Spor denilince akla sadece “Futbol”un geldiği bir ülkenin gençleri olarak, farklı spor türlerine ancak oyunlar sayesinde ulaşabiliyoruz. Amerikan Futbolu’nun yada Baseball’un kurallarını bilgisayar oyunları olmasa belki de hiçbir zaman bilemeyecektik. Boş vakit geçireceğim diye hep aynı tarz oyunları oynamaktan bıkıp yeni tadlar denemeye hazırsanız; Buyurun !
What is the Rugby ?
Çoğunuz gibi bende, bu oyunu alıp oynamaya başlayana kadar Rugby hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Spor kanallarında rastladığım görüntülerden anladığım kadarıyla; Amerikan Futboluna benzeyen, iri kıyım adamların bir top uğruna birbirlerini yedikleri bir oyun olarak düşündüm. Yanılmamışım. Rugby, tahmin edileceği üzere; 15’er kişiden oluşan takımlarla oynanan, Amerikan Futboluna fazlasıyla benzeyen bir oyun. Elbette ki önemli birkaç farkla. Bir kere Rugby’de oyuncular, koruyucu giysiler giymez, bir forma ve bir şortla mücadeleye girişirler. Topu birbirlerine el yada ayakla aktararak karşı takımın kalesine kadar ulaştırmaya çalışırlar. Bilenler bilir, Amerikan Futbolunda topla koşan oyuncu, rakip tarafından düşürülürse oyun durur ve o noktadan hakem düdüğüyle yeniden başlar. Rugby’de ise böyle bir durumla karşılaşmak oyunu durdurmayı gerektirmez, ne olursa olsun devam edilir.
Gelelim oyunumuza, takımınızı seçip oyuna başladığınızda hiçbir kuralı bilmediğinizden, en azından kontrollere alışmak için ısınma maçlarına başlıyorsunuz. Rugby sporunun yapısı gereği, elinize topu alıp koşmaya başladığınızda, üzerinize fütursuzca saldıran rakiplerle karşılaşıyorsunuz. Akrobatik hareketlerle sıyrılma işini bir kenara bırakıp, en müsait durumdaki takım arkadaşınıza pas atmak en iyisi. Zorluk derecelerini arttırmak, rakibin agresifliğinide bir o kadar arttırmak demek oluyor. En kolay modda oynadığınızda rakipler üzerinize fazla saldırmıyorlar ama elinizi kolunuzu sallayıp gol atmanıza da izin vermiyorlar. Zor modlarda ise ayakta kalabilmek büyük beceri istiyor. “Top benden çıksın da, ne olursa olsun.” düşüncesi ile pas verip duruyorsunuz. Diyelim rakip takım oyuncusuna yakalanıp, yeşil çimlerle bir bütün oldunuz. İşte o zaman seyir eyleyin gümbürtüyü. Çevrede bulunan tüm oyuncular, topu elde edebilmek için büyük bir çabaya girişip birbirlerini ittirmeye başlıyorlar. Size de onlara yardımcı olmak için tuşlara delice basmak kalıyor.
Tamam. Rugby’yi anladık. Peki oyun nasıl ?
Açık konuşmak gerekirse, WCR’nin görsel yönden elle tutulabilecek pek fazla yanı yok gibi. Grafikler geçtiğimiz senenin ayarında. Multiplatform oyunlarında bu farz oldu. Hem PC, hem PS2’ye yapılan oyunlar, görsel açıdan bir standart oluşturmak için ister istemez kaliteden ödün vermek zorunda kalıyorlar. PS2 konsolu için bu grafikler harika sayılabilir ama PC’de bunları hak etmediğimizi düşünüyorum. Özensiz hazırlanmış iki üç seyirci modellemesinin, her atılan golden sonra gözümüze sokarcasına ilan edilmesi hatalı bir seçim olmuş. Madem bu kadar yakından göstereceksiniz, biraz daha detaylı yapsaydınız bari. Maçları anlatan spikerlerin kim olduklarını bilmiyorum ama eminim konun uzmanı kişilerdir. Seyircilerin tepkileri ve saha içi seslendirmeler gayet başarılı.
Biri “Install”, diğeri “Game” diski olmak üzere 2 CD’den oluşan oyunun, herhangi bir alıştırma bölümünün olmaması çok büyük eksiklik. Rugby gibi dünya çapında ünü olmayan, ismi nadir duyulur bir sporun oyununu yapanların daha akıllıca davranıp, bir training bölümü koymalarını beklerdim. “Friendly”, “League”, “World Cup” gibi standart modların haricinde, eğlenceli bir multiplayer modu sizleri bekliyor. CPU’ya karşı aldığınız acımasız yenilgilerden sonra sizin gibi oyunu bilmeyen bir arkadaşınızla bu (tatlı sert !) oyunu oynamak çok eğlenceli olabiliyor.
Bir ihtimal, Rugby sporuna karşı ilginiz varsa yada farklı, hareketli bir spor oyunu arıyorsanız mutlaka deneyin derim. Aksi halde tuş kombinasyonlarını öğrenmeye bile uğraşmadan silebilirsiniz bu oyunu. Benden söylemesi.