Her Dem Erdem: Yaşamak için Hırs

Her şeyin bir başı ve sonu olmalı, değil mi? Hayatın da. Bunu sizinle paylaşmak biraz ilginç olacak. Benim açımdan en azından öyle, siz ne hissedersiniz bilemeyeceğim.

Az önce uçarak bir sivrisinek geldi ve koluma kondu. Küçük bir canlıydı, hatta ayaklarını her kıpırdatışında kıllarımı kaşındırmasaydı onun orada olduğunu fark etmeyebilirdim bile. Belki onu kolumda yakalamak için çok geç kalmıştım, zira onu gördükten sonra bir dakika geçmemişti ki olduğu yerden havalanarak yine karanlıklara karıştı. Kanatlarını hatırlıyorum, damarlarımdaki iki damla kandan kendince bir şeyler emebilmek için kullandığı ağzını da. Vücudunun geneline kıyaslarsam biraz irice gözleri olduğunu da belirtmeliyim. Sevgilisini ölmeden önce son kez kucaklayan bir insanın, gözyaşlarıyla karşısındaki aşığının dudaklarına dudaklarıyla yapışmasını andıran bir şehvet ve susamışlıkla daldırmıştı ağzını koluma. Nedendir acep, bir acı hissetmiyordum. Tadını beğenmiş olsa gerek, devamlı kıpırdanarak pozisyonunu düzeltmeye uğraşıyordu. Pencereden esen sert rüzgara ve ortamda bulunan toplanabileceği diğer arkadaşları yada parlak lambalara rağmen işte kolumdaydı. En nihayetinde o da bir canlı. O da bu şekilde bilinçaltına yerleşmiş yaşama içgüdüsünü beslemek istiyor benim aracılığımla. İşte bu yüzden benim kanıma muhtaç. Oysa ki şimdiki zavallı görünüşüyle kendimi hiç yormadan onu başparmağımın ufak bir hareketiyle ezebilirim. Halbuki onun acınası bu hali, benim yokluğunu bile hissetmeyeceğim minik bir kan zerresi sevdası içinde kendisinin yok olmasına neden olabilir. 

Aslında o sadece karnını doyuruyor. Eminim ve emin olun ki, bir an o da ölecek. Zaten kış yaklaşıyor, ben öldürmesem havanın soğuğu onu dondurur. Peki, o zaman, yani bana ihtiyacın olduğunda, yine benim kolumdan kan emer misin sivrisinek? Bana yine muhtaç olur musun? Ben seni güçlü kılarım; senin her ne kadar bana bir hastalık bulaştırma ihtimalini de hesaba katarak yaparım bunu hem de. Sen küçük bir sineksin sadece. Hatta belki bir sinek, yada sadece “sinek” olduğundan bile haberin yoktur. Sizi bize hep içgüdüleriyle hareket eden, bilinçsiz yaratıkları diye tanımladılar. Ama şunu da bilmediğine bahse girerim ki, aynı tanımı sana yapanların atalarının da zamanında kendilerini nasıl idame ettirdiklerinden haberleri bile yoktur. Onlar da zamanında sadece insandı, şimdi ne olduklarını bilseler de aslında bilmezler, beni anlıyor musun sinek? Yaşamalarındaki amaç içgüdüsel bir avlanma isteği uyandırıyordu ve milyonlarca yıl geçse bile ırklarının ilk örneklerinde var olan bu istek, asla yer altına inmeyecek. Seninkisin gayet doğal bir davranış. Damarlarımdaki, belki sana birkaç dakika bile yetmeyecek olan sıvıdan dileniyorsun. Haklısın, işin ucunda senin hayatın var ve ağzının ucu şu anda derimin derinliklerinde. Bunu hissetmiyorum; ama, bunu hissediyorum. 

Yaşayabilmek için sen sadece benim ufak bir parçamı istiyorsun ha? Verdim gitti. Bütün vücudumu sömüreceğini de bilsem, yada böyle bir ihtimal ortada olsa da olmasa da; üstelik vızırdama sesinden tiksinsem de, buyur! Daldır şah damarıma ilahi iğneni, çek olan tüm kanımı; hatta gir içeri ve büyü içimde. Senin girdiğin yerden tüm kainat girer. Beynime yumurtlayın, ciğerimi parçalayın, iliklerime işleyin. Kullanabildiğinizi kullanın, isterseniz öldürün beni. Mikropları getirin, tüm asalak yaşayan hayvanları da, hatta virüsleri ve tüm pislikleri. Aman diyeyim insanı da sakın unutmayın. Onlar da gelsin, onlar da yaşasınlar. Yaşamak içinse bütün gayeniz, yapın tüm bunları. Ama! Bunu lütfen bana muhtaç olduğunuzu bildirerek yapın. Yaşamaksa asıl niyetiniz, ben sizi vücuduma yapışmış bir sivrisinek edasıyla severim. Sana bir tek soru sorarım, ve bana mantıklı bir cevap verebilirsen seni anlayabilirim. Neden yaşamak istediğini bana söyler misin? Bir sivrisinek bile yaşamak için bu kadar tehlikeli bir işe, başka bir canlının vücudundan onun hayat sıvısını çekmeye yeltendiyse mutlaka bir cevabı olmalı bu sorunun. Ama ne? Bir cevabın varlığının gün gibi meydanda olduğu belli; ama, benim merak ettiğim şey bunun ne olduğu. Ki ben sadece yaratılanların yaşama olgusu üzerine konuşuyorum sinek, hatırlıyorsun değil mi?.. .. .. Sinek??… .. . . Gitmiş. Kalsaydı ona daha kıskançlıktan bahsedecektim. Yaşama arzusu ile kıskançlığı nasıl birbirine bağlardım bilmiyorum; ama, bir yolunu bulur bunu da yapardım muhakkak… .. .. O da nesi? Meğer bütün evren içeri girmiş, o minik sivrisineğin koluma açtığı delikten. Madem öyle, ben de sineğe söylemek istediğim bütün şeyleri gerizekalı insanlığa anlatırım. Hem de bir öncekine anlattıklarımdan farklı şeyleri bir sonrakine uydurarak yaparım bunu. Sözümü bitiririm, sonra da sessizce beni onarlar, sanki üzerine konuştuğum kesim kendi türünün yaratıklarından değilmişçesine. Hem o, hem de bunu nasıl “sevgi” başlığı altında gerçekleştirdiklerinden de bahsederim. Varsın bir tanecik sinek duymasın bunu. Ama şunu bil sinek efendi, ki beni bir şekilde duyacağından da eminim, sen hayatım boyunca unutmayacağım bir yaratıksın. Bak, şu anda tüm insanlık benimle beraber. Ve onlar, senin ağzınla açtığın delikten içeri girebilecek kadar küçükler.

Exit mobile version