Saat: 10:03 – Sıcaklık : 27*C – Nem oranı : 30%
Başarılı editör Emre, serin vapur yolculuğunun sonunda Kadıköy’deki ofise varır. “Günaydın” demek üzeredir ki; gördüğü manzara ile şoka uğrar. Yazı işleri müdürü Mine, masasına yığılmış vaziyette durmaktadır.
Emre : Mine Ablaaa ! İyi misin ? Mine Ablaaaaa !!!
Mine : Nooluyo be! Sabah sabah ne bağırıyorsun! Sıcaktan içimiz geçmiş işte…
Emre : Tamam be abla kızma hemen. Bir an korktum işte. Harbiden de hava sıcak. “Öğlene doğru daha da sıcak olacak!” diyorlar.
Mine : ZZzzzzz…
Emre : Ahanda uyudu… Neyse biz de işimize bakalım… Dubudubbaa… Şıpıdıııp… Offf amma sıcak yaw…. Offff… Üff….. ZZzzzz…..
…ve Emre de sıcağa dayanamayıp derin bir uykuya dalar. Dakikalar horultular eşliğinde geçmektedir.
Saat : 10:15 – Sıcaklık : 28*C – Nem Oranı : 40%
Oyun haberlerinin kompedanı, üstün kişilik Arda kapıda belirir. Şaşkındır…
Arda : Günaaaayyy… Aaaaa… Arkadaşlar! İyi misiniz ?
Emre ve Mine : Nooluyo be! Sabah sabah ne bağırıyorsun! Sıcaktan içimiz geçmiş işte…
Arda : Neyse kendinize gelin de beni dinleyin. Size harika haberlerim var. Biraz evvel Murat Abinin yapacağı sürprizi öğrendim.
Mine : Ne? Sürpriz mi? Ne sürpriziymiş bu? Bankaya gitmedi mi o?
Emre : Harbiden. Bende soracaktım Murat Abi nerede diye ?
Arda : Arkadaşlar az önce Murat Abi’yi klima alırken, el sıkışma faslı sırasında gördüm. Kısacası birazdan klimamız olacak !!!
Mine : Yupiiiii !!!
Emre : Laylaylaylaylaylaylaylaylaaaaaaaaay. Muuuuurat Abiiiiiii !
“İyi insan lafının üstüne gelirmiş.” atasözünü ispatlar misali kapıda belirir Murat…
Murat : Tamam buraya bırakabilirsiniz. Teşekkür ederim. Zahmet ettiniz yukarı çıkartarak.
Hasım ile Kazım : Ağabey kurmayacaz mı klümayı ?
Murat : Gerek yok ben hallederim. Teşekkürler.
Hasım ile Kazım : Ama ağabey, klümalar öle diledüğün gibin dakılmaz bizüm yapmamız lazum.
Arda : Evet abi, klimayı görevliler takar. Sen şimdi bilmezsin açıyı, aerodinamiği, elektrostatiği…
Murat ani bir hareketle elindeki çantayı Arda’ya doğru savurur…
Arda : Ahhhhh kafam….
Murat : Siz hiç merak etmeyin. Ben hallederim. Tekrar teşekkürler. Güle güleee… Kütonkkk! Arda seni gebertirim. Bu klimaya ne kadar para saydım senin haberin var mı? Bir de adamlara montaj ücreti mi verecem? Hayret birşey…
Mine : İyide hayatım, montajın ücretsiz olması gerekmiyor mu?
Murat : Hö? Hasssssseki cerrahpaşa… Eee… Kazım Beeeeey! Hasım Beeeey! Aha gitmişler. Neyse canım bir klimayı takmak ne kadar zor olabilir ki?
Emre : Abi hiç merak etme beraber hallederiz. Hem bizim eve de klima takılmıştı. Ben izlemiş birşeyler kapmıştım…
Murat : Aslanım benim beee! Tamamdır Emre ile beraber takıyoruz…
Arda : Emre ile beraber ‘takıyor’ musunuz? Töbe estağfurullah!
Emre : Oğlum senin için fesat…
…Emre ile Murat klimayı monte etmek üzere kolları sıvarlar. Sıvadıkları bu kollar başarılı bir montaj aşamasının değil, maceralarla dolu olayların başlangıcı olduğundan habersizdirler.
Saat : 10:55 – Sıcaklık : 30*C – Nem Oranı : 55%
Geçen 40 dakika içerisinde montaj adına hiçbir gelişim gösterilmeyince Murat sinirlenmeye başlar…
Murat : Emre!!! Hani sen biliyordun monte etmeyi? Bak ters taktın klimayı işte.
Emre : Yok be abi bu klima son model. Direkt insana vurmasın diye yukarı doğru çalışıyor.
Arda : Amma salladın be abi!
Emre : Sen sus bakiyim…
Mine : Koskoca montaj klavuzu vermişler oradan takip edip yapsanıza şu işi yahu..!
Murat : Aklınla bin yaşa hayatım. Bu Emre’nin birşey bildiği yok. Neredeydi şu klavuz? Aha !
Emre : Abi niye bıraktın klimayı..? Tek başıma tutamam ben !!! Arda çekiiil !!!!
Arda : Ahhhhh kafam…
…Üstüne klima düşen Arda’nın kafasını sarmak için gazlı bez temin edilemeyince ofiste bolca bulunan ve her derde deva olan tuvalet kağıtları kullanılır. Kafası sarılmış olan Arda’nın ismi; “Kavuklu Arda” olarak değiştirilir…
Saat : 12:35 – Sıcaklık : 33*C – Nem Oranı : 70%
Artan sıcaklık, ofis çalışanlarının sinirlerini bozmakla kalmaz, iyice bunalan Murat’ın çileden çıkmasına neden olur…
Murat : Hıırrrr… Khkkhkııırrr….
Emre : Abi tamamdır. Dört vidayı da sıkıştırdım tamam…. Üaaarrrhh… Tamam tam yerine oturdu… Valla ne güzel durdu duvarda… Hey yavrum be!
Arda : E hani çalışmıyo bu?
Emre : Daha dur oğlum, asıl parçayı monte etmedik. Duvarın dışına asıl soğutucuyu takacaz.
Mine : İşte şimdi ne yapacaksınız bakalım. Camda demir var dış klimayı nasıl monte edeceksiniz?
Murat : Evet Emre, marifetini göster bakalım. Nasıl yapacaz..?
Emre : Abi ben şimdi bu makineyi alıp aşağı inecem merdivenle çıkıp, dışarıdan duvara yerleştirecem.
Arda : ‘Yerleştirecen’ mi? Töbe estağfurullah…
Emre : Senin için fesat oğlum.
Emre dışarı çıkar ve merdivene tırmanıp, cama dış taraftan ulaşır. Dev klima motorunu takmak için büyük bir çabaya girişen Emre, başarısız olacağını az çok sezmiştir. Üstelik düşmemek için büyük bir çaba içerisindedir. Zaten aşırı sıcak olan hava, Murat’ın sinir kat sayısını maksimize etmiştir. Bütün bunlara bir de Emre’nin, ‘Ben biliyorum’ havası ile başladığı işi eline yüzüne bulaştırması Murat’ın iyice çileden çıkartır ve olmayacak işler yapmasına yol açar.
Murat : Emre! Hani bu işi biliyordun. Rezil ettin bıraktın. Hiç yalvarma beni yukarı çekin diye… Orada kal da aklın başına gelsin. Offff. Ne sıcak be…bırrrr…
Mine : Hayatım, ben dedim size böyle olmaz diye.
Arda : Abi bende demiştim görevliler monte etsin diye.
Murat : Hıııırrrrrr…
Emre : Abi daha fazla dayanamıyorum. Bu makine çok ağır! Düşüyorum galiba. Yarabbim sen taksiratımı affet. Yarabbel alemin….
Murat : Hay senin yapacağın işi de !!! Bııırrraaaaaahhhhhhh…. UUUUrrraaahhhhh….
Mine : Murat ne yapıyorsun? Koca demir elle sökülür mü ?
Murat : Bööaarrğğgghhhh !
Arda : Vay anasını! Kırk yıl düşünsem, Murat Abi’nin kırmızıdan mora dönüşeceği anı göreceğim aklıma gelmezdi.
Sinirden çıldırmış olan Murat, cam demirini olduğu gibi söker ve geriye doğru fırlatır. Ne acı tesadüftür ki yine Arda’nın kafasına gelir.
Murat : Uveehhhhh !!!
Arda : Ahhh kafam… Ahhh heryerim….
Cam demirinin altında kalan Arda, kalan tüm tuvalet kağıtlarıyla sarılınca ismi; ‘Kavuklu Arda olmaktan çıkar ve ‘Mumya Arda’ olur…
Saat : 14:00 – Sıcaklık : 35*C – Nem Oranı : 83%
Her nasıl olduysa monte etme hikayesi sona ermiştir. Artık bütün iş kabloların bağlanmasına kalmıştır.
Emre : Abi tamamdır. Kabloları da bağladık mı işlem bitecek. Bu sıcak yaz gününde, düşmanlarımızı çatlatarak, serin serin oturabileceğiz artık.
Murat : Emre bu iş bir an evvel bitsin istiyorum, yoksa külahları değiştiririz vallahi.
Mine : Ne yükleniyorsun çocuğa. O kadar yardım etti. (Aslında yardım etmeseydi daha iyiydi ama neyse)
Murat : Tamam tamam… Sizde yardım edin de şu işi bitirip keyfimize bakalım.
Emre : Abi şimdi ana sigortadan elektriği almamız gerek. Tamamdır… Kabloyu bağlayalım. Heeehh… Arda, ben kabloyu sabitlerken sende şunları eline al.
Arda : Töbe estağfurullah.
Emre : Oğlum senin için fessss se se se ses es es es
Murat : Çarpıldı lan çocuk !!!
Mine: AY ÇABUK BİŞİLER YAPIN ! Çocuk göz göre göre gidecek…
Emre : se se se s eses e s es
Arda : ABİ KABLOYU BIRAKAYIM MI NAPAYIM !!!!
Murat : ŞALTER NERDEYDİ YAW KAFAM DURDU !!! Kapattım… DIIIIUUUVVVvvvv….
Emre : se s e se s s saaat…. Dam… Dum… Küt….
Kısa süreli olsa da, şehir elektriğine kapılan Emre, dumanlar içinde masanın üstünde boylu boyunca uzanmaktadır. Ofis sakinleri ellerinden geldiğince ilk yardım yapar ve Emre’yi yeniden hayata döndürmeyi başarırlar.
Saat : 15:45 – Sıcaklık : 38*C – Nem Oranı : 99.5%
Saatler birbirini kovalar sıcaklık gittikçe artmaktadır. On dakikada bitmiş olması gereken montaj zor uğraşlar neticesinde beş buçuk saat sonunda tamamlanır.
Murat : Arkadaşlar, dostlar. Nihayet hayallerimizi kurduğumuz klimamız hizmet vermek için hazır vaziyettedir. Vatana millete hayırlııııı uğurlu olssuuuunnnn…..
Şak şak şak şak….
Murat : Kumandamızı alıyoruz ve aşırı sıcaklara meydan okumak üzere jet soğutmamızı açıyoruz.
Emre : Mine Abla camı kapatalım da sıcak hava girmesin. Arda sende kapıyı kapat.
Murat : Arkadaşlar hazırsanız düğmeye basıyorum… Biip…
Emre : Ohhhh bee serin serin valla….
Aynı esnada dışarıda….
Veysel Efendi : Lorke lorke lorke lorke… Tey. tey…. Çamaşurlaru asalum keyfümüze bakalum… Haydaaa! Murat Beyler demiri sökmüşler. Ne güzel kuytu bir yerdü. Çakturmadan asıyodum donlarımu, çoraplarımu… Hah bare şu makinaya asayum. Kimse görmeden şunlar kurusa da başım belaya girmese…
Tekrar ofiste…
Arda : Abi dünya varmış be !!!
Mine : Ay keşke Paşa da burada olsa serin serin yatsa, uyusa….
Murat : (Başlatma şimdi kedinden) Evet canım keşke burada olsa… Neyse şimdi bu kadar iş yaptık birer keyif çayı (TOKANAKT) içe… (KÜTANAKT) lim.
Emre : Nooluyo yahu..?
Arda : Sanırım motordan sesler geliyor..
Mine : Murat bu cisim patlamasın?
Murat : Emre, aletten böyle sesler gelmesi normal mi?
Arda : Töbe estağfurullah…
Emre : Senin için fesat oğlum… Abi şimdi bak açıklıyayım. Sanırım biz klimanın borularını yanlış taktık. Üööğğğrrrr….
Mine : Ay bu koku da ne… Bööööö…
Arda : Biri camı açsın boğulacaz burdaaa….. HHHhhnnnn…. ZZZzzzzz….
Emre, Arda ve Mine : ZZZZZZZZzzzzzzzzzzzzz….
Murat : Kooooaaarrtttt… Puuufffff….. Koooaarrrtttt…. Puuufffff…..
Saatler birbirini kovalar. Ofis sakinleri melekler gibi uyumakta, Murat ise kükremektedir. Kendilerini kurtaracak bir insan oğluna mahkum vaziyette çaresiz uyumaktadırlar….
Saat : 20:00 – Sıcaklık : 27*C – Nem Oranı : 50%
Veysel Efendi : Murat Beeeyyüüü! Öhö öhöööö! Çıkmıyor musunuz? Kapatıyoruz hanı! Murat Beyüüüü! Giriyom içeri…. Abooovvv… Sobadan zehirlenmiş fakirler… Laa Mahoooo!!! Sülooooo!!! Polisi arayın, ambulansı arayın, FBI’ı arayın, bir de benim şu çorabın teki kayıp, onu arayın….
Veysel Efendi : Ambulans gelene kadar bunlara ilk yardım yapmak gerek. Ne yapahkhk ki acaba ? En iyi ilaç su’dur derdi rahmetlü babam (Gerçü çok su içmekten genzüne kaçup hakkun rahmetüne kavuşmuştu ama olsun) Şu bidonu boca edeyüm kafalarına barü… Hoop vira bismillahh.. Şapuurrr… Şupuurrrr….
Murat, Emre, Arda ve Mine : O ne bee !!! Noluyo yaw..?
Murat : Nerdeyim ben ?
Mine : Burası kim ?
Emre : Ne oldu bana ?
Arda : Ayılıp bayılmaktan haber giremedim siteye. Ona yanıyorum.
Veysel Efendi : Murat Beyü iyi misiniz ? Hanı kapatacazz da haberin ola… Laa Mahooo, Sülooo ambulansu çağırmayun gerek kalmadu, polise de yanluş ühbar deyün, FBI’ı aramamışsunuzdur zaten. Ha bir de çorabımı da aramayun, klümanun içinden çıkıverdü…