Çok fazla söze gerek yok. We Love Katamari! İlk oyununun üzerinden çok
geçmemişti aslında. Japonlar veya Caponlar yapınca, insan ister istemez hayran
kalıyor. Henüz böyle bir oyun çıkarmayı kendileri bile düşünmezken, insanlardan
gelen yoğun istek ve yoğun sevgi üzerine oyunu çıkarma durumunda kaldılar. İyi
de yaptılar. Peki nedir Katamari?
King Of All Cosmos tarafından çalınan yıldızları ilk oyunda yerine geri
koymuştuk. Görevimiz buydu. Bunu başarmak için de yapmamız gereken
yuvarlanmaktı. Prens Katamari’yi döndürüyor ve etraftaki objeleri topluyordu.
Mantık buydu yine bu kısaca. Başta dev gibi gelen kalemtraşlar, kibritler,
çöpler; bir yerden sonra küçücük gözüküyordu gözümüze. Çünkü önce kendi
boyumuzdaki boncukları topluyorduk, sonra büyüdükçe kalemtraşları, daha sonra
kedileri, insanlar, daha sonra apartmanları, daha sonra… diye gidiyor…
Tabii bunu yaparken düzgün yapışmıyor her şey. Neresinden değersen, orasına
yapışıyor ve yerçekimi kurallarıyla da bütünleşince gitmemiz zorlaşıyordu. Görme
alanımız daralıyordu. Fakat bazı grafik sorunlarından ötürü yuvarlanırken,
topladığımız bir kısım materyaller şeffaflaşıp, önümüzü daha rahat
görebiliyorduk. Genel mantığı yine aynı olan We Love Katamari’de ise bu tür
grafik hataları söz konusu değil.
Namco’nun şaheseri bu oyunun türü ne? Diye soracak olursanız, “Bilmiyorum” diye
cevap vereceğim. Hangi gruba girer gerçekten kestirmek güç. Yuvarlanıp büyüyen
bir topun grubu nedir, bilemiyorum. Gelelim bu oyunun konusuna…
2. oyunda prens bu kez yalnız değil. Yanına kuzenini de almış ve birlikte
gidiyoruz. Aynı anda aynı yöne gitmeleri gerekiyor ki; sorun yaşanmasın. Bu
yüzden özellikle arkadaşlarınızla birlikte oynarken, çok iyi dayanışma içinde
olmamız şart. Analogla kontrol ettiğimiz ikili, halkın isteklerini yerine
getiriyor. Artık oyun daha zor, daha heyecanlı. Bir görev bitince sevinemiyoruz
çünkü daha bekleyen çok görevin olduğunu biliyoruz.
Bize verilen belli süre içerisinde görevi yapmaya çalışıyoruz. Mesela diyor ki;
10 dakika içerisinde 50cm ol. Biz de yuvarlana yuvarlana, birlikten kuvvet doğar
diyip görevi yerine getiriyoruz. Yerine getiremezsek, tekrar deneme şansımız
oluyor. Gerçekten sorun değil bu. Esas sorun, bu eğlenceli görevleri yaparken
zamanın nasıl geçtiğini anlayamamamız ve oyunun süresinin kısa olması.
Çok değişik grafikleri olan ve türünü belirtemediğimiz We Love Katamari’nin esas
en büyük karışıklığı ise müzikleri. Sırf müzikleri için bile alınması gereken
bir oyun. İnanılmaz saçma ama bir o kadar da değişik, güzel müzikleri var. Bunu
da belli bir türe koymak mümkün değil tahmin edeceğiniz üzere. Daha önce böyle
bir şey duymamıştım.
Farklı bölüm tasarımları ve çok birbirine benzemeyen, içinde kendini yenileyen
oyun yapısıyla dikkatleri çeken We Love Katamari’de, dev şekerler yapmak gibi
birçok görevimiz var. Bundan bahsetmiştik. Ayrıca kampçıya yardım etmek için
kamp ateşi bulmak gibi görevler de var. Amaçlar değişik, bir o kadar da ilgi
çekici. Mantık da iyi ayarlanmış durumda. Suya girerseniz sönecek olan ateş,
parçalara hızlı hızla yapışmazsanız da yine köreliyor. Yani hem hız, hem beceri
lazım.
L1 ve R1 ile kamera açılarını değiştirebildiğimiz ve daha rahat görmemizi
sağlayabilecek açılara getirebildiğimiz oyunda R1 ile kuşbakışı, L1 ile ise Fps
şeklinde görebiliyoruz. Oyunun türüne FPS mi desek acaba…
At, uzun burun, anten gibi gereksiz hediyelerin de kazanıldığı We Love Katamari,
çok gereksiz gibi gözükse de çok eğlenceli ve oynanası bir oyun. Herkese
öneriyorum. Güzel bölüm tasarımları ve oynanışıyla bizi kendine çeken We Love
Katamari, sadece müziklerini dinlemek için bile alınır…