2091 yılında, Postville’in ufak bir kasabasının halkı çok büyük ve eşi
benzeri görülmemiş bir deneyin merkezi haline gelirler. Utopia deneyi, Postville
insanları için yaratılmış gerçek dünyaya paralel, sanal bir ortamdır. Bu dünya
gerçekten bağımsız olarak büyüyebilen ve varolabilen bir ütopya olması için
yaratılmıştır. Fakat sanal dünya, dışarıdakinden daha büyük bir hale gelir ve
halkı için acı veren bir yer halini alır.
Mükemmel Şehir
Oyuna girdiğimizde pek kaliteli olmayan bir video karşılıyor bizi. Kısaca
hikayeyi anlatıyor ve Utopia City’nin artık insalar için bir zulüm haline
geldiğini, halkı kurtarmanın tek yolunun bizden geçtiğini söylüyor. Fazlasıyla
klasikleşmiş bir hikaye anlayacağınız gibi. Yapıma başladığınızda zaten
hikayenin, laf olsun torba dolsun diye yazıldığını görüyorsunuz. Çünkü Utopia
City, gerçekten safkan bir FPS’den oluşmakta. Serious Sam gibi önüne geleni
öldür türünden ibaret. Aralarındaki fark, Serious Sam’in eğlenceli bir oyun
olması.
Ajan Daisy
Sanal bir bayan arkadaş olan Ajan Daisy, başlarda size kısa Tutorial hizmeti
veriyor. Çevreyi gezdiriyor, etkileşim araçlarını, tuşları tanıtıyor. Yanınıza
da Scanner adında uçan bir cisim takıyor. Nereye gitsek bizimle gelen bu uçan
yuvarlak arkadaş, Ajan Daisy’nin bize yolladığı mesajları iletiyor. Ayrıca size
saldırmak üzere gelen bir düşmanı da önceden sezebilmek gibi bir yetisi var.
Ekranın sağ üst köşesinde bulunan Scanner ikonu tehlike yok iken yeşil, tehlike
yaklaştığında kırmızı renkte yanıyor. Sağ alt köşede cephane sayısı, sol alt
köşede zırh ve sağlık, sol üst köşede enerji ve disk sayısı bulunmakta. Diskler
öldürdüğünüz bir kişinin içinden çıkıyor. Nede olsa Utopia şehrinin sanal
insanları bunlar. Gerçek hayata kavuştuğunuzda insanları yeniden hayata
döndürmek için bu diskleri kullanacağımız farzediliyor. Ayrıca toplanan diskler
belli sayılara ulaştıkça, ödül olarak yeni daha güçlü silahlar verilemekte.
Tutorial’dan bir teleport aracılığı ile yuvarlak bir platform üzerine geliyoruz.
Platform, üzerlerinde Club, Lunch, Bank, Casino, Hotel, Police isimleri yazan
altı kapıya köprüler ile bağlanmış. Her kapı farklı bir bölüm ve her bölümde
size verilen görevi yerine getirmeye çalışıyorsunuz. Utopia City’den kurtuluşun
yolu, bu altı bölümü tamamlamaktan geçiyor.
Yapay zeka fazla yapay
Yapımcı firma oyunu tarif ederken, oyuncuların seçim yapma hakları olduğunu
söylüyor. Utopia’ya ve onun yasalarına boyun eğip kabullenebilir veya
kendillerini serbest kılmanın yollarını arayabileceğinden bahsedilmiş. Malesef
hiçbir şekilde seçim yolu olduğunu göremedim. Tek düze bir ilerleyiş, önüne
çıkanı öldürden başka birşey bulunmamakta. Yapay zeka için de çok iyi şeyler
söyleyemeyeceğim. Daha önce odada olmayan bir düşman, odaya girdiği anda nerede
olduğunuzu biliyor. Hedef belli, direk size kitlenmiş şekilde üzerinize
geliyorlar. Yerinde duramayan askerler, hedef olmamak için hiç durmadan sağa
sola koşturuyor. Bazen nişan almak çok güçleşiyor. Sağa sola gelişine kurşun
sıkıyorsunuz. Stratejiden eser yok, bileğe kuvvet en hızlı olan öldürür mantığı
geçerli. Malesef bölüm tasarımları da yaratıcılıktan yoksun. Eğer yol ikiye
ayrılıyorsa bir taraf modellenmiş, diğer taraf simetriği alınmış; Göze hoş gelen
grafikler, birbirinin aynı olan mekan tasarımları yüzünden gölgelenmekte.
Son olarak…
Çevresel bir ses sistemi kullanıyorsanız, EAX desteği sayesinde seslerden
daha fazla zevk alabilirsiniz. Güzel grafikli, ancak yaratıcı olmayan bölüm
tasarımları oyunu tek düzeliğe itiyor. Yapay zekanın yapaylığı ve bazen
adamınızın biryerlere takılıp kalması sinir harbi yaşatmakta. Bir yapımda önüne
geleni öldürmekten başka birşey aramıyorsanız, bu oyunu alabilirsiniz. Piyasada
çok daha güzel FPS’ler varken önceliği Utopia City’ye vermeniz yazık olur. Hele
ki Half Life 2: Episode 1 yeni çıkmışken.