kusursuz.
Keza sesler de en az grafikler kadar başarılı. Hemen her şeyin sesi kendine
ait diyebiliriz. Yalnız burada ufak bir detay var. Karşınıza çıkan yaratıkların
sesleri değişmiyor. Yani her karakter sınıfı aynı sesi kullanıyor. Bir de hem
tahtada hem de asfalt üzerinde ayakkabılarımız aynı tonda ses çıkarıyor. Ben
bunlara basit eksikler der geçerim.
Silent Hill 2’nin oynanabilirliği de rahat olmuş, bu tarz oyunların en
sorunlu yönü olan kamera açısı bazı kesimlerde kesinlikle hala adamı çıldırtsa
bile, klavyeden oynanabilir olması, karakter yönetiminde neredeyse kesin emirler
verebilme oyunun kontrollerini üst düzeyde tutuyor. Tabi bunun yanında oyun
tablaları, joystick kullanılarak da oynanabilir.
İnsan keşke fare desteği de olsa demeden geçemiyor tabi. Kontrollerde dikkat
etmeniz gereken bir nokta, ayarlar mönüsünden “Rotational” ya da “Directional”
seçim hakkınız. Bu tarz oyunlarda karakterinizi yönetme stilinize bağlı olarak,
ya “Rotational” yani karakterinizi yön tuşlarına basarak, bastığınız yöne
döndürme şeklinde ya da “Directional” yani bastığını yöne yürümek şeklinde idare
edersiniz. Oyunla geçireceğiniz ilk birkaç dakika içinde ikisini de deneyip
kararınızı verebilirsiniz.
İncelemeyi bitirip, oyunun zorluk seviyeleri arasındaki farkları belirteyim
sonlara gelmişken. En kolay seviyede, James tam sağlıkla başlar, çok az
yaratıkla karşılaşır, gereğinden fazla mermi, sağlık, gerekli malzeme bulabilir.
Zorluk seviyesi arttıkça da her şey tersine döner. Yaratıklar zor ölür ve daha
fazla çıkar, mermi çok az bulunur ve James daha düşük sağlıkla oyuna başlar.
Sonuç Olarak
Oyun gerçek anlamda bir başarı abidesi. Sistemimiz için yapılmış yegane
oyunlardan biri ve seveni sevmeyeni, herkesin alıp arşivine katması gereken bir
oyun. Kesinlikle pas geçmeyin, çok şey kaybedersiniz.